- 309 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Çaresizce ağlıyordu.
Havaalanında onca insan kalabalığının içinde yere diz çökmüş ağlayan genç bir kadın ve başında çaresizce kıvranan bir adam vardı.
Onlara çok uzak olmamıza rağmen bu durumu fark etmiştik ama diğer yüzlerce insan aldırış bile etmeden yanlarından geçip gidiyordu.
Dayanamayıp yürümekte zorlanan annemle birlikte uzun bir mesafe yürüyerek yanlarına gitmeye karar verdik.
Belli ki yabancıydılar. Yabancı dil sıkıntısı çekeceğimize şüphe yoktu ama insancayı iyi bildiğimizi düşünüyorduk.
Annemin yanında her zaman istisnasız olarak kolonyası vardır. Bu kadar çok ağlayan birine en azından su ya da kolonya ile destek olabileceğimizi, aslında en önemlisi de "sizi tanımıyor olabiliriz, bu acı sizin olabilir ama acınızı hissediyoruz" demeyi istedik.
Yanlarına ulaştığımızda hiçbir şey demeden diz çökerek annemin bana uzattığı kolonyayı açıp ağlayan genç kadının ellerine doğru uzattım.
Yüzünü kaldırıp ağlamaktan şişmiş gözleriyle neredeyse hıçkırmaktan zor aldığı nefesini içine çekmeye çalışarak ellerini uzattı. Teşekkür etmek ister gibi gözlerime derin derin bakarak gözyaşlarını akıtmaya devam etti.
Kim olduğu, nereli olduğu, dili, dini, ırkı umurumuzda bile değildi. Manevi bir acının tam merkezinde olduğu açıkça ortadaydı.
Acısının adı ne olursa olsun bizim de içimizi yakıyordu. Acıdan başını bile kaldıramıyordu. Tüm saçları yüzünü kapatmıştı. Saçlarını yüzünden temizleyerek kolonyayı burnuna çekmesini sağladım.
Gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. Annem de kadının anlamayacağını bilmesine rağmen sevgi dolu bir sesle başını okşayarak meşhur anne sözlerinden biri olan " kendini bu kadar üzme kızım, yoksa hasta olursun" dedi.
O sırada başındaki genç erkek çat pat konuşabildiği Türkçe’si ile "çok çok teşekkür ederiz, oğlumuz bizi çok üzdü" diyebildi.
Gösterdiğimiz sevginin karşılığında samimiyetimize güvenerek bu bilgiyi vermek istemişti. Annem bir kez daha, oğlu için ağlayan bu genç annenin saçlarını okşadı.
Herkes acı çekerdi, anneler biraz daha fazla...
Ama bu havaalanındaki acıya duyarsız olan onlarca farklı ülkeden, binlerce farklı insan, içimizi en çok acıtan şey olmuştu.
Dilimizi dinimizi tam sanıyorduk ama maalesef insancamız çok azdı.
Serpil Çavuşoğlu
Ağustos 2017
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.