- 331 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tüm Işıkları Yak 10. Bölüm
Çocukken yaşadıkları bu olaydan sonra, hafta sonu okul müdürü Agâh Demirli ’den güzel bir haber almışlardı. Müdür, en geç 18:00’da burada olmaları koşuluyla Büyükada’ya gelen lunaparka gitmelerine izin vermişti. Yetimhanedeki her çocuk bu haberi gözleri parlayarak, heyecanla ve mutlulukla karşılamıştı. Anne, babasının ya da her ikisinin sevgisinde uzak olan yetim ve öksüz çocuklar için böyle bir haber bir nebze olsun mutluluk demekti. Çocuklar, yetimhaneden yürüyerek (Yaklaşık bir saat) geriye kalan yolu da vasıtalarla gitmişlerdi. Kat görevlileri de çocuklara eşlik ediyordu.
Bu tip faaliyetler bazı hafta sonları oluyordu. Yetimhane yönetimi çocukları elinden geldiğince bu tip gezilere gönderiyordu. Cumartesi günü yetimhanenin yarısı, pazar günü ise diğer yarısı giderdi. Genelde 50 kişilik guruplarla bu tip etkinliklere gidilirdi. Yetimhaneden çıkarken çocuklar tek tek bir listeye yazılıyor ve deyim yerindeyse 50 kişilik çocuk grubundan kim sorumluysa ona zimmet yapılırdı.
Ayfer Duman onların gurubundan sorumluydu. Çocuklar önde Ayfer Hanım arkada eğlenerek lunaparka gitmişlerdi.
Hava sıcaktı ve insana huzur veriyordu. Yetimhaneden gelen çocuklar, anne babalarıyla oradan oraya neşeyle koşuşturan çocuklara iç geçirerek bakıyorlardı. Onlar için o noktadan sonra renkli oyuncaklar, parlayan alevler, dans eden palyaçoların pek de güzel tarafı kalmıyordu. Yine de bu burukluk bir süre sonra yerini çocuk heyecanına bırakıyordu.
Yaşı daha küçük olan çocuklar kesinlikle kendi başlarına hareket edemiyordu.
Çocukların masrafları belediye tarafından karşılanırdı. Hal böyle olunca yetimhaneden gelen çocuklar o oyuncaktan diğerine gönüllerince eğlenebiliyordu.
Emre, korku tüneline tek başına girmek istemiyordu. Diğer çocuklar, Işık, Emrah ve Asaf da korku tüneli fikrine pek sıcak bakmıyordu. Asaf, korku tünelinden içeri girmek için sırada bekleyen Keti’yi gördü. Upuzun saçlarıyla kalabalığın içerisinde bir inci tanesi gibi parlıyordu.
Işık, Asaf’ın hayran bakışlarını görünce dayanamadı ve kızın yanına giderek ‘Merhaba’ dedi. ‘Biz de korku tüneline girmeyi düşünüyorduk.’ Asaf’ı kolundan çekiştirerek yanına çekti. Asaf ‘Merhaba Keti. ’dedi. Heyecandan düşüp ölecekti. Emrah ve Emre de kıza merhaba dediler.
Keti ‘Merhaba. Oraya mı gireceksiniz?’ dedi. ‘Elbette. Biz birlikte hareket ederiz. Orası korkunç bir yer ama biz korku nedir bilmeyiz. Öyle değil mi çocuklar?’ Emre, diğer çocuklardan onay bekledi. Emrah ‘Hep birlikte girebiliriz. Tabi sen de istersen Keti.’
Çocuklar, korku tünelinde sıra beklerken ‘Hey çocuklar büyük bir sorunumuz var.’ Dedi Asaf. Eliyle en ön sıralarda korku tüneline girmeyi bekleyen Apolas ve çete üyelerini gösteriyordu. Emre ‘Ben onların yerinde olsam korku tüneline girmek yerine aynada yüzüme bakar korkardım.’ Herkes gülmeye başlamıştı. Keti de gülüyordu. Sadece Asaf gülmüyordu. O tebessümle Keti’yi izliyordu.
Keti, geçen gün Asaf’ı Apolas ve çetesinin gazabından kurtardığını sanıyordu. ‘Bana kalırsa başka bir yere gidelim.’ Dedi. Emre ‘O serserilerden korkacak değiliz.’ Diye çıkıştı.
