- 777 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
VAN ARKEOLOJİ KAZILARINDA METAL ESER RESTORASYONU
1986 – 2018 ARASI AİANS, KARAGÜNDÜZ, ANZAF, ÇAVUŞTEPE, KALE+HÖYÜK+AŞAGI ŞEHİR VAN BÖLGESİ KAZILARINDA METAL BULUNTULARA UYGULANAN KONSERVASYON VE RESTORASYON ÇALIŞMALARI
Dr.Hüseyin AKILLI
Batman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü, Batı Raman BATMAN
1.GİRİŞ:
Kültür birikimi oluşturan Van Bölgesinde ilk bilimsel kazılar Prof. Dr.Afif ERZEN başkanlığında 1959 yılında Toprakkale’de başlatılmış ve daha sonra onun öğrencileri Prof. Dr. Taner TARHAN (kale+höyük), Prof. Dr Veli SEVİN (Karagündüz), Prof. Dr. Oktay BELLİ (Anzaf), Prof. Dr. Altan ÇİLİNGİROĞLU (Aianis) ve Doç.Dr. Erkan KONYAR (Aşağı Şehir) tarafından kazılar sürdürülmüştür. Fakat her ne kadar kazı yerlerinin farklı olmasına rağmen kültürel açıdan bölgenin bir bütünlük oluşturması (Urartu) ve yakınlık nedeniyle kazıların birlik ve dayanışma içerisinde sürdürülmesini ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle kısa ve uzun süreler içinde Karagündüz, Anzaf, Van kazılarına katılarak güven duygusu içinde uygulama yapma iznini vermelerinden dolayı kazı başkanlarına teşekkür ederim. Çavuştepe’nin ise buluntuları üzerinde çalışılmıştır.
Ülkemde gerçekleştirilen çok miktarda çoğalmış olan bilimsel kazılarda yürütücü + yönetici + başkan değişimi yaşanmış ve yaşanmaktadır. Kültür varlıklarımızın arazi koruması ve onarım çalışmalarının olumlu veya olumsuz sonuçlarını zaman gösterecektir. Van Kazılarında yıllarca birlikte olduğumuz ve çalıştığım, tecrübe ve deneyimleri sonucu bayrağı devralan kale + höyük+ aşağı şehir Van Kazısı Başkanı Doç. Dr. Erkan KONYAR’ a teşekkür eder başarılar dilerim.
2. METAL:
Normal basınç ve sıcaklık altında katı durumda bulunan, çoğunlukla iletken, fiziksel ve de kimyasal özellikleri olan elementtir. Demir, bronz (tunç), gümüş ve altın insanlık tarihinin belli dönemlerine süslenme, silah yapımında ve korunaklı giysi (zırh) oluşturulmasında kullanılmış, kulanılmaya da devam edilmektedir.
Yerkabuğunun yaklaşık %5’ini oluşturan demir, doğada bulunan bolluğu bakımından metaller arasında alüminyumdan sonra 4.sırada yer almaktadır. Saf demir gümüş parlaklığında gri renkte dövülebilen, işlenebilen ve kolay tel levha haline getirilebilen bir metaldir. Demir tunç çağında kırmızı demir cevheri (demir oksit) üzerine ateş yakılmasıyla bu ateşin külleri arasında tespit edilmiştir. Demir oksidi metal haldeki demire indirgemek için önceleri rüzgara bırakılan cevher yığınının karşısında ateş yakılıp elde etmeye çalışmışlardır. Daha sonraları ise taştan ocakların yapılmasıyla alevlerin körük yardımıyla cevher yığınına üflenmesi yöntemi geliştirilmiştir. Arıtılmış demir çok daha sonraları bulunmuştur. Çekme, açık veya kapalı kalıba dökme, sıcak veya soğuk olarak demire vurma gibi çeşitli yöntemler kullanılarak metal eserler yapılmıştır.
