Kavuşmanın çaresiz sitemi
Titreyen bacaklarım acizlik ile köprüye çıkmaya başladığın da bakışlarıma değen bal rengi gözleri ile aciz bedenim durdu, sanki şelale bile bu ana şahit olmak ister gibi akan su seslerini bastırdı yüreğimde binlerce hasret kelimesi tutuştu onun bakışlarına bakışlarım 8 yıl değil de 8 koca bir asır değmemiş gibi hasretin buğusu ile baktı. Bedenlerimiz yandı ama aynı zamanda üşüdü parmaklarımız tenine dokunma ihtimali ile titredi dudaklarımız bu açlığı gidermek için birbirine dokunmak istedi, soluksuz dokunmak istedi ama yapamadı onun ela gözleri köprünün diğer ucunda benim yeşil gözlerim ise diğer ucunda durduk söylenmesi açıklanması gereken o kadar fazla söz vardı ki. Ama biz hiçbirini umursamadık korktum bedenine yaklaştığım da sanat eseri gibi görünen tenini kaybetmekten, avuçlarım içerisinde kalan yüzünü kaybetmekten çok korktum bacaklarım onun görüntüsünün gerçekliğini hissetmek için acizce ileri atıldı. Bedenlerimiz birbirine sessizlik içerisinde yaklaştı dışarıdan bu ana tanıklık eden insanlar bizi deli zannedebilirdi ama pek umurumuz da olmadı, tüm dünya sustu sanki yapraklar bile düşmeyi reddetti kar taneleri bile yavaşça süzüldü bizim birbirimize dokunmamızı izlemek için. Boğazımda dizilen binlerce acı, anı, kelimeler vardı ama hiç biri umurumda olmadı ve biz tam köprünün ortasında birbirimizden bir iki adım uzakta durduk, ikimiz de bedenlerimizin gerçekliğinden tereddüt ettik.Sanki dudaklarımız birbirine değmek için yalvarıyor tenlerimiz,mıknatıs varmış gibi birbirlerine çekiliyor ve gözlerimiz birbirine sessizlik içerisinde yalvararak bakıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.