- 274 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE, HALKA ZULMEDEN BOLU BEYLERİ
Günümüzde zulmedenleri tüm cihan şu anda bilmektedir ve halen bu yalan dünyada zul yaşayan halklar ve zulmeden beyler vardır. Bizde şöyle tarihin sayfalarını geriye doğru çevirip 16.YY doğru gidelim Anadolu’muzda…
Mesela “BOLU’YA “bir gidelim…
Bolu’nun doğudan batıya geçişti önemli bir yer olması sebebiyle Osmanlı döneminde de kritik bir konumu vardı. Bu nedenle Bolu’da sık sık meydana gelen isyanlar ve yağmalar sebebiyle şehre giriş ve çıkışlar 1847/1848 yıllarında tek tek kayıt altına alınmıştır.(Hazine-i Evrak) Bu kayıtlara göre şehre giren yabancıların isimleri hangi amaçla geldiği ve kaç gün kalacakları yazılmıştır.( Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri)
Ancak Osmanlı döneminde Bolu halkına zulmeden sadece Bolu Beyi değildir. Başka beylerde vardır. XVI Yüzyılın ikinci yarısında bütün Anadolu’yu saran Medresile (Suhte) ayaklanmaları Bolu’da da görüldü. Bu ayaklanmalar uzun süre devam etti. Bu ayaklanmaları önlemek için Osmanlı yönetimi Şemsi Ahmed Paşa’yı Bolu’da vali olarak görevlendirmiştir. Şemsi Paşadan sonra göreve gelen paşalar zalim ve gaddar bir yönetim uyguladılar. Bunlardan en önemli olan ve Bolu halkına zulmeden Bolu Sancak Beyi Abdi Paşa, Bolu halkının padişaha şikâyeti sonucu padişah IV. Murad tarafından Konya’da öldürtülmüştür.
Kuşkusuz Bolu şehri doğu ve batı arasında tek sayılabilecek en önemli geçiş güzergâhıdır. Tarih boyunca da böyle olmuştur. Bolu’nun bu öneminden kaynaklanan nedenlerle Osmanlı Devleti şehre önem vermiş ve sürekli bölgeyi zapturapt altına alacak paşalar atamıştır. Bu paşaların bazılarının olumsuz yönetimleri ve adlarının şaibeye karışmaları ya da bölge de çeteleşmeye göz yummaları sebebiyle bölge halkı ciddi huzursuzluklar yaşamış isyanlara tanıklık etmiştir.
Fakat Osmanlı ve Türk Tarihinde Bolu ili denilince hemen akla 16. YY da yaşayan Bolu Beyi ve Köroğlu gelir. Bolu Beyi zalim, Köroğlu ise zalimlere karşı garibanları koruyan bir halk adamıdır. Tarih Bolu Beyi ve Köroğlu öyküleriyle destanlarıyla doludur. Bu destanlar dilden dile anlatılagelmiştir.
Bolu halkı Bolu Beyi’nden yani zalimden yana değil halkını koruyan Köroğlu’ndan yanadır. O nedenle Bolu meydanında Bolu Beyi’nin değil Köroğlu’nun heykeli vardır.
Köroğlu aslında eski bir asker ve sonradan dağa çıkan bir isyancıdır. Asıl adı Ruşen’dir. Azerbaycan’da çok yaygın olan "Koroğlu Efsanesi" ("Kor", Azeri dilinde kör demektir) ile büyük oranda benzeşir. Köroğlu’nun Babası Yusuf, Bolu Beyi’nin seyisidir. At meraklısı olan Bolu Beyi, seyisi Yusuf’u cins bir at almaya gönderir; fakat Yusuf’un getirdiği tayı beğenmez, adamın gözlerine mil çektirir. Yusuf tayı ve oğlunu alıp memleketten çıkar. Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler. Tay, belli bir zaman sonra kanatlanır, eşsiz bir küheylan olur. Yusuf ile Ruşen Ali, Aras ırmağına gider, orada Bingöl’den inecek olan üç sihirli köpüğü beklerler. Yusuf, köpükleri içince, tekrar görmeye başlayacak, gençleşecek ve Bolu Beyi’nden intikamını alacaktır.
Fakat Ruşen Ali köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir. Yusuf buna bir yandan üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir. Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu’na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri de şairlik sağlar. Yusuf, oğluna intikamını almasını tavsiye ettikten sonra ölür.
Ruşen Ali, yani Köroğlu Kır-At’ı ile birlikte dağa çıkar. Köroğlu diye ün alır, bir derebeyi gibi yaşamaya başlar, her savaşta üstün gelir; bezirgânlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Delikli demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, "sır olur", Kırklara karışır.(Yaşar Kemal, Üç Anadolu Efsanesi)
Buraya kadar güzel, güzelde, benim görüşüme göre ki görüşüm beni bağlar:
Bence; ’Köroğlu tarihin en hatalı kahramanıdır!..
Tam Bolu Beyini devirecekken tüfek icat oluyor. Bu ne yapıyor?. Tüfek icat oldu mertlik bozuldu diye şiirler yazıyor, şarkılar söylüyor. Milletin hoşuna gidecek laflar ediyor.
Hâlbuki şiir yazacağına eline bir tüfek alsa, ne Bolu Beyi kalırdı, nede zûl.
