Dilimi Isırdım
- Haaalo! Abla sen misin? Ya, nedir o yine sesin çıkmıyor?
Bese’nin ablası Zerne’den oğultulu bir “alo” sesi çıkar. Bese telaşa kapılır:
- Abla, ya n’oldu, ödümü koparma yine! Ya anlatsana!
Zerne, ağzında kelimeleri geveleyerek “atla buraya gel, n’olur!” diyebilir. Bese, ah uh ede ede “tamam geliyorum, ablacım!” der. Ve alelacele evden çıkar.
Bese’nin uzun bacakları bir atın çevik bacakları gibidir öne doğru atılırken. Yürümez, adeta koşar. Temmuz sıcağında söylene söylene ilerler:
“Aqqq! Ne oldu ki bu kıza! Mutlaka çok ciddi bişi oldu, yoksa bana kolay kolay “gel” demezdi." Arada bir de nefes nefese ”ya ya, yine ağzıma sıçtı, aqqq!” demekten de geri durmaz. Hızlı yürümekten terler. Hem yürür hem de soyunmaya koyulur.
Önce üzerindeki yeleği çıkarır, ama harareti dinmez. Ablasının evine en az iki bin metre vardır. Yolda karşılaştığı insanları görmez. O kendi dünyasında gezinir. Geçen taşıtların gürültüsünde ve salgıladıkları zehirde nefes nefese yürür. ” Ağzınıza s…” der. Kimin ağzına ettiği belli değildir!
Terler sızar omurgalarının arasından ince beline doğru. ”Ahhh! Ne oldu acaba!” Daha da hızlanır. Hızını kesmediği halde nefesi düzene girer. Kondisyonu yavaş yavaş düzeliyor olmalı…
Pastel rengindeki alacalı gömleğinin düğmelerini açar bir bir. “Oh oh!” Onu da sıyırır kollarından. ” Bunca kıyafet niye giydim ki gerizekalılar gibi!” Elinde bayrak gibi dalgalanır gömlek...
”Ha, of beee! Bi tişört yetiyormuş işte, oh! Bu neydi Allahım! Qızır korusun bişi olmasın da, sıcağa katlanırım artık!” diye söylenir... Yeleği ve gömleğin hacminden omuz çantası iyice şişer. ”Ah! Az kaldı, az! Şu kavşağı da döneyim, şu iki sokağı da geçeyim, oradayım artık. Ah, bacaklarım!"
Bese asansörle yukarı çıktığında, ablasının dairesinin dış kapısının açık olduğunu görür. Korkusu ayyuka çıkar: ”Ah!” der içinden.
Onu, kapının eşiğinde, kızarmış bozarmış ablası karşılar. Fakat sütun gibi ayakta. İkisi suspus birbirini bi güzel süzer. Sonra patlar Bese:
- Ne, abla n’oldu?
Zerne, yüzünü buruşturarak elini ağzına götürür. Dudaklarını okşar gibi:
- Ah hiç sorma, kurban oliyim: Ağzım… Dilimi ısırdım. Çok kan gitti, parmağıyla işaret ederek ağzının içini.
Bese bu banallığı duyunca gözleri baygınlaşır. Çenesi düşer. Sırtından terler inerken suspus durup ablasını izler:
- Ma nolmuş! Ben de bazen ısırıyorum dilimi. Çok da kan akıyor, ama umursamıyorum. Şimdi ben bunun için mi koşa koşa geldim? Ay, abla ya, sen bi alemsin vallahi!
Bese daha ablasının cevap vermesini beklemeden banyoya girer. Bi güzel terlerini yıkar ve geri döner. Sarılırlar birbirlerine. Yanakları dukak şapırtısından bir güzel nemlenir.
- Eee! Ma niye ısırdın ki? Neye acelen vardı?
Zerne, cevap vermeden mutfağa yönelir. Meğer çay demlemiş. Mutfak masasının üstünü yiyeceklerle donatmış. Bese, mutfakta etrafına bakınır ve inceler herbir ayrıntıyı. Mutfağın temiz ve düzenli olması ferahlik verir ona. Yine de of puf ederek oturur sandalyeye:
- Abla! Hele gel bi bakiyim diline!
Zerne, dünden hazır ve nazır hemen açar ağzını. Sızlanarak yandan parçalanmış dilini gösterir;
- Ay! Çok fena ısırmışsın! Of, ama ben geçen gün seninkinden daha kötü ısırdım. Vallahi de billahi de hiç sesim çıkmadı. Dildir, ısırılıyor bazen. Meret yerinde durmuyor ki. Oynak! Ne yapalım. Bağlıyalım mı, of..!
- Sen! Sen ısıracaksın da, sesin çıkmayacak! Hiç inanmam. Sanki ben seni tanımıyorum. Ma sen benden daha betersin, der Zerne.
İkisi kahkahayla güler kendi hallerine ve olup biten saçmalıklara. Zerne bir şey yiyemiyor olsa da, ılık çayını yudumlar sızlana sızlana. Bir süre sonra Zerne dil ağrısını unutmuş olur. Güzel güzel sohbete dalarlar. Ne de sevimli ve sohbetseverler…
Yoksa Zerne’nin ağrısı sırf Bese geldiği için mi geçti? Ya da canı sıkılmıştı da, dili bahane mi olmuştu kardeşini görmek için?
Sahi, yoksa insan insane merhem midir gerektiğinde?
H. Korkmaz Ağustos 2022 Sthlm
YORUMLAR
Tüya
Yaşanmış ya da yaşanabilir olmasına ve realitemize uygun olmasına önem vermeye çalışıyorum...
Çok teşekkür ederim onure eden yorum için.
Saygı ve selamlar çokça.
Evet insan insanın neyi olmuyor ki, yeri gelince...
Geçti, bak geçti desin biri geciverir de sızı...
Ah insan ne derin, ne zor anlaşılır ve ne güzeldir...
Etrafim boşalıyor git gide...
Annem sever, öperdi acı geçerdi ...
Şimdi ne kadar uzaklar bana...
Dilini, kendi dilini nasıl ısırır insan,?
Çok acılı olmalı...
Çok saygımla Şairim.
Tüya
Evet, maalesef göçüyorlar bir bir...
Kalınca insan böyle bir başına; onlara özlem onulmaz bir ağrıdır tende...
Bir yalan, bir yanılsama ve avuntu bu; başka bir şey değil nihayetinde...
Kalbi teşekkürlerimi bırakıyorum sıcak sözlerine, ve güzel yürğinize.
Her daim var olun, iyi olun, Deniz bey.
Çok saygı ve selamlarımla.
Tüya
Ama sanırım ırsırmış dilini; çünkü gösteriyor Bese'ye. :)
Fakat tek neden olmayabilir bu. Zerne'nin Bese'yi göresi de gelmiştir...
Çok teşekkürler yorumunuz için, İlker bey.
İyi akşamlar dilerim.
Dostlukla, saygımla.