- 162 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
EMEL ESİN.
EMEL ESİN KİMDİR.?1914-1987 TÜRK İSLAM TARİHÇİSİ.
İstanbul’da doğdu. Babası, II. Meşru-tiyef ten sonra gelişen Türkçülük akımının önde gelen simalarından Ahmed Ferid Tek, annesi Fecr-i Âtî dönemi yazarlarından Müfitte Ferid’dir. Çocukluğu, babasının siyasî hayatının oldukça hareketli bir dönemine rastlayan Millî Mücadele yılları içinde geçti. Babasının diplomatik görevleri sebebiyle 1924’ten sonra ailece uzun süre yurt dışında yaşadıklarından tahsilini Fransa ve İngiltere’de sürdürdü. Fransızca ve İngilizce’nin yanı sıra Almanca’yı da öğrendi. Bakaloryadan sonra mimari okumak için Ecole de Bozar’a gittiyse de Ortaçağ usulüne göre eğitim veren bu okuldaki ağır şartlardan dolayı tahsilini yanda bırakmak zorunda kaldı. Daha önce babasıyla annesinin de okuduğu Ecole des Sciences Politiques’in tarih bölümünden mezun oldu. Sorbonne’dan da yüksek matematik sertifikası aldı. Ayrıca Paris ve Viyana güzel sanatlar akademilerinde mimari, resim, mozaik, vitray ve gravür dallarında Öğrenim gördü. Sonraki yıllarda Necati Lugal’den Arapça ve Farsça, Zeki Velidi Togan’dan Orta Asya tarihi. Herbert Janskey’den Ortaçağ Türkçe metinleri dersleri okudu. Paris Üniversitesi’nde Le Dragon dans î’iconographie turque adlı teziyle sanat tarihi dalında doktor unvanını aldı.
1941 yılında, babasının Tokyo’daki büyükelçiliği sırasında sefaret başkâtibi olan, Plevne gazilerinden İbrahim Edhem Paşa’nın oğlu Seyfullah Esin ile evlendi. Emel Esin bu defa da eşinin görevleri sebebiyle hayatını yine yurt dışında geçirmek zorunda kaldı. Bir büyükelçilik bünyesinde çalışan âmirle memur aynı aileden olamayacağı için Seyfullah Esin New York başkonsolosluğuna tayin edildi. Ancak yolculuk ettikleri gemi savaş dolayısıyla Tokyo’ya geri dönmek zorunda kalınca tayini Stockholm elçiliğine çıktı. Esin ailesi 1942 yılı baharında kara yoluyla Kore, Mançurya, Moğolistan, Sibirya, Türkistan ve Azerbaycan üzerinden iki ay kadar süren bir yolculuktan sonra Türkiye’ye ulaşabildi. Emel Esin, kendisinde iç Asya’yı tanıma ve inceleme arzusunu uyandıran bu ilk Orta Asya seyahati sırasında Çin ve Orta Asya kültür ve sanat mirasını yakından görme fırsatını buldu. Eşiyle birlikte yine kara yoluyla Balkanlar ve Almanya üzerinden İsveç’e gitti. Seyfullah Esin’in merkezde görev yaptığı 1944-1949 yıllarını Türkiye’de geçirdi. Bu arada eşi 1947′-de, annesinin dayısı olan Sâdullah Paşa’ya ait Çengelköy’deki meşhur yalıyı satın aldı. Daha sonra Yunanistan ve İsrail’de maslahatgüzarlık, Avusturya’da ortaelçilik yaptıktan sonra 1954 yılında Moskova, 19S5’te de Bonn büyükelçiliğine tayin edildi. Emel Esin Moskova’da bulundukları sırada diplomatik imkânları da kullanmalarına rağmen çeşitli zorluklarla ikinci Orta Asya seyahatini gerçekleştirdi (1955). Sovyet hükümetinden izin alarak eşiyle birlikte bütün Türk cumhuriyetlerini gezdi. Bu seyahat sırasındaki gözlemlerini Türkistan Seyahatnamesi adlı ilk eserinde anlattı. Eşi 1957’de Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye’nin daimî temsilcisi olunca birkaç yıl New York’ta oturdu. 1960 yılı sonlarında Kahire büyükelçiliğine tayin edilen eşiyle birlikte Mekke ve Medine’yi ziyaret etti. Bu iki şehre karşı duyduğu saygı ve hayranlık onu bu konuda bir kitap yazmaya yöneltti. Daha sonraki yıllarda Suudi yetkililerinin de yardımıyla birçok defa ziyaret ettiği Haremeyn’de araştırmalarda bulunarak eserini kaleme aldı. Seyfullah Esin 1961’de Mısır’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerini kesmesi üzerine merkeze alındı ve bir yıl sonra da Delhi’ye tayin edildi. 1965-1967 yılları arasında Madrid’de büyükelçilik yaptı. Emel Esin, Türk kültür ve tarihine yakın ilgisi olan ve çalışmalarında kendisine büyük destek veren eşini 1982 yılında kaybetti.
