- 286 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUZEY RÜZGÂRLARI ÖLDÜĞÜMÜ FISILDAYACAK KULAĞINA / Bölüm-23
Sizin Allah belanızı versin emi. İşe yaramayan kocakarılar. Zevkimin içine ettiniz. Kızı elinizden kaçırdınız. Beni bulmaları da uzun sürmez. Ben ortadan kayboluyorum. Sizde hemen evimi, hatta arazimi terk edin. Ne haliniz varsa görün.’’
‘’ Ama patron, kıza çok yaklaşmıştım, yakalamam an meselesiydi. Allah’ın belası adam ortaya çıkmasaydı. Zevkle canını almıştım.’’
‘’ Kes sesini, boş boş konuşma. Kafamın tasını attırmayın. Kaybolun gözümün önünden.’’
Bu sırada yanlarına Milver gelir,
‘’ Patron arabayı kapının önüne çekiyorum. Nereye gidiyoruz.’’
‘’ İnşallah sende benzin bitti diye beni yarı yolda bırakırsın?
‘’ Olur, mu öyle şey patron?’’
‘’ Kocaeli’ne geçelim düşünürüz bir şeyler.’’
‘’ Patron bu işi bana bırak seni öyle bir yere götüreceğim ki kırk yıl düşünseler bulamazlar.’’
‘’ Sen şu çantayı bagaja at. Önerini yolda düşünürüz.’’
‘’ Tamam, patron.’’
****
Yaklaşık kırk beş dakika sonra, Hansa ile hastanenin bahçesinde buluştular. Heval,
‘’ Bu ne hız kızım, seni bu kadar çabuk beklemiyordum.’’
‘’ Hoş bulduk, ama söylemem gereken bir şey var.’’
‘’ Söyle o zaman, içinde kalmasın.’’
‘’ Hani Asayişe yeni bir Komiser gelmişti? Adı Milver mi idi neydi.’’
‘’ Ee ne olmuş ona? Sonradan sahtekâr olduğu çıkmıştı ortaya?’’
‘’ Onu gördüm, daha doğrusu ona benzettim.’’
‘’ Hadi canım sende.’’
‘’ Vallahi siyah bir steyşın kullanıyordu. Yan koltukta ise, yaşlı bir adam oturuyordu. Biraz zihnimi zorlasam onu da çıkartacağım. Tabii yaa, oh benim aptal kafam.’’
‘’ Kim olduğunu hatırladın mı?’’
‘’ Tabii hatırladım. Mirza Ağa, sapığın teki. Çocuk pornosuna meraklı orospu çocuğu.’’
Heval’in kafasında bir soru işareti belirdi.’’ Ama yok canım olamaz’’ diye söylendi. Koridorda konuştuğu hemşirenin yanlarına geldiğini gördüğü sırada yağmur yeniden yağmaya başlayınca,
‘’ kapının önünde dikilmeyelim. Boşuna ıslanacağız.’’
Hemşire,
‘’ Başkomiserim bir gelişme oldu. Belki sizin için önemli olabilir.’’ Hansa,
‘’ Hemen yukarı çıkalım İlayda’yı ben de görmek istiyorum.’’ Heval,
‘’ Gelişme derken neyi kastettin?’’
‘’ Hastamız hala kendisine gelemedi. Sayıklamaya başladı. Bir ara iki kadın dedi. Ne demek istedi acaba?’’
‘’ Yürüyün yukarı çıkalım bir şey denemek istiyorum.’’
Üçü birden İlayda’nın odasına girdiler. Heval, yatağın yanına diz çökerek, İlayda’nın kulağına yavaşça,
‘’ O kadınların adını biliyor musun yavrum?’’
Fısıldarcasına ağzından bir isim çıktı.
‘’ Almila’’ Heval,
‘’ ben Münir Hocayı görmeye gidiyorum. Beş dakikaya kalmaz dönerim.’’
Hakikaten gidip dönmesi beş dakika sürdü. Hemşireye,
‘’ Hastanın başında devamlı olarak bir kişi bulunacak. Sayıklarsa, ne sayıkladığını not edecek. Biz gidiyoruz en kısa zamanda döneceğiz.’’ Hansa,
‘’ Kızım bu sayıklama çok büyük bir gelişme. Sayıkladı ama geçmişini hatırlıyor.’’
Heval, bir an durdu,
‘’ Doğru söylüyorsun. İşimiz çok yürü gidiyoruz.’’
****
Bir saat sonra, Heval, Hansa Ve Kazım Astsubay yaylaya doğru yola çıkmışlardı. Yolculuk tamda İlayda’nın düşüp başını taşa vurduğu yerde son buldu. Kazım Astsubay,
‘’ Başkomiserim, siz burada beni bekleyin. Bekir’i alıp geleyim.’’ Heval,
‘’ Mümkün olduğu kadar çabuk gelin.’’
