- 772 Okunma
- 5 Yorum
- 3 Beğeni
Çift Başlı Kartalın Gücü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Eski devirlerde; genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da köylerde, mahallelerde kalabalık aile ortamlarında, sofalarda divanlar kurulur, denge bejler ahenkli sözler kullanarak geçmiş olayları destanlar, kılamlar, ilahiler ve hikâyeleri kuvvetli gırtlak güçleriyle sözlü olarak sunarlardı. Yaşanmışlıkları olan veya tarihin destansı hikâyelerini bilen büyükler, yörede söz sahibi olan “SEYİDLER” nesilden nesile bu hikâyelerin, destanların, mitlerin, kahramanlıkların hatırlanabilmesi için edebi değerleri olan söylencelerde, kurulan divanlarda, yaşanılmış kahramanlıkları, destanları, savaşları, mitleri, halk hikâyelerini anlatırlardı. Bu hikâyeler ve efsaneler zamanla mitler ile birlikte ağızdan ağıza Anonim Halk Edebiyatının içinde büyüyüp destansı hikâyelerde bütünleşirlerdi. Ağızdan ağıza aktarılan bu edebi hikâyelerin içindeki her bir efsane; kendi içeriğindeki anlatımıyla dinleyenlere ve öğrenenlere gelecek arayışları içinde aradıklarının kendileri olduğunu ve gerçek yolculuğun kendine, kendi içine yapılan yolculuk olduğunu anlatmaktadır.
Bir tesadüf sonucu Tatvan’da yaptığım, “Van Gölü Havzası Ve Çevresinde Ekolojik Dengeyi Koruyan Sağlıklı, Sürdürülebilir Agro-park-Turizm Kalkınma Modelleri “, çalışmalarım sırasında “Çift Başlı Kartal” ile ilgili olarak sözlü bulgulara ulaştım. Van’lı el sanatları, mobilya ve taş ustası, ( Ağacı İşleyen Adam), “Eyüp Caner Cengiz” ‘in çocukluk ve ergenlik dönemleri bu divanlarda geçmiş. Bu öğretiler onlara yetişmelerinde, geçmiş ve geleceği anlamalarında yol göstermiş. Geleceği anlamaya çalışırken geçmişi de unutmamaları gerektiğini öğrenmişler. Eyüp Caner’in dedesinin anlattığına göre; “ Büyük Selçuklu Devleti ve Selçuklu Kartalı ile ilgili bilgiler büyük âlim ve mutasavvıf, mübarek zat, “Seyyid Abdülhakîm Arvâsî” ‘nin Van, Başkale’de kurduğu kütüphanede mevcuttu. Fakat I. Dünya Savaşı sırasında Başkale Kütüphanesi bölgeyi işgal eden ve bölgedeki Müslümanları Ruslarla işbirliği içerisinde katleden Ermeniler tarafından yakılmıştı. Ve geçmiş dünyayı içine alan Farsça el yazmalarda bu yangında yok olmuştu.”
Kartal, tarih boyunca güç, kudret ve asaletin timsali olarak görülen hayvanlar içerisinde, aslandan sonra gelmektedir. Buna bağlı olarak neredeyse her toplumda hükümdarla kartal arasında bir ilişki kurulmuştur. Ömer Hayyâm da Nevrûznâme adlı eserinde kartala ayırdığı bölümde bu konuya işaret ederek “Kartalın büyüklüğü, asalet ve temizliği ile hal ve hareketleri, padişahlara benzer. Eskiler demişlerdir ki, et ile beslenen havyaların padişahı kartal, ot ile beslenen hayvanların padişahı at idir. Kartal bunun için sıradan insanlardan çok, padişahlara özeldir”. Türk Kültür’ünde ve İslamiyet’ten evvel Gök-Tengr-i inancında da önemli bir yere sahip olan Tanrı’nın elçisi, Çift Başlı Kartal figürü geçmişten geleceğe sonsuz varoluş gücünü, doğu ve batıya hükmetme ve ilahi gücün onlara verdiği yetki ile tüm dünya üzerinde hâkimiyet kurma otoritesini simgelemektedir.
Tuğrul Bey, (Malikül-Meşrik ve Mağrib) (25 Zilkade 449 Cumartesi / 23 Ocak 1058) tarihinde doğunun ve batının hâkimi ilan edildi. Doğuda Horasanlı Selçuklu Melikesi, Çağrı Bey ile simetrik ve güçlü bir idari bağ kurmuşlar, milletleri kanatları altına alarak bütün halkı dini ritüellerinde ve kültürlerinde adil bir şekilde özgür bırakmışlardır.
Mitolojik gerçekliği de yansıtan, “Tuğrul Bey, ( Tuğrıl Kuşu/Zümrüdü ANKA) ve Çağrı Bey, (Doğan/Çakır Kuşu)“ efsanesinde her iki melikte adlarıyla ve inançlarıyla özdeşleşmiş sultanlardır. Özlerini ve inançlarını geçmişten geleceğe taşıyarak, yiğit ve atılgan, sabırlı ve sadakatli mücadelelerinde, kartal hızındaki atlarının üstünde, atik, cesur ve korkusuzdular. Asil Tuğrul Bey ve Çağrı Bey, yaşamları boyunca hedefi bulan, isabetli yay ve oklarıyla, güçlü atları üzerinde halklarını koruyup kollayarak Büyük Selçuklu Devletinin “Çift başlı Kartalı” olmuşlar ve yaşayan sözlü ve yazılı efsanelerde yerlerini almışlardır.
YORUMLAR
Güne seçilen yazınızı kutlar daha nicelerini okumayı diliyorum. Selam ve saygıyla.
Gülay Karaoğlu
Gülay Karaoğlu
Yüreğiniz dert görmesin.
Güne eşlik eden ve de güzellik katan kaleminizi okumak güzeldi.
Selam saygı ve sevgimle dost yazarım