- 417 Okunma
- 3 Yorum
- 2 Beğeni
BU DÜNYAYA GELİNCE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
01.
BU DÜNYAYA GELİNCE
Hayatımda elbette şen şakrak güldüğüm günlerde olmuştu; derin hüzün deryasına daldığım ve herşeyin bittiği bir karanlık tünele girer gibi hüzünlendiğim zamanlarda olmuştu.
Çocukluğumda geçirmiş olduğum çocuk felçi hastalığından sonra meydana gelen vaziyetim konusunda bilen bilmeyen yani ağzı olanın konuştuğu gibi bir söz curcunası sürmüş. Ara sıra annem ve diğer yakınlarımla bebeklik ve çocukluk dönemi hakkında bildiklerini sorduğumda çok değişik ifadeler ile karşılaştım. Bunların bazılarına kırıldım, üzüldüm ama katiyen beddua etmedim. Bazılarına da tebessüm edip gülüp geçtim.
Doğduğum zaman babam rahmetli Aydın Bozdoğan Barajında çalışıyormuş. Bir kaç ay sonra beni görüp bağrına basabilmiş. O zamanın şartlarına göre günü gününe haberleşme imkanı olmadığını için belki anında haber alamamış. Adımı ne koymak istediğini de ne anneme, ne de dedeme de söylememiş. Bana isim verilmesi de Hüseyin dedem ile hanımı Gülayşe ebem arasında küçük bir tartışma konusu olmuş.
Rahmetli dedem:
“Büyük bir paşa ve devlet adamıdır” deyip “illaki Şemsettin olsun” diye ısrar etmiş. Zavallı anamcığım hiç sesini çıkaramamış. Acaba onunda gönlünde beğendiği bir isim var mı diye soran olmamış. Bir keresinde “Şemsettin” ismini vermeseler bari diye dua ettiğini söylemişti.
Hemen devreye otoriter ve az konuşan bir kadın olan Gülayşe ebem, dedeme kaşlarını çatarak:
“Şemsettin, Şümşettin olmaz!” dedikten sonra “kardeşimin adını koyuyorum! Bundan sonra onun adı Halil!” diyerek işe noktayı koymuş. Ebemin cesur ve kahraman, kimseden korkmayan Ese Halil namında bir kardeşi varmış. Herkes ondan çekinirmiş. Düşmanları pusuya düşürüp onu vurmuşlar. Bir türlü kendi çocuklarına onun adını koyamamış. Ebemle en son karşılaştığımız bana:
“Kardeşim, kardeşim Halil!” diye söylenerek sarılmıştı.
Rahmetli dedem de Gök Halil diye bir amcası varmış. Bana:
“Senin adın o Gök Halil’in adıdır” derdi. Gerçi büyük sülalemizde Halil adı da dört beş tane daha vardı.
Doğumumda anamın ebesi Kör Sultan ebede bulunmuş. Bir yörük kızı olan Kör Sultan ebe, Kuvayı Milliyeci ve İstiklal Harbinde Mahmut Hoca ile (Celal Bayar) birlikte ordumuzun iaşe ve ihtiyaçlarını temin ve nakil işinde köyümüzden bir kaç kadınla bizzat bulunmuş. Hatta ellili yıllarda Denizli’yi ziyaret eden Cumhurbaşkanı Celal Bayar, onu hastanede ziyaret etmiş. Torunu Terzi Ömer dayım bu buluşma pusulasını bizzat yazdığını bana da söyledi. (Kör Sultan ebemin Türkiye ve ordumuz için yaşadığı olayları ve haleti ruhiyesini inşallah bir başka yazıda ele alacağım.)
Biz yine benim doğumumda Kör Sultan ebemin davranışına gelelim. Vatan savunması için askerin önemini bilen Sultan ebem; doğan çocuğu eline alıp; gözleri görmediği için eliyle kontrol edermiş. Erkekse:
“Göbeğini uzun kesin! Sesi gür çıksın ve devlet adamı olsun!” diye gürlermiş. Doğan çocuk kız ise:
“Alın bunu!” dedikten sonra “geçmiş olsun, Allah bahtını açık etsin!” deyip çekip gidermiş.
Neyse isim meselesi böyle kazasız belasız hal edildikten sonra iki yaşına kadar beyaz tenli ve yeşil gözlü olarak büyük aile olarak oturduğumuz Koca Kapı Altında çok sevilmişim. Hatta büyük amcamın büyük oğulları, yürüdüğümü, güler yüzlü bir çocuk olduğumu bir kaç defa söylemişlerdi.
Halil GÜLEL
Düsseldorf / 03.06.2022
(Herkesin Anlatacak Bir Hikayesi Vardır)
YORUMLAR
İstiklal mücadelesi veren mukaddes insanlarının eline doğmuşsunuz ne mutlu size.
Ne mutlu size İbrahim as ın lakabıyla adınıza seslenmişler .
Ve yine ne mutlu size zamanı sabır ile yoğurmuşsunuz;Haktan gelene selam olsun.
Sizin ve cümlemizin akıbeti hayır olsun.
Kaleminize sağlık
Hayırlı çalışmalar dilerim.