- 458 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Cumhuriyet / Dündar Seyhan'ın oğlu sınıfını geçti
Bugün günlerden CUMHURİYET!
Yer, gök büyük bir coşkuyla kutluyor Cumhuriyet’i demeyi çok isterdim!
99 yılda geldiğimiz noktaya baktığımızda kaldıysa “bir avuç gökyüzü bakacak!” ne ala...
Satılırken devletin kamuları!
Özelleştirilirken haberleşme ağları!
Ve teslim edilirken ülke Gross marketlere, AVM’lere, yabancı bankalara!
İstimlak edilirken birer birer araziler, tapular paranın gücüne!
Ve değiştirilirken dil!
Ve değiştirilirken kültür!
Ve yozlaşırken yavaş yavaş Anadolu!
Gittikçe spagetti ve hamburger olurken çocuklar!
Düşerken kaleler birer birer!
Asimile olurken!
Ana, baba, evlilik, töre, örf, adet, tanımazken!
Unuturken kendimizi nerde bıraktığımızı!
Dedim ya kaldıysa “bir avuç gökyüzü bakacak !” ne ala...
Bugün günlerden CUMHURİYET!
99 yılda ne kadar da sapmışız bize öğretilen değerlerden!
Ne çabuk unutmuşuz her sabah edilen yeminleri?
Ve vaat edilen kazanılmış toprakların sahipliğini?
Nasıl kazanıldığını?
Kanla ve tırnakla
Et ve kazmayla
Arpa ve kağnı
Yetmişlik ninemin
Seksenlik amcamın sırtında
Yırtık, mintan aç karın
Yolsuz, yordamsız
Evlat vere vere
Acıyarak, acıtarak
İnanarak
Gözyaşlarıyla
Alın teriyle
Bahçedeki fasulye
Ahırdaki danayla...
Tozlu yolları
Kıraç, sarp dağ, bayır yürüyerek
Kar, tipi demeden
Sağanak, Temmuz güneşi
Allah Allah sesleriyle
Dualarla
Yakarışlarla
Tecavüzün dipçiğin ensesinde
Unutmuşuz
Unutturmuşlar...!
Ve sonra başlamış içimizdeki kargaşalar, unutarak Cumhuriyet’i..
27 Mayıs 1960 askeri müdahale ve ya diğer adıyla 27 Mayıs İhtilali!
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti’nin ülkeyi gitgide bir baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü gerekçesi ile TSK el koymuştu hükümete…
TSK şu parolayla harekete geçmişti...
"Dündar Seyhan’ın oğlu sınıfını geçti."
Cumhurbaşkanı ve hükümet üyeleri tutuklanmış 235 general ve 3500 civarında subay emekliye sevk edilmiş 147 üniversite öğretim görevlisi görevden alınıp bazı üniversiteler kapatılarak el konulmuştu. 520 hakim ve yargıç görevden alınılarak, yargı kontrol altına alınmıştı.
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
11 YIL SONRA:
12 Mart 1971 Muhtırası!
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vererek hükümeti istifaya zorlayarak yaptığı askeri müdahaleydi 12 Mart muhtırası...
Darbe, 12 Mart günü saat 13.00’da TRT radyolarından şöyle ilan edilmişti:
"Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk’ün bize hedef verdiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasasının öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür."’
İsrail Başkonsolosu’nun Türkiye Halk Kurtuluş Partisi / Cephesi militanları tarafından kaçırılıp öldürülmesinden sonra İstanbul’da sol görüşlü yasak yayınların toplanması için ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve tutuklamalar zinciri oluşmuştu. Sonrasında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan tutuklanmış, TİP ve DİSK kapatılmıştı...
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
9 YIL SONRA:
12 Eylül darbesi veya 1980 ihtilali!
Darbenin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler ve 6 Eylül günü Konya’da Necmettin Erbakan önderliğinde şeriat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterilmektedir.
Bu mitinge 100 bin kişinin üzerinde katılım olmuş, bazı kişiler şalvar, cübbe ve sarıkla, eski harflerin bulunduğu pankartlarla gelmiş ve "Şeriat gelecek, vahşet bitecek", "Dinsiz devlet, yıkılacak elbet" gibi sloganlar atmışlardır. Miting sırasında okunan İstiklâl Marşı topluluk tarafından yuhalanmıştır.
Darbe gününden bir gün önceki gazeteler Eskişehir’de kahvenin tarandığını ve bir kişinin öldüğünü, Ankara’da ev basan teröristlerin 2 kişiyi öldürdüğünü, Mersin’de sinema kuyruğunun tarandığını ve 4 kişinin öldüğünü, İstanbul, Gaziantep ve Malatya’da 1’er kişinin öldürüldüğünü yazar...
27 Aralık 1979 darbeden üç gün önce;
"Türk Silahlı Kuvvetleri: “Ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını istiyoruz”
Demiştir demesine de yinede darbe gerçekleştirilmiştir...
9 Ekim 1980 tarihinde İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edilmiştir. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkum edilen Erdal Eren, (yaşı tartışmalıdır) idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi’nde idam edilmiştir.
