- 412 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
Beyaz Saçlara Nakşedilen Âşk-ı Yazıt
Daha iki yıl öncesine kadar kendisiyle barışık biri olduğunu düşünürdü.
O akşam saganak yağmurun altında saatlerce yürümüş, yürümüş, yürümüştü. Hayatında zihnini esir bıraktığı böyle bir zaman dilimi hiç olmamıştı.
Herşeyi kafasına takar, olaylarıı detayına kadar düşünür ve asla unutmazdı.
Hayatını ancak bu şekilde kontrol edebilecegini düşünürdü. Fazlasıyla kontrollüydü. Yaşadığı kayıplar böyle olmasına sebep olmuştu.
Herşey, iki yıl önce bu günki gibi yağmurlu bir gecede gerçekleşmişti.
Sevdiği "ruh ikizim" dediği kadınla boş yere kavga etmişti. Bu kavganın ne kadar boş olduğunu sonra anlayacaktı.
Akşamın karanlıgı bastırırken ömürlerine de karanlığın çöküşü başlamıştı. Kavga etmişler, sevdigi kadın kızgınlıkla kapıdan hızla çıkmıştı. Sinirle onun arkasından en kırıcı sözünü söylemek için koştu.
Çünkü son kırıcı sözü daima o söylemeliydi. Sonrasında sevdigi kadın birşey söylese de, sessiz kalacak, duymazlıktan gelecek ve kendini daha iyi hissedecekti.
Koştu, koştu, koştu!
Apartman kapısına vardığında kapıyı tutarak son sözünü bağırmak için derin bir nefes aldı. O an hayatında duyduğu en kötü ses kulaklarında yankılandı.
Sağanak yağmurun altında caddeden hızla geçen bir araç, aşık olduğu kadının narin bedenine hızlıca çarparak onu çok uzağa doğru fırlatmıştı.
Son sozünü söylemek için çektiği derin nefes, önce ciğerlerini sonra ruhunu yaktı geçti.
Gördüğü sahneye inanamamış ve bir süre şok geçirmişti. Sonra ruhu içinden çekilmiş bedeniyle koşarak onun yanına gidip ıslak caddede yatan bedeninin yanına diz çöktü.
Aşık olduğu kadın son nefesini derin derin içine çekti ve ona şöyle dedi:
Beyaz saçlarının her telinde benim sana olan aşkım yazıyor, üzülme. Ben bütün yazıtlarımı senin alnına döktüm, onlara baktıkça benim sevgimi hatırla.
Gitmişti!
Kapıdan çıkıp değil, hayatından, ömründen çıkıp gitmişti. Bu kadar ansızın, bu kadar beklenmedik, bu kadar severken gitmişti.
Beyaz saçlı adam kalktı saatlerce sağanak yağmurda son sözleri düşünerek bilinçsizce yürüdü, yürüdü, yürüdü...
Ruhu çekip gidince bedeni ona çok anlamsız bir ağırlık gibi gelmişti. Ayakları tutmuyordu, karanlıktada kaldırımın kenarına çöktü.
Yağmur dinmişti.
Nerede olduğunu bile bilmiyordu. Başını kaldırdığında bir reklam panosunun camında yüzünün yansımasını gördü.
Beyaz saçlarını gördü,
Kırık saçlarında kırdığı aşkını gördü,
Son kez kırmak için çektiği nefesini gördü,
Onu tutamadığını gördü.
"Bilemedim" dedi, "nasıl bilemedim, nasıl, nasıl, nasıl.." diyerek bağırarak ağladı durdu.
Barışık olduğunu düşündüğü yüzünü elleriyle örttü. Eger sandığı gibi kendisiyle barışık olsaydı, aşık olduğu kadınla savaşmazdı düşüncesinde boğulup durdu.
Aşkının ona bıraktığı ak saçlarına işlenmiş yazıtları, ellerinin üstüne döküldü.
Zaman durdu. Kadın onu her bir saç teline kadar çok sevmişti. O ise ona "seni seviyorum" bile diyememişti.
Serpil Çavuşoğlu
13/01/2020