Bildiği Batı dillerine Arapça. Farsça ve Rusça’yı ekleyen Emel Esin, 1970’ten sonra yılda ortalama on beş yirmi makale ve tebliğle verimli bir çalışma hayatı içine girdi. 1983 yılı sonunda Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi aslî üyeliğine seçildi. Aynı zamanda Türk-Arap İncelemeleri Vakfının da kurucu üyesiydi. Atatürk Kültür Merkezi için hazırlamakta olduğu Uygur Türk medeniyeti tarihi, Hâkâ-ni Türk medeniyeti tarihi, Oğuz Türkle-ri’nin kültür ve sanat tarihine dair çalışmalarını tamam layamadan 26 Şubat 1987’de İstanbul’da vefat etti ve Kara-caahmet Mezarlığı”na defnedildi.
Ölümünden sonra vasiyeti üzerine. Türk kültürü sahasındaki çalışmaları desteklemek ve yapılan araştırmaları yayımlamak üzere 28 Aralık 1989’da Tek-Esin Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Vakfı kuruldu. Emel Esin’İn bütün mal varlığını ve çok zengin kütüphanesini de bağışladığı bu vakfın merkezi Üsküdar Salacak’taki kendi oturduğu evidir. Kütüphanesi, özellikle Türk kültür ve sanatına dair eserler başta olmak üzere 7385 cilt kitap. 890 yazma, 4500 makale ve ayrı basım ile 290 ayrı dergi yanında çeşitli çalışmalarıyla ilgili dosyalar ve zengin bir fotoğraf ve dia arşivini ihtiva etmektedir.
Aile çevresinde edindiği Türk ve İslâm kültürü yanında gerek babasının gerekse eşinin görevleri sebebiyle Batı’yı da yakından tanıma imkânını bulan Emel Esin öğrendiği Doğu ve Batı dilleriyle bu iki kültüre de hâkim olmuş, çalışmalarını geniş bir perspektif içinde yürütmüştür. “Bana iki kitap tesir etti. Birincisi Kur’ân-ı Kerîm. Gençliğimden beri okurum. İkincisi Ahmed Yesevî ve onun Dîvan-ı Hikmet’ı” diyen Esin millî ve manevî değerlere tutkun bir insandı. Bununla birlikte İlmî objektifliğe son derece bağlı kalması da onun belirgin bir özelliğidir.
Türk kültürü ve sanatının hemen her yönüyle ilgilenen Emel Esin’e göre bu sanatın en önemli iki özelliği hamâsî-destanî oluşu ve ayrıntıya girmeyip gerçeği kalın çizgilerle vermesidir. Emel Esin, Türk kültürünün köklerini ortaya koymaya çalışması yanında İslâmiyet’le kazandığı yeni ruhun özelliklerini de belirtmeye gayret etmiştir. Ayrıca çalışmalarında kültürün bir tezahürü olarak sanatı temel almakla, kültür araştırmaları için daha çok tarih, sosyoloji veya dil ve edebiyatı esas alan diğer Türk ilim adamlarından farklı ve yeni bir yaklaşım tarzı ortaya koymuştur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.