- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KUZEY RÜZGÂRLAR ÖLDÜĞÜMÜ FISILDAYACAK KULAĞINA Bölüm-22
AVRUPA YAKASI İSTANBUL ASAYİŞ ŞUBE
Kirli, Büşra Amirin ofisinden içeri girerek, ‘’ Yok Amirim, her yeri alt üst ettik. İki evi de didik didik aradık hiçbir şey bulamadık. Parmak izlerinden de bir şey çıkmadı. Şu kadar yıllık polislik hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum.’’
‘’ Bırak şimdi sinirli sinirli ortalıkta dolaşmayı. Sakin olup, düşünme zamanı. Benim aklıma bir şey geliyor ama?’’
Kirli, Büşra Amirin böyle sakin konuşmasına balıklama daldı,
‘’ Aklınıza gelen şey nedir Amirim?’’
‘’ Bunlar büyük bir ihtimalle, İstanbul’u terk ettiler.’’
‘’ Amirim, Hava alanı, Otogar ve Tren istasyonları hepsini gözaltında tuttuk. Ne gören var ne de duyan.’’
‘’ Kirliçiğim kendi araçları ile İstanbul’dan ayrılmış olamazlar mı?’’
‘’ Olabilirler mi?’’
‘’ Niye olmasın? Bize düşen, araştırma alanımızı biraz daha genişletmek. Gel haritanın başına geçelim. Bize en yakın iki il. Sakarya ve Kocaeli Asayişle ortak hareket edeceğiz.’’
‘’ Trakya tarafını unutuyorsunuz Amirim?’’
‘’ Onu da düşündüm ama önceliğimiz Anadolu olacak. Hansa, Kocaelin’e, Heval Başkomiser, Sakarya’ya gidecek ve oranın Asayiş Şubesi ile irtibat halinde olacak. Sana gelince, sen bağımsız olarak iki Başkomiserimle irtibat halinde olacaksın.’’
‘’ Emredersiniz Amirim, bizim kızlar bu gün hazırlıklarını yapsın. Yarın sabahtan yola çıkarlar. Oh be nihayet sahaya iniyoruz.’’
Büşra Amirin odasından çıkan Kirli, Asayişteki bütün arkadaşlarını bir araya toplayıp konuşmaya başladı.
‘’ Arkadaşlar, nihayet üzerimizdeki ölü toprağını atıp harekete geçmeye karar verdik. İlayda, bizim namusumuz. Namusumuzu temiz tutmak öncelikli görevimiz. İlayda’yı sağ salim Asayiş Şubeye getirinceye kadar hiç birimize uyku yok. Heval, sen yarın sabah Sakarya Asayiş Şubeye gidiyorsun. Oradaki arkadaşlarınla ortak çalışacaksın. Hansa, sende Kocaelin’e gitmek üzere sabah yola çıkacaksın. Raporlarınızı doğrudan bana vereceksiniz. İlayda’yı bulamazsak, bu şubeden ilk istifa edecek olan kişi ben olacağım. Tabi sizi bilemem. Burada kalan arkadaşlarıma gelince, günlük işleri ile uğraşacaklar ama aynı zamanda bizden gelen işareti bekleyecekler. Allah’ın izni ile bu işin altından yüzümüzün akıyla çıkacağımıza inancım sonsuz. Bu savaşımız hepimize hayırlı olsun.’’
Kirli bu konuşmayı yaptıktan sonra başka bir şey söylemeden Asayişten dışarı çıktı. Arkasından gelen Menal,
‘’ Merak etme Kirli, belki kısa bir süre beraber çalışıyoruz ama bu Şubenin altından kalkamayacağı hiçbir şey yok.’’
‘’ Sen nereye gidiyorsun?’’
‘’ Bir amcam var eski kulağı kesiklerden. Onu göreceğim. Belki bir şeyler öğrenebilirim.’’
‘’ Yarın sabah beni görmeyi unutma.’’
‘’ Tamam Kirli.’’
