- 340 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
aşk buna denir
aşk buna denir
( istek üzere tekrar )
( yaşamdan bir kesit isimler emanettir )
evlerinin önünde su arkı ve ark boyunca selviler iğdeler vardı
çocukluklarının eğlenme oyun yeriydi güney yamaçlıydı kış ayları bile kar tutmaz
hele bahar ayları dallarda siyeçlerde cıvıl cıvıl bahara çıkmış olmanın bayram sevincini
yaşıyor gibiydi kuşlar
nisanda sığırcıklar, mayısta leylekler gelirdi yayla köylerine, önceden yuvası olanlar yuvalarının
onarımıyla, yeni gelen çiftlerin yuva yapma uğraşıları bahar anılarıydı mutluluğuna
mutluluk katardı köğün köylünün
çocuktular bahar güneşinde suyla toprakla çamurla uğraşır acıkınca evlerine gider ellerine verilen
birdürümle oyun yerlerine döner, kendilerine uğraşılar bulur,
kızlar çamurdan hamur ekmek, otlardan yemek yapar, oğlanlar su değirmeni avcılık odunculuk vb.
işlerle uğraşır bazen dövüştükleri atıştırdıları olduğu gibi
birbirlerine misafircilik oynarlardı oyunlarına mutluklarına imrenilirdi.
içlerinde ikisi vardı ki diğelerinden farklılardı. oyunları beraber olur, birbirlerini kayırır, korur söz söyletmez,
toz kondurmazlardı. taştan çamardan çörçöpten bir ev yapmış ’kuş yuvası evimiz’ derler diğerlerini kıskandırmış olurlardı. çocuklar arasında olduğu gibi bu halleri büyüklerin de dikkatini çekmiş olacak ki anası elife
’ kızım artık büğüdün sabahtan akşama kadar dışarıda olur mu ; kız kısmısı bu yaşlarda evin kızı olur vs. ’
demelere başlar
kızcağız hala bu kadar büğümediğini düşünürken giderek kendisinden de değişiklier oluştuğunu hiseder
mesela keremi daha değişik gözle görüyor, ona karşı içinde değişik duygular kıpırdar, damarlarıda akan bir
ılcaydı san ki akan. hep onu görme hep onun yanında olmak isteği arzusu duyuyor ,anlaşılan tabiat ana ona da kancasını takmış oluyordu. anası da bi şeyler seziyordu demese de; o da olanları anlıyor ama
açıklayamıyordu. o yaz kerem ankaraya gitmişti üzxülüyordu
nitekim bir oğlan kerem olmalı evet evet kerem kendisine bir gül uzatmıştı gülün kokusu ruhunu sarmış kılcal damarlarına değin sinmişti anası gülü almasını engellemişti gülü alamamıştı ama kokusu reyhası tüm benliğni sarmış sarsmıştı. uyandığında dışarıda bülbül sesi ve iğde kokusuyla bayılası olmştu heyecandan titriyor ağlıyordu olan olmuştu anlaşılan o ki mucizeli bahar suyu nevruz suyu damarlarına yürümüştü damarlarındaki o bahar suyunu kurutması ruhuna sinmiş o gül kokusunu silmesi yüreğine kök salmış olan tuba ağacını söküp atması olası değildi denedikçe daha çok özlem duyuyordu
o ruh karışıklığı yetmiyormuş gibi tam kendisine muhtaçken anasını yitirmişti kör kader onu üvey eline düşürmüştü
dahası keremlerden bir haber beklerken ağanın ve halasının oğlu çıkmıştı ki artık ellerinden kurtulması mümkün değildi ve mümkün olmayacaktı
otuz belki kırk sene sonra ankara
aslı hasta, kerme yakın bir ev almışlardı
bir oğlu olmuştu ama mutlu değildi
yüzü gülmez durgun hep düşüncliydi.
hele onu, yani keremi gördükçe içinde bir şeyler kopuyor yüreği sızlıyor
bu mutsuzluk bir yandan, içinden çıkarıp atamadığı o gül kokusu iğde kokusu yüreğine kök salmışı söküp atamadığı tuba ağacı ve kaderin oyunuyla hep onun yanında olması derdine derman değil derdine
dert katıyordu hastaydı öyle ki tıbbın bile aciz kaldığı bir haldi yaşadığı
hep kerem ilgileniyor, arabasıyla getirip götürüyor
iki yıla yakın tükenmişlik derken bir gün kerem dayanamayıp üzüntüyle
’ ne oldu sana böyle, eridin aktın ’ diğecek oldu
yüzüne bakmadan derinden bir iç çekerek
’ bilmiyor musun hala!..’ öksürdü öksürdü iğde iğde kokusu...
beni oraya selviliklere diyebildi
arabadan keremin yardımıyla kucağımdan indi
netekim iki ay dayanabildi dileği yerine getirildi
08. 05. 2022
bu yaşanmiş bir hayat gerçeğidir.
kerem h...
aslı e...
Ana Karakterler:
çocukluk aşkı
YORUMLAR
Ertürk Mustafa
bildiğim birilerinindir
ilginiz için teşekürler