- 451 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Seni Niye Tanımıyoruz
SENİ NİYE TANIMIYORUZ?
Sevgili Üniversiteli dostum,
Yukarıdaki soru sosyal medyadan bana ulaşarak sohbet ettiğimiz Üniversiteli bir hemşerimize ait. Beni herkes tanımak zorundaymış gibi, kendimizi tanıtmıyormuşuz gibi zan altında bırakan bir soru. Ama üzerinde genişçe düşünülmesi gereken ve uzunca bir mektup konusu olacak cevabı olan bir soru. Bu sorunun cevabını sana mektubumla anlatayım dedim. Umarım okuyunca sen de cevabını almış faydalanmış olursun.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Bu soruya bir kaç sene önce de rastlmaıştım. “Bu yazarları niye tanımıyoruz?” diye sormuşlardı sosyal medyadaki bizi anlatan bir haberin altına. Bir okur şöyle cevap yazmıştı. “Kitap okumazsan, ilinin değerlerini sana tanıtmazlarsa okulda, ilimzin değerlerini okuluna, yurduna davet ederek seninle ve diğer gençlerle tanıştırmazlarsa tabii ki tanıyamazsın” diye yazmıştı. Ne kadar doğru.Boşuna Üniversitelere “değerler eğitimi” dersi koymadılar. O ilin Değerlerden faydalanamadıktan sonra ders amacına ulaşır mı? Unutma seninle de bu isimde bir dersin konuğu olduğumda tanışmıştık. Dersin amacına naısl ulaştığını var sen anla.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Bu soruyu soran gence beni tanıması için nerede olduğumu söylediğim halde, çaya davet ettiğim halde gelerek tanışmadı. Dolayısı ile sorusunda samimiyet olmadığı anlaşıldı. Bugüne kadar bizi tanımaması doğal ama sosyal medyada tanıdığın insanı bir defa olsun yüzyüze de tanırsan belki de bir ömür boyu sürecek dostluk başlayabilir. Unutmamak lazım ki, her şey bir “Merhaba” ile başlar. Selam vermenin sünnet, almanın farz olduğuna inanılan bir toplumda selam ile başlayan dostluklar ömür boyu sürecek dostluklara dönüşebilir. Dostlar arasında da gereksiz bir söz düşmanlıklara dönüşebilir.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Şimdi bana desen ki “O genç yanına gelse ne olacaktı?” Şunlar olabilirdi.” Onunla bir yemek yer sohbet ederdik, o olmazsa çay içerdik sohbet ederdik. Ona bir kalem ve defter armağan ederdim. Kitap okuduğunu söylese kitap tavsiye eder, kitap hediye ederdim. Belki bir arkadaşını tanıştırsa ona da aynı şeyleri hediye ederdim. Belki bu kitap O’nun ufkunu açar, bu kitabı başkalarına da hediye ederek arkadaşının ufkunu açarak ona liderlik eder ve güzel dost olduğunu ispatlayabilirdi. Belki soracağı soruları cevaplardım ve benim bilgimi de tazelememe sebep olurdu. O öğrenmenin ben öğretmenin mutluluğunu yaşardık... Fazlasını anlatmayayım da sen tahmin et.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Okumak ufkunu açar insanın. Bu yüzden gençler az kitap okuduğundan ya da kitap okuyup kitap yazsalar da ufuklarını genişletemediklerinden pişmanlıkları çok olur.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Hem el uzattığın zaman yukardaki örnekteki gibi gelip o eli tutmazlar, seneler sonra karşılaştığımızda da “elimden tutan yoktu ki” derler. Bu tezat sadece gençlerde değil ne yazık ki büyüklerde daha çok. “Okumak istedim para yoktu, babam okutmadı...” yakınmalarına halen de rastlıyoruz. Uzanan eli beğenmezler, sonra da “elimden tutan yoktu” derler. Bu toplumumuzun asırlardan gelen bir kısır döngüsü. Bu kısır döngüyü aşmak zor olacak. Bu kısır döngüyü gelişerek, tanışarak kaynaşarak sizler aşacaksınız ve el ele ülkemizin gelişimine katkı sağlayacaksınız. Bu da size hayatta başarı ve mutluluk getirecek işte. Toplum da sizler sayesinde girişkenliğiniz ve gayretinizle ilerleyecek hep . Gayret gençlikten gelişimi hazırlamak da Yaratandan gayret olmadan olmaz tabii ki. Sizler gayretinizle memlekete faydalı olacaksınız.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Sana bunu yazarken önüme bir söz düştü “Sıradan insanlar yalnızlıktan nefret eder. Ama bilge insan yalnızlığı kucaklayarak tüm evrenle bir olduğunu anlayarak yalnızlıktan yararlanır (Lao Tzu) Bu söz de insanların her zaman başka insanlarla sözsüz ve sözlü iletişimde olduğunu birbirlerine olumlu ya da olumsuz enerji verdiklerini gösteriyor. O yüzden her tavrımıza ve her sözümüze dikkat etmemiz lazım.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Tanımak istediği insanı insan gider bulur ve tanışır. Ayağına gelmesini beklemez. Hata ettiğini düşünürse özür diler. İyilik görmüşse teşekkür eder. Başarı görmüşse tebrik eder. Tebrik edecek yerde tehdit edersen, şakadan da olsa olumsuz bir şey söylersen tabii ki inasaları tanıyamazsın ve onlarda senden kaçarlar. Çok genç bu tür hataları yapıyor sonra da “ ben şaka yaptım da anlamadı” diyorlar.
Sevgil Üniversiteli dostum,
“Öür dilerim hata ettim” demeyi küçüklük sanırsan sonradan bahane üretmek için çok laf üretmek zorunda kalırsın. Üstelik muhatabın bu bahaneleri yemezse senin yorgunluğun da yanına kar kalır.İnsnalara bahane üretmek yerine açık sözlülükle özür dilemek en güzel yolç Özür dilemek insnaı küçültmez. Karşındaki insanı büyütmez. Tersine kendine duyduğuns aygının ve özgüvenin büyüklüğünü göstermiş olursun. Büyüklük özür dilenecek yerde özür dilemek, teşekkür edecek yerde teşekkür etmeyi bilmek, takdir etmeyi ve yardım etmeyi bilmek ile olur.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Muhatap olduğumuz her olmulu ya da olumsuz soru ve olaylar işte sana da faydalanman için bir mektup konusu oluyor. Biz hayattan bayağı güzel yazı malzemesi çıkarıyoruz. Sen de istersen her duyduğun gördüğün şeyden dersler alarak okuldaki bilgilerine bilgi katarsan bunu yapamayan, harekete geçemeyen sadece soran ama adım atamayana nazaran hep önde olursun, lider olursun ve gelişmek senin hayat felsefen olduğundan hayatta zorlanmazsın. Amacım gelişmeni istemek olduğundan hayat sana her zaman tanıdığın insanlardan faydalandığın kadarı ile gülümseycek ve destek olacaktır.
Sevgili Üniversiteli dostum,
Yazacak çok şey var. Sevdiğine yazdığında zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsun. Ama yermiz de sınırlı. Fazla söz de etkili olmuyor pek. O yüzden anlatacaklarımızı bilgimiz bitmeden başka mektuplara bırakmak en güzeli. Her şey tadında olacak ki etkisi de fazla olsun. Sınırı aşan güzel söz de olsa faydadan çok zarar verir. O yüzden “her şeyin azı kar, ortası karar ,çoğu zarar” diyerek mektubumuzu noktalarken oturup soğumadan çayımızı içelim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.