3.TAHRİBAT:
Genel olarak ele alındığında ısı ve nem oranının ani veya sürekli değişmesi sonucunda Fiziksel bozulma, hava kirliliği, toprak içinde bulunan kimyasallar ve tuzlardan dolayı Kimyasal bozulma, yosun, mantar, böcek, sürüngenler ve bitki köklerinden kaynaklanan Biyolojik Bozulma, deprem, yer kaymaları içine giren tabiat olaylarından dolayı Doğal Bozulma ve iki metalin birarada veya üst üste olması nedeniyle oluşan elektro kimyasal sonucu zayıf metalde görülen Galvanit bozulmalardır Yapı oluşumu ve eserin yapım kalitesi tahribatın az veya çok olmasını etkiler. .Nemli ve su tutabilen toprak altında bulunan buluntunun yapıldığı günden günümüze kadar toprak altında ilk aşamada hızlı bir bozulma sürecine girdikten sonra bozulmasının ortama uyumu sonucunda yavaşlaması ve günümüze kadar ulaşmış olmasına rağmen kazı ile günışığına çıkarılmasıyla bu uyum bozulmakta ve tahribatın çoğalmasını oluşturmaktadır.. En belirgin etken nem olayıdır. Eser içinde bulunan su veya nemin kuru hava ve sıcaklık karşısında aniden buharlaşmasıyla hızlı kuruması birtakım kimyasal tuzların kristalize duruma geçerek oluşturduğu basınç onun çatlamasına pul pul dökülmesine, kırılmasına ve en kötüsü toz haline gelmesine neden olmaktadır
Demir yüzeyinde oksitlenmeyle alüminyumda olduğu gibi koruyucu tabaka oluşması söz konusu olmadığından korozyona karşı dayanıksızdır. Bunlar istenmedik bozulmalar olarak kabul edilir, korozyon yığılma tabaka şeklinde, tekdüze, düzensiz, kristaller arası veya tane dağılımı şeklinde olabilmektedir. Fakat her türlü korozyonun nedeni metalin termodinamiğindeki düzensizlik olarak kabul edilir. Doğada bulunan platin ve altın her türlü korozyona dayanıklıdır. Yaklaşık olarak M.Ö. 1400-1200 yıllarından itibaren enerji kullanılarak elde edilmek zorunda olunan demir korozyona karşı dayanıksızdır. Agresif tuzlar demirdeki korozyon oluşumu bakımından en önemli rolü oynar Bronz ise belli bir bozulma sürecinden sonra üstünde oluşan koruyucu tabaka (patina) sayesinde bozulması yavaşlar. Toprağın çok altında olması durumunda ise bozulması durur. Altın bozulmaz ancak içine karıştırılan materyal nedeniyle bozulma oluşur
Karagündüz mezar demir buluntuları çoğu korozyonla yok olma aşamasına gelmiş, tortu biçiminde kalmış durumda bulunmuşlardır. Yoğunluklu olarak Aianis günışığına çıkarılan bronz eserlerde ise toprak altında belli bir bozulma sürecinden sonra eserin bozulması yavaşlamaktadır. Bunun nedeni, üzerinde oluşan koruyucu tabaka patina’dan kaynaklanmaktadır. Bu kazıda hassaslaşmış olan bronz kazana sertleştirme, iç dolgu(ot) yapılıp dağılması önlendikten (çökme) sonra topraktan kesilip taşıyıcı üzerine (tahta levha) yerleştirilip atölyeye götürülmüştür.
Altın ise tahribata karşı dayanıklılığını sürdüren bir yapıya sahiptir. Üzerinde patina oluşmaz bozulması, altının içine konulan farklı malzeme sonucu ortaya çıkar. Yıllar içinde Aianis kazılarından çok miktarda altın eser günışığına çıkarılmıştır.
3.1.Toprak Altı:
Metallerin maden filizlerinden elde edilmesi sırasında enerji kullanılması zorunludur. Bu değişim sırasında ne kadar fazla enerji kullanılırsa metalde o kadar çok eski durumuna dönmeye çalışmakta ve korozyona uğramaktadır. Metal cevherinin alete dönüştürülmeden önce içinde bulunan birtakım tortu ve diğer artık maddelerinden arındırılmış olması onun bozulmaya karşı direncini artırmaktadr. Agresif tuzlar toprak altı bozulmalarında en önemli rolü oynamışlardır. Korozyon yanlızca metal objelerin yüzeyinde oksidasyon nedeniyle kimyasal bağlantılara bağlı olarak fiziksel değişimler oluşturmayıp metalin içinde de değişikliklere neden olmuştur. Metal eserlerin çıkarıldığı bazı açmalarda taban suyunun olmamasına rağmen nemli havalanabilir toprağa sahip olması ve su tutucu topraktan oluşmuş olması çoğu demir buluntuların metallerinin tabaka kıymık haline gelerek korozyonla yok olmuş tortu biçiminde kalmalarına neden olmuştur. Bronz eserlerde olumsuzluk bu safhada değildir.
Biyolojik olumsuzluklar, donma ve mekanik olarak sıkıştırma, ısıya bağlı genleşme ve kimyasallar metal eserlerin toprak altı bozulmalarında etkili olmaktadır. Çok derin toprak altında bulunan metallerin bozulmaları yavaşlamakta hatta bazen durma noktasına gelmektedir.
3.2.Toprak Üstü:
Toprak altından günışığına çıkarılan demir ve bronz buluntular nem, ısı, ışık gibi atmosferik etkenler ve basınç dengesinin değişmesi sonucunda Karagündüz mezar buluntularında olduğu gibi çok bozulmuş olmaları nedeniyle dağılabilme aşamasına girmektedirler. Onun için bu tür eserlere daha sonra değineceğimiz koruyucu tedbirler alınması gerekmektedir. Bildirimin konusu daha çok tahrip olmuş metallerin kurtarılması üzerinedir.
Günışığına çıkarmada erimiş tuzların sıcaklık karşısında buharlaşmaları sonucu suyunu kaybetmeleriyle kristalize oluşmakta ve bunların oluşturduğu basınçla metal eserler tahrib olmaktadır. Demir eserde görülen en yaygın korozyon kırmızı kahverengi arası pastır.
