- 337 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CELLADIN GÖZYAŞLARI/ Kısım 2 Bölüm 3
Tekneye çıkarken, elini tutması için uzatan Süslü’ye Kirli,
‘’ Biraz erken olmadı mı?’’ Diye sordu Kirli.
‘’ Neden erken olsun? Hem günün tadını çıkarır hem de iş yaparız.’’
‘’ Peki dediğin gibi olsun. Programda ne var?’’ Cevap Cemal’den geldi.
‘’ Çok meraklısın. Öncelikle Boğaz turu, ardından Marmara’ya açılacağız. Bu arada dört dörtlük, Boğazda öğle yemeği lyiyeceğiz.’’ Hafsanur,
‘’ Bu benim hoşuma gitti. Sanki idamlık birinin son arzusunun gerçekleşmesi gibi. Eninde sonunda mecazen de olsa denizi boylayacağım.’’
Boğaz turunun son noktası Rumeli Kavağın’da yenen öğle yemeğinden sonra, rotayı Marmara denizine çevirdiler. Vladimir, buruk bir ses tonuyla,
‘’ bundan sonra ne olacak?’’ Hafsanur,
‘’Sen korkuyorsun?’’
‘’ Benimki korkudan çok belirsizlik.’’
‘’ Yok, öyle bir şey’’ diye cevap verdi Süslü. Büşra Amirin çiftliğinde mis gibi bir tatil yapacaksın. Daha ne istiyorsun?’’
Kirli cebinden bir deste kâğıt çıkarınca, İlhan Başkomiser,
‘’ Sen yanında iskambil kâğıdı mı taşıyorsun? Aramızda bir kumarbaz varmışta haberimiz yok.’’
‘’ Çok konuşma da geç karşıma. Böyle zamanlarda işe yarıyor.’’
Zaman ağır ağır akıp giderken, Hafsanur, geçmişiyle hesaplaşmak için bundan iyi fırsat bulamazdı. Gökyüzü karanlığa gömülüp, ay yüzünü gösterdiğin de, sahilden oldukça uzaklaşmışlardı. Cemal,
‘’ Harekete geçme zamanı geldi beyler. Arkadaşım Gökhan, çekimler için bizi bekliyor.’’
****
İyice ağırlaşan yağmur bulutları şehrin üzerine kâbus gibi çökmüştü. Biraz sonra şiddetli bir yağmur başladı. Göz gözü görmüyordu. Bir saçak altı arayan insanların bilinçsizce sağa sola yaptığı koşuşturmaları Güvenç Bey gülümseyerek seyrederken viskisinden bir yudum daha aldı.
Cama vuran yağmur damlalarına mırıldanarak eşlik ederken bir taraftan giyeceği kıyafeti elbise dolabından seçip divanın üzerine bıraktı. Giyeceği ayakkabının siyah mı kahverengi mi olsun diye tereddüt ederken, siyahta karar kıldı. Banyoya geçip duşunu aldıktan sonra giyinip yola koyulması vaktini pek fazla almadı. Artık üstlendiği görevi yerine getirmenin zamanı gelmişti.
Merdivenleri tırmanıp, kapıya vurmayı gerek görmeden açıp içeri girdi. Güvenç beyle arasında sadece açılacak bir kapı kalmıştı.
İçeri girdi silahını yavaşça çekerek, iki el ateş etti. Güvenç Beyin şaşkınlıktan önce gözleri irileşti, bir şeyler söylemek istercesine ileri doğru bir hamle yaptı ama o kadar. Öce sallandı gürültü ile yere yuvarlandı. Son nefesine verirken, bir hamle daha yaptı. Etrafı kan gölüne dönüşmüştü. Sanki gülümsüyordu.
Genç adam, bürodan çıktı. Merdivenlerden inerek, kalabalığın arasına karıştı. İş çok kolay ve çabuk olmuştu. Şimdiden Halil Beyden alacağı paranın hesabını yapıyordu.
Eğer Güvenç Beyin kendi kanıyla bir şeyler yazmaya çalıştığını fark etseydi bu kadar rahat olmazdı.
****
Sabaha doğru istenilen video çekimlerinin hepsi yapılmış, yorgunluktan kıpırdayacak halleri kalmamıştı. Kirli İlhan Başkomisere,
‘’ Bir daha teknemi? Hayatta binmem. Kâbus gibi bir gece yaşadık.’’ Hafsanur,
‘’ Bırakın fısıldaşmayı, uykumu kaçırıyorsunuz. Şuracıkta biraz kestirivereyim.’’ Gökhan,
‘’ İçecek bir şey kalmadı mı? Yanıyorum susuzluktan.’’
İçlerinden biri,
‘’ Ağlanacağına sende deniz suyu içiver.’’