Emrah ‘Biz o korku tüneline gireceğiz. Sonuç ne olursa olsun bunu yapacağız.’
Keti ‘İçeride sorun çıkarırsalar lunapark güvenliği onlara gereken dersi verir.’
Asaf, Keti’ye baktı ‘Bana uyar. Dedi. Diğer çocuklarla coşkuyla alınan karara uydular.
Emre önde, Emrah onun arkasında, Keti ve Asaf En arkadaydı. İçerisi kap karanlıktı. Tuhaf ve sisli ışıklar çocukların içini ürpertiyordu. Her an bir yerlerden bir iskelet fırlayacak gibi kasvetli bir hava vardı. ‘O iblisler sana bir şey yaptı mı?’ Keti Asaf’ın önündeydi.
Asaf ‘Pek bir şey yaptılar diyemem.’ Dedi. ‘Sen onları korkuttuktan sonra…’ Duraksadı ve taş duvarlardan yere akan yapış yapış sıvıya baktı. ‘Kütüphanede kavga ettik.’
‘Seni dövdüler mi?’
‘Bilmiyorum, sanırım berabere.’ Dedi. ‘Ve hala bana kızgınlar.’
Çocuklar karanlıkta ilerliyordu. ‘Sizi geberteceğim bok beyinliler.’ Diye kükredi. Bu İstimat’tı.
Çocuklar korkuyla ona baktılar. Apolas, İstimat ve Ossurukta oradaydı. Hemen onları çembere aldılar.
Emre ‘Keşke dönme dolaba binseydik.’ Diye yakınmaya başlamıştı.
Apolas ‘Asaf’ı bize verirseniz size bir şey yapmayız.’ Diyerek elini Asaf’a doğru uzattı.
Daha sonra olanları Emre filmlere benzetti. Çünkü gerçekten çok şanslıydılar ve bu kadar şans sadece filmlerde olurdu.
Keti, Apolasa’a son derece şanslı bir çelme taktı. Apolas leş gibi suların olduğu su birikintisine yığıldı. Orada bir mekanizma vardı ve Apolas düşer düşmez örgülü kalın iplerin olduğu mekanizma harekete geçti. Apolas vahşi bir hayvan gibi havada asılı kalmıştı. Yüzünde ve her yanında o iğrenç jölemsi sıvı vardı. ‘Sizi bir elime geçirirsem…’ diyerek debeleniyordu. ‘Geberteceğim.’
Asaf, daha önce Apolas’ı döverken ona arkadan yaklaşarak kafasına tekme atan Kriton’un üzerine yürüdü. Kriton korkudan renk değiştirmişti. Hareket dahi edemedi. Asaf, (tahriş olan elini kullanmadan) Kriton’u pataklarken, Keti ve diğer çocuklar da İstimat ve Ossuruğu pataklıyorlardı. Çocuklar pataklanırken ‘Sizden intikamımızı alacağız.’ Gibisinden laflar etmeye devam ediyordu.
Asaf ‘Artık gidelim.’ Diye bağırdı. İçerideki karmaşaya bakmak için kalabalık toplanmaya başlamıştı. Korku tünelini işletenler onları yakalarsa sonlarının fena olacağını ve hasta sonları yetimhaneden çıkmama cezası alacaklarını biliyorlardı.
5 arkadaş nefes nefese o korkunç yerden dışarıya çıktı. Asaf’ın eli hızlı hareket ettiği için ağırıyor, Keti’nin uzun siyah saçları uçuşuyor, Işık, Emrah ve Emre heyecan ve adrenalinin etkisiyle gülüşüyorlardı. Luna parkın sonunda kalabalığın azaldığı bir yerde durdular. Artık güvendeydiler.
‘Stresimi attım resmen.’ Kız, mavi gözleriyle çocukları süzüyordu. Işık, nefesini hala toparlayamamıştı. ‘Hayatımda böyle bir gün yaşamamıştım. Elim ayağım hala titriyor.’ Dedi. Emrah ‘Onlarla aynı yetimhanede olmak istemezdim.’ Dedi. Çocuklar gülüşmeye ve eğlenmeye devam ediyordu. Böylelikle aralarında koparılması güç bir bağ oluşmuştu. Işık nefesini biraz olsun toplamıştı ‘Onu da.’ Dedi. Kaşıyla Keti’yi gösteriyordu. ‘Tavan’a dahil edelim mi?
