- 456 Okunma
- 5 Yorum
- 4 Beğeni
Acıların Hazan Mevsimi
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Nereye baksam, ne yana dönsem hüzün. Yapraklar dökülüyor, kurak geçen yaz mevsiminin arkasından gelen sağnak yağmurlar toprağa biraz da olsa taze nefes verirken, diğer taraftan birer birer dökülen yapraklar insanın ruhunu istemeden erken çöken akşamların karanlığıyla depresiyonun basamaklarına doğru iteliyor.
Adı üstünde sonbahar! Hazanın mevsimi! Güz, Hazan, Sonbahar; hep aynı mevsimin farklı isimleri … Söylemeye gerek bile kalmadan onu kendine yakışan mütevazi hüzünün mevsimi olarak tanımlamak belki de en güzel betimleme olacaktır. Son, bitiş, tükeniş, uykuya çekiliş ve birikmiş yorgunlukları üzerinden atmak için. Tek tek evreni terk eden insan gibi, yapraklar da tutundukları o dallardan birer birer veda ederek giderler ecelin sonsuzluğuna. Hüzün verir o hassas yüreklere, içi dolu, içli, lirik, melankolik bir rengin derinliğine doğru çeker her objeyi. Heterojen bir görüntü arz eder doğa ana. Hazırlık yaptırır bu mevsim insana. Hüzünü, kederi, burukluğu, kırılmışlığı, yanlızlığı, yüre ğin acısını en iyi hisseden, onu anlayan, ona ev sahpliği yapan hep bu mevsimdir. Hep durgunluk ve çöküşe gider benliğimizle kol kola … Sevgilidir o bizi kendi içimizle başbaşa bırakarak büyüleyen, yerlere serpilmiş sarımtırak yapraklar, diğer bir köşede hala koyu yeşil ihtişamından hiç bir şey kaybetmemiş tezatlıkları da bu mevsimin hazinesine zenginlik olarak aktarabiliriz çekinmeden. Doğada mevcut olan bütün renk tonları sevimli bir gizemle durur seyredilen gözlerin önünde. Soğuklar her ne kadar hissedilse de mevsim ılık bir kulvarda oynaşır doğanın o esrarlı gücü eşliğinde … Gider herkes bir yerlere … Kuşlar uzaklara uçarlar uçarıca! Olgunlaşır; nar, ayva, kızılcıklar, … hurma. Dünyanın en güzel mevsimdir bize onca eziyet çektirmesine rağmen. Bu rağmene rağmen sevmek gerek bu dalgalı ve geçiş mevsimini. Ama hangi mevsim, hangi nesne, hangi insan geçici değil ki? İnsan mantıklı düşündüğünde kendiliğinden geliyor bu kıvama bal tadını acıyla yudumlarken. Hazan; hüzün ve hasretlik demektir sonu gelmeyen özlemleri yüreğinde besleyen. Aylarca suya hasret kalmış topraklar; en azından dünyanın büyük bir kısmını yağan yağmurlar sayesinde suya doyururken toprak bu sayede kendi öz cehveri olan vitalitesine (canlılığına) yeniden kavuşur. Suya doyan toprak bağrında sakladığı tohumları yeniden fauna veya flora olarak bize gönderir. Bir çok hayvan ve bitki türü kış uykusunun derinliklerinde gözlerden uzak, kuytu köşelerde gelecek güzel günlerin özlemiyle uyurlar. Değeri büyüktür hazan mevsiminin. Çocukları sevindirir, yeni başlangıçlara, geleceğe yönelik dinlenmiş bir ruhla yeni bir start verilir hayata …
Ama bu son, bu gidiş, bu veda bir yok oluş değildir. Bu doğa için bir rönensantır: Bir bekleme süresidir, yenilenmek, yeniden alı gülü birbirine katacak zamanı beklemek için. Düşler insan kendi yanlızlığında yenilenmek için, kendini sorgulamak, kendine daha çok zaman ayırmak adına. Süzüle süzüle düşen her yaprak güçlenecek filizlerin boy atmasına ortam hazırlama temizliğidir yorulmuş dal bedenlerin ruhunda. Bir yenilenme, bir yeniden doğuştur. Güçlenmek için, daha dinamik ve daha da temiz bir ruhla güneşe çıkmak sevdasıdır hazan mevsimi hem biz inananlar hem de doğa da yaşayan diğer canlılar için... Her ne kadar böyle hüzünlü konuştuysak da sonbaharın üzüntü, keder, sıkıntıdan ibaret olduğunu bu düşünce tarzıyla yorumlamak ona haksızlık etmek olacaktır. Hazan, coşkunun, heyecanın, gelgitlerin, ruhsal ve bedensel sallanışların, okul bahçelerinde, kreş avlularında cıvıl cıvıl koştuğu, saklambaç, heyecanlı heyecanlı ip atladığı, kovalambaç oynadığı, top oynadığı … vs gibi oyunların doruklara tırmandığı mevsimdir. Kendi çocukluğumda da severek yediğim dağ alıcına, mayhoş nara, sulu ayvaya, yaban armutuna doyum olmaz. Meyvelerin tümü kendilerini evrimsel değişımlerle kışın çekilmez soğuklarına karşı korumak için geliştirdikleri bu zırh aynı zamanda onların vitamini de bizlere sunan birer harikadırlar. Vücudumuzun ihtiyaç duyduğu ve bağışıklık sitemimizi ve metabolizmamızı güçlendirmek için gerekli olan her vitamin vardır onlarda. Sonbaharın bizlere sunduğu en büyük armağanı işte bunlardır. Doğa, bu yüzden sahip olduğu tüm varlıklarıyla bir bütündür kendi ilişkileri içinde tüm çelişkilerine rağmen. Bir bütünü oluşturan her türlü kimyasal, fiziksel, biyolojik, jeolojik, geografik, oşinografik, … bir bütünlük içeren her şey bu yüzden atmosfer de bir sistem oluşturmaya çalışır. Bütünü oluşturan bu parçalardan birisi bile bir arıza görmüşse dengelerin bozulması nicel ve nitel olarak akçınılmazdır.
