- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Küçük Ölüm
Bir Küçük Ölüm
Dalıp gidene güzel bir hülya, karabasan kötü intizar oluyor... Her ne kadar rüya üzre amel olmasa da uykunun derununda manalar, aklın çeperinde cevher oluyor. Ruhun ve bedenin çığlığını tiz işitecek küçük ölüm doğuruyor. Her gün insanların ve bütün canlıların kapısını çalarak diriliyor. Hayallerin yanında bilinmeyen türlü türlü korkuları besleyip sömürecek belki de. Hayal melezi insanı, uyku doyuracak olmalı. Hayallerle, fantastik salınımlarla mücehhez sırlı bu âlemde kaptanı usta bir gemici gibi yolunu alıyor. Bu muhayyile içinde, ruhun eniğmatik cambazlığında sessiz duruluyor…
Hayatta ne kadar az vurgun yenirse o kadar çok uyku uyunur’u, Gorki, "Ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun" benzeri sözüyle ele almış. Bu sözün çeşitli varyasyonları pekâlâ olur ve aynı kapıya çıkacaktır. İnsanî bir ihtiyaç ve ömür pastasından önemli bir pay alınmıştır muhakkak. Kimine bir sığınak kimine bir kaçılacak yer olunacak. Çok uyumak kadar uyuyamamakta sığılamayan bedene ağır gelecek. Uyuyunca ömürden pay gidecek, uyumayınca yorgun kalan beden ağır düşecek. Sonuçta alışkanlıklarla yaşayan insan için bir kısmı zarar hüviyetinde, azı alışkanlık kararınca olacak... Belki de kim bilir günün bir bölümünde uyuyabilmek için uyanık olunacak.
Uyku ve rüya; ruhun, bedenin kendini dinlendirmesi için geliştirilen bir beden dili olmalı. Bilinçaltında geliştirilmiş bir kontrol mekanizması sanki. Epriyerek dünya yorgunu olmuş insanın bir kaçış noktası olmalı. İnsan, otokontrol mekanizmasını böylece devreye sokuyor gibi. Uyanık ruhun, uyuyakalan cambazlığı olacak elbet. Bu konaklamayla beden ve ruh birlikteliği sırlanıp ölüm esrikliğinde bir hatırlatma dozu olacak. Sadece uyku değil her bir küçük ölümlerle uykusuzluk dahi gelip geçecek...
Gönüle Bin Ah!
İnsan; akıl, his, söz ve gönül üzerine yol almakta. Hem duvarlara bel verip hem de yeşil fistanlı baharlar ile yürümekte. İnsanın gülen yüzlerin yanında gözlerine oturan koyuluklarda cabası. Yürek imtiyazına sahip aşını da ister, gönül cezvesinin taşmamasını da... Hem sesi hem sözü yükseltme çabasındadır. Bu beklentiler, ikilikler ve devri daimîlik esamisinde vurduğu çok ama öldürdüğü hak getire…
Cezbeye kapılan insanın omuzlarına sefer binmiş gibidir. İki cami arasında kalmış bir beynamaz gibi ölgün ve karmakarışıktır. Afakta ve enfüste hayatın yükü ağır, mavnaları aratmayan türden bungun ve buğunuktur. Bir Ermeni hastalığına tutulmuş gibi haşat tarumar, bir sonu bekler gibi ibretamiz. “İçe bakış, dehşetli hazinedir” * denir ya aynen onun gibi bir hazinedar...
Çaresizlikleriyle, yalnızlıklarıyla içine kıvrılan insan, taze heves kımıltılarını arzulayacaktır yine de. Her türden zorluk ile gurbet yurduna bağdaş kurmuş olsa da gönül yurdunu sadece kendisi sağaltacaktır. En mühim işlere hulus-ü kalp ile meşveret olup pandora kutusunu açacaktır yine de. Filhakika; hüzünle ve sevinçle boşuna kürek çekmiş olmayacak.
* Nuri Pakdil
İlkay Coşkun
27.09.2022
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.