Emre ‘Benim için bir sorun yok ama bana çelme atma lütfen. Apolas’ın halini gördükten sonra…’ Tekrar gülmeye başladılar.
‘Tavan mı? Neden bahsediyorsunuz siz?’
Emrah ‘Yetimhane’nin…’ duraksadı ve ‘Kimseye bahsetmezsin değil mi?’ Keti gülümseyerek ‘Asla.’ Dedi. Emrah devam etti ‘Üst katta, kimsenin haberdar olmadığı bizim Tavan diye adlandırdığımız bir kulübümüz var.’ Asaf söze karıştı eli hala acıyordu ‘İstersen seni de kulübe üye yapabiliriz.’ Sonra diğer çocuklar ve Asaf bileklerindeki yara izini gösterdiler. Bileklerindeki yaralar onların birbirlerine verdiği yetim sözünün bir göstergesiydi. ‘Sen de katılmak istersen…’ Gözüyle Keti’nin bileğine bakıyordu. ‘Bu yaraya sahip olmalısın.’
Keti hiç düşünmeden bileğini uzattı. ‘Katılmak istiyorum.’ Emre sevinçle zıplamaya başladı. Emrah gülümsüyordu. Asaf, aşık gözlerle Keti’ye bakıyordu.
Emre ‘Bize keskin bir şey lazım.’ Dedi. Sonra da çözümü kendisi buldu. Yerde duran bir cam parçasını aldı. Koluna sildi. ‘Şimdi yapabiliriz çocuklar.’
Işık ‘Yıkamamız gerekmez mi?
Emrah ‘Haklısın diye’ Karşılık verdi. Asaf ‘İleride bir çeşme var. Orada yıkayabiliriz.’ Dedi.
Çeşmeye doğru giderlerken, Emre heyecanla bağırdı. ‘Nasıl patakladık ama’ Diğer çocuklar da onun bu coşkusuna katıldılar.
Emrah ‘Moralinizi bozmak istemem ama bu piçler bizi rahat bırakmayacaklar.’
Çocuklar bir şey söylemediler ama hepsinin içinde bir cesaret vardı.
Çeşmeye gelince Emre’nin yerde bulduğu camı güzelce yıkadılar.
Emrah ‘Hazır mısın Keti?’
Kız ‘Korkuyorsan ben yapabilirim.?’
Emrah ‘Hayır’ manasında başını salladı. Sonra bir cerrah edasıyla Keti’nin bileğini kesti. Avuç içerisine iç bükey bir yarım daire çizdi. Sonra üzgün bir yüz emojisine benzesin diye iki yuvarlak kesik daha attı. ‘İşte bu kadar.’ Dedi Emrah. Asaf ‘Canın yanıyor mu?’ diye sordu. Keti ‘Benim acı eşiğim yüksek, böyle şeylere dayanabilirim.’ Dedi. Gözlerinde mutluluk ve acı vardı.
Lunapark gezilerinin üzerinden dokuz gün geçmişti. Ağustos aynın sonlarıydı. Gece tüm çocuklar uyumuştu. Keti ilk defa Tavan’a gelmişti. Ahmet Çamlı’nın nöbet gününü beklemişlerdi. Çünkü Ağaç, çocukların gizli müttefikiydi.
Emre, o gece yetimhanenin bahçesinde olan ve gidilmesi yasak olan su kuyusuna gitmek istediğini söyledi.
Keti, Tavanı gezmeye ve incelemeye henüz başlamıştı. Bileğindeki yara kapanmıştı. Sadece hafif kızarıklık vardı.
Emrah ‘Şaka yapıyor olmalısın.’ Diye çıkıştı. ‘O gece olanlardan sonra hem de…’
Keti büyük bir merakla ‘Burada benden gizlenen bir şey var sanırım.’ Dedi. Gücenmiş gibi bir hali vardı.
