- 403 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OSMANLI MEZAR TİPOLOJİSİ VE EDİRNE, VAN RESTORASYON, KONSERVASYON UYGULAMALARI
OSMANLI MEZAR TİPOLOJİSİ VE RESTORASYON , KONSERVASYONU
VAN, EDİRNE UYGULAMALARI
Dr. Hüseyin AKILLI
Batman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü - Batman
Ülkemizde kültür varlıklarımız içinde önemli bir yer tutan mezar taşlarının geçmişten geleceğe aktarılmasına yeterli derecede önem verilmediği maalesef acı bir gerçektir. Sanat eserlerinin korunmasında bir sıralama yapıldığı takdirde mezar taşlarının arka sıraların sonunda yer aldığı görülür ve yapılan tek şey mezar taşlarının müzelere taşınması veya buralarda üst üste yığılmaları veya sistemsiz bir şekilde çimento harcı kullanılarak düşey doğrultuda dikilmeleri olmaktadır, Bunların kırılmaları, çatlamaları, ezilmeleri göz ardı edilerek koruma altına alınmış olmaları kabul edilse dahi alındıkları yerde tespit çalışmaları yapılmadığından mezar yapı elemanlarının karıştırılması sonucunda sanduka veya pehlenin hangi mezara ait olduğu bilinmediğinden araştırmacıların hazire hakkında genel bir bilimsel bilgiyi vermelerini imkânsız hale getirmektedir* Oysa tarihi mekânlar içinde değerlendirilen mezar taşları gerçekçi bilgileri vermekle birlikte bizden sonra gelecek kuşakların mezar taşlarını kendi tarihi çevresi içinde tanımalarına olanak sağlamış olacaktır.
Son zamanlarda mezar taşlarıyla ilgili bölgesel veya genel yayınların1 artış göstermesine rağmen, bunların onarım ve korunmalarıyla ilgili gerçekleştirilen çalışmaları veren yayınlar yok denecek kadar yetersiz veya bulunmamaktadır. Bunun nedeni ise teorik ve pratik uygulama verebilecek akademisyenlerin bulunmaması veya henüz yetiştirilmemiş olmalarıdır.
Cami hazireleri ve mezarlık olarak ele alındığında Edirne ili çok zengin Türk-İslam mezarlarını içinde bulunduran il görünümdedir. Bu çoklukla birlikte aynı yoğunlukta tahribat sürecine girmiş olması da bir gerçektir.
Ülkemizde bir ilde bulunması gereken tüm özel ve resmi kurumların Edirne ili içinde var olmasına rağmen, Osmanlı Mezarlıklarımın zaman süreci içerisinde gelecekleri bilinçsiz kişiler eline bırakılıp değişime uğratılmaları ve¬ya hiç bir şey yapılmayıp yok olmalarına seyirci kalınması karşısında Trakya Üniversitesi Edirne Meslek Yüksek Okulu Restorasyon Bölümü olarak konuya sahip çıkılması ve koruma bilincinin oluşturulmasına yönelik çaba gösterilme¬si, eğitim açısından da gerekli görülmüştür.
1991-1996 arası eğitim döneminde 3 hazire ve 1 mezarlık tamamen 1 nazirenin de kısmen restorasyonu gerçekleştirilmiş sonra da konu bilim dünyasına aktarılmaya çalışılmış, böylece bu istikamette müsbet bir başlangıç oluşturulmuştur.
Ülkemizin farklı yörelerinde olduğu gibi Edirne ili içinde de yapılan bilimsel araştırma3 ve koruma çalışmalarına4 bakıldığı zaman daha çok sanatsal değeri yüksek mezar taşlarının ele alındığı görülebilmektedir. Yaptığımız çalışmada, mezar taşları ve mezarların restorasyonu ve bunların açık arazide olmaları nedeniyle sürekli bakımlarıyla ilgili sorunların göz önünde bulundurulması düşüncesiyle nasıl fişlenmeleri gerektiği ele alınmıştır. Mezarlık veya hazirelerde bulunan mezar ve onun yapı elemanlarının plastik ve sanatsal açıdan hiçbir değerlendirme yapılmayıp bütün mezar taşları aynı dönemde ele alınarak, yenileme ve korunmaları ön planda tutularak bulundukları mekândan soyutlamadan hepsinin bizden sonraki nesillere aktarılması amacı güdülmüş-tür. Uygulamalar bu düşünceyle yürütülmüş olup, teorik olarak ilk defa böyle bir çalışma gerçekleştirilmiştir.
1.EDİRNE HAZİRE VE MEZARLIKLAR
Arapça ’da çevresi parmaklıklarla veya duvarla örülü, içerisinde cenaze görülen cami, tekke ve türbe bahçelerine "Hazîre" denir.
Edirne ili içinde camilerin ve mescitlerin yoğunluğu kadar hazire bulunmaktadır. Çünkü Osmanlı döneminde oluşturulmuş olan bu dinsel mimari yapıların hepsinde gömü yapılması için hazireler oluşturulmuştur. Bunların ihtiyacı karşılamaması sonucunda dinsel yapılardan bağımsız olarak mezarlıklar oluşturulmuştur.
Osmanlı döneminde Edirne’de yoğun mezarlık ve hazire oluşumuna rağmen günümüzde bu yoğunluğu görmek mümkün değildir. Sürekli eksilen Edirne mezarlık ve nazirelerinin en kısa zamanda bilimsel değerlendirilmeleri yapılarak ele alınmaları gerekmektedir.
1.1. Yok edilen mezarlıklar ve nazireler:
Doğa koşullarından çok insanların yol açmak, yapıda kullanmak, ekili arazi elde etmek, arsa temin etmek ve restore edilen dinî mimarî yapı sırasında dozerle sökülüp atılmaları veya duvarda yapı taşı olarak kullanılmaları gi¬bi olumsuz uygulamalar sonucunda yok edilenlerle birlikte, bu çalışmaların devam ettirilmesi nedeniyle yok edilmeye devam edilmektedir.
Günümüzde yukarıda sıraladığımız olumsuzluklar ve tahribat bölümün¬de verdiğimiz etkenler sonucunda Hıdır Ağa Camii Haziresi, Ayşekadın Camii Haziresi, Mezit Bey (Yeşilce) Camii Haziresi, Defterdar Mustafa Paşa Camii Haziresi ve Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in kızı olup Fatih Sultan Mehmet’le H. 853 (M. 1449) tarihinde evlenmiş olan ve onun adını taşıyan6 ve buraya gömülmüş olan Sitti Sultan Camii7 Haziresi’nde hiç mezar bulunmamaktadır.
Beylerbeyi Camii’nden Saraçhane Köprüsü’ne giden yolun sağında bulu¬nan Çakırağa Mescidi Haziresi ve Uzun Kaldırım Mezarlığı ile Edirne’nin ku¬zey - doğusunda yer alan Tepe (Sarıtepe) Mezarlığı, Edirne - Karaağaç yolunun sağında eski elektrik fabrikasının batısında olduğu bilinen Tatarhaniler (Zin-danaltı) Mezarlığı aynı olumsuzlukta bulunmaktadır.
1.2. Tahrip olma sürecinde olan mezarlık ve hazireler:
Her türlü insan ve doğa koşullarının olumsuz etkenlerine karşı direnip kısmen de olsa oluşumlarını korumaktadırlar. Çok sayıda asker mezar taşı bu¬lunan ve H. 1310 - M. 1892 tarihli Cidde Valisi İzzet Paşa ile H. 1311 -1893 tarihli Arif Paşa’nın mezarları bulunan8 Üç şerefeli Cami Haziresi, mezar taşları yığın olarak oluşturulmuş olan ve sadece Yüzbaşı Reşit Bey ile Küçük Selim’in mezarları ile birkaç mezarı daha kalmış olan Selimiye Camii Haziresi, Edirne - İstanbul yolunun sağında bulunan Kadı Bedrettin Camii Haziresi, Kirişhane semtinde olup Tunca Nehri’nin tahribatına uğrayan Kasımpaşa Camii Haziresi, II. Murat ile III. Ahmet’in oğullarıyla kızlarının mezarları bulunan11 ve Edirne valilerinden Karaman Bey’in12 mezarı da burada olan Darülhadis Camii Haziresi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ile Budin valisi İbrahim Paşa’nın mezarlarının13 bulunduğu Saraçhane Camii Haziresi, Selimiye Camii’nin güney - doğusunda bulunan Atik Ali Paşa Camii Haziresi, Edirne -Kapıkule yolu üzerinde sol tarafta olan ve yeniçeri mezarlıkları bulunan Gazimihal Camii Haziresi, Sarayiçi’ne giden yolun sağında bulunan Beylerbeyi Camii Haziresi, kısmen tahrip olmuş hazirelerdir. İkinci Beyazıt Külliyesi’nin doğu yönünde yer alan Saraçhane mezarlığı aynı durumda bulunmaktadır.
1.3. Eğitim amaçlı restorasyonu yapılan mezarlık ve hazireler:
Restorasyon eğitimi ve koruma amacıyla 1990 yılında Edirne Osmanlı Mezarlıkları üzerinde gerçekleştirilen yüzey araştırması tespitleri sonucunda Muradiye Camii Haziresi, Zehrim ar Mescidi Haziresi, Hasan Sezai Dergâhı Haziresi ve Nazır çeşme Mezarlığının onarımı gerçekleştirilmiştir.