4.ONARIM:
Geçmişten günümüze çoğu korozyonla yok olmuş, tortu biçiminde kalmış metal buluntularına gerekli ve zorunlu sertleştirme çalışmaları yapılarak bizden sonraki nesillere aktarılmaya çalışılmış ve insanlık tarihine kazandırılmışlardır. Eğer özellikle arazide gerçekleştirdiğimiz uygulamaları tatbik etmemiş olsaydık demir, bronz eserler günışığına çıkarılmalarıyla birlikte tamamen dağılıp yok olmaları kaçınılmaz olacaktır. Gerçekleştirilen teşhisle birlikte günışığına çıkarılan eserler, çeşitli yıpratıcı koşullara karşı koruma çalışmaları yapılırken ileri düzeyde bozulmuş olanlara da acil koruma ve onarım çalışmaları gerçekleştirilerek sağlam ve dayanıklı bir yapıya kavuşturulmuşlardır. Asıl kalıcı onarım çalışmaları ise kazı evi laboratuvarında gerçekleştirilmiştir.
Onarım çalışmaları eserlerin özgün görünümlerini değiştirmeden zorunlu olmadıkça farklı malzeme kullanmadan sağlam bir yapıya kavuşturmak olmuştur. Uygulamalar arazi ve atölye olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir.
4.1.Arazi Uygulamaları:
Çalışmaların amacı eserin bozulmasına yol açan korozyonun olumsuzluklarını ortadan kaldırarak yüzeyi ve bu yüzeyin özelliklerini ortaya çıkarmak ilkelere uygun olarak tamamlama yaparak esere estetik bir görünüm kazandırmak bunun sonucunda eserle ilgili bütün kültürel ve teknolojik bilgileri belgelemektir. Bu ise arazi çalışmalarında gerçekleştirilen uygulamaların doğruluğuna bağlıdır. Kazı çalışmaları sırasında koruma önlemlerinin amacı ortaya çıkarılan metal buluntuların toprak altındaki durumlarından daha fazla bozulmalarını önlemektir.
4.1.1.Teşhis:
Metal buluntular günışığına çıkarılmadan önce kazıların bulunduğu bölgenin özel koşulları nedeniyle arazi çalışmalarının bir günlük devamlılığına göre değerlendirmeler yapılarak bu yönde çalışmalar yürütülmüştür. Günışığına çıkarılmadan gerçekleştirilen sondaj çalışması sonucunda bulunduğu ortama alışmış buluntunun basınç değişikliği ısı ve ışık farklılıkları sonucunda içinde bulunduğu nemin havaya transferiyle ve bolca oksijen, çözünmüş tuz ve daha fazla ısıya maruz kalmasıyla oluşan kontrolsüz kurumalar eserlerin dağılmaya başladığı görülmüştür. Gerçekleştirilen teşhis sonucunda günışığına çıkarmayla birlikte koruma çalışmalarının yapılması eserlerin kazı yerinde yok olmalarının önlenmesi bakımından zorunlu hale gelmiştir. Teşhisle eserlerin yüzeyinde var olan korozyonun yeri tam ve doğru olarak belirlenmiştir. Böylece temizleme, sertleştirme ve paketleme işlemleri doğru ve hatasız olarak yapılmıştır.
4.1.2.Günışığına Çıkarma:
Bu derece tahrip olup hassaslaşmış eserlerin günışığına çıkarılarak insanlık tarihine kazandırılması için yapılan kazı çalışmalarının gündoğumunda veya günbatımına yakın zamanda yapılması gerekmektedir. Fakat bölgenin özel koşulları ve kazı alanının konaklama (Karagündüz- Anzaf) yerinden uzakta bulunması nedeniyle çalışmalar kısmen bu şekilde gerçekleştirilmiştir. Buluntuların güneş ışığına çıkarıldıkları an olumsuz etkilenmelerini önlemek amacıyla imkanlar ölçüsünde açma üzeri kalın bez örtülerle üstünün kapatılarak çadır oluşturulması sağlanmış ve de öğlen saatlerinde kesilen taze otla üstleri örtülmüştür.
4.1.3.Temizleme:
Bazı buluntularda toprak bağlayıcı olup dağılmasını önleyen koruyucu bir tabaka durumundadır. Demir buluntuların çoğunun bu durumda olmalarından dolayı belli bir yere kadar mala ve sivri veya yassı kazıyıcı aletlerle toprağın bir kısmı alındıktan sonra kıl fırçalar kullanılarak gerçekleştirilen teşhise göre temizlenmişlerdir. Korozyonu az olup bozulmaları fazla olmayan Aianis bronz kazanında olduğu gibi temizleme sertleştirmenin olumlu sonuç verebileceği şekilde temizleme gerçekleştirilmiştir. Asıl temizleme atölyede yapılmıştır.
