- 917 Okunma
- 13 Yorum
- 6 Beğeni
GÖNÜL, YÜREK, KALP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eski Anadolu Türkçesi döneminin sonlarında kullanımı yaygınlaşan KALP kelimesi hem GÖNÜL kelimesinin hem de YÜREK kelimesinin anlam alanlarına girerek kullanımının yaygınlaştığı araştırmalarda görülmektedir… (Karahanlı, Harezm, Eski Anadolu, Osmanlı ve Türkiye Türkçesi dönemleri)
Bu gün, bu konuya vakıf olmak için yaptığımız araştırma ve incelemelerimiz sonucunda, usumuza alıp topladığımız bilgilerle ve var olan sesin hükmüyle yazan kalemimiz, bu nedenle kimi zaman kalp, kimi yürek kimi zaman da gönül diyecek makale içerisinde..
Gönül:
Türk edebiyatında çokça zikredilen bir kavramdır. Gerek klâsik Türk edebiyatında gerekse halk edebiyatında vazgeçilmez bir unsur ve kavram olan gönül, sadece yazılı edebiyatta değil, sözlü kültür ortamında da, özellikle deyim oluşturmada, Türkçenin en üretken kelimelerinden biri olmuştur. Atalarımız gönülsüz yapılan işin, yenilen aşın bile ya karın ya da baş ağrıtacağını söylemişlerdir. Gönül hem verilebilir, hem alınabilir. Gönül kapılabilir, çelinebilir, kaptırılabilir, yıkılabilir, akabilir, akıtılabilir, bağlanabilir, berkitilebilir, azalabilir kısaca Türkçe gönülden yana zengin bir dildir (Aydın, 1999:104). Klâsik edebiyat şairleri de hem ilahi aşkın hem de beşerî aşkın kaynağı olan gönülle ilgili beyitler kaleme almış ve gönül kavramını çeşitli mecaz ve mazmunlar münasebetiyle kullanmışlardır.
İnsanlarla iç içe yaşamak, onlarla iletişim içinde olmak billur avizelerle, paha biçilmez antikalarla dolu bir müzede yürümek gibidir. Dikkatli yürümezsek mutlaka birine dokunur, düşürür kırarız. Belki bazılarını onarmak mümkün olur ama çoğu zaman dönüşü imkânsız pişmanlıklar yaşarız. Bu pişmanlıkların bazıları anında çıkar ortaya. Bir bölümü de yıllar sonra hissedilir.
Yaşamın çeşitli evrelerinde bazen incinen bazen de inciten, kıran bir varlıktır insan. Hiç kimse kalp kırmadım, gönül yıkmadım kimsenin yüreğini incitmedim diyemez. Amacınız üzmek olmasa da ağzınızdan çıkan bir söz, haddi aşan bir cümle, gereksiz yerde beliren bir gülümseme üzebilir karşıdakini. İnsanın yüreği öylesine ince öylesine hassas ki…
Gönül incitmenin, kırmanın binbir biçimi var şu üç günlük dünyada. Bir bakış da incitebilir bir söz de kırabilir. Hatta bazen suskun kalıp ortamdan uzaklaşmak bile kırabilir bir kalbi.
Gönlün kırılmasında bir diğer faktör bulunduğunuz ortamdır.
Yalnızken ya da iki kişiyken katlanabileceğiniz, hatta hoşlanabileceğiniz bir davranış bir topluluk içinde itici gelebilir size.
Rastgele kullanılan bir cümle için “Şimdi bunun yeri miydi?” diye bir tepki doğabilir içinizde… Her anı da bir olmaz insanın. Bir gün katıla katıla güldüğünüz bir espri başka bir gün hakaret gibi gelebilir size. Yani kalp kırma karşıdakinin niyetine bağlı olduğu gibi sizin algılama biçiminize de bağlıdır.
O günkü ruh hali o anki algılama biçiminizi de etkiler. Hatta bazen hiçbir ses duymak istemediğiniz, hiçbir tebessüm görmek istemediğiniz zamanlar da olabilir. Aslında gönlü inciten, kıran ne sözdür ne bakış ne de suskunluk. Asıl neden bütün bunların ardında yatan niyettir. Samimiyet sınavından alınan zayıf nottur.