****
Henüz koltuğuna oturmaya fırsat bulamadan Büşra Amirin telefonu çalmaya başladı. Arayanın İlayda olduğunu görünce,
‘’ Bu kıza son zamanlarda bir şeyler oldu. Sabah sabah beni rüyasında mı gördü ne?’’ Diye düşündükten sonra,
‘’ Söyle İlayda, sabah sabah ne oldu yine?’’
‘’ Ne olmadı ki Amirim? Güvenç Beyin odası kan gölüne dönmüş. Güvenç Bey sizlere ömür rahmetlik olmuş. Ekiple beraber sizde gelseniz iyi olur.’’
‘’ Doğru mu duydum, Güvenç Bey öldürüldü mü?’’
‘’ Evet Amirim.’’
Aldığı haberden bir an sersemlemiş olan Büşra Amir, silkelenip kendini toparladı. Bu beklenmedik bir sondu. Hemen Kirliyi aradı,
‘’ Neredesin Kirli?’’
‘’ Nerede olduğumuzu biliyorsunuz Amirim Gece boyu çalıştık.’’
‘’ Şimdi mızmızlanmayı bırak, yanına birkaç kişi alıp Güvenç Beyin ofisine geç. Orada buluşalım. Adamımız öldürülmüş.’’
‘’ Haksızlık bu Amirim?’’
‘’ Nedenmiş Kirli?’’
‘’ Sabaha kadar boşuna mı uğraştılk?’’
‘’ Sen benim dediğimi yap, bende hemen yola çıkıyorum.’’
Kirlinin cevabını beklemeden telefonu kapattı. Ofisten çıkarak,
‘’ Serra, Eda benimle geliyorsunuz, hemen yola çıkıyoruz. Hayal, burası sana emanet’’
****
Büşra Amiri, kapıda İlayda karşıladı. Hemen ofisten içeri girdiler. Güvenç Bey bolu boyunca yerde, kan gölünün içinde yatıyordu. Büşra Amir,
‘’ Hiçbir şeye dokunmayın. Neden şimdi? Bu oldukça mantıksız değil mi?’’
O sırada ofisten içeri giren Kirli,
Belki de deşifre olması bazılarını rahatsız ettiği için infaz edildi.’’ Serra Komiser,
‘’ Ceset sertleşmiş ama henüz çürüme yok. Buda infazın en fazla on on iki saat önce yapıldığını gösteriyor.’’ Ruşen,
‘’ Ölmeden önce bize katilini yazmak istemiş ama başaramamış. Kendi kanıyla yazdığına bak. Ha… Ya gerisi?’’
Büşra Amir,
‘’ Benim aklıma bir şey geliyor ama? Yo olamaz.’’ Kirli,
‘’ Kimi işaret ediyor Amirim? Bildiğiniz bir şey varsa bizimle paylaşın.’’
‘’ Bir tek isim aklıma geliyor. Halil Bey. Bizim ayağımıza prangayı geçiren adam.’’
Kirli uzun uzun cesede baktıktan sonra,
‘’ Bu işle pek aklım yatmadı. Olay yeri ekibine haber verildi mi?’’ Eda Komiser,
‘’ Şimdiye kadar çoktan gelmeleri lazımdı.’’
Bu sırada ofisin kapısı açıldı, Kemal ve ekibi içeri girdi.
‘’ Merhaba Amirim uzun zamandır görüşemiyorduk.’’
‘’ Bu sıralar öyle oldu. İşe yarar bir şeyler bulursan çok makbule geçer. Elimiz bomboş.’’
‘’ Baş üstüne Amirim.’’
‘’ Toparlanın arkadaşlar, ayakaltından çekilelim Olay yeri rahat çalışsın.’’
****
Yaşlı kadın oturduğu koltuktan kalkarak, Genç adamın karşısına geçti. Bakışları adeta adamı delip arkasındaki duvara saplanıyordu.
‘’ Seni dinliyorum Ulvi. İnşallah Yüzüne gözüne bulaştırmadan, verdiğim işi hallettin.’’
‘’ Tertemiz bir iş çıkardım efendim. Artık Güvenç diye bir probleminiz olmayacak. Arkamda hiç iz bırakmadan yağdan kıl çeker gibi hallettim. Silahtan da kurtuldum.’’
‘’ Güzel, ofis bundan sonra sana teslim. Şirketin başına sen geçeceksin. Öncelikle ortadan kaybol. Ben seni arayıncaya kadar ayakaltında dolaşma. Git Akdeniz sahillerinde güzel bir tatil yap. Döndükten sonra yapacağın ilk iş sekretere yüklü bir ikramiye vererek işine son vereceksin.’’
‘’ Bir şey sorabilir miyim efendim?’’
‘’ Sıkılma sor Ulvi.’’
‘’ Bu gizlilik niye? Neden mum ışığı altında önemli konulardan bahsediyoruz?’’
‘’ Bir sakıncası mı var?’’
‘’ Yok, efendim, sadece merak ettim.’’
‘’ Seni ilgilendirmeyen konulara kafa yorma. Bütün dikkatini işine var. Şimdi çıkabilirsin.’’
