- 314 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ÇALIŞMANIN GÜZELLİĞİ
ÇALIŞMANIN GÜZELLİĞİ
Çalışmak ,emek vermek üretmektir.
Çalışıp üretebilmeli insan ve ürettiği şeyler ile yaşantısına yön verebilmeli. Bunun gururunu yaşamalı. Çalışmak ayıp mıdır?
Tabi ki değil!
Yan gelip yatmak, hazırı yemek bana göre değil .
İnsan, 80 yaşına da gelmiş olsa büyük bir rahatsızlığı yoksa üretmeye devam edebilmeli.
Rahmetli Meryem nenem, 90 yaşında bile, elinde oya boncuğu ve tığ ile türlü türlü oyalar örerdi. Ben Kilis’e gittiğimde, mutlaka bana bir tane getirirdi. ’’Al bunu kızının çeyiz sandığına koy kızım ’’ derdi.
Babaannem ise köyde tandırda ekmeğini pişirir, bağ bahçe işlerini yaptıktan sonra oturur, arpa buğday saplarından bizlere tepirler ve değişik sepet tarzı seleler örerdi. Daha da boş kalınca, kendisine olmayan, dar gelen ama kıyıp da başkasına veremediği , hatırası olan kadife elbisesini ,kutnu kumaştan üç eteğini, bizim sandıklarımıza koymamız için, keser biçer, onlardan kırkyama bohçalar hazırlardı. Hemen hemen bütün torunlarını ayırt etmeksizin gönüllemeye çalışırdı.
Annem onların yanında büyümüştü. Onların görgü ve göreneklerini içselleştirmişti. Annemin de hiç boş oturduğunu bilmiyorum. Hep üretmek ve ailenin bütçesine katkıda bulunmaktı amaçları.
Dolayısı ile ben de büyüklerimden ne gördüysem onu uyguladım. Asla, "ben öğretmenim bu para benim kazancım !"demedim. Bilakis eşim, ne alacaksa veya hangi ekstra işi yapacaksa teşvik ettim." Öderiz çalışıyoruz. Yaparız ,başarırız. Sağlık versin Rabbim!"diye hep yanında oldum eşimin.
Okulda öğretmen idik,ancak okul dışında da ne iş yapılacaksa koşturuyorduk. Bazen çiftçi olup tarımla ve hayvancılıkla uğraşıyorduk. Bazen farklı işlerle hayat mücadelemize devam ediyorduk. Çocuklarımızı geleceğe güvenle hazırlayabilmemiz için, severek yapıyorduk bunları.
Bir ailenin varlığını devam ettirebilmesi, huzur ve mutluluğu için birlik ve dayanışma içinde olması çok önemli!
Bunun önemini en iyi bilenlerden birisi benim. Çocukluğumuzda annemle sımsıkı kenetlenmese idik Kilis şivesi ile" her birimiz bir tarafa preng preng saçılır kalırdık. İmimiz timimiz bulunmazdı".
Zorluklarla karşılaşmıyor muyuz? Hem de öyle çok şeyler yaşıyoruz ki! Bunlar bizi asla pes ettirmiyor. Örneğin ;
Geçen hafta tatil günü, eşimle traktörümüzün üzerine binerek, ceviz bahçemize çapa yapmaya gittik. Aslında o gün ben ağaç altında oturup romanımı okudum. Sadece arada eşime su götürüyor veya meyve kesip ona götürerek, arada dinlenmesini sağlıyordum. Kolay değil! Traktör üzerinde, sabahtan akşama kadar çapa yapmak!
Piknik sepetine yemekler hazırlayıp, tarlada birlikte yemeğimizi yiyoruz. Böyle destek olmak bile bana huzur veriyor.
O gün, akşam saatlerine kadar ceviz bahçemizde idik. Tam işi bitirip, traktöre bindik yola koyulduk ki o anda nereden geldiğini anlayamadığımız , kapkara bulutlar bizi takip etmeye başladı. Keşke sadece takip etseler!