Güzel bir söz var: “Kopan ipe sımsıkı bir düğüm atarsanız en sağlam yeri artık bu düğümdür. Ama ipe her dokunuşunuz da canınızı acıtan tek nokta yine o düğümdür.”
Kalp kırmaya neden olan tavır ve davranışlarımızın haklı nedenleri olabilir. Bir konuda yüzde yüz haklı da olabiliriz. Bu elbette ki konuşmayı, tartışmayı ve tavır değişikliklerini gerektirebilir.
Ama bütün bunlar incitme ya da acıtma boyutuna varmadan da çözülebilir. Sabır ve soğukkanlılıkla çözülmeyecek bir sorun yoktur.
Sadece bazıları biraz zaman alır. Sabır sınırlarını zorlar. Buna gösterilecek tahammül de olgunluğumuzun ölçüsüdür.
Elbette ki kimseye “insanların hatalarını halının altına süpürün, hiç dillendirmeyin.” denmiyor. Eleştiri ve tartışmaları gönül incitmeden, kalıcı izler bırakmadan yapmalıyız…
Bir cümle az söylemeyi kimileri altta kalmak, korkaklık hatta aptallık gibi yorumlasa da sabrı elden bırakmayalım…
Abdullah bin Amr -radıyallâhu anh-’ın naklettiği bu hadîs-i şerîf, mü’min bir kulun, Cenâb-ı Hak indindeki yüksek değerini ifade etmektedir. Yine bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulmaktadır:
“Allah Teâlâ sizin bedenlerinize ve dış görünüşlerinize değil, kalplerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33)
Yani kalpler, bir nazargâh-ı ilâhî’dir. Dolayısıyla Cenâb-ı Hakk’ın nazar kıldığı bir kalbe diken batırmak, bir insanı yüzüne karşı ayıplayıp küçük düşürmek, hoşlanmayacağı sözlerle gıyâbında çekiştirip kötülemeyi huy edinmek, en büyük günahlar arasındadır.
Rabbimiz âyet-i kerîmede bu kimseleri şöyle îkaz etmektedir:
“İnsanları arkadan çekiştirip kaş-göz işaretiyle eğlenmeyi âdet hâline getirenlerin vay hâline!” (el-Hümeze, 1)
“Bir defa kalp kırmak, Kâbe’yi alt üst etmekten daha kötüdür! Zira Kabe’yi Hz. İbrahim inşa etti, Kalbi ise Allah yarattı!.. "Bir hadis-i şerifte ise; “Kalp kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür. “buyurulmuştur.
Karşımızdaki insan iyi olsun, kötü olsun hiçbir zaman kalbini kırmamak gerekir. Kalp Allah’ın komşusudur. Sen, ev sahibine eziyet edersen Komşusu da incinir. Kâbe ile kalp karşılaştırmasını sık duymuşsunuzdur. Bunun için şöyle demişler; "Kâbe, Azer oğlu İbrahim’ in bina ettiği taş bir yapıdır. Kalp ise Hakk’ın nazargahı ve O’nun eseridir. “Tasavvufa göre Allah kalplere nefesinden üflemiştir. Allah (c.c) kulunun kalbine özel bir kıymet vermiştir. Hiçbir, kulunun gönlünün kırılmasına razı değildir. Kıranlardan da hesabını sorar.
Yunus Emre şu beyitiyle çok güzel tarif etmiş ve bir gönle ezâ vermenin ne ağır bir cürüm olduğunu şöyle ifade buyurmuştur:
"Gönül Çalap’ın tahtı, Çalap gönüle baktı. İki cihan bedbahtı, kim gönül yıkar ise."
Kırma kimsenin kalbini, kırıl da kıran olma, bu kalp için de büyük bir yüktür. Haksızlık etme, anlamadan, dinlemeden yargılama kimseyi, kimsenin gözyaşlarının sebebi olma o her bir gözyaşı tanesinin hakkını nasıl ödersin sonra. Haksızlığa katlanan taraf ol, haksızlık eden değil. Haksızlığın yükü ağır olur kalbine, kırıl ama kırma, biliyorum bu zamanda zor ama olması gereken bu. Allah sabredenlerin yardımcısıdır, buna tüm kalbinle inan. Kalp başka bir diyardır. Kalp ne yaşarsa sahicidir. Yaşadığı sevinç gibi hüzün de gerçektir. Kalp asla yalan söylemez. Fiziki yaralar iyileşir ama kalp yarasının iyileşmesi daha zordur. Bu durum için şöyle söylenmiştir: "Kılıç yaraları zamanla iyileşir ama dil yarası asla iyileşmez. "Umarım kalplerinizdeki yaralar iyileşir ve yenileri açılmaz.