1.3.1. Muradiye Camii Haziresi:
1991-1992 yılları eğitim süresinde kısmen onarılan Muradiye Camii Haziresi Edirne’nin Muradiye adıyla anılan yöresindeki alçak bir tepenin Saray Ovası’na bakan düzlüğünde15 bulunmaktadır. H. 839 - M. 1436 tarihli cami Mevlevi hane olarak inşa edilmiş, ancak daha sonra minare eklenerek camiye çevrilmiştir. Edirne hazireleri içerisinde en yoğun Mevlevi ve Bektaşî mezarlarının bulunduğu yer Muradiye Camii Haziresi’dir.
Hazirenin genelinde ve kuzey - batı köşesinde gerçekleştirilen kazı ve onarım çalışmaları sırasında toprak altında bulunan veya yarı toprak altında kalmış olan pehleli 36, tek kaideli 3, çevirme mezar 8 ve 2 lahit tespit edilmiştir. Müstakil olarak duran 171 baş şahide ve 57 ayak şahidesi tespit edilmiştir. Bunlardan yedi pehleli, 1 çevirme ve 3 tek kaideli mezar ile 17 baş ve 5 ayak şahidesine onarım çalışmaları tatbik edilmiştir. 1999 eğitim yılı döneminde onarım çalışmalarına devam edilmesi düşünülmektedir.
1.3.2. Yahya Bey Camii Haziresi:
Yahya Bey Camii Haziresi Tophane Bayırı üzerinde ve Selimiye Camii’nin kuzeydoğusunda yer almakta olup, Kuzey - güney doğrultusunda uzanan Kıyık yolunun 50 m. doğusunda bulunmaktadır.
XVI. y. yılın sonlarında Mimar Sinan ve kalfaları tarafından 1577 17 yılında yapılmış olan cami tek minare ve tek kubbeden oluşmaktadır. Adını şair Yahya Bey’den almıştır.
Caminin dikdörtgen planlı olan avlusunun güneydoğusunda bulunan hazirenin çevre duvarları yıkık olduğundan tahribat çok olmuş ve günümüze hazire içinde onarılan 6 pehleli, 8 çevirme ve 1 toprak mezarla 2 baş şah idesi ulaşmıştır. Bunların da şu anda hazire içinde kalmış olmaları 1993 yılında müteahhit tarafından caminin onarımı sırasında Vakıflar Bölge Müdürlüğünün yetkili sorumlularından Mimar İbrahim Genç’in desteği ile Restorasyon Bölümünün hazirede gerçekleştirdiği kazı - onarım çalışmaları sonucunda mümkün olabilmiştir. Restorasyon Bölümü tarafından günümüze kadar Yahya Bey Camii Haziresi eğitim süreci içinde bakım ve kontrol altında tutulmaktadır.
1.3.3. Hasan Sezai Dergâhı Haziresi:
Hazire, Edirne’nin Bostanpazarında bulunmaktadır. Hazirenin ismini aldığı dergah binası Gülşen-î tarikatının tanınmış şeyhlerinden Sezai Efendi’nin ismiyle tanınır18. H. 892 - M. 1428 de Gülşen-i Dergahı olarak kurulduğu bilinmektedir. Cami ve minare daha sonra oluşturulmuş olup şu anda mevcut olan minare 1887’de gerçekleştirilen onarım çalışmaları sonucunda ilave edilmiştir. 1998 yılında minarenin onarımına başlanmıştır.
Dergâhın onarımıyla ve şadırvanın yapım tarihiyle ilgili kitabeler19 dergâh giriş kapısında ve bahçedeki şadırvanın etrafında yer alır.
1993-1994 yılları eğitim döneminde Restorasyon Bölümü tarafından gerçekleştirilen kazı onarım çalışmaları sonucunda hazirenin 106 mezar ve şahide sine onarım uygulamaları tatbik edilmiş ve günümüze kadar her yıl bakım ve kontrolü yapılmıştır.
Kazı onarım çalışmaları sonucunda lahit grubuna giren 4 tekne ve 6 masa lahdi, 28 pehleli, 10 toprak, 5 çevirme ve 1 tek kaideli mezarlar ile 7 ayak ve 38 baş şahidenin kazı onarım çalışmaları yapılmıştır.
1.3.4. Zehr- i Mar (Taş odaları) Mescidi Haziresi:
Zehr-i Mar Mescidi Haziresi Selimiye Camii’nin kuzey-doğu tarafında Taş odaları yanında Asma altı sokağında bulunmaktadır20. Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde bulunan kitabesinde H. 950- M. 1543 tarihinde Mehmet Bey bin Ahmet tarafından yaptırıldığı yazmaktadır21. Aynı sülaleden (Zehr-i Mar) sonraları âlimler yetişmiştir22. Mescidin kitabesi Arapça ifadeli olup müze kayıt numarası 1538 ve boyutları 8 x 56 x 150 cm.mdir23.
Edirne Merkezi Selimiye Camii çevresi düzenleme alanı içinde bulunan hazire çok harap durumda olması nedeniyle Gazimi hal Camii ve Zehrim ar Mescidi Haziresi’nin de aynı ihale içinde onarım ve restorasyonunun yapılma¬sının uygun olacağı görüşü ile ihale dosyası hazırlanmıştır24’.
Özel sektör tarafından gerçekleştirilen onarım çalışmalarının, onarım önce¬si ve sonrası eğitim kurumu olarak gerçekleştirdiğimiz tespit çalışmaları karşılaş¬tırmaları sonrasında büyük yanlışlar yapıldığı görülmüştür. Bunlar, mezar tipolojisinin deformasyona uğratılması, yanlış onarım yöntem ve malzemenin kulla¬nılması ve mezar yerlerinin değiştirilmesi gibi olumsuzluklardır.
Eğitim dönemimizin 1994 yılı sonu 1995 yılı başlarında Restorasyon Bölümü olarak Zehr-i Mar Mescidi Haziresi’nin onarımına girişilmiş ve 134 mezar ve şahide uygulamaya tabi tutulmuştur. Bunlar mezar tipolojisine göre Tekne lahit 3, tek kaideli 2, pehleli 20, çevirme 20 ve toprak olarak 33 mezar bulunmaktadır. 55 baş şahidesi ve 1 ayak şahidesi vardır.
1.3.5. Nazır çeşme Mezarlığı:
İstanbul- Edirne karayolunun oluşturulması sırasında ikiye ayrılarak bir kısmı tahrip olan mezarlık yolun sağ ve solunda yer almaktayken, zaman süreci içerisinde Edirne’ye geliş yönünde sol tarafta kalan bölüm tamamen ortadan kaldırılmış olup ilk zamanlar burası otopark olarak kullanılmış ve daha sonra buraya benzin istasyonu açılmıştır.
Bu mezarlıkta yer alan mezar taşları korunması düşüncesiyle 1930 yıllarında Edirne Müzesi’ne götürülmüştür25. Sağ tarafta kalan bölümde eski özel sektör onarımı görmüş olması nedeniyle Osmanlı Mezar Tipolojisi karışıklığını ortaya çıkarmıştır. Burada Mimar Sinan’ın oğlu Ankara Mirlivası Mehmet Bey’in kızı Fatma Hatun’un H. 981- M. 1573 tarihli26 sandukası bulunmaktadır. Devşirme malzemeyle oluşturulan masa lahit mezar da Rıfat Osman’a aittir.
Daha önce eski özel sektör onarımı görmüş olan Nazır çeşme Mezarlığında mezar tipolojisi olarak karışıklık söz konusudur. Bu karışıklığı göz önüne almadan yapacağımız 37 mezar ve şahide değerlendirmesine göre tekne la¬hit 2 masa lahdi 1 ve sanduka lahit olarak 14 mezar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra pehleli 5, çevirme I ve 5 toprak mezarla birlikte 11 baş, 1 ayak şahidesi vardır. Ancak bu mezar tiplerinin bazılarında çimento harcı ile tamamlama yapılarak tek kaideli mezardan pehleli mezara dönüştürülenler gibi olumsuz gelişime uğratılan mezarlar çoğunluktadır.
2. MEZAR TİPLERİ:
Türkler İslam dini kabul ettikten sonra toprağa ölü gömme yapılmaya başlanmış ve bu dönemde mezarın belli olması için toprak üstüne taş veya ahşaptan yapılmış mezarı belli edecek olan yatay veya dikey veya her ikisi birden bloklar kullanılmışlardır.
İnsanlar, ölümü öbür dünyaya atılan bir adım olarak görmekle birlikte, yok oluşunu kalıcı bir mezar taşıyla kalıcı duruma getirerek kabullenmeye çalışmıştır. Mezarın büyük bir taşla kapatılması her ne kadar istenmeyen müdahalelerden öleni korumak olsa dahi asıl amaç ölenin adına bir anıt oluşturmaktır. İslamiyet’in ilk yılarında en makbul mezarın en çabuk yok olan mezar olduğu şeklindeki dini inanışa uyulmuş fakat zaman süresi içerisinde bu görüş değişerek ölen kişiyi mezar taşıyla anıtlaştırmaya çalışılmıştır.