Kenan Evren, 3 Ekim 1984’deki Muş gezisi sırasında yaptığı konuşmada Erdal Eren’in idamına ilişkin şunları söylemiştir:
"Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"
Razı olanlarda vardı olmayanlarda ama 12 Eylül arkasında;
1 milyon 683 bin kişi fişlemiş
517 kişiye idam cezası vermiş
Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asılmıştı.
98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılanmış
388 bin kişiye pasaport verilmemişti.
30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılmış
14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarılıp
30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmişti.
300 kişi kuşkulu bir şekilde ölmüş
171 kişinin ise işkenceden öldüğü belgelenmişti.
937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklanmış
23 bin 677 derneğin faaliyeti durdurulmuş
31 gazeteci cezaevine girmişti.
3 gazeteci silahla öldürülmüş
Gazeteler 300 gün yayın yapamamış
39 ton gazete ve dergi imha edilmişti...
Böylesi bir enkaz bıraktı 12 Eylül darbesi arkasında...
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
16 YIL SONRA
3 Kasım 1996 Susurluk skandalı!
Saat 19.25 sularında Balıkesir-Bursa kara yolunda Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkinde meydana gelen trafik kazası sonucu, yasa dışı polis-mafya-aşiret ilişkilerinin ortaya çıkması ile patlak vererek Derin Devlet şüphesi ortaya çıktı!
Kazanın ardından kamuoyu, "devlet, siyaset, mafya" üçgeninde yasa dışı ilişkilerin ortaya çıkartılmasını talep etti. "Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" ismi verilen sivil toplum eylemleriyle ve medyanın desteği ile üstü örtülen ilişkilerin ve faaliyetlerin açıklanmasını talep etti.
Kayseri’nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye’de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hakim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi ve ekledi:
“Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır. Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok. Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir. İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir. Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin. Bu bizim boynumuzun borcudur.”
Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkum edilir...
Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verir...
Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartışırlar...
4 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yapar...
5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a uyarı mektubu gönderir...
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ’İrtica, PKK’dan daha tehlikeli’ der...
11 Şubat’ta Ankara’da Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü yapılır...
23 Şubat 1997’de Fatih Camii’nde öğlen namazının ardından bir grup ellerindeki yeşil bayraklarla "şeriat isteriz", "yaşasın Hizbullah" sloganları atar...
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
6 YIL SONRA
4 Temmuz 2003 Çuval Olayı!
Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde 11 Türk askerinin ve Türkmen mihmandarlarının Irak’taki Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı’na bağlı askerlerce sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval (kukuleta) geçirilerek 60 saat boyunca alıkonularak sorguya çekilmişlerdi.
Bir zaman sonra Amerika özür dilemiştir ama...!
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET
Bitti mi yaşadığımız bu topraklardaki hainlikler?
Bir Yunanlı ile başlamıştı bayrak kirletme cesareti...
Solomos Solomu 14 Ağustos 1996 yılında KKTC topraklarına geçerek sınırda asılı olan Türk bayrağını indirmeye çalışırken boynundan vurularak öldürülmüştü...
Sonra kirli eller devam ettiler bayrağımıza saldırmaya durmadan...
9 Ekim 2014’de Siirt’te
13 Haziran 2014’de Diyarbakır’da
28 Haziran İstanbul Gaziosmanpaşa’da
16 Temmuz 2014’de Antalya’da
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
1938’e kadar 3 kez ayaklanmış ve bastırılmış olan şimdiki adıyla PKK 1971 de kendini dünya sahnesinde tekrar gösterir...
Geride binlerce şehit bırakarak...
Bu gün açılım diyoruz cinayetlerin adını
Ve umut ediyoruz bir kan daha dökülmesin diye
Ama kan durmuyor ne açılım kalıyor ne de esamesi içten pazarlık masalarında!
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
Dünün takiye ve takunya sesleri...
Tespih, zikir, tekbir sesleri...
Askerin postal ve tank sesleri...
Bugününse başörtü açmazları...
Milli bayramlarda çelenk yasakları...
Statlarda kutlamaların kaldırılması...
And’ın sakıncalı bulunup kılıfına uydurulması...
Gençliğe hitabe ve Atatürk köşelerinin tartışılması...
Asker üniformalı fotoğraflı Atatürk’ün, sivilleştirilmesi...
Anıtkabir’in artık polis tarafından korunması...
Askerlik şubelerinin sivilleştirilmesi...
T.C’nin apolet gibi kurumlardan sökülmesi...
17 Aralık sürecinin hukuktaki zafiyeti...
Cumhurbaşkanlığı konutunun yok sayılması...
TSK mensuplarının Ergenekon adı altında yıpratılması, hapse atılması...
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
Gelelim günümüz yakınlarına 15 Temmuz 2016.Adına darbe teşebbüsü / girişimi / kalkışma veya ‘DARBE’ ne derseniz deyin ve neyi kendinize doğru kabul ederseniz edin bu halk darbelerden çok çekti ve halen çekmeye devam ediyor…! Ayrıntılar ve yaşananlar zaten herkesin bildiği ezber…
Oysa bugün günlerden CUMHURİYET!