Kalp en sahici uzvumuz onun kırılmasına müsaade etmeyelim, kimselerin de kalbini kırmayalım. Kalp kırıldı mı acısı bir başka olur, bilirsiniz belki. Maalesef bu devirde kimse kimseyi kırdım mı acaba diye düşünmüyor (gerçi düşünme eylemini bile gerçekleştiremeyenler var aramızda) ölçüp, tartıp söylemiyor diyeceklerini, ince düşünmüyorlar, incelikten ve zarafetten uzaklar… Çünkü Yaradandan ötürü yaratılanı sevmiyorlar, sevmeyi de denemiyorlar. Sanki kendileri yaratılmış değiller…
Böyle olunca ince insanlar inciniyor hep, günümüz durumu bu.
Keşke herkes eskiler gibi ince ruhlu olabilseydi. O zaman her şey daha güzel görünür, kalpler hiç bir zaman yara almazdı.
Kırmayalım, kırılmayalım; sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz. Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Hayat ağacınıza asılan yeni günde yürüdüğünüz yolunuz açık olsun...
Kim ki; ‘Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa,’ ben son nefese kadar; ‘Buradayım’
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlıklı bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle gönlünüzü, yüreğinizi, kalplerinizi Allah’a emanet ediyorum değerli dostlar, okurlar…
28 Kasım 2021
#öskurşun#
YORUMLAR
Bir şiirimle bu anlamlı yazıya eşlik etmek istedim.
Saygılarımla.
Yürek, Kalp ve Gönül
Yürek, göğsün sol yanında
Olsa da bir et parçası
Yaşanmaz ki yüreksiz
Organlara besin ve oksijen pompası
Kalp madde değil görünmez kuvvet
Ruhla nefis arasında köprü
Kapladığı bir yer olmasa da servet
İyi ve kötü huylara davet
Varsa ilim, hikmet ve marifet
Uzak durur her afet
Kalbin yaratılış nedeni yaratanı bilmesi
Allah’a inanıp Allah’ı sevmesi
Sevginin alâmeti O’na tam teslim olmak
Dünya sevgisinden kurtulmak
İnsan her şeyi bilse
Fakat Rabb’ini bilmese
Yoktur diğer bildiklerinin bir kıymeti
Rezil etmiştir kendine bahşedilen nimeti
Kalplerin temizlenmesi gerek
Peygamberlerin vazifesi kalpleri temizlemek
Nefis ve şeytan insanı aldatır
Bu durumda insan maalesef hastadır
Haram kalbi karartıp berbat eder
Kalbi hasta olmayansa cennete gider
İnsana mahsus kalptir gönül
Diğer canlılarda bulunmayan
Adeta insana ödül
O halde kendini Yaradan’a teslim et
Her işinde Allah’a güven
Tevekkül et
Seğmenoğlu
Dünya dillerinde bizim kullandığımız haliyle "gönül" kelimesinin karşılığı yok. Engin bir mânâ derinliğine sahip gönül kelimesi.
Kalp ise o gönülün yerleştiği varsayılan mekân... Hissiyatın merkezi... Yaradanın nazargâhı.
Yürekli olmak ise insanı insan yapan özelliklerden en saygı duyulanı olsa gerektir.
Zira herkes yürekli olamaz. Yüreklilik bazen kendi hatalarını olduğu gibi kabullenip muhatabından özür dilemeyi, bazen başkalarının yanlışlarını düzeltmeyi, bazen güç ve kuvvet bakımından kendinden üstün olanlara karşı hakkını müdafaa edebilmeyi, haksızlığını yüzüne haykırabilmeyi ifade eder.
Bütün bunların toplamı insanı insan eder.
Güzel ve yerinde tespitlerle kaleme aldığınız yazınız için tebrik ediyorum Ömer Sabri Kurşun Üstadım.
Denizli'den kalbî selâmlarımı iletiyorum.