Mezarı oluşturan öğelere bakıldığı zaman yatay olanlara kapak taşı veya pehle, sanduka, lahit olarak adlandırılmakta olup mezarın başlangıç ve bitim yerlerine dikey olarak tespit edilen taşlar da baş şahide ve ayak şahide olarak adlandırılmaktadırlar. İlk dönemlerde din adamları bu oluşuma karşı çıkmışlar ve sadece mezarda bulunan cesedin vahşi hayvanlar tarafından parçalanmasını engellemek düşüncesiyle mezarın üst yüzeyine taş yığılması veya pişmemiş tuğlalarla basit bir mezar yapılmasına izin vermişlerdir. Kesinlikle dayanıklı malzeme olan taşın yontulmasından oluşturulan mezarlara ve yazı yazılmasına izin vermemişlerdir. İslamiyet’in ilk yıllarında uygulanan bu katı kurallar, hicret¬ten sonraki ilk yüzyıllarda27 meydana gelen hızlı yayılma sonucunda farklı kül¬türlerden insanların da Müslümanlığı kabul etmeleriyle etkisini yitirmiştir.
Onarımı gerçekleştirilen Edirne Osmanlı Mezarlık ve Hazirelerinde Toprak, Tek Kubbeli, Pehleli, Lahit, Çerçeveli veya Çevirme Mezarların yapılmış olduğu tespit edilmiştir.
2.1. Lahit Mezarlar:
Osmanlılarda rastlanılan bu mezar tipi lahit görünümünü andırdıklarından lahit mezarlar adı verilmiştir. Fakat bilinen lahitlerden farklı olarak dar kenarları üzerine baş ve ayak şahidelerin konmasıyla ayrılırlar. Diğer bir farklılık ise baş ve ayak şahideleri lahdin uzun yan kapakları üst hizasından genişleyerek lahdin dar yüzlerini oluşturup onunla bütünleşirler.
Bu tip mezarlar daha çok ekonomik ve kültür düzeyleri yüksek olanlar için kullanılmış olup genellikle mermerden yapılmışlardır. Örme tuğladan oluşturulanları da vardır.
Form olarak üç ana grupta toplanabilirler. Yan yüzleri oluşturan panolarda bitkisel motifli zengin kompozisyonlar bezeli olduklarından anıtsal bir görünüm kazanmışlardır.
2.1.1. Sanduka Lahitler:
Kökeni Osmanlı dönemi öncesine uzanmaktadır28. Selçuklular döneminde görüldüğü, Beylikler döneminde devam ettiği ve Osmanlı döneminde XV -XVI yüzyıllarına kadar rastlanan sandukaların çeşitli tipleri vardır. Tek kaide ve birçok kaideden basit olarak oluşturulan dikdörtgen prizmatik sandukalar olmakla birlikte bunların üzerleri üçgen prizmatik veya silindirik olanları da bulunmaktadır.
Şahideli ve şahidesiz olanlar olmakla birlikte kendinden şahideli olanları da bulunmaktadır. Şahideli olanlarda kitabe şahidelerde yer almakta, şahidesiz olan üçgen prizmatik sandukanın üzerinde Nazırçeşme Mezarlığı’nda olduğu gibi yanlarda bulunmaktadır. Onarılan diğer Hasan Sezai Dergahı, Zehr- Mar Mescidi, Muradiye Camii ve Yahya Bey Camii Hazireleri’nde sanduka lahitlere rastlanmamıştır.
4.2.1.2. Tekne Lahitler
Yekpare bir bloğun içinin oyulmasıyla veya iki uzun ve iki kısa levhanın birleştirilmesiyle oluşturulan tek veya bir kaç kaideden oluşturulan mezarlardır. Zehr-i Mar Mescidi Haziresinde, Nazır çeşme Mezarlığında ve Hasan Sezai Dergâhı Haziresinde bulunan tekne lahitte olduğu gibi şahideler kısa kenar üzerine oturtulmakta veya Hasan Sezai Dergâhı Haziresinde bulunan tekne lahitte şahideler teknenin kısa yan kenarlarını oluşturacak şekilde olmaktadır.
Levhaların birleştirilmesiyle oluşturulan tekne lahitlerin iç kısımları tamamen toprakla doldurulmaktadır. Mermerden yapılmış olanları olmakla beraber pişmiş tuğladan örülerek yapılmış olanları da bulunmaktadır. Osmanlı öncesi var olan bu tür lahitler XVI, XVII, XVIII. yy. larda yaygın biçimde kullanılmıştır29.
2.1.3. Masa Lahitler:
Bu tür lahitler klasik Osmanlı geleneğinde yer almakta olup XIX. yüzyıla özgü bir türdür. İki kısa ve iki uzun levhanın çatılmasıyla oluşturulan teknenin üzerine yanlardan hafif dışa taşacak büyüklükteki bir kapakla üst kısmının kapanılmasıyla oluşturulmuştur. İç kısmı toprakla doludur. Kapağın kısa yan kenarlarına yakın yerde ve üzerine oturacak şekilde şahideler yerleştirilmiştir. Hasan Sezai Dergâhı haziresinde iki masa lahit bulunmaktadır. Nazır çeşme mezarlığında var olan bu tip mezar devşirme malzemeyle oluşturulmuş olup kapak olarak kullanılan levha başka bir tekne lahtin uzun yan levhasına aittir. Mermerden yapılmışlardır.
2.2. Pehleli Mezar:
Onarılan mezarların büyük çoğunluğunu bu tip mezarlar oluşturmaktadır. Lahit mezarlara göre daha basittirler. Mezarın üzerini örten dikdörtgen bir levha kapak ve onun üzerinde oluşturulmuş bulunan yuvalara yerleştirilen şahidelerden meydana gelmektedir. Pehlenin ince olması nedeniyle bazı lahit mezarlarda kitabenin teknede bulunması gibi böyle bir durumun oluşması imkânsız olduğundan kitabe şahideler de yer almaktadır. XVII. Yüzyıl sonlarında görülmeye başlanan pehleli mezar XIX. yüzyılda30 yaygın halde kullanılmıştır. İlk dönemlerde sade ve yalın olan pehle zamanla bu özelliğini yitirerek pehlenin yan kenarları silmelerle bezenmiş ve köşeler karmaşık profilli alçak kabartmalar oluşmuştur.
Pehle tamamen dikdörtgen prizma olabildiği gibi üstten aşağıya ve yana doğru eğimli olarak pah olanları da vardır. Uzun yan kenarları düz olmasına rağmen bazı perdelerde kısa yan kenarlar ortaya yakın dışa doğru açılım yaparak şahidelerin oturma yuvalarının güçlendirilmesi sağlanmıştır. Bazı pehlelerin ortasında yuvarlak veya beyzi formunda oyulmuş çukurluklar bulunmakta olup kuşların su içmesi için havuzcuk oluşturulmuştur. Bazılarında ise bu delik durumuna getirilmiş ve böylece yağmur sularının inmesi sağlanmıştır. Etrafı Yahya Bey Haziresinde bulunan perdelerde olduğu gibi kaba taraklı olarak işlenmiş ve Öyle bırakılmış olanları da vardır. Zaman süreci içerisinde ortada oluşturulan boşluk genişletilmiştir.
Onarım gören pehleli mezarların büyük çoğunluğu mermerden oluşturulmuşlardır. Yahya Bey Haziresinde bulunan üç pehle sarımtrak kalker taşındandır. Mezarların bütün şahideleri ise mermerdir.
2.3 Tek Kaideli Mezar:
Şahideler mermer veya kalker taşından oluşturulmuş dikdörtgen prizma bloklar üzerine açılmış yuvalarına oturtulmuşlardır. Bunlar çevirme bir mezara ait de olabilirler. Zaman süreci içerisinde uzun yan kenarların sınırlarını oluşturan blokların kayması veya alınması sonucunda tek kaideli duruma dönüşmüş olabilirler. Nitekim Hasan Sezai Dergâhı Haziresinde gerçekleştirilen kazı çalışmaları sırasında kazı öncesi tek kaideli mezar tiplemesine giren mezarın kazı sonrasında çevirme mezar olduğu çökmüş olan yan bloklarından bazılarının ortaya çıkartılmasıyla tespit edilmiştir.
Tek kaideli mezar tipi onarılan bütün mezar ve hazirelerde bulunmakta olup Hasan Sezai Haziresinde bir mezarın kaideleri mermer, diğerlerinin hepsinin kalker taşından oluşturulmuştur. Şahideler ise mermerden yapılmıştır.
2.4. Çevirme (Çerçeveli) Mezar:
Tek kaideli mezarların iki uzun yan kenarlarının kesme dikdörtgen bloklarla sınırlandırılması sonucu çevirme mezarlar meydana gelebilir. Bu nedene çevirme mezarlarının tek kaideli mezarlardan türetildiği veya bunun tersi olarak tek kaideli mezarların çevirme mezarlara dönüştüğü henüz kesinlik kazanmamıştır. Bunun yanı sıra Cumhuriyet döneminde başlayan ve Zehr-i Mar Mescidi Haziresinde özel sektör onarımı sırasında kesme taş bloklar oluşturmak yerine işin kolayına kaçılarak betondan çevirme (çerçeveli) mezar oluşturması gibi, mezarın ilk yapıldığı zamanda da kesme taş temin etmenin zor ve maliyetinin yüksek olması düşüncesiyle tek kaideli mezarın malzeme eksikliği sonucu çevirme mezardan dönüştürülmüş olabileceği akla gelebilir. Ayrıca tek kaideli mezar tipinin bulunmadığı, bunun çevirme mezarın uzun yan kenarındaki kesme blokların zaman süreci içerisinde başka yerde kullanılması amacıyla (devşirme malzeme) alınmasıyla tek kaideli mezara dönüştüğü akla gelebilir. Çünkü günümüzde dahi mezar yapı elemanlarının birçok duvar ve yapılarda kullanıldığını tespit etmek hiç zor olmamaktadır.