‘’ Merak etmeyin sizi fazla bekletmeyeceğim.’’
Heval, uzaktan Bekir’i görünce, kendi kendine, ‘’ Bu adam mı kendini kana buladı? Hayret doğrusu?’’ Yanlarına gelince, Bekir’in ilk sorduğu şey, İlayda’nın nasıl olduğu idi. Ama ‘’ Atiye’’ demişti.
‘’ Başkomiserim, Atiye’nin durumu nasıl?’’
‘’ Onun adi Atiye değil İlayda arkadaşım. Allah’tan umut kesilmez.’’
‘’ Onun adı ne olursa olsun, benim için o kızım Atiye’dir.’’
Heval, Bekir’e daha dikkatli bakmaya başladı. ‘’ Bu adam, kızıyla ilgili bir problem yaşamış ve İlayda’yı kendi kızı yerine kabullenmiş. Bekir,
‘’ Burada tartışacağımıza, Atiye buraya geldiği yoldan geriye doğru yürüyeceğiz.
Uzaktan görünen köşk, yaklaştıkça heybetli bir saray yavrusuna döndü. O sırada Heval, Bahçeye çıkan kadını görünce, bulunduğu yerden ok gibi fırladı. Hansa’da ne olduğunu anlamadan Heval’in peşine takıldı.
‘’ Bekir, içerde bu cüceden bir tane daha var. Onu yakalayın.’’
Bekir ve Kazım Astsubay, köşkten içeri girdiler bu sırada Almila,
‘’ Ne yapıyorsunuz? Destursuz içeri girilir mi?’’
Yanlarına gelen Hansa’ya Astsubay Kazım,
‘’ Tak şuna kelepçeyi kızım. Karakolda uzun bir konuşma yapacağız. Heval,
‘’ Bekir Beyle yalnız konuşabilir miyim Assubay’ım
‘’ Tabi konuşabilirsin.’’
Kazım Astsubay biraz uzaklaşınca, Heval,
‘’ Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Arkadaşım bu gün yaşıyorsa, sizin sayenizde. Ne olur hakkınızı helal edin.’’
‘’ Ne diyorsunuz siz Başkomiserim? Benim yaptığımı herkes yapar.’’
‘’ Hiç teslim olmayı düşünmediniz mi?
‘’ Hayır, yeter ki Atiye’me dokunmasınlar. Yoksa dünyayı ateşe verir karşısına oturup cıgaramı içerim.’’
Yanlarına gelen Kazım astsubay,
‘’ Ne Asayişe ne de Karakola gitmene hiç gerek yok. Koskoca köşk, odalardan birinde bu soruşturmayı yapabilirsin Heval Başkomiserim.’’
‘’ Aslında fena fikir değil, gel bakalım Almida. Seninle biraz sohbet edelim içerde.
Biraz sonra, önlerine çıkan ilk kapıyı açıp, Almila’yı içeri iteledi.
‘’ Burada baş başayız, konuştun konuştun. Yoksa başına geleceklerden kimse sorumlu olmaz. Önce, Milver’den bahset. Bu işte onun rolü ne?’’
‘’ Konuşamam, yoksa beni bulur gözünü kırpmadan beni öldürür.’’
‘’ Şuna bak ya! Kızım kafan almıyor galiba? Konuşmazsan ben seni şuracıkta öldüreceğim. Bir sıkımlık bir canın var.’’
‘’ Yapamazsın? Sen polissin.’’
‘’ Sen öyle san, ben şu anda arkadaşımın intikamını almak için, her şeyi yapacak bir kadınım.’’
Almila’nın yanına yaklaşarak, Allah ne verdiyse deyip, öyle bir tokat attı ki cüce kadın, ne olduğunu anlayıncaya kadar, kendisini yerde buldu. Dudağı patlamış kanıyordu. Heval, üzerine yürüyünce,
‘’ Dur vurma konuşacağım. Milver, Mirza’nın üvey kızı. Aynı zamanda bu çetenin başı. Türkiye’nin her yerinden güzel tahsilli kızları kaçırıp satıyorlar karşı gelenleri ise öldürüp bir yere bırakıyorlar ama son zamanlarda abarttılar. Zevk için öldürmeye başladılar. Her şeyi planlayan Milver. Mirza ise o zavallı bir sapık.’’
‘’ Nerede saklanmışlardır? Bu soruyu iki defa sordurma bana.’’
