- 323 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEDENİMİ SISITAN KARA ELMAS
2014 de Soma faciasında yazdığım bir şiir ile başlamak istiyorum.
Soma Faciası, 13 Mayıs 2014’te Türkiye’nin Manisa ilinin Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin ölümüyle sonuçlanan madencilik kazası. Facia, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en çok can kaybı ile sonuçlanan iş ve madencilik kazası olarak kayıtlara geçti.
Yakınlarının feryadıyla Türkiye bir uçtan bir uca ağladı ve karaları bağladı. Ocaktan çıkarılan işçinin ambulans batmasın diye çizmesini çıkararak gösterdiği duyarlılık yine bizi derinden etkilemişti. Buna benzer bir kazada geçtiğimiz ayda olmuştu. Yine ölümler, yine feryadı figanlar. Yine ağıtlar, yine yaralar, yine insanlık dramları. Amasra’da meydana gelen kömür ocağındaki patlamada ölen işçilerimizin acısı hala içimizi yakıyor. Bu konuda çok yazılan çizilenler oldu ama ben buradaki arkadaşlık ve dayanışmaya parmak basmak istiyorum.
----------2014------------
Bedenimizi ısıtan kara elmas
Yüreğimizi de sen yaktın
Kara terin bedeli soma
Bahtımızı sen kararttın
Doğudan batıya çığlık çığlık
Bugün ağlamaktayız
Gözlerimizden akan yaş
Kömür karası olmuş
Karaları bağlamaktayız.
Bütün dünya için için ağlasa
Ben daha fazla ağlamaktayım
Bütün kömürler alev alev yansa
Ben daha fazla ağlamaktayım
Vatan ağlıyor anam ağlıyor ben ağlıyorum
Yanan içimi söndürmedi göz yaşları
Kömür ruhlu nefret dolu kara bağlıyorum
Yeter artık yeter atma çığlık
Analar ağlıyor babalar ağlıyor vatan ağlıyor
Şehit olmuş yerde yatan ağlıyor
Ağlama ağam ağlama anam sen ağladıkça
Benim bağrım yüreğim yanıyor.
Yine bağrımız yandı, yine yüreğimiz kan ağlıyor. Soma’da işçilerin birbirleriyle kurdukları arkadaşlıkları o zaman gördük kardeş den bile öte bir arkadaşlığa şahit olmuştuk. Bunun adına Kaderdaşlık mı dersiniz, her ne denirse densin ama canhıraş bir kardeşlik.
Bu arkadaşlığa, kaderdaşlığa, yoldaşlığa. Madencilerin arasındaki dayanışma, belki de başka hiçbir iş kolunda bu kadar canhıraş şekilde yaşanmıyordur. Onlar birbirinin nefesi, birbirinin gün ışığı... Kömür tozu kaplamış vücutlarını, sadece boncuk boncuk parlayan gözleri dışında, sanki ölümün içinden, sanki ahiretten geliyorlar gibi.
Kendinden önce ocaktaki kardeşini düşünen bir anlayış başka hiçbir millette bulamazsınız bu düşünceyle öyle büyüyorlar ki, her biri bir dağ gibi oluveriyorlar. Büyüdükçe o dehlizlere sığmıyor seksen beş milyonun kalbine kadar doluyorlar. Dehlizden çıkıyor nefes alıp tekrar kardeşi için dalıyor dehlize. arkadaşları için defalarca girdikleri o karanlık dehlizlerde, kara gecenin içinde birer yıldız gibi parlıyorlar. İş gereği çoğu genç olan bu kardeşlerimizin önünde yaşanacak o kadar güzel günler varken kara bulutlar içinde kaybolup gidiyorlar.
Bu onlar için kaderin bir cilvesi Her şeyden önce şehitlik mertebesi. çoğu yeni evlenmiş, çoğunun hanımı bebek bekliyor... Gözü yaşlı anneler, babalar; "gençlerimiz gitti, şehitlerimizin hepsi de çok gençti, ocaklar söndü’ diyorlar. Evet ölümler oldu, ama ocaklar sönmedi. Şehit olanların ocağı sönmez. Hem bu dünyada hem öbür dünyada var olurlar. Bütün şehitlerimize yüce Mevla’dan rahmet diliyoruz. Ailelerinin gönüllerine sabırlar versin. Sabırlarını öyle büyütsün ki nisan yağmuru gibi yağsın, milletimizin başı sağ olsun. Daha önce yazmaya çalıştım ama bir türlü elim varmadı.
Cenaze merasiminde hoca cemaate değilde şehide sordu hakkını bizlere helal ediyor musun? diye Evet biz o şehitlerimize minnet borcumuz helal olsun. Şu çok önemsenmesi gereken bir şey. Somadaki gibi kargaşa olmadı. AFAD, olsun diğer kuruluşlar olsun koordineli bir şekilde çalışarak süreci güzel yönettiler. Üzüntümüz kaybımız. Evet çok büyük. Bununla birlikte; 2014’teki Soma maden faciasından sonra, arama-kurtarma ve afeti yönetme konusunda ne kadar mesafe aldığımızı görmek de çok değerliydi...
Kargaşa olmadan, sağlıkçıların, arama kurtarmacaların, ambulansların, doktor ve hemşirelerin nasıl da koordineli şekilde iş başında oldukları, hiç birimizin gözünden kaçmadı.
İnşallah Amasra-Bartın maden faciasını araştırmak ve aydınlatmakla vazifelendirilen savcılarımız, görevlerini başarılı bir akıcılıkla yerine getirirler, sorumlular tespit edilir, nerede hata yaptığımız, nerede eksikliğimizin olduğu ortaya çıkar. Bir daha bu acıları yaşamayız. Çok içimi acıtan bir olayda kocasının tek çizmesini giyen kadının hastanedeki görüntüsüydü. Tülbentinin ucunu ağzına alıp ağlayarak çiğneyen analar belki gelir diye umutla bakan eşler. Annenin elinden tutan boncuk boncuk göz yaşı döken yavrular hangisine yürek dayanır
İçlerindeki alevin dumanı görünmesin diye elleriyle ağızlarını kapatıp yüreğinde kor taşıyanlar giriş kapısında beklerler, beklerler, beklerler, hayatta oldukları sürece hep bekleyecekler. Biz hep onları acılarını yaşayacağız, içimizde taşıyacağız. Devletimiz bütün gücünü seferber ederek onlarının acılarını biraz hafifletse de yetmez hep onları koruyup kollayacaktır. Buna inancım sonsuz. Haklarını ödeyemeyiz. Tek tesellimiz, geride kalan emanetlerine devletin sahip çıkmasıdır. Allah acılarını dindirsin. ONLARA EYÜP SABRI VERSİN.
___________________________ar_____________________________________
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.