2.5. Toprak Mezar:
Mezarın yerini belli etmek amacıyla ayak ve baş tarafına dikilen şahideler den meydana gelmiş olup ortalarında toprak yükseltisi oluşturulmaktadır.
Basit bir mezar tipi olup zaman süreci içerisinde şahideler arasında bulunan toprak yükseltisi, düzleşmekte ve şahidelerin toprağa dikilmeleri nedeniyle düşen ve yatay doğrultularının bozulmasını ortaya çıkarmaktadır.
Mezara ayak ve baş şahideler dikildikleri gibi, sadece baş şahidenin dikildiği de bilinmektedir.
Şahidelerin toprağa dikilmesinde dayanıklıklarınm arttırılması amacıyla açılan çukura şahide düşey ve yatay doğrultusuna göre oturtulmakta ve daha sonra moloz taş yerleştirilip sıkıştırıldıktan sonra toprak harç yerleştirilmektedir. Hasan Sezai Dergâhı Haziresi kazı çalışmaları sırasında diplerine moloz taş sıkıştırılmış şahideler tespit edilmesi, böyle bir çalışmanın yapıldığını ortaya çıkarmaktadır.
3. EDİRNE DEĞERLENDİRMESİ
Ülkemizde bulunan kültür varlıklarımıza uygulanan koruma ve onarım çalışmalarının ne derece yetersiz olduğu gerçekleştirdiğimiz bu çalışma ile ortaya çıkmaktadır. Çünkü yaptığımız araştırmalarda Osmanlı mezarlıkları ile ilgili çok sayıda kaynak tespit ederek yararlandığımız halde, bunların restorasyonu ile ilgili bilimsel kaynağa rastlamamamız üzücüdür. Osmanlı mezar taşlarına geçmişten günümüze kadar onarım ve korunmalarına önem verilmediği gibi gelecekte de ilgisiz kalması halinde yok olmaları sonucunda gelecek kuşaklar bunların bir kısmını bilimsel kitaplardan fotoğraflarını görmekle yetinecektir. Çoğu ise bilimsel araştırmalara imkân tanımayan yapılamayacak duruma gelecektir.
Restorasyonun ekip çalışması gerektirmesi, eserlerin ayrıntılı fişlenmesi gereğini de ortaya çıkarmaktadır. Özellikle açık arazide bulunan dönem farklılığına ve sanatsal değerine bakılmaksızın ülkemizde bulunan bütün Osmanlı Mezarlıklarının katalog fişlenmesinde olduğu gibi değerlendirilmesi yapılmalıdır. Çünkü Avrupa Konseyinin benimsediği ve Kültür Bakanlığına bağlı Doğal ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu ile Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün uyguladığı açık arazide bulunan kültür varlıklarımızın fişlenmesinde detaylı ayrıntılara fazla girilmediğinden yetersiz kaldığı görülmektedir. Fişlemenin detaylı yapılması sonucunda ancak o zaman Osmanlı mezarlık veya naziresinin tarihsel gelişimi ortaya çıkacaktır. Kaç gömü yapıldığı, yoğunluklu olarak hangi bezemenin kullanıldığı, kitabe dili, ilk ve son gömünüm ne zaman gerçekleştirildiği, mezar yayılım planı sonucunda mezarlık veya nazireye hangi dönemlerde ve yoğunluklu olarak zengin - fakir gömü gerçekleştirildiği ve mezar tipolojisi gibi daha birçok veri elde edilmiş olacaktır.
Edirne Osmanlı Mezarlıkları içinden Hasan Sezai Dergâhı Haziresi ve Yahya Bey Camii Haziresi’ nin tamamı, Muradiye Camii Haziresinin bir kısmı ve özel sektör onarımı gören Nazır çeşme Mezarlığı ile Zehr-i Mar Mescidi Haziresinin olumsuzluklarına müdahale edilerek mezarların bakım ve onarımı gerçekleştirilmiştir.
Dönem ve sanatsal değerler ön planda olmadan mezarlık ve hazire içinde geçmişten günümüze ulaşmış bütün mezar yapı elemanlarına gerekli her türlü onarımlar ve koruma uygulamaları tatbik edilmiştir. Restorasyon bilinci de bunu gerektirmektedir.
Restorasyon çalışmalarına 1991 yılında Muradiye Camii Haziresinde başlanmış ve 1991-1992 eğitim yılı döneminde kazı çalışmaları gün ışığına çıkarılanlarla birlikte 32 mezar ve şahide onarılmıştır. Bu eserler, bakımı yapılmadığı için doğa koşullarının olumsuz etkilerine karşı korumasız bırakılmışlardı. 1998 yılında gerçekleştirilen tespitte yoğun bitki örtüsü altında kalmış olmasıyla birlikte onarımı gerçekleştirilen mezar taşlarının bazılarının yerlerinden sökülmüş oldukları ve üst yüzeylerinin yosunlaştığı görülmüştür. Onarılan mezarların platformları kalker taşı bloklardan yapılmış olmasına rağmen pehle ve şahideler mermerden oluşturulmuştur.
Muradiye Camii Haziresinde gerçekleştirilen mezar tipolojisinde pehleli 43, çevirme 9, tek kaideli 3 ve lahit mezar 2 adet tespit edilmiştir. Var olan 171 baş şahide ile 57 ayak şahideden hangilerinin toprak mezar durumunda oldukları belirlenememiştir. Bunlara restorasyonu gerçekleştirilen ve bazıları toprak altından çıkartılmış olan 7 pehle, 1 çevirme, 3 tek kaide, 17 baş ve 5 ayak şahidesi dâhildir. Tez kataloğunda 6 mezar ve şahide yer almaktadır.
Hazirenin tamamının kazılması durumunda şu anda tespit edilmiş olan 277 şahide ve mezar sayısının tipolojisinin değişeceği kesindir.
1992-1993 eğitim döneminde kazı-onarım çalışmaları gerçekleştirilen Yahya Bey Camii Haziresi’nde 18 mezar ve mezar taşı onarımı yapılarak hazirenin bakımı cami görevlilerine bırakılmıştır. Bilgisizce yapılan yeşillendirme ve ayçiçeği türünde çiçeklendirmenin yapılması sonucunda hazire adeta çiçek ve bitki tarlasına dönüştürülmüştür. 1995 yılında olumsuzluklara müdahale edilerek gerekli görülen yerlere onarım tatbik edilmiştir. Var olan 6 pehleli mezardan 4 tanesinin pehleleri ve mezar platformları kalker taşından oluşturulmuş olup şahideler ve diğerleri mermerden yapılmışlardır. Hazirede 6 pehleli, 8 çevirme, 1 toprak, 2 baş şahideye onarım çalışmaları tatbik edilmiştir. Toplam 17 mezar ve şahide kurtarılarak günümüze kadar ulaştırılmıştır, tez katalogunda hepsi yer almaktadır. Restorasyon Bölümü caminin onarımı sırasında hazirenin onarımına müdahale etmemiş olsaydı, tahribat bölümünde sözü edilen hazirenin yok edilmesi burada da ortaya çıkmış olacaktı. İlk gömü arazi nosu 10 olan mezardır. H. 1009 tarihlidir. Son gömü ise H. 1223 olup 14 nolu mezardır.
Edirne ve yöresi için kutsal olan ve adak adamak için sürekli büyük bir ziyaretçi akınına uğrayan Hasan Sezai Dergâhı Haziresi, çevre halkının isteği ve manevi desteği ile ilk araştırma çalışmaları 1991 yılında yapılmış olmasına rağmen yoğunluklu olarak kazı ve onarım çalışmaları 1993-1994 eğitim döneminde gerçekleştirilmiştir. Günümüze kadar bakım ve korumasını Restorasyon Bölümü’nün üstlenmiş olması, olmuş veya olabilecek her türlü olumsuzluğa anında müdahale etmesi hazirenin iyi durumda kalmasına neden olmuştur. Hazirede toprak altından veya yarı toprak altından çıkarılan ve toprak üstünde bulunan 106 mezar ve şahide bulunmaktadır. Pehleli 28, çevirme 5, toprak 11, tek kaideli 1 ve 10 lahit mezarla birlikte 38 baş ve 7 ayak şahidesi hazirede bulunmaktadır. İlk gömü H.1022 tarihinde 9 arazi nolu mezarda olup son gömü ise arazi no 5 olan H. 1340 tarihlidir.
Tez kataloğun da tamamı değerlendirmeye alman mezarlardan katalog no 6 ve arazi no’su 98 olan H. 1265 tarihli mezar taşında "El- hükmü Hilali"’, katalog no 8 arazi no 80 olan H. 1322 tarihli olanında ise "Ah ey zair" ile kitabeler başlamaktadır. Bu duruma mezar taşlarında çok az rastlanmaktadır.
Özel sektör onarımı sonrasında Restorasyon Bölümü’nün 1994-1995 eğitim döneminde Zehr-i Mar Mescidi Haziresinde 144 mezar ve şahidenin onarım çalışmaları tatbik edilmiş ve bakımı yerel yönetime bırakılmıştır. Yerel yönetimin ve halkın ilgisizliği sonucu Selimiye Camii arkasında olan ve hemen hemen şehir merkezinde bulunan bu hazire adeta çöp biriktirme yerine dönüştürülmüştür. Oluşmuş olan çöp ve bitki kirliliğine 1996 eğitim döneminde müdahale edilerek hazire onarım sonrası durumuna getirilmiş ve günümüze kadar bu çalışmalar sürdürülmüştür.
