- 364 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Takdir Etmek
TAKDİR ETMEK
Sevgili dostum,
Her Gün yaşadığım olaylar, sana mektup yazmam için bana ilham veriyor. Gözlemlediğim insanları kimseyi kırmadan üzmeden yorumlamak, bildiğim varsa çözümleri sunmak, bana ve yazdığım mektuplara ilham oluyor. Tabii ki bu mektupların baş okuyucusu olan sana da. Mektuplar böylece var oluyor. Var olan mektuplarda tabii ki ne zaman olursa olsun okumak fırsatı bulana da ders oluyor. Zaten amaç da eğlendirmek değil öğretmek ve kıssadan hisse çıkarmak için okuyana fırsat vermek değil mi?.
Sevgili dostum,
İnsanlarımıza başarıları takdir etmek zor geliyor. Eleştirmeyi, azarlamayı herkes çok seviyor ama takdir etmeye gelince ” tebrik ederim” veya “çok sevindim” “maşallah” gibi bir veya iki kelimeyi candan ve samimiyetle söyleyene çok az rastladım.
Sevgili dostum,
Başarılı olan insana takdir edilmek veya edilmemek fazla dokunmaz da, tebrik etmeye cesaret edemeyen insana fazla dokunuyor galiba başkalarını takdir etmek. Halbuki “değer görmek istiyorsan değer vereceksin” ya da “takdir edilmek istiyorsan takdir edeceksin” lafı da bizim kültürümüzden çıkmadır. Ama bugün insnaların amacı yemek içmek ve eğlenmek olduğundan içinden çıktıkları kültürü düşünecek halleri de yok.
Sevgili dostum,
Şuna da çoklukla şahit oldum ki, candan ve samimiyetle takdir etmesini bilmeyen, öğrenememiş, 60 yaşına geldiği halde takdir etmeyi hayatının bir amacı yapmamış insanın kendi ve çevresindeki insanların başarısını da takdir ettiğimiz zaman bunu dahi kabullanemeyerek alay ettiğimizi zannederek çok sert tepki gösterdiklerine de çok zaman şahit oldum. “Düşünmeden hareket etmenin sonucu yanlış hareketlerimizin üzerinde uzunca düşünmek ile zmana harcamak” oluyor sonunda. Tabii sonradan hatasını anlayarak düzeltmek isteyen insanlar için.
Sevgili dostum,
Demek ki takdir etmek de takdiri anlamak için de çok büyük bir kültür birikimi ve psikolojik dayanıklılık gerektiren bir şey. Her insandan, hatta eğitimli geçinen ve mevki makam sahibi olan insanlardan takdir beklemek de nafile çabalar. Çünkü onların çoğu takdir etmede ve başarılı insanlara maddi ve manevi destek olmada daha cimriler. Buna 50 yıllık tecrübelerimle şahit oldum çok zaman.
Sevgili dostum,
Doğrusunu söylemek gerekirse takdir etmenin çok kolay ve “tebrik ederim” diye iki kelimeden ibaret olduğunu zannederdim ki, aslında bunu samimiyetle söyleyenin ağzından başka samimiyetle söylemeyenin ağzından başka çıktığını fark edince “ amma da saf adammışsım, her söylenene inanmışım” diye içimden geçirdim. Şimdi insanların ne dediğinden çok nasıl bir beden dili ile ağızlarından nasıl bir psikoloji ile çıktığına baktığımda daha iyi anlayabilyorum insnaların ne demek istediklerini.
Sevgili dostum,
Bir insanı takdir etmek sadece laf ile olmadığı gibi maddi ve manevi de olacak takdir. Maddi imkanı geniş olan insanların hemen her şeyde “param yok” falan demesi o kadar garip ve saçma geliyor ki “keşke bunu söyleyen insan dilsiz olsa daha iyi olurdu” diyesi geliyor insanın. Hiç konuşmasa insan yalandan “param yok” demesinden kat kat daha samimi ve inandırıcı olacak. Böyle insanlar ile muhatap olmamak için köşe bucak kaçmak isteyen insanlardan birisi oluverdik son zamanlarda. Çünkü yalan duymaktansa insanlardan uzak durmak insana manevi huzur veriyor her zaman.
Sevgili dostum,
İnsanlarımız, başarılı olmak isteyen gençler ile başarılı insanları bir araya getirmemek, tanıştırmak ve kaynaştırmamak için de inat eden insanlar haline gelmiş. Bunları anlattığımızda da “sana ne onların tanıştırılmasından?” diye kaba saba söylemler ile karşılaşmak da gerçek manada insanı üzüyor ister istemez. Halbuki maddi imkanı bol olan ile maddi imkanı olmayan ama manevi olarak yazarak eserler üretenleri bir araya getirerek insanların bunlardan faydalanması için çaba harcamak da en azınden eser üretmek ve maddi imkanı geniş insanın iyilikte bulunması kadar mutluluk verir insana. Ama dediğim gibi “insanlar oyun ve eğlenceden” vazgeçmedikleri için geniş düşünmeye de vakit bulamıyorlar.
Sevgili dostum,
Bunlar sanırım olgunluk ile olacak şey. Sana bunları yazarken şu güzel söze rastladım“ Bir insanın olgunluğu onun öfkesini yönetebildiği ile anlaşılır. Olgun insan kızmayan değil öfkesini yöneten insandır” (Doğan Cüceloğlu) sanırım olgunluğa erişemeyen öfkesini ve nefsini yenemeyen takdir ete engelli insan olup çıkıyor ortaya. Takdir edememek de bir nevi öfke patlaması değil mi sence? Takdir edememek ve nasıl takdir edeceğini bilememek de bir duygusal engellilik değil mi sence? Bedensel engellilik mi, duygusal engellilik mi daha tehlikeli bir sor kendine.
Sevgili dostum,
Bu soruları her zmaan ben kendime soruyorum da, duyguları anlamayan, insanları anlamamak için onlarla alay etmeyi alışkanlık haline getirmiş insnalardan uzka kalmanın hem kendi psikolojimize, hem de toplum için daha faydalı olduğunu anladım. İnsanlarla konuşarak psikolojik olarak yıpranmak yerine sosyal medyadan faydalı yazılar okumak, kitap okumak, ırmak kenarında gözlemler yaparak sulara bakarak huzur bulmak daha mutluluk verici geliyor.
Sevgili dostum,
Başta dediğim gibi başarılı insan başkalarının başarısını desteklemesi için başarılı olmaz. Onun amacı önce kendisinin başarısını vatan ve millet faydasına sunmaktır. Zaten başarısı ile bunu ispatlamıştır. Başkaları takdir etmese başarısız mı olacaktır. “Başkaları ne der” diye davranan ve başarmaktan kaçınan insan zaten baştan başarısız olmuştur. Kimseye kulak asmadan başarılarına başarı katmak için çalışmalarına devam etmeli insan ve başkalarına başarılarından bahsetmeye bile zaman ayırmadan yeni başarıları ile konuşur. Bunu zaten gözlemliyoruz. Her zaman her yerde her başarıya kulp takarak eleştiren insan olacaktır ve bunu da iyilik olsun diye yaptığıuı iddia edecektir. Onun mizacı ve hayata bakışı odur. Başarılar ve başarıszlıklar onu değiştiremez. Sen başarından sonra kehveni iç. Fincanın kulplu mu kulpsuz mu ? Başkası kulp takar mı bakma. Mühim olan fincanın kulpu değil içindeki sana haz veren kahvedir. Kahve istediğin gibiyes varsan fincanına kulp takmaya çalışsınlar varsın kulpsuz olsun fincanın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.