****
Sabah sekiz buçuğa doğru yola çıkan Heval, temiz havanın tadını çıkara çıkara bir buçuk saatlik yolu üç saatte aldı. Sakarya il sınırından geçerken saat on ikiye geliyordu. Temiz havada yapılan yolculuk kendisini çok çabuk acıktırmıştı. Bir lokantanın önünde durup arabasını park etti ve lokantadan içeri girip cam kenarında bir masaya oturdu. Daha yerine tam olarak yerleşmemişti ki, genç bir garson kız başına dikildi.
‘’ Hoş geldiniz efendim. Menüden mi seçeceksiniz yoksa tercihinizi bana mı bırakacaksınız?’’
‘’ Size bırakırsam hangi menüyü tercih edersiniz?’’
‘’ Önce Dımbıl çorbası derim, yanında Çerkez tavuğu ve Balkabaklı ekmek devamında meyve veya tatlı çeşitlerinden biri. İçecek olarak ta ayran veya su.’’
‘’ Tamam, güleç yüzlü kız sana güveniyorum.’’
Ağır ağır tadını çıkartarak yemeğini yedikten sonra hesabı öderken,
‘’ küçük hanım size bir şey daha sormak istiyorum. Sakarya Emniyet Müdürlüğüne nasıl gidebilirim?’’
‘’ Çok basit efendim adresi yine de bir pusulaya yazayım adresi. Bu yolu takip edin on dakika gittikten sonra sola dönün ve bir daha sorun size Emniyet Müdürlüğünün binasını gösterecekler.
****
Kazım Astsubayı, kızı bulduğu yere götüren Bekir,
‘’ Kızı burada yüzükoyun başı taşa çarpmış halde buldum. Kanlı taş buralarda olacak ama yağmur suyuyla yıkanmıştır. Mirza’nın arazisinden bilinçsiz bir halde buraya kadar kaçarak gelmiş. Mirza, belalı şerefsizin teki ya onu durdurursunuz? Ya da bir durduran çıkar.
‘’ Meseleyi anladım Bekir, gereğini yapacağım. Şimdi gelelim sana, seninle ne yapacağım ben?
Bekir, hemen ellerini uzatarak,
‘’ Buradayım komutanım. Kızın hayatının karşısında benim ne önemim var ki? Siz üzerinize düşeni yapın.’’
‘’ Çok güzel bir iş yaptın. Belki de sen burada ona rastlamasaydın ölüp gidecekti. Ama benim seni şimdi tutuklamam lazım.’’ Bu sırada Emir eri Ceyhun lafa karıştı,
‘’ Komutanım, ben burada ikimizden başka kimseyi göremiyorum. Siz görüyor musunuz?’’
‘’ Haklısın Ceyhun bende göremiyorum. Ama sen rastlarsan, söyle ona bir daha karşıma çıkmasın.’’
‘’ Emredersiniz Komutanım rastlarsam söylerim.’’
Bu sırada konuşmaları dinleyen Bekir, sessizce ormanın derinliklerine doğru koşar adım yürümeye başladı. Bir taraftan da, Komutan delikanlı adammış diye düşünüyordu. Kazım Astsubay Ceyhun’a,
‘’ Arkadaşlarınla konuş hepiniz dudaklarınıza fermuar çekeceksiniz.’’
‘’ Biz çiğ süt emmiş insanlar değiliz Astsubayım bu konu burada bir daha açılmamak üzere kapandı.
‘’ Hadi dönelim sende hastaneye uğra kızın durumunu öğren:’’
‘’ Emredersiniz Komutanım.’’
****
Emniyet müdürlüğünden içeri giren Heval, görevli polise kimliğini göstererek,
‘’ İstanbul Asayiş Şubeden Heval Başkomiser. Adapazarı’nda gizli görevle bulunan bir arkadaşımı arıyorum bu konuda görüşebileceğim bir yetkili arıyorum.’’
‘’ İstanbul’dan geliyorum demiştiniz değil mi? Bu günlerde kayıp ihbarı almadık ama durun bir dakika. Kazım Astsubay kırlıkta bir kız bulduklarını rapor etmişti. Kız yaralanmış Devlet Hastanesine yatırmışlar. İsterseniz Hastane iki sokak ötede bir kontrol edin.’’
‘’ Verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim. İyi çalışmalar.’’
