- 255 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HAKAN AKTAY /ANLAMADIĞIM İÇİN ANLATAMAMIŞ OLABİLİRİM.
Büyük çok büyük hatta çok çok büyük bir meselemiz var. “İletişim”.
İnsanla, koca dünyayı paslattığımız diğer canlılarla, doğayla, dünyayla, evrenle, kâinatla hatta kullandığımız kalemden otomobile kadar bütün araç ve gereçlerle iletişim veya iletişimsizlik problemimiz var.
Konuşma ve dinleme eğitimi şart!
Büyük bir ölçüde bozulun üslup en başta insanın insanla olan iletişimini dejenere etmiş durumda. Konuşmayı öğrenmişiz dinlemek gerektiğini öğrenmeden. Cümleler kurmaya başlamışız içinde saygı barındırmadan; aslında konuşmayı öğrenmişiz fakat nasıl konuşmamız gerektiğini öğrenmemişiz.
Konuşmayı öğrenemeden sürekli birileri her yerde konuşuyor hem de en üst perdeden konuşuyor. Aklımıza ne geliyorsa en iyisini bildiğini zannederek konuşuyor ki; bu kadar akıl dağıtmakla geride acaba kendisine yetecek kadar akıl kalıyor mu diye merak ediyorsun. Sizi yetersiz görüyor kendinizi nasıl geliştirmeniz konusunda anlatıyor da anlatıyor, velhasıl sorunlarınıza değinecek olursa da yine dinlemiyor sorunlarınızı şöyle çözün böyle çözün diyor. Benim anlamadığım ilk baştaki konu bu kadar insan nasıl bu kadar çok hayat ve insanlık üzerine akıllar verecek bilgi ve donanıma kavuştu.
Ben bilirim kavramı bu dönemin iletişim öncülüğünü yapıyor olabilir, bir diyaloğa girmeden önce yapılması gereken ben en iyisini biliyorum üslubuyla konuşma ve dinleme erdemliğini bir kenara bırakarak karanlık bir cehaletle söze başlamak. Çok eski görünse de az eski çağlarda doğrunun değerli olduğu zamanlarda doğru bilgiye ulaşmak için yıllarını harcayan insanların yerini! Doğruyu hemen bulup ve şu kısacık ömrümüzde tüm insanları yola getirmeye çalışan insanlar aldı. Bu insanlar her yerdeler tüm köylerde, kasabalarda, ilçelerde şehirlerde, ülkelerde. Farkında olsak da olmasak da çok fazla halk kahramanı var.
Asıl meseleye baktığımızda ne diyoruz önce insan ve insanla nasıl konuşması gerektiğini bilen insanlar neredeler? Böyle insanlarla karşılaştıysanız lütfen çokça konuşun ve dinleyin ve böyle insanlarında olduğunu bilelim ve Lütfen bilenler bilmeyenlere anlatsın.
Her şeyin istinasız her şeyin en iyisini bilen bu insanlar iletişim kurarken konuşma ve dinleme saygısını bilmekten neden yoksun kalmışlar. Peki, Kendini çok önemli kılan insan, her şeyi ben biliyorum diyen insan, yeryüzündeki tek akıl sahibi kendisinin olduğunu kendine nasıl kanıtlamış. Nasıl olmuşta yeryüzünde tek beynini kullanabilen canlı olduğuna kendini ikna etmiş?
Bu kadar üslubun bozulduğu saygının yitirildiği, bu kadar yukarıdan konuşulduğu halde boş cümleler aşağıları nasıl etkiliyor? Boş vermişlik mi yoksa teslimiyet mi? Bitarafta her şeyin en doğrusunu bilen ve başka doğru tanımayanlar diğer tarafta hiçbir doğrusu olmayanlar.
Kendimize öz güven kazandıralım derken kibrin, egonun zirvesine ulaştırdığımız benliğimiz her konuda ahkâm kesmeye öyle şartlanmış ki kendi doğrularının kölesi olmuş. Sadece kendi söylediklerimizi dinleyerek ilerlememiz mümkün değil bir an önce etrafımızı da dinlememiz gerekiyor.
Aynı yeryüzünde aynı havayı, aynı güneşi, aynı gökyüzünü paylaştığımız canlı cansız ne varsa dinlememiz gerekiyor.
Belki rüzgârın anlatacakları vardır bize belki de trafikte giden bir arabanın, belki bir çocuk hiç bilmediğimiz bir dünyanın kapısını açacaktır.
Ben bilirimden çıkıp insana, hayvana, doğaya, nesneye saygı duymanın ne zararı olabilir ki? Ne zararı olabilir etrafına saygı duyarak iletişim kurmanın. Ne zararı olabilir birazda susmanın ve dinlemenin. Ne zararı olabilir güzel üslubun, tebessümle konuşmanın. Ne zararı olabilir ki hayatımıza alacağımız nezaketin, saygının, hoşgörünün, memnuniyetin.
Ne zararı olabilir ki.
Hakan AKTAY
YAŞAM FANZİN EDEBİYAT VE KÜLTÜR DERGİSİ
TEMMUZ SAYISINDAKİ YAZIM
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.