Çok tahrip olmuş buluntular toprakla kaynaşmış olarak özgün görünümleri dağılmamış durumda tortullaşmış olduklarından fazla bir temizlik gerçekleştirilmemiştir. Bunlara ise özel yöntemler kullanılmıştır. Temizleme yapmamamızın nedeni toprakla bağlantılı olan objenin parçalarının kaybolmasını önlemektir. Yıllar içinde eserle toprak form olarak bütünlük oluşturmuştur.
4.1.4.Sertleştirme:
Eski eserlerin ve bunun içine giren Aianis, Van, Anzaf mekan ve Karagündüz mezar buluntularının kimyasal birtakım yapışkanlarla sertleştirilmesi zaman süreci içerisinde olumsuz etkiler vermesi nedeniyle doğru olmadığı bilinse dahi bazı özel durumlarda eserlerin insanlık tarihine kazandırılmasının gerekliliği nedeniyle sertleştirmenin yapılması kaçınılmaz bir gerekliliktir. Serleştirmede kullanılacak malzemelerin seçimi çok önemlidir. Buluntuların bozulmasının çokluğuna yada azlığına göre eriyik yoğunluğu hazırlanır. Karagündüz buluntularının çok korozyona uğrayarak adeta tortu durumuna gelmiş olanları Paraloit B72 ile gerçekleştirilen sertleştirmeden olumlu sonuç alınamamıştır. Bu özel durumlarda Paraloid B72 veya 48 veya 44 ile yapılacak uygulama kesinlikle sonuç vermez. Çünkü Paraloit’in bağlayıcı özelliği istediğimiz güçlükte değildir. Çok kapalı mekanlarda bulunan eserlerin sertleştirilmesinde ve temizlenmiş olan metal buluntuların üst yüzeylerinin koruyucu bir tabaka olarak sürülmesinde olumlu sonuç verir. Bu nedenden dolayı bazı eserlerde sertleştirmede araldit + selülozik tinerin karıştırılmasıyla oluşturulan eriyikle sertleştirme gerçekleştirilmiştir. Aianis’te ise polyester + selülozik tiner karışımlı eriyik kullanılmıştır. Sertleştirme çalışmasında tatbik edilen hangi kimyasal madde olursa olsun, eser üst yüzeyinde çok ince sert bir tabaka meydana getirir. Bu tabaka değişken hava koşulları sıcak, soğuk karşısında eser iç bünyesinden farklı etkilenmesi sonucu metalden farklı çalışacağından bir süre sonra kabuk şeklinde kopmaların oluşması çoğunlukla olmaktadır. Bunun başlama süresinin uzunluğu veya kısalığı eserin açıkta veya kapalı mekanda bulunduğu ortamın şartlarına bağlıdır. Gecen zaman sürecinde hava ile temas etmesi nedeniyle yapışkanlar (sertleştiriciler) sararmakta ve birleştirici özelliklerini yitirmektedirler. Kullanılacak malzemenin eserin nefes alıp vermesini engellenmemesi gerekmektedir. Sertleştirilen eserlerde analiz yapılamadığı bilinmektedir. Uygulama rüzgarsız ve tozsuz günde yapılan sertleştirme çalışmaları zorunlu olmadıkça tatbik edilmemelidir.
4.1.4.1.Püskürtme Yöntemi:
Korozyon etkisiyle çok bozulmuş demir buluntular Araldit R1 ve sertleştiricisi HS 70 belirlenen oranlarda selülozik tinerle karıştırılmasıyla oluşturulan eriyik püskürtme yöntemiyle tatbik edilmiştir. Bu yöntemi ilk olarak kullanmamızın nedeni eser üst yüzeyinin hassaslaşmış olması, fırçayı sürerken oluşabilecek olumsuzlukların önüne geçmek ve de eser üst yüzeyi tam temizlenmediğinden kirliliğin buraya aktarılıp eriyikin bozulmasını engellemek içindir. Uygulama yapıldıktan sonra kuruma süresi olarak en az 24 saat beklemek gerekmektedir. Fakat bölgenin özel şartları nedeniyle buna imkan olmadığından sabah gerçekleştirilen uygulamanın ardından akşamüzeri 2. uygulama tatbik edilmiştir.
4.1.4.2.Enjekte Etme:
Hazırlanan eriyik çatlaklara sondajla belirlenen kısımlara enjekteyle tatbik edilmiştir. Uygulama çok miktarda gerçekleştirilmiştir. Toprak üst yüzeyi tam temizlenmemiş olan özellikle demir buluntuların kenarlarına sınırlandırma yapılacak şekilde tatbik edilmiştir. Çünkü toprakla bütünleşmiş olan bu buluntular çok hassaslaşmış olduklarından fırça veya püskürtmeyle tatbik edilen eriyik tam olarak iç kısımlara nüfus ettirilememektedir. Nedeni is, eserin temizliğinin tam olarak yapılmamasından kaynaklanmaktadır. Enjekte etme ile iç kısımlardaki parçaların dağılması önlenmiştir.
