- 272 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIZILELMA
Suriye ye girileceği zaman muhabir askere soruyor: Asker nereye gidiyorsunuz. Hiç tereddütsüz (‘’KIZIL ELMA ‘’) diyor. Kızıl elma ne desen çok kişi bilmez. Mefkuresini bilmeyen bir nesil yetiştiriyoruz hele ki ordumuz askerimiz biliyor. Bilmeyen gençliği de ben suçlamıyorum.
Biz büyükler onlara öğretmedik. Biz öğretmiş olsaydık onlarda bilecekti. Mefkûresi olmayan bir milletin devamlılığı olamaz. Milletler mefkureleriyle vardırlar ve mefkureleriyle şanlıdırlar. Her milletin kendine has ulaşmak istedikleri hedefleri vardır. Bu ulaşmak istedikleri hedefe ‘’ülkü, mefkure’’ derler. Ülkü ve mefkure milli ve manevi demektir. Milli ve manevi olmayan mefkureler pek ilgi çekici değildir.
Bir millet mefkuresi varsa millet olur ve dinamizm kazanır Kızıl elma da Türklerin mefkuresidir. Ulaşmak istedikleri yer anlamı taşıdığı gibi Türk için Kızılelma yeryüzüdür. "erişilmesi istenen ülkü, elde edilmesi amaçlanan muhayyel yer" anlamında kullanılmıştır. Buna mukabil "elde edilmesi amaçlanan muhayyel yerin" neresi olduğuna dair farklı açıklamalar yapılır.
Aslında izahların bu denli geniş bir coğrafyayı kapsaması ve daima süreklilik arz etmesi Türk hâkimiyet telakkisinin dinamikliğini, değişen şartlara uyum sağlayabildiğini ve bu sayede Türk milletinin daima bir dünya hâkimiyeti tasavvurunun olduğunun da en iyi göstergesidir. Kızılelma bizim için kutsiyet ve maneviyat anlamına gelir.
Türkler orta Asya da çıkarken bu amaca yürümüşler Kızılelma orta asyadan başlar. Belli bir çağa belli bir mekâna has değildir. "Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıksa, ikisi arasında insanoğlu kılınmış. İnsanoğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş’’
Orhun Yazıtlarında bütün dünyanın hâkimi olmak üzere Türklerin bizzat Allah tarafından yaratıldığı ideali dile getirilmektedir. İşte bu ideal Kızılelma düşüncesinin bir ifadesidir. Anti parantez’’SİHAlarımızdan bir kısmının adı Kızılelma’dır.
Şu anda bu sihalarımız dünya konjonktüründe en çok konuşulan ve herkesin satın almak istediği bir silahtır. Millî ve manevi olan bu mefkure İslam’la beraber çok daha geniş anlam kazanmıştır.
bunun da en güzel ifade edildiği kaynaklardan biri Divan-ü Lügat-it-Türk’teki sözlerdir.
"Yüce Tanrı, devlet güneşini Türk burçlarında doğdurdu; göklerin çemberini onların ülkeleri etrafında döndürdü ve onlara Türk diye ad verdi; mülk diye ülkelerin idaresini, onları zamanın hakanları yaptı; günümüzdeki insanların yuları ellerine verildi, halk üzre onları görevlendirdi; hak üzre onları kuvvetlendirdi, onlarla yaşayanları ve idareleri altında çalışanları aziz kıldı; onlar Türkler sayesinde muratlarına erdiler ve ayak takımının şerrinden esen oldular. Aklı olan herkes onlara katılmalı ve onların oklarından korunmalı.
Onlara (seslerini) duyurabilmek ve onların gönüllerini kendilerine meylettirebilmek için en iyi yol onların dillerini konuşmaktır. “Kızılelma’nın anlamı dahada genişleyerek İslam’daki cihat ve gaza anlamlarını da Kızılelma’ya katarak daha bir anlam kattılar. İlk kızıl elma Konstantin’e polis dedikleri İstanbul’a yürünmüş ve alınmıştır. İkinci ise roma olsa da başarılamamıştır.
Osmanlının hep idealiydi roma ama olmadı. Nitekim İkinci Bayezid, tahta çıkışını tebrik etmek üzere Edirne’ye gelen Venedik, Ceneviz ve diğer İtalyan devletlerinin temsilcilerine, "Roma’ya kadar gidip Saint Pierre Kilisesi’nin mihrabında atıma yem vereceğim" demiştir.
Buna mukabil Batı Roma’nın fethi ve bu yolla dünya hâkimiyetini genişletme arzusu Türkler arasında hep bir ideal olarak kaldı. Bunu en iyi ifade eden olaylardan biri, cihan hükümdarı Kanuni’nin bir gün yeniçeri kışlasını dolaştıktan sonra askerlere "Kızılelma’da buluşuruz" diye seslenmesidir. On sekizinci yüzyıldan sonra Osmanlı batıdan yüzünü kuzeye yani Rusya’ya çevirince bir anlamda Rusya Kızılelma oldu. Şu şiiri okuduğumuz zaman Rusya’nın Türkler için Kızılelma anlamı taşıdığını rahatça anlayabiliriz.
"Eğer eman vermeseler bizim yeniçeriler Kızılelma’ya dek giderler ve Moskova adını yeryüzünden kaldırırlar: "Seyr eylesin küffar kılıç salmayı/Tövbe etsin Âl-i Osman’a gelmeyi/Dövüşe dövüşe Kızılelma’yı/İnşallah hünkârım alsa gerekdür/Âsi küffâr kasâvete dalmada/ Bütün bunlar şâdan olub gülmede/Donanma ederiz Kızılelma’da/Mesken tutup İslâm kalsa gerekdür."Kızılelma hep vardı. Yine hep var olacak Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin bu konuda en ideal konuşanlar arasında yer alır. Sonuç olarak Kızılelma, Türk tarihinin farklı devirlerinde şartlara göre çeşitli şekillerde izah edilmiştir. Kimi zaman Orhun Yazıtlarındaki gibi bir "kendine gelme ve aslını muhafaza etme" mücadelesi, kimi zaman Kutadgu Bilig ve Divan-ü Lügat-it- Türk’teki gibi bütün dünyanın hükümdarı olma arzusu, kimi zaman yeniçerilerin ağzından düşürmedikleri, "hükümdarlarının atının gittiği yere kadar fethetme" Nihal atsızda Kızılelma’yı savunanlardandır. Başkalarının boyunduruğunda olmak istemiyorsak bu mefkureyi diri ve canlı tutup milli ülkünün peşinden yürümeliyiz.21’inci yüzyılda bu mefkure yeniden yeni ve güçlü bir anlam kazandı. Askerimizin dediği gibi Kızılelma Bize misakı milliyi hatırlattı Şu günlerde ise doğu Akdeniz ve ege adaları oldu. Bana sorarsanız Kızılelma Bosna Hersek. Balkanlar kuzey Afrika Kırım orta Asya ve doğu Türkistan haydi bismillah
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.