- 2208 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Nerede o eski günler ?......
Safranbolu’ da büyüdüm ben.
Değirmenbaşında, Harmanlarda, Köyiçinde, Bağlarda,Arslanla da geçti çocukluğum....
Bunlar mahalle isimleri, Harmanlar, harman yeri değil, köy değil, köyiçi denilen yer.
Bağlarda bağ çokmuş eskiden, ama badem ağaçları bol du benim çocukluğumda...
Az mı çağla yedik kalaycı Mehmet amcanın bahçesinden. Aşırmadık yanlış anlaşılmasın,
izin verirdi eşi, Emine teyze....
Daha kimler yoktu ki:Maran goz Mehmet amca, ud ve keman bile yapardı küçük atölyesinde. Bazen yalvarır oyuncak yaptırırdık, araba, kızak. Para bile almazdı....
Oduncu Ahmet dayımız vardı, emektar katırıyla dağdan odun getirir komşulara satardı.
Sonra Yüksel teyze, Kadriye teyze, Kemâl amca, Ayhan öğretmen, Nurhan öğretmen, Reyhan abla, İsmail dayı, Asiye teyze. Hangi birini sayayım bitmez, böyle uzar gider bu liste....
Bir de lakapları olan aileler vardı:
Müsellimler, Üçler de derlerdi onlara, bir evde yaşayan kimsesiz ama variyetli üç yaşlı teyze. Bir oğulları varmış Amerikada atom mühendisi, yıl da bir kez uğrardı. Bu üç kardeş
mahallenin çocuklarına Kur’an öğretirlerdi, Bayramlarda en fazla harşlık onlardan gelirdi,
hem de ütülü bir mendil arasında. Sırf bu yüzden her bayram önce onlara gitmek isterdim, çocukluk işte......
Ve Gereğliler vardı ve Tokyalılar. Bunlar mahallenin en köklü aileleriydi.Herkes sever sayardı. Zaten o zamanlar herkes severdi birbirini.....
Yazları, hafta sonunda topluca pikniğe gidilirdi. Şimdiki gibi beton yığını değildiki heryer,
her taraf piknik alanı. Hafta içi ev hanımları hergün bir komşunun bahçesinde toplanırdı.
Kısır, kek, börek, dolma Allah ne verdiyse yer, sohbet ederlerdi, biraz da dedikodu tabii.
Çay vazgeçilmezleriydi elbette.....
Soğuk kış günleri, özellikle akşamları toplu kızak maceraları. Tahta merdiveni bilirsiniz. O bile kızak olarak kullanılırdı. Her basamağa bir kişi oturur salardık bayır aşağı. Kızağı olmayan çocuklar, leğenle kayardı ki tutabilene aşk olsun. Ne kazalar yaşanırdı....
Misafirlikler meşhurdu o zamanlar. Ya biz bir komşu da olurduk hemen her akşam
ya da komşuların bir kısmı bizde. Televizyon yoktu , tek eğlence radyo daki arkası yarınlar......
Bir komşumuz vardı, Muzaffer amca. İlk televizyonu onlar getirmişti Almanya’dan.
Kurulduğunda tüm mahalleli evlerinin önündeydi. Birazı içeride, birazı dışarıda. Dışarıda kalanlar cama yapışmış, bunlardan biri de benim tabii .Gözler sihirli kutu da.....
Televizyon gitgide yayıldı sonra. İki, üç, beş derken mahallenin yarısı televizyon sahibiydi artık.Ama biz de yoktu. Sebep,günah. Bir arkadaşı girmişti Baba’mın kafasına.
’sakın alma,günaha girersin’ demişti. Bizden önce de kendisi almıştı sonra....
Biz de televizyon yok ya, hergün bir komşudan davet alırdık. ’Buyrun gelin bu akşam
Dallas var, seyredelim’bir başka akşam Bonanza, Küçük ev, Gülünüz güldürünüz ve diğerleri..
Önceki misafirliklerimiz gibi değildi artık herşey. Önceleri sohbetler edilir, mısır patlatılır, kestane kavurulur, karlı pekmez yenirdi kış akşamlarında. Yaz akşamlarıysa oyunlar oynanırdı. Beştaş, dokuz taş, yüzük bulmaca hatta tombala ve dama.......
Televizyon hayatımıza girdikten sonra yavaş yavaş kayboldu bunların hepsi. Sohbet edilse de öylesine işte. Film kahramanları üzerine konuşulurdu , unutulmuştu memleket meseleleri.......
Ve Televizyon her eve girdiğinde , herşey bitmişti artık. Misafirlikler tarih olmuştu.Kim ? Kime ? Niye ? gitsin diki. Artık herkesin evinde bir dostu vardı. Gerek
kalmamıştı dostlara!
Şimdi düşünüyorum da.Her ne kadar tüm suçu zaman’a atıp, ’aaah nerede o günler’ desekte, yakın insanî ilişkileri, yani dostlukları yok eden tek şey bu Teknoloji galiba. Her ne kadar uzaktaki dostlarla görüşmemizi sağlasa da....
Selam, Sevgi ve Saygım hepinize........
YORUMLAR
Güzel bir yazı... Sivil tarihimiz eksikliklerle dolu... Bu tür yazıların sivil tarihimie belge niteliğinde olması sevindiriyor beni.
Güzel ve samimi anlatılmış ayrıca.
Ama sanırım -de, -de ve ki eklerinin kullanımında bir sorun var. Birde her noktalama işaretinde sonra cümleye başlarken, bir boşluk bırakılması yazının daha rahat okunmasını sağlar.
Bendeniz de bir amatör olarak elimden geldiğince yardımcı olmaya çalıştım. Dikkate değer bir yazıydı çünkü.
İyi niyetimin anlaşılmasını umarak saygılarımı sunuyorum...
canım kardeşim beniyine benden alıp çok uzun senelere hattaen az 30sene önncesine götürdün allah senden razı olsun hep beraber yaşadığımız o güzel günleri birdaha yaşayacağımızı bilsem ömrümden ömür verirdim ama imkansız sizler manavgatta ben itanbulda safranboludan çok uzaklarda artık hayallerimizle yaşıyoruz inşallah en kısa zamanda tekrar ziyaret etmek dileğiyle tüm güzel anılar seninle olsun öptüm
21 yy. asyalı toplumlar özellikle bizim gibi kültürel dinamiklerini sağlıklı oluşturamamış milletlerde acı faturalar ödemeyi gerektirecek gibi..gibi fazla oldu..noe liberal adıyla sıkıştılabilecek sosyal felsefe ,bireyin yüceleiğini savunurken aynı zamanda onu yalnızlıştırma,snal dünyaya bağlama,ekonomik çıkarlara esir etme ...niteleklerini de dayatıyor...işimiz zordur...anlatımınız bu anlamda çok önemli ...kolay gelsin...