4.1.4.3.Fırça ile Sürme:
Güneş ışınları alüminyum levhalarla daha önce püskürtme ve enjekte etmeyle sertleştirme çalışması yapılan eserlerin kurutulması için güneş ışınlarının yönlendirmesiyle olumlu sonuç alınmıştır. Bunun yanı sıra eserlerin üst yüzeylerinin ısınması fırça ile sürülen eriyikin daha içerilere doğru girmesine neden olmuştur. Uygulama kontrollü yapılmıştır. Çünkü bazen sıcaklık eserin dağılımını tetiklemektedir. Gerçekleştirilen teşhis sonucunda sertleştirme çalışması her 3 yöntemin birkaç kez kullanılmasıyla hazırlanan eriyikle tatbik edilmiştir. Zorunlu olan bu uygulamada amaç eserin tipinin formunun belirlenip atölyeye kadar getirilip onarımın yapılabilmesidir. Yine de tam olarak olumlu bir sertleştirme (bağlayıcı) gerçekleştirilemediğinden eserlerin çoğu paketleme yapılarak buluntu yerinden alınmışlardır.
4.1.5.Paketleme:
Sertleştirilmiş veya parçalanmış fakat dağılmamış durumda bulunan eserler kazı evi atölyesine götürülmelerinden önce paketlenmişlerdir. Böylece taşıma sırasında oluşabilecek sarsıntılar sonucunda dağılmaları önlenmiştir. Ayrıca az bozulmuş metal buluntuların yüzeyinden kopan fakat toprak sayesinde ayrılmamış olan parçaların düşüp kaybolmaları ve birbirlerine çarparak zarar vermeleri paketlenmeyle engellenmiş olmaktadır. Paketleme eserin durumuna, mevcut olan malzemeye ve bölge şartlarının özel durumundan dolayı günlük 7 saatlik çalışma süresine göre gerçekleştirilmiştir.
4.1.5.1.Alçı Kullanımı:
Güvenilir en iyi paketleme malzemesi alçıdır (ülkemizde). Paketlenecek sertleştirilmiş metal buluntuların üst yüzeylerine izolasyon malzemesi olarak orta yağlı eskiz kağıdı yerleştirildikten sonra normal kıvamda alçı eserin her tarafını kaplayacak ve aynı kalınlıkta olacak şekilde dökülüp spatula ile yayılmıştır. Büyük buluntularda alçının kırılganlığını azaltmak için güçlendirici malzeme olarak sulu alçıya batırılmış tülbent şeritler kullanılmıştır. Üst ve yan tarafı alçı ile paketlenmiş metal buluntuların üzerine numara ve yönü belirtilen oklar çizilmiş ön ve arka kısımları işaretlenmiştir. Eskiz kağıdına yapılmış taslak plana ölçüleri ile birlikte aktarılmıştır.
4.1.5.2.Alüminyum Folyo ve Nemli Bez Kullanımı:
Küçük buluntulara tatbik edilmiştir. Topraklı olan buluntunun etrafı, seviyesinin 3,4 cm altına kadar derinleştirilmiştir. Üst, yan alt yüzeyleri kaplayacak kadar büyüklükte alüminyum tabaka üst ve yanları saracak şekilde yayılıp avuçlanıp topraktan spatula yardımıyla ayrılan buluntunun alt kısımları da yanlarda fazlalık olan folyonun yayılmasıyla paketlenmiştir. Bazı buluntularda daha ince, bazı buluntularda ise 40 mikron kalınlıkta alüminyum tabaka kullanılmıştır. Nemli bezle sarma işleminin amacı sertleştirmesi yapılmış metal buluntuların dağılmasını kırılganlığının artmasının engellenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir.
4.1.5.3.Poliüretan Köpük Kullanımı:
Çok küçük olan buluntuların paketlenmesinde kullanılmıştır. Köpüğün esere zarar vermemesi için metal ile köpük arasına izolasyon oluşturulmuştur. Köpük sertleştirildikten sonra metal eserin toprakla birleştiği yere malanın saplanmasıyla bulunduğu yerden alınıp buharlaşmanın yavaşlatılması amacıyla nemli beze sarılarak atölyeye getirilmiştir.
4.1.6.Topraktan Ayırma:
Metal buluntuların durumuna göre uygun görülen yöntemlerden birinin uygulanmasıyla paketlenmiş olan eserler buluntu yerinden alınmışlardır. Taşıma sırasında olumsuz etkilenmemeleri için koruyucu tedbirler alınmıştır. Mesafenin uzun olması üzerine konmuş veya malalar yardımıyla topraktan ayrılmış eserler kutu içine yerleştirilmişlerdir. Paketlenmiş buluntunun duruş seviyesinin belirlenen duruma göre etrafı 3-5 cm derinleştirildikten sonra mala veya spatulaların yatay sürülmesiyle topraktan ayırma işlemi gerçekleştirilmiştir. Daha sonra buluntunun paketlenmiş kısmı alta gelecek şekilde çevrilmiştir. Aianis’te bronz kazanım altındaki toprak kesildikçe levha yerleştirme alta itilerek yapılmıştır. Kesme işlemi devamlılığında levhanın itilmesiyle eserin levha üzerine oturması sağlanmıştır. İçi boşaltılan eserin dağılmaması için kesilmiş otlarla içi doldurulmuştur.
