- 396 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
VAR GERİSİNİ SEN DÜŞÜN
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan yaratılırken bir gaye ve amaca göre yaratılmıştır. Öğretmenler odasında öğretmenlerden birisi bir soru sordu. Biz bu dünyaya ne için geldik dedi. Bazı arkadaşlar mesleğimizi icra etmeye bazıları yemeye içmeye bazıları ise her varlık gibi bizde geldik gideceğiz dedi. Arkadaşımız sizin yaptığınızı kuşlarda yapıyor deyince ortalık biraz buz kesti. Bana sordular bende insan maksatsız ve anlamsız, amaçsız yaratılamaz dedim konu böylece açıldı.
İnsanın şu kısacık dünya hayatındaki en büyük gayesi, ebedî saadeti kazanmaktır. "Fanide bakiye yol bulmaktır." Hayal sınırsızdır. Sonsuzluk hayale bir cevaptır.
Hayal ancak sonsuzlukla, ebediyetle tatmin olur. Bu zamanda insanlar hep aldığı eşyanın kalite ve uzun vade dayanmasını ister. Düşündüğü zaman Ömrünün en fazla olsa 80 bilemedin doksan. Aldığı kaliteli eşyanın kendisinden daha uzun kalabileceğini düşündüğü zaman ölümü hatırlayacak ve iştahı kaçacak dolayısıyla eşyasına taparcasına bağlanmayacaktır.
Allah ve yaratıcı aklına gelecektir. Kulluğu aklına gelecektir. Bunları bilen zevkine taparcasına sevemez ve ilgilenemez. Dünya zevkleri artık zevk vermemeye başlar. Her inananın hayali ebedi aleme hasarsız ulaşmaktır. Bir insanın enesi kendini tatmin etmek kendini doyurmaktır bir insanın aklı ve fikri, sadece kendi enesini yani kendi nefsini düşünür, onun menfaatini gözetir, onun tatminine çalışır, onun zevkini esas alır. İnsan esas gayeden sapar enesin gaye edinirse kendisine bir kutsiyet addeder ve tapınırcasına ilgilenir.
Bu hale düşen bir insan, gaye-i hayalden yüz çevirerek enesine yönelir, adeta onun etrafında döner, onda fani olur, ona bir kutsiyet vermek gibi çok aşağı ve zararlı bir yola girer. Maksatsız hiçbir varlık hasıl olmamıştır. İnsanda bir gaye maksat için yaratılmıştır. Kalem yazar kendi için değil insan yaşar ebedi alem için ağaç meyve verir kendi için değil. İnsanın hem hayatında bir intizam ve gaye olmazsa, yaratılış gayesini düşünmeyip ibadet ve kulluk vazifesini yapmazsa, ulvî şeyleri hayal etmez ise, sadece dünyaya hasr-ı nazar eder, nefsinin süflî arzularının peşinden koşar, nefsinin kölesi olur, hevasını ilah edinir, bütün aza ve cihazlarını da bu yolda çalıştırır.
Her şeyi kendi benliğine hizmet eden bir vasıta olarak düşünür. Bu da insanı hayatın gayesini hazcılık olarak görmelerine neden olur. Bencil ve zevk perest bir hayvana dönüştürür. insanın düşüncesinde de davranışında da iman ve ibadet hükmetmelidir, aksi takdirde başka şeyler hükmeder. Bir hedef ya da gayesi olmayan insan ancak bencil bir hayat olarak yaşar. İnsanın yaptığı yanlışların hataların, zulümlerin temeline bakıldığında Yaratılış gayesini unutması ve gayesinin dışında düşüncelere saplanması yatar. İman ve ubudiyet gaye olmalı. İnsan ubudiyet ve imanı unutursa zalim ve cehalete düşer.
İnsanın yapmış olduğu bütün zulüm ve ahlâksızlıklarının temelinde, kendini yani yaratılış gayesini, dünyanın fani olduğunu unutması yatmaktadır. İnsanın yaratılış gayesi; iman ve ubudiyettir. İnsan bunu inkâr ve gaflet ile unutup başka şeylere yöneldiği için, zulme ve cehalete düşer. İman ve İslam olmazsa şer ve muzur şeyle yer edinir ve insanı felakete sürükler. Gönül ya ilahla meşguliyet kabul eder ya da şerlerle doldurursun yaşamında buna göre şekillenir Var gerisini sen düşün.
__________________________AR___________________________________________
YORUMLAR
Milyarlarca yıl dünyanın yaratılışını bir bütün olarak düşünürsek aslında seksen doksan senelik bir insan ömrü bu bütünün içinde üç beş dakikalık bir şey, bize yaşarken kimi uzunmuş gibi, kimi zamanda kısaymış gibi geliyor, algılama ile ilgili bir durum. Hepimiz belli yaşlara geldik, geçmişte hatalar yaptık belki, unutmak en güzeli, gelecek de meçhul çok takılmadan anı yaşamaya bakmalı, kaderin bize ne sürprizler hazırladığını bilemeyiz. Rabbim kulluk bilinci ile hareket edenlerden eylesin bizleri ve tüm insanlığı... Kutlarım...