- 2261 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaşam
Günümüzde büyük değişimlere açık bir dünya yok .Hatta ne istediğini bilmeyen kalabalıkların arasında yaşıyoruz.Bir çok devlet yurttaşlarına asgari ölçüdede olsa bir güven verip onun yaşamını kolaylaştırırken bir çoğunda politikalar yurttaşı dikate almadan uygulanıyor.Bu ikinci yapıda duruma bakıldığında yasaların oturmadığı sık sık değiştirildiği demikrasinin temel işlevlerinin olgunlaşamadığı .Otorite gücünün keyfi kullanıldığı bir süreci görüyoruz. Toplumun kültür yoğunluğu artıkça birey sorgulamayı başarabildikçe demikrasinin gelişme şansı oluyor. Burda şöylede bir durum var demikrasi kuralsızlık değildir.Devletin kurallarının olması onların (yasalar ) uygulanması devletin otirtesinin sınırları olmak kaydıyla oluşması gayet doğal ve gerekli bir durumdur.Burda dikat edilmesi gereken sınırların hukuk zemininde çizlimiş olması durumudur. Toplumun güven içinde var olması yurttaşların can ve mal güvenliğinin sağlanması düşüncenin terörize olmadığı sürece ifade edilebilmesi toplumu ve devleti olgunlaştırır.Yaşamı kolaylaştırır.Daim anlatmaya çalıştığım yaşamda önem verdiğim denge kavramının burdada öne çıktığını düşünüyorum güvenlik ve özgürlük bu iki kavram birbirinin zıttı olmayıp tamamlayıcısı olarak görülürse her şey daha bir kolay olacak gibi.
Birey kendi yaşamında huzuru bulmaya çalışmalı bunu gerçekleştirebilmek zor olsada niçin nasıl neden sorularına kendince yanıt aramalı. Bireyin yapması gereken en önemli kuralsa denge içinde birilerini memnun etmek hevesinden vaz geçmesi.Kan bağıyla bağlı olduklarımız dahil bir birey olduğunu kendisininde bir yaşamının olduğunu üçüncü kişilerin davranışlarının kendi özsel karekterini baskılamaması gerektiğinin bilincinde olması.Bu konumda kendini belirlerken kibir iletişimcilik despotluk çatışkılarının kendinde biçimlenmesine fırsat vermemesi. Yaşamımız bize aitse o yaşamı birilerinin ipotek koymasına musade etmemeliyiz. Yaşam bizim yaşamımızsa toplumla çatışmadan içselinde kendi mutluluğumuzu aramanın bir yanlışı olmazsa gerek !
En çekilmez insanların bilgiç insanlar olduğunu çoğumuz fark etmişizdir.Bu tipler çevrimizde olsun sokakta olsun zaman zaman kümelenmiş görünürler. Sagdan soldan duydukları temelsiz duyumları bilgi zannedip sizide etkilemeye çalışırlar .Bu tiplerin alanı geniştir bilmedikleri hiç bir konuya şahit olamazsınız.! Gerçekten çekilmez tiplerdir.
Gereksiz fedakarlıklar büyük aptallıkları yaşatır. Sonra nemi olur bilirmisiniz sizin ömrünüzü tüketenler üst perdeden konuşmaya başlar.Onlar yalan dolanın ve utanmazlığın mimarıdırlar artık .Sizin bunu fark etmeniz çok geç olur.Çevremize bir bakalım bu tiplerin soysuzluğuyla yıkıma uğramış ne mazlumlar görürüz.
Geçici olarak komşuların bize bıraktığı kafesteki beyaz renkte muhabet kuşunu izliyorum .Salonda ikimiz birbirimizi tanımaya çalışıyoruz .Onun kafeste kapalı olmasına çok üzüldüğümü belirtmek isterim .Sonra düşünüyorum bu koca dünyada herkes kendi kafesinde ömür tüketiyor !
Yıllar evvel hayata karşı umutlarımız tükenmemişti. Şimdi aynı duyguyu gençlerde görüyorum.Cıva gibiler hareketliler tabularla ahlaklı olmanın çizgisini iyi çizmiş görünüyorlar. Umut veriyorlar.Gençlere umut ettikleri ve insan olarak hak ettikleri yaşamı ülke verebiliyormu bunda sorunlar var. Büyük sorunlar !