Emniyet’in binasından çıkan Heval, vakit kaybetmeden Devlet Hastanesini bulması zor olmadı. Danışmaya yanaşarak çantasından İlayda’nın fotoğrafını çıkartarak görevli arkadaşın önüne bıraktı. Cebinden rozetini çıkartarak,
‘’ İstanbul Asayiş Şubeden Heval Başkomiser. Bu resimdeki kıza benzeyen bir kız, birkaç gün içinde bu hastanede tedavi gördü mü?’’
Danışmadaki görevli resme dikkatli dikkatli baktıktan sonra,
‘’ Bu resimdekine benzeyen bir kız üç dört gün önce bu hastaneye getirildi. İkinci kat 105 numaralı odada yatıyor.’’
Heval ikinci kata çıkan merdivenlere yönelirken, danışmadaki görevli cebinden telefonunu çıkartarak, bir numarayı aradı.
‘’ Kazım Astsubayım senin gönderdiğin hastayı görmek için İstanbul’dan bir Başkomiser geldi. Belki bilmek istersiniz diye düşündüm.’’
‘’ Hemen geliyorum Mert. Başkomiseri oyala.’’
‘’ Baş üstüne Assubayım.’’
****
105 numaralı odadan içeri giren Heval, karyolada dalgın dalgın yatan İlayda’yı görünce, sevindi ama İlayda’nın kendisine boş boş bakan gözlerini görünce, sevincinin yerini hüzün aldı. Odadan çıkarak, yanından geçen bir hemşireye seslendi,
‘’ Bu odada yatan hasta ile hangi doktor ilgileniyor.’’
Hemşire yatan hastaya bakıp, Münir Hocam ilgileniyor ama umutsuz bir vaka.’’
‘’ Nesi var ne olmuş ona?’’
‘’ Siz nesi oluyorsunuz? Zira şu ana kadar hiç kimse arayıp sormadı.’’
Bir kere daha Rozetine baş vuran Heval,
‘’ İstanbul Avrupa yakası Asayiş Şubeden Heval Başkomiser. Arkadaşım oldukça gizli bir görevle burada bulunan İlayda Komiser. Bana Münir Hocanın odasını gösterir misin?’’
‘’ Vay canına sivil polis miydi? Şaşırdım doğrusu. Koridorun sonundaki oda.’’
‘’ Teşekkür ederim.’’
Münir Hocanın odasının önüne gelen Heval, kapıyı tıklatıp, girin sesini duyunca, içeri girdi. Karşısında masanın arkasında, orta yaşların sonunda olan saçları dökülmüş oldukça hırpani giyimli bir adam oturuyordu.
‘’ Efendim Münir Hoca ile mi görüşüyorum?’’
‘’ Evet, kızım bir problem mi vardı?’’
‘’ Hocam İstanbul’dan geliyorum. Başkomiser Heval. Buda Rozetim. Bir arkadaşım hakkında bilgilenmek istiyorum. 105 numaralı odada yatıyor.’’
105 numarayı duyan Münir Hoca, Heval’e ilgiyle bakmaya başladı.
‘’ Zavallı kızın ziyaretçisi olmamasının sebebini şimdi daha iyi anlıyorum. Arkadaşınız bir kaza geçirmiş, düşerken başını taşa vurmuş. Buraya getirildiğinde gayet iyi idi ama dün gece birden fenalaştı. Geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyor. Adını bile bilmiyor. Onu bulan arkadaş kendi kızının adını vermiş. Atiye.’’
Heval, birden kendini tutamayarak, ağlamaya başladı.
‘’ Ağlamak ancak seni rahatlatır kızım. Ama hiçbir şeyi çözmez. Elimizden geleni yapıyoruz yapacağız da. Yine de şanslı bir kız olduğunu söyleyebilirim. Kazım Astsubay karşısına çıkmış. Bu arada Kazım Astsubay bizimle devamlı iletişim halinde.’’
‘’ Kendisini nasıl bulabilirim?’’
‘’ Jandarma karakolunu kime sorsanız size gösterirler.’’
Teşekkür edip Münir Hocanın odasından çıkan Heval Önce Hansayı aradı.
‘’ Neredesin Hansa?’’