‘Hayır’ dedi Asaf. Sesi kuru çıkmıştı. ‘Sadece…’ bir kelimeyi unutmuş gibiydi. ‘Immm! Geçen gece, sen beni Apolas ve çetesinin elinden kurtardığın gün.’ Boğazını temizledi. Şimdi daha iyidi. ‘O gün biz 5 Numaralı Odaya gittik.’
Emrah ve Işık ‘Bunu anlatmana gerek yoktu.’ Der gibi bakıyordular.
Keti ‘Hey! Macerayı severim. Ne zaman gidiyoruz?’
Odada soğuk bir hava esmişti. Emre dahil hiçbirisi o su kuyusuna gecenin bir vakti gitmeye cesaret edemezdi.
‘O kuyuyu hep merak etmişimdir.’ Dedi. ‘Bazı geceler…’ dedi ve diğer çocuklara bakarak ‘O kuyudan ağlayan bir çocuk sesi duyuyorum.’
Işık sıkıntılı sıkıntılı ‘Bunu yapmasak ne kaybederiz?’ Sonra Asaf’ın elini göstererek ‘Hem geçen gece yaşadığımız şeyi biliyorsunuz.’
Asaf o gece 5 Numaralı Odada yere düşen yeşil kapaklı ve ışıklar saçan kitabın içerisine, başka bir dünyaya açılan yere, elini sokmuştu ve neyse ki son anda Emrah onu dışarıya çekmişti. Asaf’ın kolu yeni yeni iyileşiyordu.
Emra söze karıştı ‘Geçen gece başardık. Sapa sağlam geri döndük.’
Emrah’ta sıkıntılı görünüyordu. ‘Aynı fikirdeyim. Bunu yapmazsak bir şey kaybetmeyiz ama gidersek…’ Durdu ve düşünceli düşünceli başını sağa sola sallayarak ‘Gidersek birincisi yakalanabiliriz. İkincisi geçen geceki kadar ucuz atlatamayabiliriz.’
Emre ağır ağır konuşmaya başladı ‘Asaf ve Emrah’ın gördüğü o korkunç kadın…’ Duraksadı ve devam etti ‘Geçen gece hepimizin şahit olduğu yeşil kapaklı kitap ve kuyudan gelen ağlayan çocuk seni ve hatta Büyükada ve çevresinden öldürülen çocuklar, sizce garip değil mi?’
Diğer çocuklar Emre’ye bakıyordu. Söylediklerinde gayet mantıklıydı.
‘Bana kalırsa tüm bu korkunun ve lanetin kaynağı aynı. Ve biz bu korkunun tam kalbinde yaşıyoruz.’ Konuşan Asaftı.
‘O korkunç kadın çocukları öldürüyorsa.’ Emrah diğer çocuklara bakınıyordu. Sonra aklında beliren düşünceyi söylemeden devam etti. ‘Biz bu işten uzak duralım.’
‘O kadını öldürelim.’ Keti, kararlı bir ses tonuyla söylemişti.
Emrah ‘Bunu yapamayız. Karşımızda nasıl bir korku var, nasıl bir güç var bilmiyoruz.’
Keti ‘Taş atarız.’ Dedi.
Asaf ‘Karşımızdaki bir insan ya da hayvan değil. 5 numaralı odada bir hayalet varsa bu işe yaramaz.’
Keti ‘Başka planınız var mı?’ diye sordu.
Kimseden ses çıkmadı.
Emre ‘Benim bir planım var.’ Dedi. Diğer çocuklar anlatacaklarından habersiz ciddiyetle onu dinlemeye başladılar. ‘Onu bir güzel taşlarız. Ama hayalet yine üzerimize gelirse üzerine hep birlikte atlarız. Yine de durduramazsak. ‘Hayalet Hanım şimdilik bizi rahat bırakın. Hayaletlerle ilgili bir şeyler araştırıp tekrar geleceğiz.’ Deriz.
Herkes Emre’ye bakıyordu. Söylediklerinde ciddi olmadığını anlayınca hunharca gülmeye başladılar.
Birkaç dakika boyunca bu saçmalığa güldüler. Gözleri yaşarıncaya kadar güldüler. Sonra Keti gülerek sordu ‘Hayalet üzerimize gelmeye devam ederse gıdıklayarak durdurabilir miyiz?