Katalogda toprak 22, tek kaideli 2, pehleli 18, çevirme 16 ve 2 lahit mezar ile birlikte 1 ayak ve 23 şahide yer almaktadır. Diğer onarılan mezarların fişleme çalışmaları devam ettiğinden tipolojik ayırım ve ilk gömü belirlenememiştir. Tespit edilen tarihlere göre hazirede son gömünün arazi no’su 141 olan H. 1355 tarihli mezar taşından belirlenmiştir. Hazirede 144 mezar ve şahide bulunmaktadır.
Edirne Valiliği ve Edirne Çevre Vakfınım girişimleri sonucunda verdikleri malzemelerle yaklaşık olarak 1970 yıllarında özel sektör tarafından onarılmış olan Nazır çeşme Mezarlığı’nın kazı ve onarım çalışmalarına 1996 yılının Ekim ayında başlanmış olup Aralık ayının sonunda tamamlanmıştır. Yoğunluk olarak üst yüzey kirliliği temizlik çalışmaları tatbik edilmiştir. Onarım sonrası günümüze kadar yerel yönetimlerin ilgisizliği nedeniyle temizlik çalışmalarını Restorasyon Bölümü yapmaktadır.
Mezarlık içerisinde özel sektör onarımından kaynaklanan mezar tipi karışıklığı bulunmaktadır. Gerçekleştirilen çalışmalarda 37 mezar tespit edilmiştir. 17 lahit mezardan 14’ü sandukalı, 2’si tekne ve 1’i masa durumundadır. Bunlardan başka çevirme 1, toprak 2, tek kaideli 4 ve 1 pehleli mezarla birlikte, 1 ayak ve 11 şahide bulunmaktadır.
Bazı mezar taşlarının buraya başka yerlerden getirilmiş olmasına rağmen tarihlendirmeye göre ilk gömü arazi 2’nolu mezarın H. 883 gösterdiği, son gömünün ise 1933 tarihiyle 2 no lu mezar olduğu belirlenmiştir.
Restorasyon Bölümü Edirne’de 4 hazire ve 1 mezarlıkta 417 mezar ve şahideye onarım çalışmaları tatbik etmiştir. Aşağıdan yukarıya doğru genişleyen ve arkası hafif bombeli olan şahidelerin büyük çoğunluğu basık sivri kemerlidir. Az da olsa kemerli olanları ve arkası düz olanları da bulunmaktadır. Silin-dirik ve prizmatik olanları da vardır.
Bezeme olarak ayak şahidelerinde yoğunluklu olarak aşağıdan yukarıya doğru çubuk halinde yükselen servi stilize bir lâleyle son bulmaktadır. Bazılarının üzerinde asma dolanmakta olup üzüm salkımları sarkmaktadır. Hevenkleriyle birlikte hurma ağacı da kullanılmıştır. Bezemeler kazı kontür olarak işlenmiş ve panoda yer almaktadırlar.
Baş şahidelerin ve bazı ayak şahidelerin taç kısmında, teknelerin yanlarında, bezemeler alçak kabartma olarak oluşturulmuşlardır. Natürmort, rozetler ve çiçekler oluşturulmuştur.
Baş şahidelerin hemen hepsinde pano kısmında kitabe bulunmaktadır. Ancak Yahya Bey Camii Haziresi’nde bulunan 67 katalog nolu çevirme mezar ile Zehr-i Mar Mescidi’nde 67 nolu mezarda kitabe bulunmamaktadır. Yapılan belirlemelerde kitabelerin büyük çoğunluğunda talik kullanılmıştır. Az da olsa celi ve sülüs kullanıldığı belirlenmiştir.
Taç kısımlarında alçak kabartma olarak natürmort, saksı ve içinde güller, "C ve S" kıvrımları oluşturan dallar ve yapraklar bulunan kompozisyonlar oluşturulmuştur, ayak şahidelerin panolarında çoğunlukla kazı kontör bezeme olarak genellikle aşağıdan yukarıya doğru yükselen ve bir laleyle son bu-lan servi oluşturulmuş olmasıyla birlikte hurma motifine de rastlandığı görülmüştür. Asma motifinin de sıkça kullanıldığı görülmektedir. Taç kısmında ise kazı kontör ve alçak kabartma olarak bezemenin oluşturulduğu mezar taşlan da bulunmaktadır.
Ülkemizin hemen hemen her tarafında az veya çok bulunan ve Edirne ili içinde yoğunluklu olan Osmanlı mezarlarının onarılmış ve koruma altına alınmış olanları da dâhil acil olarak bakımlarını üstlenecek ve katalogda verildiği gibi fişlemelerini yapacak uzmanlardan oluşmuş bölgesel ekiplerin oluşturulması gerekli ve zorunludur. Bu uzmanlaşmış ekipler mezar taşlarının bilimselliklerini gün ışığına çıkarmakla birlikte bunların açık arazide olmaları nedeniyle sürekli periyodik bakımlarını yaparak bizden sonraki kuşaklara eserleri aktarmış olacaklardır.
Sanatsal değerleri yüksek olanları kapalı yerlere taşımak, müze bahçe veya bina duvarına dayamak, açık arazide çirkin bir görünüm vermekle birlikte zarar veren çimento harcıyla sabitlemek çözüm olmadığı gibi olumlu bir uygulama değildir. Mezar taşları bulundukları çevre ile bütünlük oluştururlar. Bulundukları mekândan soyutlamak bilimsellik ve koruma açısından olumsuzdur.
Tarihi süreç içerisinde sanatsal değeri yüksek olan ve çok iyi bir işçilik gösteren mezar taşı ile basit ve yüzeysel olarak işlenmiş mezar taşlarının aynı değerde olduğu bilinmeli ve Osmanlı mezar taşları üzerindeki bilimsel çalışmalar hazire veya mezarlık olarak bir bütün içinde ele alınmalıdır.
Kültür varlıklarımızın büyük bir bölümünü oluşturan Osmanlı mezar taşlarının, Edirne ilinde olduğu gibi yerel ve özel yönetimlerin ilgisiz kalması durumunda çok kısa bir süre içerisinde yok olması kaçınılmazdır. Bu sebeple yöre halkının bilinçlendirilmesi, resmî kurumların koruma amaçlı çalışmalara yönlendirilmesi acil çözüm önerileridir. Özellikle yönetici durumunda olanların bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Edirne’de Restorasyon Bölümü 1998 yılı içinde onardığı mezarlık ve hazirelere bakım çalışmalarını, halkın koruma bilinci duyarlılığını belirlemek amacıyla bu yıl yapmamıştır. Mezarlık ve nazirelerin şu anda yoğun bitki örtüsü ve çöp kirliliği altında kaldıkları gözlenmiştir. Bu durum yöre halkını, özel ve resmî kurumların ve yerel yönetimin kültür varlıklarımızın bir bölümünü oluşturan Osmanlı mezar taşlarına verdiği değeri ortaya çıkarmaktadır. Koruma bilincini yaymak eğitim kurumlarımızın başlıca görevi olmalıdır. Ülkemizin belirlenen bölgelerinde olabileceği gibi Edirne ili içinde de "Araştırma Merkezleri" kurulmalı ve görevleri sadece kültür varlıklarımızın onarım, koruma ve bilimsel değerlendirmeleri üzerinde çalışmaları sağlanmalıdır. An¬cak o zaman Edirne ili içinde var olan ve kültür varlıklarımızın bir bölümünü oluşturan Osmanlı mezarlık ve hazirelerinin değişime uğratılmadan bizden sonraki nesillere aktarılması mümkün olacaktır.
4. VAN UYGULAMALARI
Van iline bağlı, yaklaşık 40 km güneybatısında Gevaş ilçesinde, 1989 yılında gerçekleştirilen kurtarma kazısı çalışmaları sırasında, yok olma durumuna gelmiş Türk-İslâm Mezarı ortaya çıkarılmıştır. Mezar, Van Müze Müdürü Ersin Kavaklı başkanlığında gerçekleştirilen ve bi¬limsel başkanlıklarını Prof. Dr. Taner Tarhan ve Prof. Dr. Veli Sevin’in yapmış oldukları Gevaş Tarihi Türk Mezarlığı içinde yer almakta ve mezarlık Van-Tatvan karayolunun hemen kenarında bulunmaktadır.
Yok, olma durumunda olan iki mezarla birlikte, 1988 ve 1989 yıllarında gerçekleştirilen Tarihi Türk Mezarlığı Kurtarma Kazılan sırasında, diğer mezarlara ait toprak altından ve yan toprak altında kalmış çok sayıda şahide, sanduka, parçalanmış veya farklı etkenler sonucu aşınmış, yıpranmış bir durumda ortaya çıkarılmışlardır. Platformlarının, deprem ve yer kaymaları gibi doğal etkenler sonucu çökmüş olmalarıyla birlikte, bazı taş bloklarının mevcut olmadıkları, olanların ise çoğunun kırılmış oldukları görülmüştür. Günışığına çıkarılmış mezarlarda gerçekleştirilen onarım ile ilgili uygulamalar, bilimsel çalışmaları yürüten kazı başkanlarının izniyle, tarafımdan gerçekleştirilmiştir.