‘’ Kocaeli’ne geleli birkaç saat oldu ama elim boş.’’
‘’ Hemen Sakarya Merkeze gel, İlayda’yı buldum ama nasıl buldum onu sakın sorma. Telefonu kapatıyorum Kirliyi arayacağım.’’
Telefonu kapatan Heval, vakit kaybetmeden Kirliyi aradı.
‘’ Bir iyi bir de kötü haberim var Kirli. Hangisini duymak istersin?’’
‘’ İyi haberden başla.’’
‘’ İlayda’yı Sakarya devlet hastanesinde yatarken buldum.’’
‘’ Çok iyi işte bravo sana.’’
‘’ Kötü habere gelince, Düşüp başını taşa çarpmış ve hafızasını kaybetmiş. Adını dahi bilmiyor. İlayda’yı bulan adam kendi kızının adıyla hitap ediyormuş.’’
‘’ Nee? Senin bana söylediğin şeyi kulakların duyuyor mu?’’
‘’ Zaten yaylada tesadüfen bulmuşlar yoksa arkadaşım çoktan elimizden kayıp gidecekmiş. Benden haber bekleyin, Hansa’yı buraya çağırdım. Sizden de yardım isteyebilirim. Bir Astsubay la görüşmem lazım. Kapatıyorum.
****
Kirli, Heval’le görüştükten sonra, Asayişten içeri girdi.
‘’ Arkadaşlar, etrafıma toplanın sizinle konuşacaklarım var. Büşra Amirim sizde yanıma gelin. Size bu haberi büyük bir üzüntü içinde veriyorum. Tamam mıyız? Biraz önce Heval Başkomiserle görüştüm. İlayda’yı Sakarya Devlet hastanesinin yoğun bakım ünitesinde bulmuş. Yanlış anlamadıysam bir kaza geçirmiş ve hafızasını kaybetmiş. Ne adını nede nerede yaşadığını hatırlamıyormuş.’’
Bir anda, Asayişte buz gibi bir hava esti. Büşra Amir, yüzünü avuçlarının içine alıp olduğu yere çökerken, ‘’Olamaz’’ diye bir çığlık attı.
‘’ Amirim Heval orada İlayda’nın başında. Hansa’da Sakarya’ya doğru yola çıktı. Bizde hemen bir ekip hazırlayıp Heval’den gelecek habere göre hareket edeceğiz ama bize Sakarya’nın yolu gözüktü. Ha unutmadan söyleyeyim İlayda’nın adı orada Atiye. Bunu bir kenara yazın’’
****
Kazım Astsubay, yoğun bakım ünitesinin önüne geldiğinde, genç bir kadının belli bir noktaya baktığını gördü. Kesinlikle bu kadın, İstanbul’dan gelen Başkomiserdi. Aralarında az bir mesafe kalıncaya kadar yaklaştı.
‘’ Af edersiniz siz İstanbul’dan gelen Başkomiser misiniz?’’
‘’ Evet, benim, durun tahmin edeyim. Sizde kızımın hayatını kurtaran Assubaysınız. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.’’
‘’ Bana değil Başkomiserim. Yaylada kaçak olarak yaşayan ve bu güne kadar yakalayamadığımız bir katile borçlusunz.’’
Heval, hayretle Kazım Astsubaya bakarak, Katile mi diye sorarken, İlayda’nın nasıl bir pisliğe bulaştığını anlamaya çalışıyordu.
‘’ Bir katil mi?’’
‘’ Evet, katil kısmına pek takılmayın. Arkadaşınızı kurtarmak için bize teslim olmayı göze alan bir delikanlı adam.’’
‘’ Beni onunla görüştürebilir misiniz?’’
‘’ Zaten benim isteğimde o yönde. Burada tuhaf olaylar oluyor. Bir şeyler yapmanın zamanı geldi geçiyor bile. Müsait olduğunuz zaman haber verin üçlü bir toplantı yapalım.’’
‘’ Bir arkadaşımı daha bekliyorum geldiği zaman ben size haber vereceğim.’’
‘’ Sizden haber bekliyorum Başkomiserim. Şimdilik hoşça kalın.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.