Bu söz üzerine yerlere yatana kadar güldüler. O gece yatakhaneye gittiklerinde uyuyana kadar sessizce bu konuşulanlara güldüler.
Ertesi gece yine Tavanda buluştular. Emre ‘Size göstermem gereken bir şeyler var.’ Sonra pijamasının içerisine gizlediği bir poşeti çıkardı. Poşet taşlarla doluydu. ‘Başka bir şey daha var.’ Dedi. Emrah gülümsüyordu. Asaf merakla Emre’ye bakıyordu. Işık ve Keti meraklı gözlerle ona bakıyordu. Emre pijamasının cebinden bir ekmek bıçağı çıkardı.
Emrah’ın gülümsemesi gülmeye dönüşmüştü. ‘Ayvayı yedik.’
Emre üzülmüş gibiydi. ‘Hiçbiriniz bir şey getirmediniz ama. En azından ben bunları getirdim.’
Asaf ‘O bıçakla bir ekmeği bile kesemezsin.’
Emre ofladı. ‘Biraz ağaç yonttum.’ Dedi. Utanmıştı.
Işık ‘Çocuğun üzerine gitmeyin. En azından bir mücadele vermiş. Biz ne yaptık?’
Keti ‘Ben gülme tozu getirdim. Hayaleti gıdıklayamazsak diye.’
Çocuklar birbirlerine baktılar. Sonra da yerlere yatana kadar güldüler.
Gülmekten gözleri yaşaran Işık ‘Gülme tozumuz da geldiğine göre hazırız.’
Emrah kendini yeni yeni toparlıyordu. ‘Umarım öyledir.’ Dedi.
Çocuklar Emre’nin getirdiği taşlara ve bıçağa bakıyorlardı. 5 Numaralı Oda ve su kuyusu artık o kadar da korkutucu gelmiyordu. Emrah diğer çocukların yüzlerine baktı. Bu işten vazgeçelim diyecekti ama arkadaşlarının gözlerinde yanan inancı görünce vazgeçti. Bunun yerine ‘Hazır mısınız?’ dedi.
Emre bıçağı sol elinden sağ eline alırken diğer çocuklarda poşetteki taşları ceplerine sokuşturmaya başladı. Hepsi de hazırdı.
Ayak uçlarında, ses çıkarmadan aşağı kata indiler. Giriş kapısının anahtarı her zaman sağ üst kısımda duran anahtar dolabında olurdu. Işık, Emre’nin omuzlarına çıkarak anahtarları sessizce aldı. Kapıyı açmışlardı. Otlarla kaplanmış alandan su kuyusunun olduğu tarafa doğru süzülerek uzunca bir süre gitmeye başladılar. Emrah en öndeydi. Bir an durdu ve ‘Hala vazgeçebiliriz.’ Dedi.
Keti ‘Buraya kadar gelmişken mi? Hiç sanmıyorum.’ Diğer çocuklarda aynı fikirde olduklarını belirttiler. Emrah, arkadaşlarının çok ciddi olduğunu ve bu işin peşini bırakmayacaklarını şimdi daha iyi anlamıştı. Keti’nin gözlerinde korku yoktu. Işık, inançla bakıyordu. Emre ise bu işin sonucunu düşünmediği için çok sakin görünüyordu. Emrah, o hayaleti ya da canavarı gerçekten haklamak niyetindeler, diye düşündü. Onu yakalayacaklar, müdüre götürecekler, müdür de polislere haber verecek. Sonra gazetelere çıkacaklardı. Büyükada’ya dadanan canavarı yakalayan cesur yetim çocuklar.’ Tüm bunları düşününce Emrah’ta diğer çocuklar kadar inanmaya başladı. Öldürülen tüm çocuklar için bunu yapmaları gerektiğine artık o da inanmıştı. Hem ölürlerse ya da başlarına kötü bir şey gelirse (Canavar onları farklı bir dünyaya hapsedip işkence ederse) onlara üzülecek kimseleri yoktu. Bu durum, arkalarında bırakacakları kimsenin olmaması, onları cesaretlendiriyordu.
