- 234 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
FAŞİZM.
FAŞİZM NEDİR?
Faşizm, ilk olarak İtalya’da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini’nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti’nin İtalya’da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler’in nasyonal sosyalizmi ve Franko’nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.
Milliyetçi işçi hareketlerinden ilham alan ilk faşist hareketler, İtalya’da I. Dünya Savaşı sıralarında; sol düşünceleri, sağcı ve milliyetçi unsurlarla birleştirerek; komünizme, marksist sosyalizme, liberalizme, demokrasiye ve geleneksel sağcı muhafazakârlığa karşı olarak ortaya çıkmıştır. Faşizm, geleneksel siyasal yelpazede genelde aşırı sağa konulsa da, siyaset bilimciler tarafından bu tanımın yeterli olmadığı tartışılmaktadır.
Faşistler kendi uluslarını, ulusal camianın kitlesel seferberliğini teşvik eden totaliter bir devlet yoluyla bütünleştirmeyi amaçlarlar[5][6] ve faşist ideolojiye uygun ilkelerle birlikte ulusu örgütlemeyi hedefleyen devrimci siyasal harekete önayak olan bir öncü partiye sahip olmayla nitelenirler.[7] Liberalizme, demokrasiye, marksist sosyalizme ve komünizme muhalif faşist hareketler; devlete ihtiram, güçlü bir lidere bağlılık ve aşırı milliyetçilik ile militarizme verilen önem gibi ortak özelliklere sahiptir. Faşizm, siyasal şiddeti, savaşı ve emperyalizmi; ulusal ihyaya ulaşmak için bir araç olarak görür[5][8][9][10] ve güçlü ulusların, daha güçsüz ulusların yerine geçerek topraklarını genişletmeye hakkı olduğunu ileri sürer.
Faşizmi bir dünya görüşü olarak benimseyen İtalyan lider Benito Mussolini’nin 1922’de İtalya’da iktidara gelmesinin ardından, onun iktidarı döneminde, İtalya’da resmi ideoloji olarak yürütülmüştür. Kısa süre içerisinde genel anlamıyla baskıcı, otoriter rejim anlayışını betimler bir nitelemeye dönüşmüş ve nasyonal sosyalizm başta olmak üzere, anti-demokratik ve otoriter ideoloji ve yönetim sistemlerinin tamamına halk tarafından verilen genel bir isim halini almıştır.
Kavramın kökeni Antik Roma yöneticilerinin geniş hükûmet yetkisini sembolize eden, ucunda balta bulunan bir çubuk demetinin adı olan Latince fasces sözcüğünden ileri gelir. Aynı simge daha sonraları Fransız Devrimi sırasında Aydınlanma anlamında, halkın elindeki devlet gücünü temsil etmek üzere kullanılmıştır. Söz konusu sembol birtakım değişikliklerle 1926 yılından itibaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Sembolün üçlü anlamı, yani devlet gücü, halk mülkiyeti ve birliktelik Mussolini’nin propagandasında kullanılmıştır.
Faşizm, baskıcı rejimleri tanımlamak için kullanılan genel bir terim olmadan önce, asıl olarak İtalyan milliyetçiliğini temsil eden bir ideoloji olarak ortaya atılmıştır. Ancak kendisiyle eş zamanlı olarak ortaya çıkan nasyonal sosyalizm ve falanjizm gibi akımlar da amaç ve uygulamalar bakımından bir İtalyan ideolojisi olan faşizme yakın oldukları için faşizme bağlı siyasi hareketler olarak tanınmışlardır. Aşırı milliyetçi ve anti-komünist bir hareketin İtalya dışında "faşist" olarak nitelenmesinin ilk örneği Avusturya’da görülmüştür. Avusturyalı anti-komünist aşırı milliyetçilerin ideolojisi Avusturya faşizmi (Austrofaschismus) olarak isimlendirilmiştir. Aynı zamanda, Almanya’da komünistler, nasyonal sosyalistleri kendi propagandaları gereğince "faşistler" (die Faschisten) olarak isimlendirmişlerdi.
Bir rejimin faşist olarak nitelendirilebilmesi için, o rejimin ideolojisinin milliyetçi olması ve milletin varlık ve çıkarlarını her şeyin üstünde tutması gereklidir. Bu yönüyle halkçılığı da içermeli ve sadece zenginlerin veya işçilerin değil, milletin bütün fertlerinin refahını sağlamayı hedeflemelidir. Bu hedefe ulaşmak için ise ekonomi üzerinde sıkı bir devlet kontrolü uygulamak, işçi ücretlerinin yeterli olmasını sağlamak, keyfi işten çıkarmaları önlemek, hayat pahalılığının önüne geçmek için fiyat kontrolü uygulamak gibi önlemler uygulamak faşizmin politikalarındandır. Faşizm, sınıflar arasındaki çelişkileri ortadan kaldırmayı öngörür. Bu yönde devlet eliyle korporatif sendikalar kurulur ve işçi ile işveren arasında anlaşma sağlanır. Toplumdaki yoksul ve orta sınıfın ihtiyaçları devlet tarafından karşılanır; örneğin Almanya’da çıkan toprak yasasıyla köylülerin topraklarının ipotek yoluyla ellerinden alınmasının önüne geçilmiş ve fırsatçı sermayenin köylüyü sömürmesi engellenmiştir.
Faşizmin amacı bir toplumu birlik-beraberlik, ulusal değerler, tarih bilinci, vatan-bayrak-devlet üçlemesi, halkçılık ve devletçilik gibi anlayışların altında bütünleştirmektir. Saldırgan milliyetçi olmakla birlikte -özellikle de nasyonal sosyalizmde- ırkçı boyutlara varabilmektedir. Milliyetçi veya ırkçı fikirlerin benimsenmesi ülkelere göre değişmektedir; örneğin İtalyan faşizminde "İtalyan vatandaşlığı" kavramı ön plandayken, Alman nasyonal sosyalizminde ise "Alman kanı taşıma" düşüncesi ön plandadır. Mussolini’nin doktrininde vatandaşlık kavramı vurgulanırken, Hitler’in doktrininde ise kan bağı vurgulanmaktadır. İtalyan faşizmi milliyetçidir, Alman nasyonal sosyalizmi ise ırkçıdır.
Faşist yönetimlerin başa geçmesi Almanya’da demokrasiyle, İtalya’da hükümdarı tehdit etmekle (Roma’ya Yürüyüş), İspanya’da ise iç savaşın kazanılmasıyla gerçekleşmiştir. Tarihe baskıcı rejimler olarak geçen bu yönetimler, o yıllarda mevcut oldukları ülke halkının çoğu tarafından, özellikle de Almanya’da desteklenmişlerdir. 1922’de Benito Mussolini İtalya Kralı tarafından başbakan olarak atanmış, 1924 seçimleri sonucunda ise % 61.3 oy alarak Faşist Parti’nin iktidarda kalması kesinleşmiştir. Adolf Hitler Ocak 1933’te Almanya Cumhurbaşkanı tarafından şansölye (başbakan) olarak görevlendirilmiş, Mart 1933’te yapılan seçimlerin sonucunda Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi % 43.9 oy alarak iktidarda kalmıştır. II. Dünya Savaşı’nın sonunda -İspanya’daki hariç- faşist yönetimler devrilmiştir.