- 336 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
VATAN VE BAYRAK SEVGİSİ…
Merhaba… Yeni umutlara ve başarılara doğru... Toplumsal barışa doğru, haince sıkılan kurşunsuz ve şehitsiz günlere doğru, Vatanımız ve Bayrağımız adına, yaşanılacak, paylaşılacak tüm iyi ve güzellikler adına MERHABA…
İzmir’in dağlarında çiçeklerin yeniden açmaya başladığı gündü dün, İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşu idi.
Bu sabah balkonumdan baktığımda gördüm ki İzmir’in dağlarını çiçekler sarmış ve feryat figan ATATÜRKÜM neredesin diyorlar hep bir ağızdan… Yer gök her taraf çiçeklerle donamış…
Ben katılamadım İzmir’de ki dünkü o coşkuya ilk defa…
Çok arzu ediyordum, bu kez ŞANLI BAYRAĞIMIZI birilerinin gözüne soka soka, şehitlerimizin kanı canı pahasına bize bırakılmış ülkemizi, masa başında pazarlayanların gözüne gözüne soka soka… Elini kolunu sallaya sallaya gelip sığınmacı kimliğiyle yurdumuzun işgal edilmesine göz yumanların göz bebeklerine, kılıç gibi bakarak, şanlı bayrağımızı Eğenin mavisiyle, gök mavi arasında dalgalandırmak isterdim… Ama gidemedim nasip değilmiş… Çünkü ayaklarım bir süredir beni taşımıyorlar…
Bende oturdum yazdım işte…
Yazmak her şeyi barındırır içinde, iki şey çok çarpıcıdır.
VATAN-BAYRAK
Ve her ikisine olan AŞK.
Bense her ikisiyim…
VATAN VE BAYRAK SEVGİSİ…
Milleti, millet yapan ve fertleri aynı gaye etrafında birleştirerek toplumu yekvücut hâle getiren öyle değerler vardır ki; onları toplumdan çekip alacak olursak, o toplum şahsiyetini kaybeder ve ruhsuz bir ceset hâline gelir. Milletimizin kalbine kök salmış bu değerlerle birlikte, vatan ve bayrak sevgisi de bu uğurda çok önemli bir yere sahiptir.
Vatan sevgisi; insanın yaratılışında var olan, gönlünde apayrı bir yer tutan öyle bir duygudur ki, insan doğup büyüdüğü topraklardan ayrı kalınca bunun farkına varır ve vatan hasretiyle yanıp tutuşur. Doğup büyüdüğü topraklara kavuşmadıkça, içindeki bu hasret giderilemez. Bu duygu sadece insanlarda değil diğer canlılarda da görülür. “Bülbülü altın kafese koymuşlar; «İlle de vatanım» demiş.” diye bir atasözümüz bile vardır.
İşte bu duygular bizim medeniyetimize;
«Vatan sevgisi imandandır.» şeklinde yansımıştır. Vatana sahip olmak mutlaka gerekli, fakat yeterli değil. Vatan topraklarında istiklâl ve hürriyete sahip olmak da şarttır. Çünkü istiklâl ve hürriyete sahip olmayan bir millet, düşmanın ya esiridir ya da kölesidir. Kendi vatanında vatansız gibidir. Bu sebeple vatan toprakları üzerinde istiklâl ve hürriyete sahip olmanın, bir millet için hayati önem taşıdığı tartışılamaz bir gerçektir.
İstiklâl ve hürriyet olmayınca; canımız, malımız, namus ve şerefimiz her an düşman tehdidi altında demektir.
Türk Milleti vatan ve bayrak için neler yapmadı ki!..
En son yapılabilecek işi, ölmeyi en evvel denedi bu kahraman milletin çocukları… Türk töresinde vatan, millet ve bayrak sevgisi her sevginin önünde gelir. Bunun içindir ki, Türk insanı vatan için ölmeyi bir vazife bilmekte, oğlunu şehit veren anne ve baba acısını yüreğine gömerek "Vatan sağ olsun" diyebilmektedir.
Bu ruhu batılıların emperyalist güçlerin anlaması mümkün değildir.