Yani kısacası: Düşmanın sana nasıl davranırsa sende aynı yöntemleri uygulayacaksın…
Ben düzen için yaşarım.
Önce evimde, oturduğum apartmanda, sokağımda, mahallemin düzeni, sonra şehrimin, ülkemin düzeni için. Ve bu düzeni hangi adalet sağlayacaksa ben onu seçerim.
Mazlumların yaşaması için, zalimlerin yok olması gerekiyorsa, yok olacaktır. Ben kötülüğü iyilik yapmak için öğrendim…
Hiçbir zaman masal masal içinde değil ki hayat… Dişe diş, kana kan___ intikam…’
İntikam ama şimdilerde kurak topraklar gibi çatlamış ömrüm... Sağa vurup yalpalamışım, sola vurup yalpalamışım... Düştüğüm her karanlıkta bir ışık arar olmuşum. Acıyor işte sol yanım, acıyor gecelerde... Gece beni dinliyor, ben geceyi dinliyorum. Gece ben, ben gece oluyorum... Gece bana inliyor, ben geceye inliyorum. Gecelerde başlayıp gecelerde bitiyorum...
Bitiyorum fakat yine de Koca Yunus misali “Yaratılanı severim Yaratan’dan dolayı.” Benzerleri gibi bu söz de her kapıyı açan çilingir misali, yerli-yersiz -ki tamamına yakınında yersiz olarak- kullanılmakta, bilhassa siyasîlerin halk dalkavukluğunu ifade etmede bir numaralı araca dönüşmektedir.
Halka dalkavukluk yapan yönetici zümresi bu gibi nice sloganlarla İslam’a ait bir hakkın köküne kibrit suyu dökmekte, nice şirk düşüncelerini gübrelemiş olmaktadırlar…
Allah hep güzel şeyler yaratır. Yaratılışta ‘çirkin’ diye bir terim yoktur. Yaratılış âlemi baştan sona, hikmetle lebalep doludur. Bu âlemde hikmetsiz, tırnak kadar bir boşluk bile bulunamaz. Ve hayat, Allah’ın kurduğu bir yaşam sistemi olarak olağanüstü derecede güzeldir.
Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek, ‘yaratılan’ deyince akla gökler yeryüzü ve ikisi arasındakiler yani bütün kâinat geliyorsa, herhangi bir sakınca yoktur. Yaratılmışlar âleminin bir tek yaratıcısı vardır, O da Allah’tır. Bu hakikati cahiliye müşriklerinin de teslim ettiğine Kur’an şahitlik etmektedir. Hayvanlar âleminde sevilmeyecek, en azından, Allah’ın bir eseri olarak varlığına saygı ve hürmet duyulmayacak bir canlı yoktur.
Gelelim, yukarıdaki sözün ‘insan’ bağlamına.
Yunus Emre’nin bu sözü özellikle insan zımnında söylediğine kuşku yoktur. Çünkü herkes bilir ki, esas mesele insan sevgisi söz konusu olunca patlak vermektedir.
İnsanı da Allah yarattığına göre, sırf Allah’ın yarattığı bir ‘yaratılmış’ olarak onu sevecek miyiz, sevmeyecek miyiz?.. Şöyle de ifade edebiliriz: Yaratandan ötürü, kayıtsız şartsız bir ‘yaratılmış insan sevgisi’ haktır.
Allah bütün varlıklara olduğu gibi, yarattığı insana da son derece merhametlidir. Rahman ve Rahîm isimleri bu merhameti anlatmak için kâfidir. Allah, yarattığı insanı sevdiği içindir ki, ona cennet adında ebedi bir hayat hazırlamış, bu kısa hayatta onu kazanmanın fırsat ve imkânlarını sunmuştur. Biz kullar da aynı yolu takip ederek, insanlara merhametle muamele etmekle mükellefiz. Yani ”Yaratılanı severim Yaradandan ötürü” cümlesini kalbimize işlemeliyiz…
Hiçbir insan yaradana sevgi göstermedikçe; birbirimize ve diğer tüm yaratılmışlara da sevgi göstermesi imkânsız…
O halde dostlarım; Rabbimizin bize bahşettiği ve biz insanların adını koyduğu, haftanın ilk günü Pazartesi dediğimiz bu güne sevgiyle uyanmış olmanızı diliyorum. Sevgiyle yaşayalım, zûl etmekten, zulüm etmekten kaçınalım yaratılmışlara. Kimsenin ardından önünden Gıybet etmeyelim. Hak hukuk bilelim, yetim hakkı yemeyelim. Cenab-ı Hak kul hakkı için "Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder. " demiştir.
İnsanları; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin sevelim ve hor gözle bakmayalım…
Edep sevmekten her zaman önce gelir.
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel ve diyelim her bir cümleye; atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir…
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Mutlu, umutlu, sağlıklı, acısız, gözyaşsız, sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz mutlu bir hafta ve haftanın içine serpiştirilmiş güzel günler dilerim. Yüzünüzden gülümseme kalbinizden umut, hanenizden mutluluk ve sağlık eksik olmasın, gününüz aydın mutluluğunuz daim, neşeniz bol olsun…
Hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, gelecekte bir gün, bir yerlerde görüşmek ümidiyle…
10.10.2022
#öskurşun#
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.