- 239 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜDÜK DE NE OLDUK?
Büyüdük de Ne Olduk?
İnsanoğlu öylesine garip bir varlık ki, anlamak ve anlatmak neredeyse imkansız. Hoş onun da kendini anladığını sanmıyorum ya. Çok şey istiyor bu hayattan. Çocukken büyümek istiyor hep, etrafındaki yetişkinlere özeniyor; onlar gibi olmak, onlar gibi bir şeyler yapmak istiyor. Boyundan büyük işlere kalkışması da yetişkinleri taklit etmesinden ileri geliyor.
Gel zaman git zaman büyüyor insan bir fidan misali. Önce bir hevesle başlıyor o yaşamak denen zorlu yolculuğa. Ama zaman içinde hiçbir şeyin değil belki ama pek çok şeyin istediği gibi gitmediğini anlıyor. Başlıyor sorgulamaya. Ben nerede yanlış yaptım? Neden böyle oldu? Gün geçtikçe sorular da sorunlar artıyor dünyasında. Çocukken o hayalini kurduğunu yetişkin olmanın, büyük olmanın öyle dışarıdan göründüğü gibi cazip olmadığını fikrine kapılıyor insan. İlk başlarda kabullenmiyor bunu ama şartlar bir süre sonra ona acı gerçeği haykırıyor suratına suratına.
Sonra başlıyoruz bir bir hayıflanmaya, sitem etmeye. Önceden böyle güzeldi, şöyle iyiydi. Önceden dediğimizse, çocukluğumuz. O en temiz, o en saf günlerimiz. Derdimiz yok, tasamız yok. Ekmek elden su gölden yaşayıp giderdik. En büyük derdimiz patlayan topun yenisini nasıl temin ederim, geçen gün kızdırdığımız komşu teyze anneme-babama beni şikayet eder mi, yeni aldığım oyuncağımı bozduğumu nasıl söylerim falan filan. Öylesine masum, öylesine basit sebeplerden dertlerimiz olurdu çocukluğumuzda. Bir iki söylenirler, birazcık kızarlar ama çocukluğumuza verip unutur giderdi yetişkinler.
Büyüdükçe her şeyin daha da zorlaştığını gördük hepimiz. Bize verilen sorumluluklar artmaya başladı. Sorumluluklarımız artınca daha çok göze batmaya başladık. Artık biz o yaramaz çocuk değildik. Ve bizden bir şeyler bekliyordu o imrendiğimiz yetişkinler. Bir süre sonra kendimizi hayatın ortasında bulduk. Hem de nasıl bir bulma. Fırtınanın ortasında denize düşmüş gibi halimizle kıyıya ulaşmaya çalışıyorduk. Derdin biri bitmeden öbürü başlıyordu. Öyle derinden yaralar açmıştı dertlerimiz; temizlemek, sarmak kafi gelmiyordu. İşte biz buna büyümek diyorduk, geç oldu zor oldu ama öğrendik.
Büyüdük de ne oldu dedik ya; bizle beraber dertlerimiz de büyüdü. Yaşamak güçleşti. Zaman içinde masumluğumuzu yitirdik. O masum çocuk gitti. Yerine kendisiyle, insanlarla kavgalı gülmeyi unutan bir yetişkin geldi. Oysa çocukken ne güzeldik. Her şeye güler geçerdik. Kavgalarımız bile bir sonraki maça kalmadan unutulur, hiçbir şey olmamış gibi oyunumuza devam ederdik. Kin gütmezdik. Art niyetimiz yoktu. Dedim ya her bir şeyimizle masumduk.
Büyüdük; gülmeyi, mutlu olmayı unutan ve oradan oraya koşturan yetişkin olduk. Biliyorum, hiçbirimiz böyle hayal etmemiştik çocuk kalbimizle. Daha renkli, daha yaşanılır ve daha çocukça bir şeyler düşlemiştik. Hayat bizi bambaşka biri yaptı. Belki çok şey kazandık bu hayat yolculuğunda ama çok önemli şeyleri de kaybettik. Çocukça sevmeyi, çocuk gözüyle dünyaya bakmayı ve o saflığı kaybettik. Sonra da övünüyoruz kendimizle. Biz şuyuz, bir buyuz diye. Bazen diyorum keşke hep çocuk kalsaydık. Kim bilir hayat o zaman daha yaşanılır olurdu hepimize.
Ama olmuyor işte. Büyümek doğanın kuralında var. İnsan doğar, büyür, yaşar ve günün birinde ölür. Değişmez kuraldır bu. Ne çocuk kalabiliriz ne de yeniden çocuk olabiliriz ama çocukça yaşamayı pekala başarabiliriz. Çocukların o saf, o masumane dünyasını yetişkinler dünyasına getirebiliriz. Belki dertlerimiz, sorunlarımız bitmez ama daha yaşanılır bir hayata merhaba diyeceğimiz kesindir. Çünkü o dünyanın berraklığı, samimiyeti bize de bulaşacaktır. İşte o zaman daha güzel bir dünyada yaşamak mümkün olur. Bedeniniz yetişkin olabilir ama yüreğiniz hep çocuk kalsın. Çünkü o zaman hayatın tadını daha güzel ve daha derinden alabileceksiniz. Çocukça sevgi ve çocukça muhabbetle…
NECATİ DİLEK
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.