Hazan olmasına rağmen doğanın dengesini sağlayan parçalardan biridir işte. Bu sebeple vazgeçilmezdir. Bu yüzden giderim şahsım adına yüksek tansiyonuma rağmen ormanlara ve orada ararım kaybettiğim huzuru bulmak uğraşını vermek için. Nemli toprak kokusunu içime çekerken kalbim, ruhum, bedenim, varlığım ilkbahar manzaraları hiçte aratmayan romantik manzaralarla başbaşa bırakır bedenimi. Güzellik, bu mevsimde tarifsiz güzelik yaşar tüm canlılar, can vermek için. Monotonluğun düşmanıdır sonbahar. Onda acılarımız bile renklidir; turuncusu, portakal rengi, koyu kırmızısı, mavisi, sarısı, karası, … her adımda size eşk ederken, üzerine bastığınızda incinir, küser, darılır, alıngandır çünkü. Renkler cümbüşü sarar bütün bedenleri, şiir mevsimdir sonbahar. Yeniden akmaya başlar şırıl şırıl kurumuş dereler. Suya gelir her şey canlanmak adımlarıyla … Sizin mevsiminizdir sonbahar. Ya da hepimizin mevsimdir o. O derin kültürlerin yaratılmasında, bir çok şairin, edebiyatcının, bilim insanının, sevginin, vedanın, vusulatın, derdin, dermanın en güzel zamanıdır. Gelin o zaman hep birlikte değerlendirelim bu mevsimi. Doğaya tohumlar ekelim ve ona bir gram bile zarar vermemek için gösterelim insanlığımızı. Doga vefalıdır bu açıdan bakıldığın da. İnsan doğaya bir avuç buğday serptiğinde bir kile buğday almak hiçte abartılı olmaz. O en sadık bir dosttur anlayana ve ona değer verene. Tüm iyiliklerimizin ve kötülüklerimizin karşılığını hakkıyla veren tek varlıktır.
Bahara benzer bir kış acısı var içimde
Kuşlar ötmüyor artık bu bahçelerde
Bülbül dumura uğramış,
Dökülmüş gazeller yerlere ...
Sevda çiçekleri solmuş o gönül bahçelerinde ...
Hiç bir doktor el vurmasın yüreğime...
Derman sadece sende
Sadece sende
Hepimiz geldik bu dünyaya
İpi göğüslemek niyetiyle ...
Son üç haftadan beri yüksek tansiyon sistolik problemiyle uğraştığım için, sonbahar ben de yine hüzünlü anlar yaşatmaya devam ediyor. Tansiyon ölçümleri maalesef sürekli 150’ye 90 civarında seyrederek zor anlar yaşatıyor bana. Sagolsun bir bu kalmıştı o da beni çok ciddiye alarak zorluyor. Hüzünlüyüm sadece, özlemini çektiğim çilenin ellerinde!
Saygılar; insan kalan ve insanlık için uğraşan yüreği güzel tüm insanlara!
Pedagog ve Sosyolog H. Hüseyin Arslan - 27.09.2022
YORUMLAR
Dört mevsimi de doyasıya yaşayan nadir ülkelerdeniz. Topraklarımız bereketli. Meyvelerimizin çeşidi, kokusu, tadı ve ve güzelliğinin ayırdına yurt dışı gezilerimde varıp duygulandım, gururlandım hep. Bitkilerimiz zengin. Doğa örtümüz birçok ülkeyi imrendirecek kadar albenili. Endemik çiçeklerimiz, örtümüz çok zengin. Kendimizi doğanın hangi köşesinde bulsak; benzersizlikleri neyle kıyaslasak, neyi gözlemlesek, şiirlere, yazılara sığmaz taşar.Coşkun duygular, kâh hüzün olur yağar kâh mutlulukla coşar; güneş olup parlar.
Ne güzel yazmışsınız, değinip dikkat çekmişsiniz.
Kutlarım.
Sevgi ve saygılarımla.
İnsanlar mevsimlere benzer. Kimi zaman güneşin dilinden, kimi zaman hüznün dilinden en çokta yağmurun dilinden konuşur.
Yağmur ömrü anlatıyor gibi, sessizleşir, coşar, fırtına olur boran olur, aşk olur....Hangisinden vazgeçebiliriz ki, hepsi biziz.
Hüzünde, hazanda, baharda.
Bir an önce iyileşmeniz dileğiyle,
saygı ve selamlarımla