Bazılarımız gençleri sorumsuzlukla suçluyor.Bir diğerimiz gençlerin çabalamadan çok şeye sahip olmak istedikleri görüşünde. Bu görüşlerin haklılık payı olabilir.Ama bilelimki toplum ve onun tüzel yapısı (devlet ) gençlerin yaşamını kolaylaştıracak tedbirleri almayı bu süreçte öncül olmayı pek düşünemiyor. Genci yaşlısı yaşamda ömür geçirirken asgari bir yaşam sıtandardına kolayca ulaşmayı ister .Bu hepimizin en dolgal hakkıdır.Gençlerde bu durum daha bir önem arz eder. Yaşam gençler için bir kurtlar kapanı olmamalıdır.Yaşamak sevinç çığlıklarını gök yüzüne ulaştırmayı becerebilmeli. Agıtları değil !
Arsız otlar gibi sevdim seni .Hiç düşünmedim bu sevmenin yüreğimi dağlıyacagını .O esmer bakışlı acılarım sen gidince daha bir azgınlaştı.Gerçi sen gittinmi onuda bilmiyorum ya. Korkunç kadınlar özledi yüreğim elleri kanlı kadınlar.Korkak kadınlardı özlediklerim.Anadan babadan yardan hiç nasiplenmemiş erkekler mahzenlerinde tükendi karanlıkların .Cephelerde ölen askerler bence yanlış öldüler. Bende yanlış sevdim seni sen hiç büyümedin görüyorum. Anlamadın hiç karlı dağlardan üzerimize dökülen çığlarını kaderin. Sen beni çok sevdinmi bilmiyorum. Ama alıştık birbirimize kavgalar edip kırıp yüreğimizin tabaklarını sonra oturup bir kahve içmeyi kendimize marifet sandık. En vakitsiz zamanda gelir ölüm.Söylüyorum anlatamıyorum kimseye ilkel sürtüşmeleri yalnız ruhların ve öyküsü karanlığın .
Özlemek bence en insalcıl duygudur.Sizi olgunlaştırır. Birde sakinceligi olur ruhun.Hani itleşmiş davranışlardan kaçmak gibi usulca dinlersiniz hayatın yalanlarını .Gülümsetir içinizde bir bilge hücre .Gözlerinizde derin bir acısı vardır.Bu rezilliğe sessiz duruşun. Esmer kadınlar kara uzun saçlı lastik fistanlı köylü kadınları gibidirler. Çalışkandırlar .Geceleri unuturlar acılarını yanlızlıklarını .Olsun onlarında kurdukları bir hayelleri vardır mutlak .Geyikli gecede ! Geyikli geceyi şairler bilir.Birde beyaz dantelli sütyenlerini kirli şiltelerde çıkaran fahişeler hatırlar .Tüm ahlaksız kavgaların ahlaklı ruhlarda saklandığını bilirler. Aman yarabbim yine sabah oluyor.Dışarda belediye emekçilerinin makine sesleri Karanlık yerini aydınlaga bırakacakmı bilmiyorum. Her şey puslu ve giri .
Oturdugunuz apartmanın kırkyılı geçkin demirleri çürümüş beton vasfını kaybettiğini biliyorsunuz.Badanasının yenilenmesinin anlamsızlığını dahi iyi hissederseniz .Deprem yansımaları sizi daha çok korkutur !
Aslında deprem bir doga olayı basit bir durum değil ama var olan bir durum. Buna karşı yapılacak olansa tekniğine uygun bilinçli binalarda oturmak .Bunu başaramıyoruz.Başarmamız için kimsede destek olmuyor. Yaşadıgınız şehrin resmi devlet kurumları bu konuda samimi görünmüyorlar.Biraz kaderci bir durumumuz var.
Bir şehrin yerleşkesinde yer kırıklarının olmaması inanın bir şey ifade etmiyor.Sizin deprem riskiniz ortadan kalkmıyor.Çevredeki kırıkların sismik dalgaları külometrelerce ötede korkuya sebep olması bir yana binaları yıkabiliyor .! Siz bunun farkında bile değilsinizdir. Deprem bir tirafik kazası gibi etkileri önlenebilir riski azaltılabilir diye düşünebiliriz.Gerçi düşünme riski ortadan kaldırmaz.Eylem lazım !
