sen. olmak isteyip olamadığın.
bıraktım şakaklarımı limanında. karanlıkta sessizce koştuğundan atlar yavaş yavaş alışabiliyordum leyleklerin getirdiğine. bir şeyler anlatılamayacak olmanın kaygısıyla göğsümde cereyan ediyor. helal olsun sahiden, hepinizin bu kadar şeksiz oluşuna, bu denli haklı ve haklı olmak isteyişinize. biliyorum kuşları simit parçalarıyla vuracaksınız ve simitler de size benzeyecek. hatta bununla ilgili bir şarkı bile yazabilirsiniz. lütfen adını "en güçlü itiraf zamansız olan mıdır" koyun. sonra işte bilmiyorum. babanızın eve bisikletle geldiğini falan hayal edin.
pencerelere, hayallere ve ziyadesiyle ona benzeyen gözlere inanmayı uzun zaman önce bıraktım.o sebeple inanmayacaksınız ama tül perdelere inanıyorum. saçlarını topuz yapmış bir hastane köşesiydi ve belki dezenfektan kokusu, belki delmeye yarayan bir şeylerdi bilmiyorum işte bütün bunları birinden öğrendim.
kapıları sürgüsünden kırılabilirdik onlarla. ejderhanın elinden kendi başına kurtulan prensesin oyunu bu. bir kere tam kurtulmuşa benziyordum, sonra güller düştü benim yarım hürlüğüme. sene bilmem kaçtı
-zaman benim kim olduğumu hiçbir zaman çıkaramaz- sonbaharda dünya çocuk felci geçirmişti, tir tir titriyordu, iyi hatırlıyorum. sonra şemsiyemi açtım hiç olmamış gibi, kırmızıydı şemsiyem ve yağmurdan korkuyordu. korkak şemsiye, daha gecenin üçü. üstelik namlular ada çayı kokuyor.
sonra mı. sonra tanrı elindeki güneşi insanların resmine fırlatmış işte. bitmiş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.