Çünkü onlar için vatan maddî değeri olan bir toprak parçasıdır. Onlarda şehitlik kavramı olmadığı için vatan uğruna ölme riski ancak çok büyük maaşlar karşılığında taşınabilir. Onlarda paralı askerlik söz konusudur. Ancak paranın hatırı için cephede mücadele edilir. Maaş kesilince çatışmada kesilir. Ne kadar para o kadar mücadele…
Bizim askerlerimiz için para hesapta yoktur. Vatan sevgisi parayla ölçülmez bizde. Her Türk genci yirmi yaşına gelince büyük şenlik ve merasimlerle Peygamber ocağı olarak nitelendirilen askere uğurlanır. Bazılarının saçına kına bile yakılır. Bunun anlamı vatana kurban olması için gönderildiğidir. Evden çıkan genç, artık ailenin değil, vatanın evlâdıdır. Her şey vatan içindir bundan sonra. Al bayrağın gölgesinde vatan düşlerine dalmanın zamanıdır artık. Ana, baba, yavuklu ve sıla hasreti vatan duygusuna yenilmiştir…
Türk milletinde askerlik kutsaldır. Onun içindir ki bu vazife ’vatan borcu’ olarak nitelendirilmiştir. Vatanımızın en buhranlı ve sıkıntılı dönemlerinde topraklarımızı düşman saldırılarından, zulümden, felâket ve musibetlerden korumak azmiyle asırlar boyunca üç kıtada amansız mücadelelere girerek şehit olmuş ecdadımızın evlatları, onlar bizlere şanlı ve şerefli bir mazi bırakmıştır. Bizler bu şerefli tarih sayfalarıyla ne kadar övünsek azdır…
Bayrak bağımsızlığın sembolüdür şüphesiz. Böyle olduğu içindir ki toplumumuzda apayrı bir yere ve değere sahiptir. Hemen her milletin kendine mahsus bayrağı vardır. Üzerindeki işaretler ülkelere göre değişir ve mana taşır. Tarihin çok eski devirlerinden beri bayrak vardır. Bu mühim sembol Divan-ü Lügat-it Türk’te "batrak" olarak geçmektedir.
Günümüz Türkiye’sinin bayrağı bambaşka bir manaya bürünmektedir. Bayrağımızdaki kırmızı, bu vatan için canını seve seve veren şehitlerimizin kanını sembolize etmektedir. Bayraktaki hilâl Müslümanlığımızın alâmetidir. Yıldız ise genç Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bütün halinde düşünürsek Türklerin birlik ve bütünlüğünün simgesidir bayrak… Bunun altında toplanınca her şeyimiz "bir" olur. Kanımız onun için akar, akmaktadır, akacaktır da hâlâ…
Onu yükseklerde tutmayı şerefli bir vazife bilerek ve onun uğrunda şehitler vererek bizlere emanet eden atalarımızın bu emanetini, yere düşürmeden şerefle taşımak; her vatan evlâdının en önemli vazifelerinden biridir. Onun uğrunda canlarını verenler, bizlerden aynı fedakârlığı beklemektedirler.
Bayrağımızı yükseklerde dalgalandırmak çok şerefli bir görevdir. Onu sevmek, ona saygı göstermek; duyguların en güzelidir.
Onun ve tüm mukaddes değerlerimizin uğrunda ölmek ise, ölümlerin en şereflisi ve şehitlik rütbesine ulaşmanın yoludur.
Bayrağa saygı; hem millî, hem de dinî bir vazifedir.
Bütün bunlar, Vatan ve Bayrak bu yazdığım ve diğer kalem erbaplarının bu konuda yazdıkları, bayrağın bir millet için taşıdığı büyük değeri anlatmaktadır.
Bu vatan topraklarında; nefes alan, ekmeğini yiyen, suyunu içen, bayrağımızın bahşettiği hürriyet ve istiklâl ikliminde gezip dolaşan herkesin bayrağımıza ihtiram göstermesinin hem dînî, hem de millî bir vazife olduğu asla unutulmamalıdır.