Ve büyük bir coşkuyla kutlanıyor demek isterdim...
99 yılda geldiğimiz noktaya baktığımızda “kaldıysa bir avuç gökyüzü bakacak” ne ala...
CUMHURİYETİMİZ KUTLU OLSUN
YORUMLAR
Kaan ali kolcuoğlu
Kaan ali kolcuoğlu
"gökyüzüne bakacak bir avuç" ne güzel bir tanımlama...Yazınızı akşam okudum, şimdi tekrar okudum...Yüreğimde çarpıntı, sızlama, burukluk ve bir garip coşkuyla tarihi bir seyri tekrar yaşadım adeta.
Yaşımız gereği 12 Eylül ve sonrası olayları bizzat yaşadık...Nasıl bir döneme denk gelmişiz ki pek çok olumsuzluk bize rastladı....Bizden öncekilerin yasını tutarken kendimize ağlıyormuşuz aslına...Onlar zindanlara atıldı, işkence gördü, idam edildi, kumpaslara kurban edildi. Kaza süsü verildi öldürüldü bazıları...Bizler de "kabuğumuza sinip" mateme durduk peşleri sıra...Asıl cehennem burasıydı aslında....Biz ölünce gitmekten korktuk...Ve bu cehennemi birbirimize yaşattık, yaşatmaya da devam ediyoruz...
"Cumhuriyetin en iyi yönetim şekli" olduğunu anlatmaktan başka bir şey gelmedi belki elimden..Yerine göre alanlarda olsak da 657'li olarak kısıtlıydı yapabildiklerimiz...Belki de "Aman bize bir şey olmasın başkaları yapsın", "basın yazsın" istedik...
Basın...Geçmişte evimize birden çok gazete girerdi. Şimdi almıyoruz? Neden? Nedeni çok...Belki tekelleşmeden dolayı protesto. Bizler internet kullanıcıları olarak istediğimiz habere, doğru kaynaktan, doğru şekilde ulaşabiliyoruz.Ya belli yaşın üzerindekiler? Onlara ulaştırılan, ki geçmişte ulaştırılan gazeteleri düşününce bir şey yapamamış olmanın vicdan azabını duyuyorum hala...Cumhuriyetle gelen basın ve yayın özgürlüğü de böylelikle kayboldu...Yazanların, iyi yazanların, karşı çıkanların yeri de belli zaten. "İçeridekiler dışarıdakilerden daha aydın " oldu belirli dönemlerde.
Yazınız standart ve yüzeysel CUMHURİYET yazılarının ötesine geçmiş. Ve sizler, bizler sanalda da yazdıklarımızın takip altında olduğunu bile bile hala yazmaya devam ediyorsak (siz ad, soyadınızla ben bazılarının tabiriyle maskeli :) ) bu yanlışı görüp, doğruyu yaşatma isteğimizden...Kendi hayatlarımızı hiç, CUMHURİYETİ ÇOK ŞEY görme vasfımızdan....
"Bir avuç" dediğiniz insanlar gerçekten özümsediyse bu yönetimi ve yaşamak istiyorlarsa özgürce nar gibi dağılıp anlatmalı halka....Çoğaltmalıyız özgürlüğü, demokrasiyi, insanca yaşamayı, insan olmayı, insan görmeyi benimseyenler...Ekilmeliyiz toprağa bir avuç tohum olarak ve binlerce başak vermeliyiz "CUMHURİYET, CUMHURİYET" diye güneşe , mavi göklere dönen, toprağına bağlı, ülkesini seven....
Bu kalem kendini okutturuyor ve düşündüklerimi yazdırıyor bana...Sizler gibi yürekli gençler gerek bu ülkeye..Sizler gibi özgürce yazan ama kendisini de korumayı bilen....Vermek istediğini verirken , kaleminin gücünü kullanırken, "YAŞASIN CUMHURİYET" diye haykırırken varlığından da ödün vermeyen....
HERFE tarafından 31.10.2022 11:45:28 zamanında düzenlenmiştir.
HERFE tarafından 31.10.2022 11:47:04 zamanında düzenlenmiştir.
Kaan ali kolcuoğlu
Not: Mübalağa etmedim belki siz ettiniz; etmeden. Öyle ya bize kalan günün dünden kalan kazanımları. Teşekkür ederim varlığınız ve yazdıklarınızla kendimce var oldum..
HERFE
Hep etkili ve anlamlı yorumlar yazmak isterim paylaşımlara. Özgün olmalarını d ahedeflerim .Ama bazen yazamıyorum.Bunun nedeni yazının dürtüklemeyişi sanırım...Yazı beni tetikler, dürtüklerse yorum da otomatik düşüyor...Benden kaynaklı değil.
Cumhuriyet Kadını, CUMHURİYET GENÇLERİNİN yazılarını okudukça geleceğe olan güveni,umudu da artıyor..Hep yazın sevgili Kaan....