Toprak altından veya yan toprak altından ortaya çıkarılan mezarlar aşınmış, yıpranmış ve kırılmış olmalarına rağmen acil onarım çalışması gerektirmediği halde, büyük çoğunluğu onarılarak ayağa kaldırılmışlardır. Bunlarla ilgili çalışmalara, sadece genel bilgi vermek amacıyla kısaca değinilecektir. Fakat zaman süreci içerisinde tahripkâr etkenler sonucu çok hassaslaşmış olması nedeniyle, toprak altından çıkarılırken dahi farklı bir uygulama gerektiren ve günışığına çıkarıldığı an hemen acil koruma ve onarım çalışması gerektiren bir çocuk ve bir büyük insana ait mezarlardan, büyük olanına gerçekleştirilen çalışmalara ve tatbik edilen yöntemlere detaylı olarak değinilecektir.
4.1. GENEL ÇALIŞMALAR
Tarihi Türk Mezarlığı’nda, sistemli çalışmanın yapılacağı yer belirlenip, sınırın saptanması için kazıklar çakılıp bunlardan ip geçirilerek, kazılacak yer sınırlandırılmıştır. Toprak üstünde bulunan mezarlarla ilgili her türlü parçanın yerleri belirlenip kodlanmış ve bu kodlamalar gerçekleştirilmiş olan geçici plânlar üzerine aktarıldıktan sonra tahta sandıklara doldurulan parçalar, tasnifleri yapılmak üzere geniş bir alana götürülmüştür.
Belirlenen yerden, kazım çalışmalarına büyük kazma ve kürekler kullanılarak başlanmıştır. El arabalarına doldurulan toprak, ikinci bir çalışma gerektirmeyecek belirlenen yere dökülmüştür. Ortaya çıkarılan mezar elemanlarında yapılan tespitte, toprak altında kalan kısımlarının, toprağın olumsuz etkilerine rağmen çok iyi bir durumda olduğu, hatta satıhta bulunan taşçı alet izlerini görmek bile mümkün olduğu, yalnız toprağın bazı kimyasal etkilerinden etkilenerek çok hafif renk değiştirdiği görülmüştür (Resim: 1).
Toprak üstünde kalan kısımlarının, doğa koşullarından dolayı yüzeyinin kavlanarak pul pul döküldüğü, tuzlanma nedeniyle çiçeklendiği, kapilarite sonucu üst yüzeyinde tuz kristallerinin oluştuğu, farklı ayrışmadan dolayı yüzeyde 4 cm derinliğe varan boşlukların meydana geldiği ve rüzgâr almayan yerlerde daha çok olmakla birlikte her tarafının yosunlarla kaplanmış olduğu görülmüştür.
Mezar elemanları üzerinde olumsuz etkenler sonucu oluşmuş oyuklar (Resim: 2), aynı taş cinsinin kırdırılıp ezilmesiyle elde edilen toz ile sönmüş kireç karıştırılıp ve suyun ilâve edilmesiyle elde edilen harçla doldurulmuş (Resim: 3) ve fazlalıklar demir testeresiyle alınıp son düzenlemeler ıslak süngerin ovulmasıyla gerçekleştirilmiştir. Dolgunun daha güçlü tutmasını sağlamak için, işlemi tatbik etmeden önce oyuklar ıslatılarak doyuma ulaştırılmıştır. Aksi takdirde içe yerleştirilecek dolgunun suyunu, taşın emmesi sonucu dolgunun taş yüzeyi ile güçlü birleşmesini engeller. Dolgunun yerleştirilmesi, günün sabah ve akşam saatlerinde yapılması tercih edilerek, yüksek sıcaklık karşısında aniden suyunu kaybederek çatlaması önlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca, uygulamadan sonra naylon örtü ile sarılmıştır (Resim: 4). Uygulama üç gün devam ettirilmiş ve dolgunun su ile nemlendirme işlemi sabah ve akşam olmak üzere bir hafta sürdürülmüştür.
Ortaya çıkarılan şahide, sanduka veya parçalan bol su ve yumuşak fırçalar kullanarak yıkanmış, üst yüzey sağlamlığı belirlendikten sonra, sert plâstik kıl tahta fırçalarla ovularak (Resim: 5) çıkmayan inatçı kirler çıkartılmıştır. Daha önce tatbik edilmekte olan arapsabunu ile temizleme çalışmalarına, taşın su emme gücünün yüksek olması nedeniyle son verilmiştir. Çünkü taş içine, uygulama sırasında nüfuz edecek olan arapsabunu, birtakım bakterilerin üremesine ve kirleri tutmasına neden olacağından bu da zaman süreci içerisinde taşa zarar vermektedir.
Özellikle şahide ve sandukaların rüzgâr almayan taraflarında yoğunlaşmış olan yosunlar, kırılmış kazma veya kürek saplarının parçalanmasından elde edilen yaklaşık 20 cm-30 cm boyundaki parçacıkların uçları yassı ve sivri duruma getirilmesiyle mekanik temizleme metodu içine giren kazıma yöntemini tatbik ederek (Resim: 6) temizlenmeleri gerçekleştirilmiştir (Resim: 7). Yosunların mekanik olarak çıkartılmalarında 1 m2 taş yüzeyi için, 7 saatlik bir çalışma gerektirmiştir.
Yer sarsıntısı ve toprak kaymaları gibi diğer olumsuz etkenler sonucu, hemen hemen tüm mezarların platformlarının tam veya yan çökmüş veya dağılmış bir durumda oldukları görülmüştür. Düzeltilmeleri için, platformu oluşturan düzgün taş blokların yerleri belirlenip tek tek sökülmüş, daha sonra hazırlanan çamur harç ile yerlerine oturtulmuş, su terazisiyle doğrultulan saptanmış ve tam sıkışmaları için çamur harç içine el yardımı veya çekiç kullanılarak (Resim: 8) küçük taşlar yerleştirilmiştir. Daha sonra ise çamur harcın suyunu aniden kaybederek çatlamasını önlemek için 5 cm kalınlığında kuru toprakla üstü örtülerek kapatılmıştır.
Temizlenmiş mezar elemanlarının, üst yüzeylerinde bulunan yazı ve bezemeyi 1/1 oranında elde edebilmek için, eskiz kâğıdı taş yüzeyine kenarlardan tutturulmak suretiyle gerilerek sabitleştirilmekte ve daha sonra karbon kâğıdını sürtmek suretiyle (Resim: 9) taş üzerinde bulunan bezeme eskiz kâğıdı üzerinde görünür duruma getirilmektedir. Alınmış ölçülere de bağlı kalarak ve sık sık kontrolleri yapılarak hatasız temiz çizimleri gerçekleştirilmektedir.
Kırılmış parçaların yapışkanla birleştirilmelerini yapmadan önce, kırık birleşme yerleri tel fırçalar kullanarak kirler çağırtılmakta, kıl fırça kullanarak tozlar atılmakta ve ispirto ile nemlendirilmiş üstübüyle son temizlik yapılıp her iki kırık yüzey kuruduktan sonra, araldit yapışkanı yüzeylere fırçayla sürülüp (Resim: 10) parçalar kırık kırığa oturtularak yapışmaları sağlanmaktadır. Çok aşınmış kırık yüzeylerde, Araldit AY 103 ve Sertleştiricisi HY 956’nın kanştmlmasıyla oluşturulan yapışkanın yo¬ğunluğunu artırmak için üstübeç ilâve edilmesinden sonra sürülmüş ve böylece aradaki boşlukların dolması sağlanarak güçlü bir birleştirme ger¬çekleştirilmiştir. Üstübeçin yoğunluğu, birleşecek kırılma yüzeyinin aşın¬masının durumuna göre azaltılıp çoğaltılmıştır.
Karışım:
Araldit 100 ölçek
Sertleştirici 40 ölçek
Üstübeç 100 ölçek
240 ölçek
Yukarıda verilen oranların karıştırılmasıyla elde edilen karışım çok aşınmış kırık yüzeylerin birleştirilmesinde kullanılmıştır.
Yerleri belirlenen ve başka yerde bulunan orta boydaki parçaların taşınmasında el arabası kullanılmıştır. Götürme anında sarsıntıdan dolayı olabilecek ezilme ve kopmaların oluşmasını önlemek için yanlara tahta takozlar yerleştirilmiştir. Sandukaların belirlenen yerlerine götürülmesinde, 1988 senesinde ahşap kalasların belli aralıktan sonra iki tanesinin yan yana yerleştirilmesiyle oluşturulan yol üzerinde tumba ederek götürme gerçekleştirilmiştir. Uygulama gerçekleştirilirken gerekli olan yerlere, sünger gibi esnek malzemenin yerleştirilmesi ve sandukaların sert darbeye maruz kalmaması, köşe ve kenarlarda kopma ve ezilmelerin oluşmasını önlemiştir. 1989 senesinde ise oluşturulan bazı çekicilerle taşımanın yapılmasında kolaylık sağlanmıştır. Bütün taşıma işlemlerinde ve yapıştırılacak parçaların birleştirilmesi için kaldırmalarda insan gücü kullanılmış, düzenlemelerde de küskü demirinden başka hiçbir alet kullanılmadan gerçekleştirilmiştir (Resim: 11).
