- 635 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
AŞKIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI...
Metruk bir hare idi zaman sözcüklerin pırıltısından ziyade yürek ikliminde saklı söylenmeyen her neyse.
Varlıktı haşmetten yoksun ve hiçliğin meali idi şiirler elbet günbegün büyüyen bir ilhamla bir aşkla serildiği şairin üstüne yalnızlığın ve berhudar olmasını dilediği kadar hayatı şiir t/adında duyumsarken.
Kolluk kuvveti gecenin ve gece bekçisi nöbette.
Bazen duraksadığı bir hane bazen es verdiği görevine belki de zamanın yaftalarından uzak geceyi evi bellemişken tıpkı şairin çekincelerini uyutup saklandığı çekmecesinde gözü gibi bakarken aşkla sırdaş kalemine.
Hatırşinas bir esinti yüzümü yalayan ve yüz göz olduğum duygularımdan arınıp sert bir mizaca sahip olma arzusu ile silkelendiğim.
Bağdaş kurduğum bir yanılgı belki de ve işte yürekle örtüşen bir duygunun kimliğinden ziyade kindar bir iklimde asılı kaldığım.
Manen zengin ve doygun.
Aşkın hitabı iken şiir ve şiire gönül verdiğim kadar varımı yoğumu uğruna tükettiğim.
Sancılı bir oluşum iken gün ve pekişen hüznüm: bazen bir buluta konmak adına uçtuğum bazen ufku menzil bilip coştuğum.
Külliyen de yalan hani kimliğimden damlayan hezeyanları uyuttuğum.
Basireti b/ağlanmış bir kere ömrün ve o devasa kırık sayaç.
Tünediğim paslı balkon demir ne de olsa metruk bir evin sağdıcıdır balkon hem tünediğim hem yarıladığım ömrü kayıt altına almanın da ibaresi.
Şimdi bir kuş olup da göçmek vardı ya.
Kuş bakışı sevdiğim misal.
Göçmen bir kuşa öykünmek ve o mavi turnayı yüreğinden vurmak elbet kalp gözüme eşlik etsin diye ki dokunmaya dahi kıyamazken ve de aşkın dokunulmazlığı varken…
Öyle ya: aşk şeşbeş.
Öyle ya; aşk ve âşık hep berduş.
Tükenilmişliğin coğrafyasında saklı iken her sözcük ve aksi bir imgenin ve akseden gün ışığının her zerresi aslında büyüyen bir umudun da penceresi iken.
Bakaya kaldım yine ve bilemedim yarınların bekasının bir kayboluş olacağına.
Nasır tutmuş yüreklerden uzak olsam da nasıl da düştüm tuzağına bilinmezin.
Önce bir kum zerresi derken bir midye kabuğu ve inci tanesi derken beni yutan dev balinanın karnında kendimi güvende hissettiğim elbet yanıldığım kadar da yanıktır iç sesim ve türküler derlediğim bir mimoza bahçesi oysaki bahara daha çok vakit var ve kumsalına tünediğim ben şehrin aslında bir şiire ilham olan aşkın tutsaklığında bilemedim de mutluluğun çok uzak olacağını.
Öyle ya, azizim:
Aşk da şiir de yakıyor insanın canını.
Yakamozlar can çekişirken neferi olduğumu bilmek de hüznün ayrıca yaralıyor yüreğimi.
Mantık dâhilinde değil işte insan hele ki aşka doyamazken hele ki şiirleri mesken edinmişken.
Bilinmeze âşık olduğum ve tek bilindik duyguyla hemhal olduğum.
Beşeri bir aşka yelken açtığımda ilk zamanlar ve ruhumu sevgiyle doyurup da insanlara yüreğimi açtığım…
Kaçınılmaz olan neyse yakalandığım.
Çekince dahi yüklenmeden sevmek ve inanmak ve güvenmek ve sürtüşen duygular.
Bir imladan çıkıp da yola ihbar ettiğim şapkası sözcüğün ve şapka çıkarttığım aşka bir o kadar şiir yazmanın verdiği haz verdiği acı ile kendinden geçmek…
Hep mi sever insan yürekten ve hep mi y/anılır?
Bir cürüm değil işlenen ki…
En doğal hali yaratılmışlığın ne de olsa her birimiz aşkla yaratıldık yüce Rabbin takdirinde günahsız da gelmedik mi dünyaya ve işte doğamızda saklı olan.
Nefsine tapınanlardan olmasam da nefes nefese kaldığım yadsınamaz bir gerçek ve ben telaşla sevip yaşıyorum yazıyorum da.
Şiir denen coğrafyada baş veren umut.
Bir söylem belki de mutluluk.
Söylencelerin nazarında nazara geldiğim ve nazar boncuğum nasıl da çatladı boydan boya ve işte üzerinde yürüdüğüm o ince ve dar yol.
Yok olmaya doğru yol aldığım ve ben varlığımın çıtasını umut denen rüzgarla ve aşkla hep yükseltmişken varsın ayaklarım yerden kesilsin varsın defalarca yanıltsın beni insanlar hem nasıl büyürdüm ben nasıl büyürdü iman gücüm?
Aşkın dayanılmaz ağırlığında.
Aşka âşık bir nefer iken varsın boğulayım özlem b/atağında.
Hüznümle reşit.