Çünkü ezanlar onun gölgesinde hür bir şekilde okunur. Can ve mal güvenliğimiz, namus ve şerefimiz, huzur içerisinde yapacağımız ibadetlerimiz; hulâsa bütün mukaddes değerlerimiz, onun göklerde dalgalandığı topraklarda korunur.
Nice şairler bayrak üzerine şiirler yazmışlardır. Merhum şair Arif Nihat Asya da, adı bayrakla özdeşleşmiş bir gönül adamıdır. Bayrak denince nedense hep o akla gelir.
Adana’nın kurtuluş günü olan 5 Ocak’ta yazdığı "Bayrak" şiiri her Türk’ün zihnine kazınmıştır. Doğrusunu söylemek gerekirse bu ünü fazlasıyla da hak etmiştir. Bu şiir genç yaşlı birçok insanın ezberindedir. Bu şiirden bir bölümü sizlere sunmak istiyorum:
"Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü…
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar,
Yurda ay- yıldızının ışığı yeter."
Bayrak nazenin bir yârdır gözümüzde. En sıkıntılı dönemlerde onun etrafında kenetleniriz. Onu bağrımızda büyütürüz… Ülküdür, sevdadır, candır, mazidir, namustur, iradedir, anadır, sevgiliye sunulan alımlı bir güldür, şereftir, namustur, hayattır, aşktır, muhabbettir, mukaddesattır, göklerde süzülen bir kartaldır, uğrunda ölünmeye değer varlığımızdır, şanlı tarihin özüdür, dosta gurur, düşmana korkudur. Bize yol gösteren ışıktır…
Şunu hiç unutmayalım ki, vatan için yaşamasını bilmeyen, vatan için ölmesini de bilemez…
Türkiye Cumhuriyetinin banisi, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının önderliğinde Tarihe altın harflerle yazılmış bir kurtuluş savaşı verdi nenelerimiz dedelerimiz, teyzelerimiz, hâlalarımız, amcalarımız atalarımız bu millet…
Bizler de onların ardından ve bizim ardımızdan gelecek nesiller olarak, Türkiye olarak onların bıraktığı emaneti hakkıyla muhafaza edeceğiz. Vatanımızın sınırlarını gerekirse bir kez daha kanla çizmeye hazırız. Topraklarımızda gözü olanların bunu böyle bilmesi gerekir. Bu millet ölmedi, şanla şerefle yaşıyor. Bu bayrak ilelebet gönderde dalgalanacaktır. Hiçbir güç onu yücelerden indiremez. Çünkü yedisinden yetmişine kadar Türk milleti olarak gece gün nöbetteyiz. Vatan sevgisi, sevgilerin en güzeli ve kutsalıdır. Vatan sevgisi imandan sayılır. Ancak bu sevgi laf ile olmaz. Vatanını seven, onun uğrunda canını, malını feda etmekten çekinmez. Şair ne güzel söylemiş: Ve bende sözlerimi Mithat Cemal Kuntay’ın bu anlamlı dizeleriyle noktalamak istiyorum:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."
Kırıcı ve yıpratıcı davranışları bir yana bırakıp, özgürce, sevip sayıp, saygı ve dostluk ile İzmir’in dağlarında ki çiçeklerini soldurmadan koruyacağımız, dostlukları güçlendireceğimiz, bu milletin hak ettiği her bir şeyi adilce paylaştığı bir Türkiye’de, adalet terazisinin haklıyı tarttığı bir ülkede, Güneşin parlak ışıklarıyla doğan, saflığıyla süzülen gününüz, bir çınar ağacın gölgesindeki huzur, berrak sulardaki saflık, topraktaki bereket ve aldığınız nefesteki anlam kadar güzel, gözlerinizin içini güldüren, içinizi ısıtan, sevgi dolu, umut dolu hayatı sevin…
Hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz ömürler, güzel ve sağlıklı günler diliyorum... Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbetler gönderdim…
Hoş kalın, hoşça kalın, hep dostça kalın bir yerlerde bir gün görüşmek ümidiyle…
10.09.2022
Ömer Sabri KURŞUN
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.