‘’ Baş üstüne efendim.’’
****
Serra, Büşra Amirin kapısının önünde bir an durduktan sonra,
‘’ Amirim girebilir’miyim?
‘’ Gel Serra, bir şey mi var?’’
‘’ Yok Amirim. Sizin Kirli ile yaptığınız konuşmaya tanık oldum. Hani şu yarım kalmış isim ve ya ‘’ Ha’’ hecesi.’’
‘’ Aklına gelen ne onu söyle.’’
‘’ Amirim, siz benim altıncı oldukça güvenirsiniz. Benim altıncı hissim Halil Beyi mantıksız buluyor. Bu olsa olsa Hatice olur. Şu çocuklara bakan yaşlı kadın.’’
‘’ Bak bu hiç aklıma gelmemişti. Bunu sen düşündüğüne göre, yanına bir arkadaşını al ve araştırmaya başla.’’
‘’ Eda, olur mu Amirim?’’
‘’ Olabilir nasıl olsa iyi bir ikili oldunuz.’’
‘’ Hemen işe başlıyorum.’’
‘’ Daha burada mısınız?’’
‘’ Yok, çıktık Amirim.’’
Eda Komiserin yanına dönen Serra, toparlanırken, bir yandan da Eda Komisere seslendi. ‘’ Eda, toparlan çıkıyoruz.’’
‘’Sen neler çeviriyorsun yine? Büşra Amirden fırça yemedin ya?’’
‘’ Ne fırçası kızım, işi kaptık yürü.’’
‘’ Yürüyeyim de nereye?’’
‘’ Hele bir asayişten çıkalım da söylerim. Otur otur paslandık. Hani bir Hatice teyze vardı. Epeydir onun hatırını sormadık. Kapısını çalalım, bizi nasıl karşılayacak görelim. Arabayı sen kullan ben biraz kestireceğim.
Kısa bir yolculuktan sonra, Hatice Teyzenin kapısını çalıyorlardı. Hatice Teyze, kızgınlıkla kapıyı açtı.
‘’ Evi yıkmaya karar verdiniz galiba. Aaa Serra, Eda. Sizin ne işiniz var burada?’’ Serra,
‘’ Seni ziyarete geldik Hatice Teyze. Yoksa bizi kabul etmeyecek misin?’’
‘’ İçeri geçin çocuklar. Sizi birden karşımda görünce şaşırdım.’’
Biraz sonra Hatice Teyzenin misafir odasında oturuyorlardı.
‘’ Söyleyin bakalım kızlar, boşu boşuna bu yaşlı kadını ziyarete gelmediniz? Eda,
‘’Hem ziyaret hem de ticaret desek daha iyi olur.’’
Çaylar içilip hal hatır sorulduktan sonra Hatice Teyze, kızlara dikkatli dikkatli bakarak,
‘’ Şimdi anlatın bakalım Bu ziyaretin sebebi hikmeti ne?’’ Serra,
‘’ Amaan Hatice Teyze geçiyorduk uğradık işte.’’
‘’ Siz onu benim külahıma anlatın. Dökülün dökülün bakayım.’’
Hatice Teyzenin alay eder gibi konuşmasına yine Serra karşılık verdi,
‘’ Sokağın karşı tarafında oturan bir adaşın vardı yanılmıyorsam.’’
‘’ Hee, ne olmuş ona?’’
‘’ Son zamanlarda bir değişiklik gördün mü onda?’’
‘’ İyi söyledin Serra kızım. Son zamanlarda Hatice karısına bir haller oldu. Kılığı kıyafeti değişti. Giyimine çeki düzen verdi. Sık sık ortadan kaybolmalar başladı. Hatta Melahat karısı onu Taksimde lüks bir arabaya binerken görmüş. Yanlış görmüşündür dedim. Yemin billah etti oydu diyor. Bana da inanmak düştü.’’ Serra ile Eda karşılıklı bakıştıktan sonra, Eda,
‘’ Galiba bu günde evde yok?’’
‘’ Bir hafta gelmeyecekmiş. Torunlarına bakması için bir bakıcı tutmuş. Bakıcı kadında çocukları Balat’taki evine götürmüş.’’
Biraz daha lafladıktan sonra, Serra ile Eda, Hatice Teyzeden izin isteyip yola koyuldular. Eda,
‘’ Şimdi ne yapıyoruz?’’
‘’ Gel bir sahil yapalım, karnımızı doyurduktan sonra gece yarısı Hatice karısının evini araştıralım.’’
‘’ Büşra Amiri ne yapacağız? Azat’a da haber vermem lazım. Yoksa dünyayı ayağa kaldırır.’’
‘’ Kız Azat’ı o kadar çok mu seviyorsun? Bide öpücük gönder ama şimdi yürü.’’
‘’ Kıskanç ne olacak. Kocamı tabi seviyorum.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.