Çocuklar dizlerinin üzerinde su kuyusunun başındaydılar. Karanlık gecede her şey adeta canlanıyor ve şekil buluyordu. Bir ağaç dalı, canavarın pençesine, bir kaya parçası hareketsizce duran bir hayalete benziyordu. Hafifçe esen rüzgâr kulaklarına bir çığlık gibi geliyordu.
Işık, kapkaranlık olan su kuyusuna bakmaya ilk cesaret eden kişiydi. Sırayla Keti, Asaf, Emrah ve en sonunda Emre’de kuyuya bakmaya başladı.
Emre ‘Fazla eğilmeyin suyun içerisinden bir el ya da canavarın dişleri bizi içeri çekebilir.’ Sesi kısık ve korku doluydu.
Çocuklar yıldızların parladığı suya bakıyorlardı. Sonra birden ‘Dulup’ diye bir ses duyuldu. Kuyudan yukarıya doğru suya çarpan bir şeyin sesi duyuldu. Kuyuya bakan çocuklar gözlerini dört açmış bir şekilde hemen yere çömeldiler. Birbirlerine doğru sokularak korkularını bastırmaya çalıştılar. ‘Bendim.’ Diye fısıldadı Emre. ‘Taş attım.’
Işık çok sinirlenmişti. ‘Bize de haber verseydin keşke. Korkudan kalbimi kusacaktım.’
Sonra Keti usulca ayağı kalktı ve aşağıya bakmaya başladı.
Asaf ‘Ne yapıyorsun? O kadar eğilme.’
Aynı anda su kaynamaya ve buhar bulutu yükselmeye başladı. Sonra su kuyusundaki sular aniden çekilmeye başladı. Şimdi derin bir karanlığa bakıyorlardı. Buhar bulutu dağılınca aşağıda bir kadın belirdi. Mavi saçları ay ışığında parlıyordu. Çocuklar donmuş gibi olup biteni izliyordu.
Keti sesini çıkarmadan aşağıya bakmaya devam ediyordu. Gözleri dalmış gibiydi. Su kuyusundan siyah dumanlar çıkmaya başladı. Canavar kadın artık görünmüyordu. Hemen ardından vahşi bir hayvanın sesini andıran sesler gelmeye başladı. Daha sonra bu sesler şarkı söyleyen bir çocuğun sesiyle yer değiştirdi. Diğer çocuklar da korkuyla su kuyusundan gelen sese kulak kabarttılar. ‘Akşam oldu baaak! Tüm ışıkları yaaak! Rua geliyor ardından. Hemen arakana baaak!
Bir el Keti’yi yakasından kavradı. Kız tiz bir çığlık attı.
Emre fısıltıyla ‘Benim.’ Dedi.
Keti ‘Kalbim durabilirdi.’
‘Kim olacak bendim. Aşağıdaki canavarı (Kap kara dumanların arasından ara ara görünüyordu.) eliyle gösteriyordu. O bize bir şey yapamaz.’
Asaf hayretle ‘Kuyudan gelen sesi duymuyor musun?’ diye sordu.
Emre ‘Duyuyorum ama bu beni etkilemiyor. Ben o canavarı istiyorum.’ Elindeki taşları sıkıyordu.
Emrah ‘Durun bir dakika. Sessiz olun.’ Eliyle dumanların üzerinde beliren görüntüyü gösteriyordu.
Işık o görüntülere hayretle baktı. Adeta bir büyünün tesirinde gibiydiler. ‘Bunlar biziz.’ Diye bildi. Sesinde korku vardı. Asaf, yutkundu. Keti, dehşetle bakınıyordu. Onları nasıl bir düşmanın beklediğini görmüşlerdi. Hem korkuyorlar hem de o canavarı görmek istiyorlardı.
Sonra kuyunun geceyi yırtan karanlığından bir el uzandı. Çocukları aşağıya, su kuyusunun içerisine çekti. Çocuklar panikle çığlık atmaya başladı. Dumanlar adeta yarıldı ve su kuyusunun dibine sert bir şekilde düştüler. İçerisi pastel tonlarla boyanmış gibiydi. Daracık bir tünel vardı. Tünelden vahşi bir gülme sesi geliyordu. Çocuklar ne yapacağını şaşırmıştı. Asaf, olanca gücüyle su kuyusundan yukarıya doğru tırmanmaya çalıştı. Ama başaramadı. Gülme sesi gittikçe yaklaşıyordu.