4.1.7.Taşıma:
Topraktan ayrılmış buluntular taşımanın yapılacağı mesafenin uzun veya yakın ve yolun bozuk olması durumuna göre bazı önlemler almamızı zorunlu hale getirmiştir. Pamuk konmuş kutular içine küçük buluntular yerleştirmiştir. Pamuğun metale temas etmemesine dikkat edilmiştir. Malalar ile kaldırılmış buluntular toprak ile doldurulmuş plastik kasaya yerleştirilmiştir. Alçı ile paketlenmiş buluntular, plastik kasa içine doldurulmuş otlar içine oturtulup yanlardan tahta desteklerle sabitlemeye çalışılıp götürme esnasında sarsıntıdan zarar görmeleri önlenmiştir.
4.1.8.Depolama:
Atölyeye getirilen metal buluntuları, kazı döneminde onarılanlarla birlikte zaman yetersizliği nedeniyle onarımları önümüzdeki yıllar yapılacak olanlar, koruma tedbirleri alınarak bilgi fişleriyle paketlenmiş durumda depolanmışlardır. Bir yıl saklanması gereken buluntuların paketlenmesi zarar vermeyecek şekilde gerçekleştirilmiş ve kutular içine yerleştirilip raflı depoya kaldırılmışlardır. Depo edilmiş eserlerin paketlenmede kullanılan malzemenin faydalı olduğu ölçüde muhafaza edilmesi gerektiği bilinciyle imkanlar ölçüsünde kazı evi ve atölyede, aktif konservasyon uygulamaları gerçekleştirilen eserler kapalı, suni ışık almayan, nem ve rutubet durumunun oluşmadığı mekan içinde bulunan raflara yerleştirilmişlerdir. Yıllar sonra onarım amacıyla ele alındıklarında hiçbir olumsuzluğun oluşmadığı gözlenmiştir.
4.2.Atölye Çalışmaları:
Laboratuvarda objelerin restorasyonun başlamadan önce eğer olanak varsa buluntunun röntgeni çekilmelidir. Bu işlemle, bazı eserler üzerinde var olan değişik madenlerden yapılmış süslemelerin yerleri saptanır. Böylece temizleme sırasında bezemelerin olumsuz etkilenmesi veya yok olması engellenmiş olur. Eserin formu korozyon sonucunda belli olmayacak kadar deforme olmuşsa çekilen röntgen filmi sayesinde eserin özgün biçimi görülür. Laboratuvarda lazerle temizleme yapılabilecek ve röntgenle saptama cihazımız ve mikroskobumuz olmaması bizim göz büyüteci altında inceleme yapmamızı ve korozyondan mekanik olarak arındırmamızı zorunlu hale getirmiştir. Demir buluntularının bozulmalarının yoğunluğu, türleri ve tabakaların altındaki yüzeyin durumu belirlenmiş ve bozulmaya yol açan etkenler ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Saptanan özellikler çizim ve fotoğraflarla belgelenmiş, ilkelere uygun olarak tamamlamalar gerçekleştirilmiştir.
4.2.1.Mekanik Temizleme:
Mekanik temizleme dağılma durumunda olmayan, çok fazla yıpranmamış olanlar ve paketlenmiş eserlerde tatbik edilmiştir. Çünkü yıpranmış çok korozyona uğramış eserlerde uygulandığı zaman kopma ve dağılmalar meydana geleceğinden, laboratuvarda ilk aşamada sertleştirme uygulaması yapıldıktan sonra tatbik edilmiştir. Metal buluntunun korozyon derecesi belirlenip daha sonra mekanik temizleme uygulanmıştır. Mekanik temizleme işlemi bistüri, uçları sivri ve yassı tahta veya metal aletlerle kazıyarak, yumuşak kıl ve çelik pirinç telli fırçalarla sürterek, dişçi frezesine takılan değişik uçlarla gerçekleştirilmiştir. Obje aletlerle temizlenirken yumuşak malzeme üzerine konmuş üzeri çizilmeden metal üzerindeki yabancı maddeler kazınarak uzaklaştırılmıştır. Paketlenmiş buluntular bilgilendirme fişindeki notlara bakılarak ters çevrildikten sonra yumuşak fırçalarla üst temizleme ve yanlardan kazınarak topraktan ayrılıp temizlemesi ve paketten çıkarılması gerçekleştirilmiştir. Metal temizleme sürekli büyüteç altında kontrol edilmeye çalışılmıştır Mekanik temizleme içine giren kazımanın gözle görülmeyen eser üst yüzeyinde çizgi ve kopmalar oluşturduğu bilinmektedir. Fakat bu denli bozularak hemen hemen korozyonla birlikte tortu durumuna gelen özellikle Karagündüz demir buluntularında tahribat boyutunun büyük olması nedeniyle böyle bir olumsuzluk söz konusu değildir.