Şehirde büyük inşaatlar yapıp sayılı iş insanlarından biri oluyorsunuz.Hayatın size sunduğu imkanları iyi kullanmış oluyorsunuz.Sonrası bedeninizdeki isyankarlaşmış hücreler sizi bu keyifli hayattan kopartıyor.Geç kalınmış her hücresel hastalık sizi bu hayattan koparmış olmak için bir sebep oluyor.On oniki santimlik bir pankreas sizi ölüme karşı savunmasız bırakabiliyor.Onkoloji hastalarının büyük bölümü kamu hastanelerinde kendilerine iyi bakılmayacağı duygusuna sahiptir.Bu çok yanlış bir durum.Onkoloji ilaçlarının sıtandart olduğunu düşünecek olursak kılıniklerin sadece tecrübesi öne çıkar.İyi bir uzman onkologun ekibiyle multidisipliner denilen bir çok alanın katkısını düşünecek olursak kamu kiliniklerinin onkoloji merkezlerinin önemsel olduğunu bilmek durumundayızdır. Bazı hekimlerin kendi bırançlarında çizgi üstü oldukları bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor.Bunu biliyoruz ama çizgiye yakın olan hekimleride bir kalemde silmenin anlamı yok gibi. Yaşamak inanın bizim karar verdiğimiz bir ömrün mesefesini biçimlemek olmuyor. Tanrı bize uygun gördüğü ömrün sınırlarını kendi çiziyor. İnsan denen varlık akıl ve bilgelikle sınırlı bir alanın içinde olmaktan kurtulamıyor !
Kendini diğerlerinden üst gören kişiliklerden oldum olası nefret ederim. Kibir hayatımızın zehiridir. Tıpkı kin tutmak gibi .Sizin basitliğinizi öne çıkartır. Mal mülk unvan sitatü sizi insani değerlerden soyutluyorsa bu sizin felaketiniz olur. Bataklıkta debelenirsiniz.
Yıkık bir şiir yazdım dün herkes uykudayken sana.Gemiler dolaşıyordu nehirlerde ıslak bir özgürlüktü dökülen.Biliyorum sen beni hiç sevmedin kendince..Ansızın kapı çalar ,sen gidersin o yorgun gecenin sabahında.İkindi çayları içilir yanlızlıgın ürkek bir serçe konar pencereye.Yanımdasındır o gidişlere inat yüreğim koynunda seninle..Benide alın yanınıza unutamadığım ölümlerim.Yıldızlar kaçıp gitsede gecede olsun seninleyim.Şimdi işçiler uyuyar yorgun kirli şiltesinde umudun.Üşüyorum artık temmuz çok ıraklarda rutubetli yazı yok mevsimlerin.Şu sokakta dolaşan soytarı kılıklı yalan birde hiçliğin.ıkık şiirlerde anlatılan ne varsa umuda dair içinde sen olan.Ben senin çocuğunum Anadolu koru beni yalanlarından acının.Götür beni gemilerin güvertesinde adı akdeniz olan bir kadın.Islatıp koynunda beni dağlarında dolaştıran o geyikli yolda.Ölüm deli ölüm yosma kadınlar gibi ansızın gelen.Kirli şiltelerde seviştiğim kerhanede günaha giren gençliğim.Anlatılmayan o karanlık gecede benim koynumdaki kimsesizliğim.Niçin sevişmeyi bilmez bu ülkenin kadınları hiç gülmeyen.Gözlerinde acı gözlerinde keder olan bir hikayedir ömür.Çok özledim o yasak kavgalarını ruhun kırmızı bir günahtı bu.Yasak olan ne varsa yaşamalıydık özgürlük böyle bir şeyArtık hikayesi olmaz bu ömrün kadınlar ağlamaz gidişine gecenin.
Aslında hepimiz iyi insanlardık sadece yazgımız agır bir yazgıydı.Hiç normal insanlar olmadık.Yaşadıklarımız normal değildi çünkü. Katlanılası agır hastalıklar yaşadı bedenlerimiz.Sünepe kılıklı böcekler buğday başaklarını kemirdi umutlarımızın.Korkunç rezillikte kıçları yağlı pislik ruhlar doluşmuştu çevremize. Gülmek haram oldu. Biliyorum hayat birilerine güzel. O birileri hiç düşünmezler çevrelerini dünya onların kıçıının üstünde kurulu sanki .!
Birisini çok severseniz onun size acı çektireceğinden emin olabilirsiniz. Size kara perdelerin arkasında yaşanacak bir ömrü genellikle sevdikleriniz layık görür. Siz bunu çok geç anlarsınız sevmek celladınız olmuştur artık.Yinede yaşam sevmekle anlamlaşıyor.
Bazen kayıplarımız bizi özgürleştirir Üzülürüz belki serde alışkanlık vardır yaşanılandan . ‘Hani senden gelen herşey başım gözüm üstüne ‘ deriz Sonra bakarsınız o vazgeçilmez olanın öncelikleri farklıdır.Hani şair diyorya ‘Savur saçlarını bebek savur biraz ‘ Eğer saçların savrulması elzemse özgürlük daha bir anlam kazanıyor.