Dalga geçer gibi önce bir iki atıştırmaya başladılar. Ardından şiddetli bir sağanak yağmura tuttular bizi o kara bulutlar!
Eşim, köye ulaşmak için son gaz yola devam ediyordu. Biz daha ilk beş dakikada, sırılsıklam olmuştuk. İncecik kıyafetlerimiz üzerimize yapışmıştı. Hani "yaz yağmuru çabuk geçer "derler ya! İnanmayın! Bizim gibi ovada işi olan herkes, karıncanın yuvadan çıktığı gibi tarlalarından çıkıp, yollara dökülmüş traktör üzerinde ıslanarak yol almaya çalışıyorlardı.
Ceviz bahçemiz ile köyün arası iki üç kilometre . Yol uzadıkça uzuyor ve biz yağmurun şiddetinden ve birdenbire bastıran soğuğun etkisinden hiç bir şey düşünemiyorduk. Tek derdimiz bir an önce bu sağanaktan kurtulmaktı. Göz gözü görmüyordu! Yağmur yerden mi, yoksa gökten mi yağıyor belli değildi. O derece şiddetli bir sağanağa tutulmuştuk ! Sanki gökten yağmur değil taş yağıyordu üzerimize. Bazen doluya ,bazen yağmura çevirerek, bize gücünü gösteriyordu kara bulutlar.
"Allah’ım, yolda kalmış herkesi koru’’diye dualar ediyordum. Üzerine oturduğum minderi altımdan alıp , sırtıma tuttum.İçime geçmişti soğuk ve ıslaklık . Bacaklarım vücudum titremeye başlamıştı. Ben böyleysem, eşim bu haliyle nasıl traktör kullanıyordu?
Yolda dört beş traktörü geride bırakarak, Uluköy ’e ulaştık. Sufay abilerin evinin önüne ulaştık. Kıyafetlerimizin ıslaklığı, bizi sanki on kat daha ağırlaştırmıştı. Evde değillerse işte o zaman şifayı bulurduk! Gerçi köyün yarısı eş dost akrabaydı.Ancak adım atacak halimiz kalmamıştı. Dişlerim in birbirine vurmasını önleyemiyordum. Neyse ki, Sufay abi evdeymiş. Hemen bizi içeri alıp, giysiler verdi. Elektrik sobasını açıp ısınmamızı sağladı.Bir saat kadar elektrik sobasının karşısında oturunca, kendimize gelmiştik. Traktörü köyde bıraktık. Sufay abi bizi evimize kadar arabasıyla getirdi.
Bir çiftçinin karşılaşabileceği zorluklardan birine daha tanık olmuştum.Aslında benim için bir kazanımdı bu!
Şunu asla unutmayalım ki bizi başarıya ve daha güzel bir hayata götürecek olan tek şey çalışmaktır. Çalışmaktan yoksun tembel bir toplum gerilemeye ve eninde sonunda yıkılmaya mahkumdur!
Hazıra dağ dayanmaz! Toplum olarak elele verip üretmek , refah seviyemizi yükseltecektir.
Eşimin hayat mücadelesinde yanında olmanın haklı gururunu taşıyabilirim değil mi?
Ne dersiniz?
KARDELEN(Ayrıkotu)
22.06.2022
Tülay Sarıcabağlı Şimşek
Dinar/Afyonkarahisar
YORUMLAR
Maşaallah Hocam, ne güzel anlatmışsınız çalışmanın önemini ve gereğini. İnsan için kendi çalışmasından, gayretinden başkası yoktur der Yüce Rabbimiz.. işte bu yüzden helal rızık ve emek kutsaldır. Tarlada izin olsun ki sofrada gözün olsun! Çok da güzel bir örnek olmuş, gençliğimde benim de tarlada çalışmışlığımı hatırlattı.. tebrik ederim Hocam,, Saygılarımla