4.2.2.Kısmi ve Tam Daldırmayla Sertleştirme:
Temizlenen buluntunun teşhisi yapılıp zarar vermeyeceği belirlendikten sonra sıcak hava püskürtülerek ısınması sağlanmıştır. Böylece tatbik edilen eriyik in, eser bünyesine mümkün olduğu kadar içine girmesi sağlanarak güçlü bir yapıya kavuşturulmuştur. Bazı metal buluntulara tatbik edilen sertleştirme çalışmalarının yetersiz olduğu görülmesi üzerine plastik kap içine hazırlanan eriyikle kısmi ve tam daldırma yöntemleri tatbik edilmiştir. Metal buluntu, kısmi daldırmayla metal içinde bulunan boşluklarda olabilecek havanın dışarıya çıkması sağlanmış ve daha sonra tam daldırma yöntemi tatbik edilmiştir. Sadece tam daldırmanın tatbik edilmesi, boşluklarda sıkışan havanın çıkmaması sonuç vereceğinden dolayı sertleştirmede her iki yöntem birden uygulanmıştır. Paketlenmiş buluntu dağılmayacak duruma geldikten sonra paketten çıkarılıp diğer koruma ve onarım çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
4.2.3.Yapıştırma:
Parçalanmış ve çatlamış eserlerin yapıştırılmasında Araldit R1, sertleştiricisi HS 70 ve oluşturulan antik demir tozunun veya bronz tozunun karıştırılıp kullanılmasıyla gerçekleştirilmiştir. Çözücü malzeme olarak selülozik tiner ve aseton kullanılmıştır. Yapıştırma eserin özelliklerine bağlı kalarak, durumuna göre sakatlıklarını gizleyerek veya görünür bırakarak birleşen parçaların birbiriyle güçlü bir şekilde yapışkanla birleştirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Yapıştırmanın başarılı olması, ihtiyaç duyulan malzemenin onarım atölyesinde mevcut olmasıyla birlikte kimyasal özelliklerinin bilinmesine ve temizleme gibi ön çalışmaların çok iyi ve hatasız yapılmasına bağlıdır. Bu deneyimli ve eğitimli uygulayıcıların varlığıyla sağlanabilir. Çünkü eserin yapıştırılmasında kullanılan yapışkan maddesinin kimyasal özelliklerinin bilinmesiyle birlikte hava koşullarına göre oranlarının karıştırılması ve sürüldükten sonra kırık kırığa sıkı bir şekilde birleştirilmesinde yapılacak küçük bir hata birleştirilmiş parçaların zamanla yerinden atmalarına ve form bozukluklarına neden olur. Yapıştırma çalışması özenle gerçekleştirilmiştir. Yapıştırmada ısı, ışık ve rutubete dayanıklı araldit kullanılmıştır. Yaklaşık 1.5 saat zaman dilimi içinde donma sonrası hiçbir tolüen, tiner, aseton gibi çözücüler karşısında bağlayıcı özelliğini yitirmeyen, ancak ısı karşısında çözülebilen ve yüksek yapıştırma gücüne sahip olan bu yapışkanın olumsuzluğu diğer akrilik ve epoksi reçinelerinde olduğu şeklindedir. Kırık kırığa oturan ve birleşme yerlerinde boşluk bulunmayan parçalar, tek yönlü olarak fırçayla yapışkanın sürülmesinden sonra iki el arasında sıkı bir şekilde birleştirilmiş ve daha sonra parçalar ayrılarak önceden belirlenmiş olan düşey doğrultuda kum havuzuna tekrar birleştirilmiş olarak sabitlenmişlerdir. Kırık birleşme yerlerinde boşluğu olan parçalara metal tozu (özelliğini yitirmiş Çavuştepe cürufları) karıştırılarak yoğunluğu arttırılmış yapışkan spatulayla kırık yüzeylere sürülmüş ve düşey doğrultu sırasında düşmelerini önlemek için lastik bant, klips, mandal gibi yardımcı malzemeler kullanılmıştır. İğne şeklinde olup çok ince olan kırık metal buluntular kum havuzunda düşey doğrultuda duramayacakları için yapıştırmaları yatay olarak gerçekleştirilmiştir. Plastrin üzerinde yatırılan parçaların kırık birleşme yerlerine yapışkan akıtılmıştır. Bazılarına ise yoğunluğu arttırılmış yapışkanın kırık yüzeylere sürülmesinden sonra yatay duruma getirilmişlerdir. Kırık birleşme yerlerinde çok boşluğu bulunan metal eserlere dolgu yapılıp dolmasından sonra yapıştırma gerçekleştirilmiştir. Yapıştırma sonrası taşmış olan yapışkan artıkları bistüri ve dişçi frezesi kullanılarak atılmışlardır. Aynı işlem dolgusu gerçekleştirilen küçük boşluklarda oluşmuş fazlalıklarda da tatbik edilmiştir.