Ötesinde yaşamı birlikte karşılama birbirine yoldaş olma aile oluşturma karekterini benimseriz.Aslında biz türklerde olduğu kadar bir çok toplumun karekterinde-de aile kavramının yaşandığına şahit oluruz.Tüm din ögretilerindede ailenin önemsel görüldüğünü biliriz. Tüm bu gerçeğe rağmen aileninde ruhu kalıplara soktuğunu yaşayarak öğreniyoruz.Yaşamımızda çizgilerin yerini iyi tesbit edememiş yorgun insanlarız. Dogrusu hayat bizlerden çok şey istiyor.
Uzunca bir ömür yaşadığınızı düşünün bir çok şeye sahip oldunuz çaresiz O zaman yaşamı kendimiz içinmi yaşamalıyız.Çogunlugumuz kadın erkek birlikteliğinde üreme iç güdüsünün anlarınız oldu .Yogun duygular yaşadınız yetmezlik içinde kişiliklerle muhatap oldunuz.Sonra ıssız derinliklerine saklandınız ruhunuzun.İzdüşümünüz size bir hüzünlü ömrün korkularını çizdi.Olsun sizde bu köhne dünyanın kırık camlarının gerisinden dinlediniz ömür denen hikayeyi.
Tüm ruhlar o berzahta toplandılar.Konuştular söyleştiler.Herbiri farklı yolculuklardan gelmiş muymin kimselerdi. Onlar Namazlarını dost doğru kıldılar oruçlarını tuttular. Nefislerini korudular. Sonra ölüm geldi.çKabre girdiler.Topraklar atıldı üstlerine melekler sordu .Siz nasıl yaşadınız.Kimileri köşklerde yaşamışlardı Fabrikalar kurmuşlardı .Dört çeker ciplere binmişlerdi.Kimileri yetim malını gasp etmişlerdi. Hak yemişlerdi .Yaşlı muhakeme yeteneği zayıf yorgun büyüklerin zafına el atmış. Birilerini sömürmüşlerdi .Şimdi o cafcaflı hayat yoktu artık Ölüm gelmişti. Tüm ruhlar uçup uçup hurma ağaçlarının dalına kondular .Serçe gibiydiler. Ürkektiler.
Her geçen gün yaşadığımızı sanıyoruz Görmezden geldiğimiz şey zamanımızın bize kısıtlı verildiği gerçeğidir.O zaman biz yaşamak için değil ölmek için varız !
‘Bir olgunluk seviyesi var.O seviyeye ulaşınca kimseyle uğraşasın gelmiyor.Kendini yetiştirememiş, sinsi,özgüvensiz,iki yüzlü insanlardan uzaklaşıyorsun.Seni hasta edeceklerle birlikte olmaktan vazgeçiyorsun.O seviyeye ulaşınca kendine değer vermeyi öğreniyorsun..."-Sigmund Freud . Şimdi o noktadayım. Yanlızlık ilaç gibi !
Mezepotamyada bir genç tanıdım adı aziz. Esmer bakışlı kara buğday bir umudu vardı azizin.Okuyup bir fabrika kurmak istiyordu ! ona fabrika kurmak için okumak değil para lazım dedi lisede aynı sırada okuduğu yoldaşı sezai.Hem bırakalım fabrikaları devlet kursun.Biz eşit yurttaşlar olarak çalışalım üretelim. Sonra yıllar geçti güneş balçıkla sıvandı.Kara çalılar büyüdü.Yolculugumuz kısa sürdü.Umudumuz tükendi. Hiçbir şey üretmeden hiçbir icat bulmadan memleketin neyi var neyi yok satanlar ceplerini doldurdular.Çocukları aç uyudu bu memleketin. Kadınları evleri terk etti.Ekvatorda bir memleketti bu memleket.Bizden gibiydi.Siz masa dağını bilirmisiniz ben öğrendim. Beyazların siyahileri sömürdüğü o ülkede şehrin tam üzerinde görkemli bir özgürlüğü müjdeliyor ahaliye. Sonra uyanıyorum erkence uykulardan Toros dağlarının yamacında alanya oluyor korkularım. İnsanlar içki içiyor akşam olunca pahalı lokantalarda şöyle bir yetmişlik açtırıp anason kokuyor günahlar.