Keti ‘Seni aşağılık pislik.’ Diye bağırarak cebinde getirdiği taşlardan birini tünele doğru fırlattı. Taş dipsiz bir kuyuya düşmüş gibi tok bir ses çıkardı. Emre’nin burnuna çürümüş et ve yanık kokusu geldi. Diğer çocuklar da aynı iğrenç kokuyu almıştı. Çocuklar büyük bir enerjiyle yukarıya çıkmak için debeleniyordu. Elleri his yüzünden simsiyah olmuştu. Sonra Emrah ikinci bir taşı hınçla fırlattı. ‘Öldürdüğün çocukların cezasını çekeceksin.’ Diye bağırdı.
Tünelin diğer tarafındaki yaratık gülmeye devam ediyordu. Sıcak bir yaz gününde görülen korkunç bir rüyayı hatırlatan, gürültüler, hırıltılar ve deremler oluyordu. Işık tekrar kuyudan yukarıya doğru çıkmaya çalıştı. Duvardaki sivri taşların ellerini kesmesi ihtimalini düşünmüyordu. Herkes son derece korkuyordu.
Sonra Emre bir taş daha fırlattı. İçerideki yaratığın acı dolu haykırışı duyuldu. Öfke dolu, korkunç bir sesti. Duvarlar titredi ve tozlar aşağıya doğru düşmeye başladı. Çocuklar nefes almakta güçlük çekiyordu. Hepsi kıyafetlerini ağzına kapatmıştı.
Sonra o korkunç bir şey oldu. ‘Beni yakaladı, beni yakaladı.’ Diye bir haykırış duyuldu. Işık’ın sesiydi. Çocuklar Işık’ın korku dolu yüzünü gördüler. Işık, yüzüstü sürünerek onlardan uzaklaşmaya başladı. Emrah ‘Hayır.’ Diye haykırdı. Diğer çocuklar da bağırmaya başladı. Işık’ın gerisinde canavarın gölgesi belirmişti. Hırıldayan, hayvani bir sesle gülen bir yaratıktı. Daha önce gördükleri kadındı bu.
Keti bu şok anından kurtularak Işık’ı elinden tuttu. Canavar kadın ve Keti, Işık için mücadele veriyordu. Diğer çocuklar da Işık’ın elinde tutmuştu. Işık ‘Buradan kaçın.’ Diye İnledi. Yaratığın tuttuğu ayak bileklerinden ince bir duman çıkıyordu.
Kadının suratı bir ara aydınlığa çıktı. Mavi saçları yüzünü kapatmıştı. Elbisesi yanmış ve harap bir haldeydi. Tuhaf ve korkunç gülmesi şimdi daha şiddetliydi. Tünelin duvarlarından kurtçuklar, iğrenç böcekler çıkmaya başladı. Çocuklar yine de Işık’ı bırakmak niyetinde değillerdi. Bir ara Işık’ı canavarın elinden kurtaracak gibi oldular. Ama kadının bırakmaya niyeti yoktu.
Çocuklar son bir gayretle Işık’ı kendilerine doğru çektiler. O ara Asaf, büyük bir hızla cebindeki taşlardan birini kadına doğru fırlattı. Bir çığlık sesi duyuldu. Salt acının sesiydi bu.
Kadının kafasında kocaman bir yarık açılmıştı. İğrenç ve asiti andıran kan başından aşağıya doğru süzüldü. Düştüğü yeri eriten, beyaz ve iğrenç bir koku yayıyordu. Keti ve diğer çocuklar tüm güçleriyle Işık’ı çekiştirdiler. Işık adeta uçarcasına onlara doğru sürüklenerek geldi. Çocuk korkudan felç olmuş gibi, hareketsizce arkadaşlarına bakıyordu.
Üstü başı leş gibi olmuştu. Ayak bileğinde kadının pençesinin bıraktığı yanık izi canını yakıyordu.