1989 yılı kazı döneminde imkânlar ölçüsünde caraskal, işkence aleti (mengene) alınması ve üçayak yaptırılması, yerinden kaymış veya çökme sonucu bir kısmı toprak altında kalmış olan sandukaların çıkartılması, onarılanların ise yerine oturtulmasında büyük kolaylık sağlamıştır. Kaldırmada, bağlama malzemesi olarak kendir halat, eseri yerine oturtma sırasında ikinci bir işlem gerektirmesi nedeniyle kullanılmamıştır. Bunun yerine iki işkence aleti, sandukanın belirlenen orta ağırlık merkezine gelecek şekilde birbirine paralel ve aralarında 5 cm mesafe bırakılarak dikey durumda oturtulup ve de taşı tuttuğu yerlere tahta takozlar yerleştirildikten sonra vidalan çevrilerek sıkıştırılmışlardır. Caraskal ile kaldırma anında işkence aletlerin belirlenmiş doğrultularının bozulmaması ve bunun sonucunda taş yüzeyinden kayarak çıkmalarını engellemek için iki işkence aleti arasındaki üst boşluğa beş santim kalınlığında ağaç takoz yerleştirilmiştir (Resim: 12). İki işkence aletinin altından halat geçirilip, uçları caraskal kancasına takıldıktan sonra kaldırma ve yerine oturtma, ikinci bir işlem gerektirmeden olumlu ve hatasız yapılmıştır.
4.2. YOK OLMA DURUMUNDA OLAN MEZAR
Günışığına çıkarılmış diğer mezarlardan farklı bir şekilde toprak altından ortaya çıkarma ve onarım gerektirmesinin nedeni; mezar sandukasının oluşturulmasında kullanılan taşın, zaman süreci içerisinde her türlü tahripkâr etkenler sonucunda hassaslaşarak her an dağılabilecek bir duruma gelmesi, sayısız parçalara ayrılması ve yapılan ön tespitte günışığına çıkarıldığı an hemen dağılabileceğinin teşhis edilmesinden ileri gelmektedir.
4.2.1. Günışığına çıkarma
1980 yılı kazı döneminde gerçekleştirilen ilk çalışmalar sırasında, kazı alan sorumlusu Arkeolog Araştırma Görevlisi Kemalettin Köroğlu tarafından her türlü olumsuzlukları tespit edilmesi sonucunda, üst yüzeyinde yaklaşık 10 cm toprak tabakası bırakılarak ortaya çıkarılmıştır. Böylece Kemalettin Köroğlu’nun kazı deneyiminin sonucunda, bilinçli gerçekleştirdiği uygulama, eserin bizden sonra gelecek olan nesillere aktarılmasında en büyük etken olmuştur.
Bu durumda olan hassaslaşmış bir eser tamamen topraktan arındırıla¬rak tüm üst yüzeyiyle günışığına çıkarılmış olsaydı, hemen dağılarak yok olacaktı. Çünkü, toprak altında geçen zaman süreci içerisinde çok yavaş bozulmasıyla birlikte ortama uyum sağlayan mezar sandukası, günışığına hemen çıkarıldığı taktirde farklı bir ortamla karşılaşacağından, bünyesin¬de bulunan suyu etkili ısı karşısında buharlaşarak kaybetmesi onun parça¬lanarak dağılmasına neden olacaktı. Üzerinde bırakılan toprak tabakası, onun suyunu aniden kaybederek dağılmasını önlemesiyle birlikte, çatla¬mış ve kırılmış parçaların düşmesini engellemiş ve yeni ortama geçişini yavaşlatmıştır.
4.2.2. Onarım
Mezar sandukasının tespit çalışmasına başlanmış ve mevcut olan durumu belgelenmiştir. Küçük bir yerinde yapılan sondaj amacıyla gerçekleştirilen toprak kaldırma çalışmasından sonra yapılan teşhiste, temizleme ile birlikte sertleştirmenin de aynı anda yapılmasının gerekli olduğunu göstermiştir. Çünkü toprağın kaldırıldığı yer hemen çatlamaya başlamıştır. Diğer küçük bir parçada gerçekleştirilen su deneyinde ise sandukanın yapısının süngerimsi bir karakter kazanması sonucu su emme gücünün çok yüksek olduğu ve sonrasında parçanın dağıldığı görülmüştür.
Yapılan teşhiste, birkaç hafta veya yağmur yağması durumunda hemen yok olacağının belirlenmiş olması, mevcut olan imkânlarla Türk-İslâm Mezar Sandukasının acil olarak tüm onarım çalışmalarının zaman farkı bırakılmadan arka arkaya gerçekleştirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Onarım, Tarihi Türk Mezarlığı’nın bulunduğu bölgede mevcut olan ve kazı ekibinde bulunan imkânların en üst seviyesinde araştırması yapılıp elde edilen malzeme olanaklarıyla gerçekleştirilmiştir.
4.2.2.1. Temizleme
Hassaslaşmış bünye üzerindeki toprağın üç aşamada kaldırılması plânlanmıştır. Temizleme çalışmalarına günün sabah saatlerinde başlanmıştır. Yassı, sivri uçlu tahta ve madeni aletler, 2-3 cm derinliğe kadar üst yüzeyde bulunan toprağa belirli aralıklarla saplanıp sertliği giderilerek yumuşatılmış, fakat toprağın atılması ertesi güne bırakılmıştır. 5 cm genişliğinde kıl fırçalar kullanılarak yumuşatılmış toprak atılmış. Ve ilk gün gerçekleştirilen çalışmaya benzer uygulamayla belli bir kalınlıkta toprağın sertliği giderilmiştir. Üçüncü gün sabahı gerçekleştirilen çalışmalarda, yumuşatılmış toprak kıl fırçalar kullanılarak atılmış, fakat kalan toprağın yumuşatılması öğleden sonra gerçekleştirilmiştir. Dördüncü günün sabahı ise değişik genişlikte fırçalar ve hava püskürtme aleti kullanılarak üst yüzeyinin temizliği gerçekleştirilmiş ve hemen hazırlanan eriyik için emdirilmesiyle toz halinde dökülmekte olan bünyesinin güçlendirilmesi sağlanmıştır.
Temizlemenin aşamalı olarak dört gün içinde gerçekleştirme nedeni; eserin bünyesinde bulunan suyunun buharlaşmasını yavaşlatarak yeni ortama uyum sağlamasını sağlamak ve böylece ani kurumadan dolayı parçalanıp toz halinde dağılmasını önlemek içindir. Fakat bu sürenin yetersiz olduğunun bilinciyle, temizlenen eserin sertleştirilmesine gidilmiştir.
Son temizlikte, farklı genişlikte fırçalarla toprak artıkları atılırken, eserin üst yüzeyinden pudra halinde dökülmeler ve çok küçük parçaların kopması, çok dikkat edilmesine rağmen engellenememiştir. Bu nedenle fırçalar, bazı kısımlarda mümkün olduğu kadar az kullanılarak tozların atılmasında hava püskürterek temizleme gerçekleştirilmiştir. Böylece zarar verme tehlikesi en aza indirilmiştir.
Bu derece hassaslaşmış olan eserlerin temizlenmelerinde, eserin yapısını oluşturan malzemesinin kaybı kaçınılmaz olmaktadır. Fakat bunun az veya çok olması uygulayıcının deneyimine ve almış olduğu teorik onarım bilgisinin doğruluğuna bağlıdır.
4.2.2.2. Sertleştirme
Temizlenmenin tamamlandığı dördüncü gün, Araldit A W 2105, Sertleştirici HS 70 ve Selülozik Tiner aşağıda belirtilen oranlarda ilâve edilerek karıştırılmasından sonra püskürtme yöntemi tatbik edilerek eser bünyesine emdirilmiştir.
Karışım:
Araldit AW 2105 100 gr.
Sertleştirici HS 70 15 gr.
Selülozik Tiner 1000 gr.
1115 gr.
Eriyikin püskürtülerek tatbik edilmesindeki amaç, üst yüzeyinin çok yumuşamış olması nedeniyledir. Çünkü böyle bir yüzeye fırça kullanarak eriyiki sürmek, fırçanın kirlenmesine buna bağlı olarak fırçayı batırdığımız eriyiki de kirletmemize neden olacağından ilk uygulama ve diğer tatbik ettiğimiz iki uygulamada da eriyik püskürtülerek eser bünyesine emdirilmiştir.
İlk uygulamanın etkili olmadığı, hatta tatbik ettiğimiz ikinci uygulamanın da istediğimiz olumlu sonucu vermediği, yaptığımız basit bir deneyle ortaya çıkmıştır. İkinci uygulamadan bir saat sonra eserin küçük bir yerinde yaptığımız su ile tatbikatta, suyu adeta sünger gibi içine çektiği gözlenmiştir. Bu olumsuzluk nedeniyle araldit oranı üç kat artırılıp hazırlanan eriyiki, hiçbir yöntem kullanmadan maşraba ile dökmek suretiyle esere emdirilerek doyuma ulaştırılmıştır.
Hazırlanan eriyikle sertleştirme çalışmalarına, eserin onarımının ta¬mamlanmasına kadar geçirdiği tüm safhalarda devam edilerek bünyesi¬nin güçlendirilmesine çalışılmıştır. Fakat elimizde mevcut olan aralditin bitmiş olması ve kısa sürede tüm arama çabalarımıza rağmen temin etme imkânımızın sonuçsuz kalması, bizleri temin edebildiğimiz 404 şeffaf plastik çelik ve sönmüş kireç ile hazırlanan eriyiklerle eserin bünyesinin güçlendirilmesi çalışmalarına devam etmemizi zorunlu hale getirmiştir. Bunların karışım oranlarına, uygulamaların devamı içerisinde değinile¬cektir.
