- 351 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Kara Önlük
Son günlerde dolap çekmece filan boşaltıp/temizleyip; kullanmadığımız eşyaları ihtiyacı olan birilerine vermek, eskiyenleri atmak, biraz da derleyip toparlamak için uğraşıyoruz.
Üç kişilik bir aileden onüç kişilik eşya çıkması bir kenarda dursun, uzun süredir görmediğim eşyalar elime geçince, biraz duygusal durumlar oldu hâliyle.
İlkokul önlüğüm, lise formam, çocukların bebeklik yastığı, halen kıyıdan köşeden çıkan bir oyuncak. Çocukların ilkokul ve ortaokul yıllarında (çalışan annelerine) yazdıkları, kimi zaman sevgi-özlem/kimi zaman sitem dolu küçük küçük notları! İnsanı geçmişe taşıyan eşyalar yüzünden, bir günde yapılacak iş, üç beş güne sarktı hâliyle.
İlkokul önlüğümü bulunca oğluma gösterdim. Minnacık birşey, naylon kumaştan dikilmiş kara önlük. Güldük önlüğe bakıp, "bu kadarcıktım işte" dedim oğluma. Atılacak eskilerin arasına attım gitti. "Yeter artık bu zamana kadar sakladığım, geldim elli altı yaşıma. O görevini fazlasıyla yerine getirdi."
O an öyle düşünmüştüm ki bitmemiş meğer görevi;
az önce tam da artık uzanıp kitap okuyayım derken, kara önlük giyince öğrencilerin eşitliğinin sağlanacağını düşünen büyüklerimizin yanılgısı geldi aklıma. Öyle düşünmüşlerdir herhalde değil mi? Yoksa niye kara önlük giydirsinler ki düşleri rengarenk olan çocuklara.
Ve ne yazık ki hesap edememiş yine büyükler; önlüğün rengi değil, kumaşın kalitesiydi öğrenciler arasındaki ayrımı oluşturan. Eşitlik renklerde değildi!
Eşitlik, kumaşın cinsindeydi.
Eşitlik, ayakkabıda
eşitlik, çantada
eşitlik, beslenme saatinde masaya konulan yiyeceklerde idi!
Üçüncü sınıfta yeni bir kız öğrenci katılmıştı aramıza. Önlüğünün kumaşı, modeli, dikişi çok güzeldi. Kışın giydiği çizmeler ve manto halen gözümün önündedir. Çok beğendiğim halde söylememiştim babama.
(Ben o çizmeden giyemedim ama, yıllar sonra neredeyse aynı modeli bulup giydirdim kızıma. Hem de ilkokulu üçüncü sınıfta!)
Memur babanın dört çocuğundan iki numaralı kızıyım. Nurlar içinde yatsın, elinden geldiğinin en iyisini yaparak büyüttü bizi. Yine de çocukluk işte geçmiyor bazı şeylerin izi.
Kısacası demem o ki; eşitliği sağlamak için tek tip insan topluluğu oluşturmak yetmiyor. Eşitlik ve adalet bazen bir kumaşın cinsi ile başlıyor.