‘’ Mirza’nın Kocaelin’de bir çiftliği var ama Milver akıllı bir kızdır. Oraya gideceklerini sanmam. Bizim konuşacağımızı tahmin eder.’’
‘’ Anladığım kadarı ile sadece Milver’in bildiği başka bir yer var.’’
‘’ Evet, o yeri de benden başka kimse bilmiyor. Bir kere beni bir iş için götürmüştü.’’
‘’ Adresi şu kâğıda yaz.’’
‘’ Benim kazancım ne olacak bundan?’’
‘’ Senin kazancın, dosyanı hazırlarken, bize zorluk çıkarmadan yardım ettiğini yazacağız. Gerisi Savcıya kalmış bir şey.’’ Bu sırada Hansa’da yanlarına geldi.
‘’ Sen ne yaptın Hansa?
‘’ Bülbül gibi öttü. Bunlar piyondan başka bir şey değil. Her şey Milver’in başının altından çıkıyor.’’
‘’ Evet, orası öyle. Ben kirliyi arayacağım. Ekibi buraya getirsin iş taksimini öyle yapalım.’’
Bahçeye çıkan Heval, Kazım Astsubayın yanına giderek,
‘’ Astsubayım, Sakarya Asayişi bu operasyona karıştırmayacağım. Bana birkaç adamınızı verebilir misiniz? Bunlara göz kulak olsunlar. Önce hastaneye uğrayıp sonrada arkadaşları buraya çağıracağım.’’
‘’ Kaç adam isterseniz Heval Başkomiserim. Ceyhun,
‘’ Emredin asteğmenim.’’
‘’ Karakolu ara üç dört adamımızı buraya göndersinler.’’
‘’ Emredersin Asteğmenim.’’ Heval,
‘’ Bekir Bey, size yardımlarınız için tekrar teşekkür ederim. Gitmeden önce tekrar görüşeceğiz.’’
‘’ Ne zaman isterseniz Başkomiserim emrinizdeyim.’’
Bekir, biraz tereddüt ettikten sonra,
‘’ Son defa İlayda’yı görmek isterim. Tabii izniniz olursa?’’
‘’ Merak etme, kızını sana bizzat ben getireceğim. Sana birde sürprizim olacak. Hadi Hansa daha çok işimiz var.’’
Bekir’in yanından ayrılan Heva’le Hansa Asteğmenle yürümeye devam ederken, Heval,
‘’ kazım Asteğmenim, Sizde Bekir’in ev adresi varsa bana verir misiniz?’’
‘’ Tabi ki veririm. Merak ettim, ne işinize yarayacak?’’
‘’ Önce bazı işlerimi halledeyim, daha sonra size adresi niçin aldığımı izah edeceğim.’’
‘’ Yani bana bekleyin diyorsunuz?’’
‘’ Öylede diyebilirim. Rica etsem bizi hastaneye bırakabilir misiniz?’’
‘’ Tabi ki, Ceyhun, oğlum Heval Başkomiserle arkadaşını hastaneye bırak.’’
‘’ Emredersin Komutanım.’’
Ceyhun’a hastanenin bahçesinde teşekkür edip gönderdikten sonra, Hansa’ya,
‘’ Bir ara senin şu külüstürü bir garaja bırak. Benim arabayla yola koyulalım.’’
‘’ Gidelim gitmesine de, nereye gideceğiz?’’
‘’ Önce Atiye ile tanışalım, oradan hastaneye geri döneceğiz, ama önce Kirli ile konuşmam lazım.’’
‘’ Seni tutan mı var ara konuş.’’
‘’ Ukalalık etme bana. Arıyorum zaten.’’
Telefonunda Kirli’nin numarasını tuşlayan Heval, Beklemeye başladı.
‘’ Hani gelişmelerden beni haberdar edecektin? Burada seni beklemekten ağaç olup kök saldım.’’
‘’ Tamam, uzatma Kirli. Sana Washaptan bir adres göndereceğim, ekibinle beraber Kocaeli’ne git ve gönderdiğim adresteki evde kimi bulursan tutukla.’’
‘’ İlayda, nasıl? Biraz iyileşme var mı?’’
‘’ Şimdilik bir gelişme yok. Duruma göre seni ararım.’’
Telefonu kapatan Heval, Hansa’ya,
‘’ Şu köşedeki tekel bayisinin önüne çeksene.’’
Arabadan inen Heval, tekel bayisinden içeri girdi ve
tezgâhın arkasında bulunan genç adama, kâğıtta yazılı olan adresi sordu. Adresi okuyan genç adam,
‘’ Bu yolu takip edin, sağdan beşinci sokak, on sekiz numaralı ev.’’
‘’ Çok yardımcı oldunuz teşekkür ederim. Hayırlı işler.’’