Alanya sokaklarında rus ve Ukraynalı aileler çoğul bir gurup oluşturmaya başladı .Bazıları oturdukları konutlara kendi bayraklarını asıyor ! Ülkelerinin özlemini böylece yansıtmaya çalışıyorlar. Çogunun altında bir türk ailesinin alma şansı olmayan pahalı taşıtlar var. Ülkelerindeki savaştan kaçmışlar .Kimbilir belki kendilerince haklılıkları vardır.Biz türkler genelde savaşlarda ülkemizi pek bırakmayız.Kimbilir belki bizdede ülkeden kaçıp kendine yeni bir hayat kurmak isteyenlerimiz olacaktır mutlak ! Devrimci bir karekter kendi ülküsünün peşnden gider .Bu onun yaşam felsefesidir.!
Ögrenmek bilmek araştırmak önemli uğraşlar. Kabul edelimki herşeyi detay bilme şansına ve onun için gerekli zamana sahip değiliz. Bu bizi gerekli olan bilgiye ulaşmaya çalışmaktan geri koymamalı. Hukuk tıp tanrı bilim (ilahiyat ) sosyoloji tarih yer bilim doga astronmi fizik kimya edebiyat disiplinlerinde birşeyleri bilmeye çalışmak anlamaya çalışmak gerekli olduğu kadar içselleştirmek hoş bir şey olsa gerek !
Özgürlük belkide seni sevmek gibi bir durumdur.Ulaşılması zor.Unvansız parasız pulsuz umutsuz yaşamaktır özgürlük. Artık herşeyin sahtesi var Sözcüklerinde öyle gülümseyen siyah kilotlu yalanlarında .Gizleri ortalıkta korkuların. Aylardan kasım yıllar evvel Kafkas göçmeni babam şirin ustayı kasımda kaybetmiştim birde aralık var ölümleri üsütüme yığan beni mazlum bırakan.
Bazen insan çaresiz kalıyor.Bazen yaşamı anlamsız sanıyor.Tabi bu duygular anlık duygular. Bir deprem anında korkumuz bir çaresiz hastalıkta yükümüz artıyorsa aslında içten içe yaşama arzusunu içimizde hissetmiş olmuyormuyuz.
Çogunlugumuz kültürel taban kavramını görmezden geliyoruz .İnsansak ortak bir noktada buluşuruz diye düşünüyoruz.Devletlerin sınırlarının suni olduğunu düşünüyoruz ! Bu durum yüzeysel baktığımızda doğru görünsede derinlere indikçe bunun böyle olmadığını görebiliyoruz.
Bazı kültürler daha özseldir milletleşme süreçlerini yüzyıllarda tamamlamışlardır.Biz türkler kültürel noktada bu konuma sahip olduğumuzu biliyoruz. Toplumsal karekterin ortakça bir insanlık kültürü oluşturabilmesi bu temel üzre oturur ve evrensel ortak değerlerle olgunlaşır. Biz var lığımızı korumaya çalışırken bu varlık değeri evrensel değerlerin dışında biçimlenmemelidir. İnsanlık bir bütüncenin içselinde gelişiyor !
Seni seviyorum biliyorsun .Ama söylemeyi beceremiyorum kızıyorum sana seni sevdiğimi bildiğin için.!
Hüzün dolu yürekler belkide bu dünyaya alışamamış insanların kalpleridir. Hani bir yerde olursunuzda kendinizi oraya ait hissetmezsiniz. Ne işim var burda benim dediğimiz anlar.!
‘ Öldügüme gam yemem yar elden ele düştü’ ! Ölüm geride kalanları mazlum bırakır gerçi olan ölene olur derizde bu biraz göreceli bir kavram oluyor.Olan kalanlara oluyor.Yalandıgınız bir dağın çözüldüğünü görüyorsunuz.
Biliyoruzki geride kalanlar şimdilik varlar onlarda o meçhul yolculuğun yolcuları olarak zamanı bekliyorlar. Üzerlerindeki o umursamazlık zırhının içinde depreme yakalanmış insanların ürkek çırpınışlarını görürsünüz. Korku zirve yapmıştır.
Hadi bırakalım birileri bu dünyayı kurtarsın .Biz yaşamın çiçeklerini devşirme çalışalım. Üzüm bağlarında bag bozumlarına katık edelim sevinci.Bir karpuz tarlasında umut olalım yitikliklerimize kavuşmak için. Esmer saçlı kadınların saçları rüzgarlara yoldaş olsun. Özgürlügü avuçlarımızda büyütelim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.