Emrah ‘Gitmemiz lazım.’ Diye bağırdı. Hemen sonra canavar kadın tekrar göründü. Korkunç yanıklarla dolu yüzünü gererek onlara bakıyordu. Dişleri, çok korkunçtu. Çocukların ceplerinde hala taşlar vardı ve bu onlara güven veriyordu. Emre yanında getirdiği bıçağını çıkardı. Öne doğru atılarak kadına doğru bıçağı salladı. Canavar aldığı yaranın etkisiyle biraz geri çekildi.
Keti, yerden topladığı siyah tozları kan revan içerisinde kalan canavara doğru fırlattı. ‘O pis inine dön.’ Diye bağırdı. Canavar kadın, soluduğu siyah toz yüzünden öksürmeye ve iğrenç böcekler, kırkayaklar kusmaya başladı.
Böcekler, kırkayaklar çocukların etrafını bir korku filmindeymiş gibi sarmıştı. Kadın tekrar Işık’a doğru atıldı. Emrah onu kenara itmemiş olsaydı uzun tırnaklarıyla göğsünde kocaman bir yara açacaktı.
Emre az önce yaptığı gibi tekrar bıçağını salladı. Canavar acı içerisinde geri çekilmeye başladı. İğrenç kanı yerde dumanlar çıkarıyordu.
Işık onların arkasından seslendi ‘Bu tarafa gelin. Burada bir ip var.’ Çocuklar daha önce fark edemedikleri su kuyusuna inen ilmek ilmek bağlanmış ipe doğru korku ve dehşetle koşmaya başladılar. Keti, artık peşimizden gelmesin diye dua ediyordu. Can havliyle ve bocalayarak ipe tırmanmaya başladılar.
Kuyudan en son Asaf çıkmıştı. Tam o esnada canavar son bir atak yaparak bir lastik gibi kolunu uzatarak Asaf’ı ayak bileğinden yakaladı. Çocuk düşmek üzereydi. Keti son anda bileğinden yakaladı. Yetim yemini ettikleri üzgün yara izli bilekleri üst üste gelmişti. Sonunda ölüm dahi olsa o eller birbirini bırakmaya niyetli değildi. Diğer çocuklar da büyük bir cesaretle Asaf’ı yakaladılar. Can havliyle ceplerinde getirdikleri taşlardan kalanları canavar kadına doğru atmaya başladılar. Emre, bıçağı keskin metal kısmından tutarak Malkoçoğlu gibi canavara doğru fırlattı. Aşağıdan büyük bir inleme sesi geldi. Hemen ardından yer sarsılmaya, su kuyusu tekrar sularla dolmaya başladı.
Fakat canavarı durdurmayı başaramadılar. Vahşi bir gölge gibi suyun içerisinden önce başını çıkardı. Korkunç yüzüyle kuyudan çıkmış, yorgun ve korkmuş çocuklara bakıyordu. Sonra büyük bir sıçramayla kuyudan dışarıya doğru çıktı.
Otlarla kaplanmış alanda koşuşturmaca başlamıştı. Canavar kadının koşarken çıkardığı tok ayak sesleri arkalarından geliyordu. Emre kaçarken döndü. Yaratık uzayan kolunu ona doğru savurdu. Emre kafasının kopmadığına şaşırmıştı. Canavarın uzayan eli bir ağaca çarptı ve ağacın etrafında dolandı. Bu onun hızını kesmişti.
Çocuklar korkuyla yetimhaneye doğru koşmaya devam ettiler. Ayaklarında güç kalmamıştı. Korkudan arkalarına bakamıyorlardı. Neyse ki yetimhaneye varmışlardı. Kapıyı açtılar ve içeriye doluştular. Kesik kesik soluyorlardı. Emre elini ağzına götürmüş, kimse uyanmasın diye elinden geleni yapıyordu.
Emrah korkuyla kapı camından dışarıya baktı. Işık ‘Yapma’ diye fısıltıyla söyledi. ‘Korkmayın. Sanırım geldiği yere geri dönmüş.’
Diğer çocuklar da pencereye geldiler. Karanlık ve kasvet dolu bahçeye bakıyordular. Keti, Asaf’a baktı ve ona sarıldı. Diğer çocuklarda yanlarına giderek bir çember oluşturdular. Herkes bir şeyler söylemek istiyordu ama kimse bir şey söyleyemedi. Sessizce yaptıkları bu çılgınlığı düşünüyor ve ağlıyorlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.