17
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1886
Okunma
En son gönderdiğin mektubu okuduğum an öylece kalakaldım.
‘‘Neden?’’ ile başlayan sorularıma mâni olan küçüklüğüme, ömrüm boyunca silinmeyecek dizlerimdeki yara izlerine, ufacık ve savunmasız omuzlarıma, başlangıç mayama döndüm
Hayallerimin başköşesine oturttuğum insanın, başka bir insanla birlikte yaşadığını öğrenmenin incinmişliğini kabullenmeye yanaşmayan duygularıma anlat bunu anlatabilirsen. Anlatamazsın.
Şimdi, en çok hangi yemeği yemekten keyfi alıyorsun.
Ben, senin ne renk pijama giydiğini henüz bilmiyordum. Hangi rengi üzerine yakıştırdığını da.
Evde dolaşırken benim gibi şarkı söylüyor musun?
Ya da pencereni açıp gökyüzünü olanca gücünle kucaklamak istiyor muydun?
Gözlerimin önünden geçirdiğim ellerine bakmayı bıraktım.
Burkulmuş yüreğimin en vurucu silahıdır ellerin.
Sızılarımla birlikte vücudumu saran acıyla için için ağlarken yan odada buldum kendimi. Ahh! Nasıl dayansın ki yürek? Zaman başkasına yar olur mu? Zaman başkasına yar olurken ben, bana diyar olur muyum?
Şu dilsiz merhametli yüreğim yaşadığım şehrin kötü kalpli insanları tarafından ne çok acılara maruz kaldı. Bu acılar içinde birbirimizle karşılaştık.
“İyileştireceğim” diyen sesine doğru güvenle yürüdüm. Yürüdükçe macera ve aşk dolu bir filmin en güzel sahnesine perde çekilmesi misali benden uzaklaştığını gördüm, güvenim sarsıldı, yer yarıldı, girdaba düştüm.
Kıskaca kilitlenmiştim sanki. Seni tanımak, içimi anlatmak yerine hiç beklemediğim anda ‘‘ben evlendim’’ diyerek çıktın karşıma.
Biliyor musun, kimsesiz çocuklar yurduna gidip biri kız diğeri oğlan çocuğunu nasıl beraber evlat edinebiliriz diye araştırıyordum o sırada.
Yıkılan çarmığa gerilmiş hayallerimin enkazında tokat üstüne tokatlarını yedim.
O masumane yüreğim, o dipdiri heyecanımı yitirip, bastırdığım öfkeme tanık oldu, bense asi.
Her gece benim sana açamayıp “hoş geldin” diyemediğim kapıdan, eşinin açtığı evine giriyorsun.
Ya ben, soğuktan donmamak için kabana sarılıp şehrin karanlıklarında yalnız başıma yürüyorum.
Ve, hiç kimseye anlatmayıp kurduğumuz tüm halellerime kurşun sıkarak öldürüp öldürüp diriltip yeniden öldürüyorum.
Koynumdan haince söküp aldığın hayatımı kıymetsizleştirmeden ‘‘neden?’’ ile başlayan sorularıma mâni olarak, artık hiçbir şey söyleme n’olursun.
Sen ve ben susalım ebediyete kadar.
Susalım...
Ümmühan YILDIZ