Coşkumla tutsak…
Yalnızlığın bakir coğrafyasında ummanlara denk gelen yüreğimle varsın son bulsun varlığım ki:
Aşk nasıl ki kilit noktası ve şifresi kâinatın ve insan asla pişman olmamalı hele ki peşine takılmışken aşkın ve kanadığı kadar da yakın iken Rabbine…
YORUMLAR
Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirini kırıp geçiriyorlar. İMAM GAZALİ
SEVİYORUM NEYİ Mİ??
GÜNE ÇOKTAN SİZLERLE BAŞLAMAYI.
BİR KELİME NELERE KADİR.
Mezara girmeme vakit var ya da yok lakin o güne değil pişman olmayacağım olmadığım da yapmam gerekençok şey var.
Yazmak benim artık bir parçam bir uzvum.
Sözcükler rüzgara denk düşen ve de AŞKA.
Basite indirgedik mi:
Bir yaşama sevinci yazmanın rüzgarı sevgiyle eşleşen.
Kıymet verdiğim kadar yaşama ve insanlara değer görmek ve de görmemek...
Bu beni artık b/ağlamıyor çünkü insan olarak iyi bir Mümin olmak adına yaptıklarım var elbet sadece ALLAH İLE ARAMDA.
İnsanlar bazen pervasızce yoruyor ve kırıyor ve inancını gözünüze gözünüze sokup sizi inançsız addedebiliyor.
BUNU SADECE O BİLİR
YAŞADIĞIMI SADECE BEN BİLİRİM.
Bir nüans adı edebiyat olan ve coşku.
Sıfatları ve zanları silip ben zaten ulaştım tepe noktaya.
Ölüm gerçek ve bekleyen ama vakit varken de yapmam gereken şeyler var ve yazmam gereken.
Bunu bana Allah bahşetti.
Asacağım yazının vakti gelmediği için buraya not düştüm içimden geçenleri.
YAŞASIN EDEBİYAT YAŞASIN UMUT VE YAŞAMA SEVİNCİ.
Sonsuz içten selam saygımla kadim dostlarım.
Eh, dile kolay on yıldır binlerce yazı şiirle aranızdayım ve:
BEN HENÜZ NE YAZDIM Kİ???
yazıyı okuyunca sahtelikleri terketmenin varlığına inandım.imanın küfürle sınanması gibi yokluyor odaları kalbi kırık duygular.yalnız değilsin demek geliyor içimden sabahın aydınlığını arayan gözlerine bakarken.tarihe bakınce sicim gibi bir yağmur iniyor nehirlere.inanmanın kasvetiyle yakalıyorum seni en kırık halinle.sıcacık nefesin ısıtıyor dünyamı ellerini ararken yağmuraltında.benim ruhum bulutla dostluk kuruyormuş.benim ruhum kelimeleri inkar ederken yakalanmış bahara.aşkın son halini soruyorsun kalbime.unutuyorum bu münzevi soğukta çırpınışını kuşların.yürüyüşe geçmiş dağlar gibi sorgulanıyordu bahçeler.inanma kaldırımlar kadar kucaklıyor sevdanı yanıldığın saatler.
Gülüm Çamlısoy
Bir iç görü bir başkaldırı belki de.
Beklemeye aldığımız mutluluk belki de bütçe açığındaki en temel etmen.
Alyuvarları göğün akyuvarları yerin adeta askıya alınmış duygular.
Her anlamda hayat insanı zora koşarken belki de tam tersi...
Teşekkür ederim.
Sonsuz selam saygımla
Bir idam sehpası iken hayat ve siz ilk günden beri hayatı yaşanır kılıp cennet bellemişken asla da farkına varamadığınız melek görünümlü iblisin kehanetinde ansızın hâsıl olan bir acı sonla bakaya kaldığınız günden yarınlara sarkan duygular.
Hüzün çeşmesi bol keseden akıtırken siz müzmin sevginizle hakim olmak adına gidişata akıntıya kürek çekmenin meali işte her yeni güne umutla başlayıp ansızın da vuku bulacak bir kıyamete önceden hazırlanamadığınız.
Depreşen neyse dara düştüğünüz.
Daralan o uzun koridor duvarların üstünüze üstünüze geldiği.
Harala gürele yaşamak aslında işin doğasında saklı olan ve hayat size yeni sürprizler sunarken devinmek aralıksız.
Kıramamak o kısır döngüyü ve kırılmış binlerce parçanızdan yeni bir ‘’ben’’ inşa etmenin de mümkün olduğuna safça kendinizi inandırdığınız.
Bir rengin iz düşümü iken gök kuşağı.
Bir hatıranın daha eşlik ettiği ve de acılar iken karşı gelemediğiniz o hayatın tek gerçeği.
Bir nüans belki de yaşanan ve ikramı sair duygunun ve düşüncelerinizden doğan yeni bir iklim varsa yoksa hayallere ve umuda teslim olduğunuz ve tek gayeniz iken sevdiğiniz kadar sevilmek gaipten gelen engellere de dur diyemezken belki de durmanız gereken yerde durmayıp yolunuza inançla devam etmek her ne kadar kaderle sürtüşseniz de kabullenmek hayatı ve g/izinde saklı tuttuğunuz bunca bilinmezin de ifşası iken farkında olmadan yaşadığınız ve yaşattığınız hangi iklimse bahşedilmiş en güzel duyguyu da fazlasıyla icra etmek.
Elbet sevginin hakimiyeti ile teslim olduğunuz mukadderata da dur diyemezken…