Hansa’nın yanına oturan Heval,
‘’ Devam et, sağdan beşinci sokaktan içeri gir.’’
‘’ Sende boş boş oturma sokakları say.’’
‘’ Emredersiniz Kıdemli başkomiserim.’’
Beş altı dakika sonra, Heval,
‘’ Tamam bu sokaktan gir. Şimdi numaralara bakalım. On dört, on altı, on sekiz. Burada durabiliriz. Aradığımız iki katlı şu ev.’’
Araçtan inen Heval’le Hansa kapının önüne geldiler. Hansa, kapının zilini çalınca, içerden ‘’ Kim o’’ diye bir ses duydular.
‘’ Bir bakar mısınız?’’
Heval, elindeki rozetini gösterdikten sonra,
‘’ İstanbul Asayiş Şubeden, Heval ve Hansa Başkomiser. Burada yaşadığını tespit ettiğimiz Atiye isimli bir kızı arıyoruz.’’
‘’ Atiye benim, babamı yakaladınız mı? Nasıl iyimi? Çok merak ediyoruz.’’
‘’ Yok, kızım babandan haber getirdik.’’
‘’ Babamı tanıyor musunuz?’’
‘’ Bekir Beyle yeni tanıştık, ama bu konuşmayı içerde yapsak nasıl olur?’’
‘’ Tabii tabii, anne koş polisler babamdan haber getirmişler.’’
Kapıya gelen orta yaşlı kadın,
‘’ Kocamdan haber mi getirdiniz? Nasıl iyi mi? Hansa,
‘’Hele içeri girelim, her şeyi anlatacağız, merak etmeyin. Kocanız gayet iyi.’’
Heval ile Hansa’yı temiz bir odaya aldılar. Atiye ve annesi karşılarına oturup beklemeye başladılar.
‘’ Her şeyden önce Bekir Bey gayet iyi bu gün bizzat kendisi ile görüştüm ve konuştum.’’
‘’ Yine mi? Başımızdaki dert yetmiyormuş gibi?’’
‘’ Endişelenmeyin kocanız birkaç gün önce bir kızın hayatını kurtardı. O kız şu anda Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesinde ölüm kalım savaşı veriyor. Atiye, babanın kıymetini bil. Baban seni çok seviyor. Kurtardığı kız beyin sarsıntısı geçirmiş ve hiçbir şey hatırlamıyor. Baban o kıza senin adınla sesleniyor.’’
‘’ Kocam çok yufka yüreklidir. Ama başımızdan bir olay geçti, bütün düzenimiz dağıldı.’’ Heval,
‘’ O konudan da haberimiz var bütün detayı ile inceleyeceğiz. Sizde Bekir Beyi teslim olması için ikna edeceksiniz. Ayrıca bende kendisi ile konuşup, en az ceza ile kurtulması için elimizden geleni yapacağız.’’
‘’ Allah sizden razı olsun. O şerefsiz kızımı bir türlü rahat bırakmadı.’’ Hansa,
‘’ Şimdi esas konuya gelelim, Atiye seni almaya geldik.’’
‘’ Neden ben ne yaptım?’’
‘’ Korkma kızım, hastaneye gideceğiz. İlayda’yı görmeni istiyorum. Birkaç gün onunla ilgileneceksin. Bize bu konuda yardım eder misin?’’
‘’ Seve seve yardım ederim. Bana beş dakika izin verin, hazırlanayım. Anne geçe kalacak olursam seni telefonla ararım. Merak etme.’’
Biraz sonra üçü birden yola koyuldular. Yolculukları fazla sürmedi. Yüz beş numaralı odanın önüne geldiklerinde Heval, İlayda’yı yatağında göremeyince telaşla,
‘’ Siz beni burada bekleyin hemen geliyorum.’’
Hiç vakit kaybetmeden, bir koşuda Münir Hocanın yanına giderek,
‘’ Hocam, hocam İlayda yatağında yok. Yoksa? Ona bir şey mi oldu?’’
‘’ Dur bir nefes al kızım. Yoğun bakımdan çıkardık. Alt katta yetmiş beş numaralı odada yatıyor. Git kendi gözlerinle gör.’’
‘’ Özür dilerim hocam odanıza paldır küldür girdim, ama çok korktum.’’
‘’ Öğrendin işte daha ne duruyorsun burada? Ha yine de birkaç gün kontrolümüz altında tutacağız.’’
‘’ Sağ olun hocam iyi akşamlar size.’’
Arkadaşlarının yanına gelen Heval,
‘’ Aşağı iniyoruz yetmiş beş numaralı odaya almışlar İlayda’yı. Yürüyün alt kata iniyoruz.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.