4.2.4.Tamamlama (Tümleme):
Buluntuların parçaları bir araya getirilip yapıştırma işlemi bittikten sonra kalan boşlukların uygun malzeme ile doldurulması eserin sağlamlık ve dayanıklılığının artmasına, ayrıca görsel açıdan iyi bir görüntüye sahip olmasına neden olmaktadır. Sentetik reçineler cüruf halinde olup özelliğini yitirmiş metal külçesinin çekiçle ezilmesinden oluşturulan toz ve kırıntılarla karıştırılıp oluşturulan dolguyla bazı eserlerin eksik kısımları tamamlanmıştır. Demir buluntuları içerisinden sadece bir tanesinin tam olarak eksik kısımları ve nasıl olabileceğini görsel olarak vermek amacıyla oluşturulan araldit + antik demir tozuyla oluşturulan dolguyla tamamlanması gerçekleştirilmiştir. Toprak altında beş parça halinde çıkarılmış olan kamanın temizleme, sertleştirme ve yapıştırması yapılmıştır. Buluntunun görsel durumuna ve belirlenen izlere bakılarak nasıl olabileceği konusunda araştırma yapılmış ve çizim gerçekleştirilmiştir. Tutma yerinin tamamlanmasından sonra oluşturulan kalıpla kamanın sadece bir yüzünün yarısının dökümü gerçekleştirilmiş dişçi frezesiyle rötuş yapılarak düzeltilmiştir. Kalan kısmın dökümü de aynı yöntem kullanılarak oluşturulmuştur. Düzenleme sonucunda kullanılan metal cüruf tozu ve kırıntıları nedeniyle görünüm açısından kamanın kendi orijinal kısımlarıyla uyumluluk sağlamıştır. Tip olarak elde edilen bulgulara rağmen tamamlama varsayımlara dayanmaktadır. Uzunluk ve dolguda eksiklikler, fazlalıklar olabilir. Örneğin sapının her iki tarafından tahta veya başka bir metal eklemesi kullanılmış olabilir. Fakat bütün bunları mevcut olan bulgu parçalarına göre söylemek imkansızdır.
5.KORUMA:
Onarılmış eserler o duruma gelinceye kadar geçirmiş olduğu bütün evreleri içeren bilgilerin hepsi ve ne olduklarına dair tanımlamalar bilgi fişlerine aktarılmıştır. Kutuların içine yerleştirilmiş eserlerin hepsinde kazı buluntu numarası bulunan karton etiketler bağlanmıştır. Buluntular doğal ışık almayan rutubet ve nemi bulunmayan depoda kutular içinde korumaya alınmıştır. Sistematik olarak oluşturulan raflara yerleştirilmişlerdir.
6.SONUÇ:
Toprağın altında metal eserler kendilerine yönelen birçok tehditle karşı karşıyadır. Yapılan kazılar sonucunda açığa çıkarılan eserler, atmosferin olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Olabilecek tahribatları önleyici birçok işlem uygulamak restoratörün başlıca görevi olmalıdır. Uygulamalarda başarılı olamaması ise teorik bilgi birikimi ve uygulama deneyimine bağlıdır. Fakat ne yazık arazi uygulamacısı restoratör eksikliğinin büyük boyutlarda olması ve de kazı müze ekseninde olup uğraş verenlerin çoğunun bu konuya önem vermemesi hassaslaşmış eserlerin (kerpiç,cam,idol,tablet) yok olmaları sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Kazı, müze ve restorasyon ülkemizde ayrılma 3’lü olarak karşımıza çıkmaktadır. Van bölgesi kazılarında bu 3’lünün iş birliği sonucu yok olma aşamasına gelmiş metal buluntularının insanlık tarihine kazanılmasına neden olmuştur.
7.KAYNAKLAR:
AKILLI, H.,1984,Antik Eserlerin Koruma ve Onarım Yöntemleri, Perge Kazılarında Yapılan Uygulamalar (yayınlanmamış yüksek lisans tezi), İstanbul, s1-231,res1-60.
BAŞARAN, S.,1980, ‘Arkeoloji’de Tunç Eserlerin Restorasyon ve Konservasyon Sorunları’
Arkeoloji ve Sanat Dergisi 8/9, İstanbul s29-34
BAŞARAN,S.,1990, ‘Radyografi Teknikleri ile Çavuştepe Kazısı Metal Buluntuların Değerlendirilmesi’ Arkeometri Sonuçları Toplantısı, Ankara s.67-80
HEİNRİCH, P.,1994 Metal-Restaurierung, München
KONYAR,E.,2005 ‘Van Havzasında Erken Demir Çağı Problemleri: Yeni Yaklaşımlar ‘ Arkeoloji ve Sanat Dergisi, İstanbul s89-100
KOCABAŞ,U.,1998, Arkeolojik Sualtı Kalıntılarının Konservasyonu, İstanbul
PLENDERLEİTH, H.J-WERNER, A.E.A.,1971, The Conservation of Antiquities and Works of Art., London
SELÇUK,H.,2004, Müzelerde Böcek ve Küf Kontrolü, İstanbul
ULUENGİN,M.B.,2006, Mimari Metaller, Özellikleri, Bozulma Nedenleri, Koruma ve Restorasyon Teknikleri İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.