4.2.2.3. Yapıştırma
Aslında bu kadar çok tahrip olmuş eserin parçalarını birbiriyle yapıştırmadan önce, oluşturulacak havuz içinde bulunan eriyike, parçalan tümüyle daldırarak (daldırma yöntemi) sertleştirilmelerinin gerekli olmasına rağmen, elde bulunan imkânların yetersizliği ve mevcut olan yapışkanımızın çok az olması nedeniyle, olumlu tam bir sonuç alamayacağımızın bilincinde olmamıza rağmen yararlı ve gerekli olacağı düşüncesiyle, tek tek ayrılan parçalar püskürtme, fırça ile sürme yöntemlerini tatbik ederek temizlenmiş kırık birleşme yerlerine eriyik emdirilmeye ve mümkün olduğu kadar içe nüfuz ettirilmeye çalışılmıştır.
Parça sökümü, mezar sandukasının diğerlerine nazaran daha sağlam olan güney uzun yan kenarından kopmuş batı uç kenar parçasının alınıp, tahta takozlar üzerine, kırık yüzeyi yukarıya gelecek şekilde dikilmesiyle başlanmıştır. Kök artıklan el yardımıyla çekilerek çıkartılmış, üzerindeki tozlar kıl fırçalar kullanılarak atılmış. Ve hazırlanan eriyik kırık yüzeylere, çatlaklara, iç kısımlara tatbik edilmiştir.
Aşağıda oranlan verilerek hazırlanan yapışkan karşımı, tahta takoz¬lar üzerine dikilen parçanın üzerinde bulunan çatlamış fakat ayrılmamış küçük parçaların yerlerinden alınıp temizlenmelerinden sonra kırık bir-leşme yerlerine sürülmesiyle yapıştırılmışlardır.
Yapışkan Karışımı:
AralditAW2105 7 ölçek
Sertleştirici HS70 1 ölçek
Kalker tozu 5 ölçek 0.01-0.1 cm kalınlığında tanelerden oluşan +
13 ölçek
Dengeye getirilen parça, yanlardan desteklenip üste gelecek parça kırık kırığa yerleştirilerek, kırık birleşme yerlerinde mevcut olan boşluklar tespit edilip işaretlenmiştir. Üst parça alınıp kırık birleşme yüzeyi yukarı gelecek şekilde tahta takozlar üzerine oturtulmuştur. Hazırlanan yapışkan karışımı, dolgu için işaretlenmiş yerlere spatula ile yerleştirilmiştir. Yapışkansız olan diğer kırık birleşme yüzeylerine de fırçayla sürüldükten sonra, üste gelecek olan parça kaldırılarak kırık kırığa oturtulmuştur. Tahta takozla vurmanın tehlikeli olabileceği düşüncesiyle, üstteki parça tüm gücümüzle bastırılarak, iki parçanın birleşme yerinde boşluk kalmamasına çalışılmıştır. Kenarlardan taşan fazla yapışkan artıkları, spatulayla kesilerek alınmıştır.
Yapışkanın donma süresi olan iki saat içinde, hiçbir işlem tatbik edilmeden parçalar bulundukları konumda bırakılmışlardır. Yalnız, bu zaman süreci içinde yapışkandan dolayı üstteki parçanın kayıp kaymadığı, daha önce çizgilerle işaretlenmiş kısımlara bakılarak ve parmağımızı kırık birleşme yerinde gezdirerek sürekli kontrol altında tutulmuştur.
Diğerlerine nazaran daha büyük olan üçüncü parçanın sökülüp yapıştırılmasıyla, mezarın güney uzun yan kenarının mevcut olan parçalarının yapıştırma işlemi tamamlanmıştır (Resim: 13). İşçilerin yardımıyla tabana yerleştirilmiş olan ahşap takozlar üzerine güney uzun yan kenarın kırık yüzeyi yukarıya gelecek şekilde yatırılmıştır. İn-situ mezar sandukasının iç kısmından tek tek çıkartılan parçalar, uzun yan kenar üzerinde birleşme yerlerinin belirlenip yanlardan destekler oluşturularak kırık kırığa yapıştırılmışlardır (Resim: 14a). Bazı parçalar ise dörtlü gurup oluşturacak şekilde yapıştırıldıktan (Resim: 14b) sonra, tespit edilmiş yerlerine gurup halinde oturtulmuşlardır.
Parçaların yerlerinden alınmaları sırasında çok dikkatli davranmamı¬za, sistemli ve plânlı bir şekilde almamıza rağmen, yine de bazı küçük parçaların mezar platformu üzerine düşmelerine engel olunamamıştır. En büyük etkenin, bitki kök saçaklarının tüm bünyeyi sarmasından ileri gel¬diğini bilmemize rağmen, mevcut imkânsızlıklar nedeniyle tedbir alama¬mamız, böyle bir olumsuz sonucun ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Platform üzerine düşen parçaların tasnifleri yapılarak yerleri belir¬lenmiştir. İç orta uzunluğa gelen parçalar, köklerden arındırıldıktan sonra (Resim: 15) diğer küçük parçalarla birlikte yapıştırılmışlardır.
Kuzey yan uzun yüz kenar parçalarının yerlerinden alınarak yapıştırılmalarına başlanmıştır (Resim: 16). Fakat doğu bitim kenarının sayısız parçalara ayrılmış olması, onun yerinden alınmasında farklı bir uygulama yapmamızı gerektirmiştir. Hazırlanan eriyikle iki kez daha sertleştirilmiştir (Resim: 17). Güney tarafındaki yüzüne aynı düşey doğrultuda bir levha yerleştirilmiş ve belirlenen boşluklara üstübü yerleştirildikten sonra parça kuzey taraftan avuç içinde bulunan süngerin çok hafif ve yavaş yavaş bastırılması sonucunda yana yatırılırken levha da aynı doğrultuda hareket ettirilmiş ve böylece parça levha üzerine aktarılmıştır. Daha sonra ters çevrilen parçanın kırık birleşme yüzeyi yukarıya kaldırılmış, her iki yüzeye yapışkan yerleştirildikten sonra kırık kırIğa oturtulmuştur.
47 büyük, 63 küçük ve sayısız çok küçük parçanın yapışkan kullanarak birleştirilmeleri olumlu ve olumsuzluklarıyla tamamlanmıştır.
4.2.2.4. Platform Oluşturma
In situ durumdayken yapılan tespitte, platformun uzun yan kenarlarının işlenmiş düz kenarlı blokların yan yana oturtulmasıyla oluşturulduğu, doğuya bakan kısa yan kenarından başlayarak içe doğru iki sıra halinde işlenmiş bloklar yerleştirildiği ve içte kalan diğer tüm boşluğun moloz taş parçalarıyla kaplandığı görülmüştür (Resim: 18). Güney uzun yan kenara üç sıra halinde taş yerleştirilmiştir. Doğu uzantısında bulunan işlenmiş iki sıra sağlam olmalarına rağmen, kenarın yansını kaplayan diğer taş, dokuz orta boy ve batı uç kenarının sayısız küçük parçaya ayrıldığı saptanmıştır. Kuzey uzun yan kenar da üç işlenmiş taş bloğundan oluşmuş olup, diğer uzun yan kenara nazaran daha iyi koruna gelmiştir.
Platform, güneydoğu köşesinin daha çok olmasıyla birlikte doğuya doğru çökmüş olması, onun yeniden düzenlenmesini gerektirmiştir. Ah¬şap kazıklar çakılarak platformun sının belirlenmiş, taşların yerlerinin tespiti gerçekleştirilmiştir.
Gerekli görülen yerlerde küskü demiri kullanılarak yerlerinden sökülüp alınan taşlar, çalışmamızı engellemeyecek uzaklıkta belirlenen yan tarafa, aynı sıra takip edilerek ve yan yana getirilerek platformun olabilecek durumu düzenlenmiştir.
Taş bloklarının alınmasından sonra, ahşap kazıklarla sınırlandırılmış olan platform zemini içinde bulunan toprak yükseltiler, büyük kazma kullanılarak parçalanmış ve kürekle boşluklara aktarılmıştır. Zemine mümkün olduğu kadar çok su dökülerek toprak yumuşatılıp kürekle karıştırılarak çamur haline getirilmiştir. Bir saat bekletilerek ve sürekli su ilâve edilerek toprağın suyu tamamen çekmesi sağlanmış ve buna bağlı olarak çamurun yapışkanlığı artırılmıştır. Islatılmış olan platform taş blokları, kuzey uzun yan kenarının doğu bitim kenarından başlayarak buluntu durumlarına göre yan yana, oluşturulmuş çamur balçığı içine yerleştirilmişlerdir. Blokların tabanlarının düz olmaması, onların çamur içine yerleştirilen taş parçalarıyla düzgün durmaları için desteklenmelerini gerektirmiştir.
Bütün bloklar yerleştirilip, su terazisiyle üst yüzey doğrultulan saptandıktan sonra, yan kenarlarına ve diplerine el veya çekiç yardımıyla değişik boyut ve farklılıkta taş parçalan sıkıştırılarak oynamaları önlenip sabitleştirilmişlerdir (Resim: 19). Yaklaşık 60 cm uzunluğundaki orta kısmından çıkarılmış ve toplanmış olan düzensiz orta boy taşlar da, yerlerine buluntu düzenine göre yerleştirilmişlerdir. Düzenleme sonrası platformun 207 cm uzunluğunda ve 57 cm genişliğinde olduğu saptanmıştır.
Çamurun etkili güneş karşısında suyunu hızlı bir şekilde kaybederek çatlamasını önlemek için platformun üst yüzeyi 2 cm kalınlığında büyük taşlardan arındırılmış kuru toprak ile kapatılmış ve su serpilerek nemlen-
dirilmiştir. Tamamen toprak altına çökmüş şahidenin oturduğu bileziğe de, platfor[ ka
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.