- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Nane kokulu özlemim
Rüzgarla tüten taze nane kokusu...
Eskiden memlekette ki evimizin bahçesinde her yaz çay demler yanına hamur işi bir şeyler yapar illa ki sarma sarardık.
Bahçede ki garajın tepesine kadar uzanan üzüm bağlarından kolumuza geçirdiğimiz poşetlere yaprak toplar, sonra annelerimize götürür onların haşlanmasını beklerdik. Yapraklar haşlanıp, iç hazır olunca ananemin yuvarlak masası etrafına toplaşır belkide saatler sürecek bir sarma muhabbetine otururduk. Sarma muhabbeti dediğimiz şey tüm aile üyelerini bir masada toplayan bir taraftan sararken bir taraftan "yüzünü gören cennetlik" dediklerimize bizi kavuşturan kutsal bir ortamdı. Saatlerce sarıp, pişirip hazırladığımız o sarmaların geleneksel festival tadında bahçe oturmalarına meze olması da tartışma konusu olurdu. Ya da yüzünü göremediğimiz sevip isyan ettiğimiz aile üyelerimizle bize bir kaç saat bahşeden sarma muhabbetleri her anıyla özlenilesiydi ruhumda. Taze nane kokardı sarma içi. Taze nane kokusunda edilen bu muhabbetler yaz sıcağıyla buluşunca, ara ara esen rüzgarla zihnimize kazınırdı adeta. Aynı ortam aynı havayı soluyup, aynı kokuyu alan insanlar olur ya, birden birbirlerine bakıp aynı şartlar da "ne hatırladım biliyor musun?" diyerek aynı şeyi anımsamanın mutluluğunu yaşarlar. Ama çok nadirdir ki, o masanın etrafında toplanan iki den fazla insanın bir araya gelip aynı günleri yad etmesi. Ya mesafeler engeldir buna, ya hayat şartları ya da eskisi gibi olamayan duygular.
Yıllarca gelenekselmiş gibi sürüp giden o sarma muhabbeti bir anda kesiliverir. Herkes kendi ailesini kurar ve kendi ailesiyle yeni anılarını biriktirir. Eskiler arşive kaldırılmış gibi tedavülden kalkar. Herkes unutur ama bilinçaltı unutmaz. O anıyı bir koku ile, bir rüzgar ile bazen bütün hepsiyle hafızasına getirir. Aynı hisleri duyarken yumuşar belki insanın içi kızdıklarına.. Belki acır, kaybettiklerine.. Belki de ağlar geri dönmeyeceğine.
Her ne olursa olsun böyle güzel anılarıyla barışık olmalı insan. Anıları yaşatanlara küs dahi olsa. " O gün güzeldi, olması gerektiği gibiydi ve bir daha geri gelmeyecekti. " gibi düşünlerle saygısını yitirmeden yaşamalı o kokuyu.
Yazları en çokta memleketim tütüyor burnumda. Çocukluğumdan beridir her yaz giderdim büyüdüğüm eve. Hatta o evi kaybettikten sonra da gittim. Yeni sahipleri akrabalarımdı, rahatsız olacaklarını düşünsemde giderdim. Gitmesemde o gelir bir kokuyla her yaz çağırırdı beni. Bu sene sağlık sorunlarım yüzünden gidemedimse de gelip kokusuyla bana bir gününü yaşatıp bir an oradaymışcasına hissettirdi. Sarma muhabbetinden girip, bahçe çayları, erik ağaçları ve yol boyunca uzanan tren rayları geldi aklıma. Ordayken tüm sesi bastıran rahatsız eden trenin geçiş ve siren sesini bile duymak istedim. Denizin dalgalarını izlerken, kokusunu burnumda hissetmek istedim. Akşam parkında gezinirken eteğimi savuran rüzgarı hissetmek istedim. Herkesin bir ara da olduğu o geçmiş anıları, gece sohbetlerimizi, en sevdiğim susamlı keki, uykusuz gözlerimle gün doğumunu izlerken kuş sesleriyle tattığım o yorgun mutluluğu yaşamak istedim. Özlediğim o kadar çok şey varken, sadece bir kez görüp, tek görümlük o anla teselli olmak istedim.
Ne var ki, tüm bunlar artık imkanı mümkün olmayan isteklerdi. Belki bir daha gidecektim ama bu yazın hasreti ile dolup taşacaktı içimde. Olmasa da hiç kimse yine gitmek isterdim her köşesinde çocuğum, mutluluğum olan toprağımdı orası benim. Kokusu başka güzel, manzarası başka güzeldi memleketimin.
...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.