- 524 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Üniversiteli Levent Tarık Şencan ile..
Üniversiteli Sanatçı Levent Tarık Şencan:”Çok gezen mi çok okuyan mı daha çok bilir bilmem ama çok tanışan bunların ikisini de dolaylı yoldan yapıyor demektir”
TURAN YALÇIN-Merhaba bize kendinizi tanıtır mısınız?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Ben Levent Tarık Şencan, Üsküdar Üniversitesinde İngilizce olarak siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuyorum. İlk kitabımı on altı yaşında yazdım ve o günden beri eser üretmeye, sanatla ilgilenmeye devam ediyorum. Geçmişimde oyunculuk eğitimi almış birisi olarak çocuk tiyatrosu ve figüranlık yapmışlığım var. Dil öğrenimine ve tarihe merakım var, Japonca, Rusça ve Arnavutça dillerini merak ediyorum ve öğreniyorum. Üçünü de seviyor olmamın farklı sebepleri var tabii ki. Tarihe olan ilgim de küçüklükten gelmesine rağmen bu sevgi hiçbir zaman azalmadı. Eski bir tiyatrocu olan Toygun Ateş’in vefatından önce çoğu günüm onunla geçerdi, kendisinden oyunculuk, tiyatro, ses dublaj ve senaryo yazmak gibi pek çok konuda çok değerli bilgiler edindim. Onun bir öğrencisi olarak bildiğimiz şeyin peşinden gitmeyi ve devamını öğrenmeyi öğrendim, bu yüzden benim öğrenciliğim ölene kadar sürecektir. Sanat ve tarih dışında sporla da ilgisi olan bir insanım, iki sene profesyonel yüzücülük yapmış birisiyim ve satrancı da çok severim.
TURAN YALÇIN-Yazmaya başlama hikayenizi paylaşır mısınız?
TARIK LEVENT ŞENCAN- Yazmak bence bir duygudur. Çünkü bence kimse bir içerik üretmek istediği zaman bunu bir gerekçeye bağlayarak yapmaz, bu tıpkı bir duygu gibi insanın içinden gelir ve o insan onu yapmaya başlar. Kitabım Tarihi Kurgu sınıfına giren bir kitaptır ve adı Soysuzlar Geçididir. Kitabın konusu Birinci dünya savaşının bittiği tarihte kazanan devletler arasında olacak Rus Çarlığının, komünist devrimin başarısı sonucunda bu zaferinin anlamını yitirdiği ve devletin baştan aşağıya yeni bir beden kazandığı dönemde Rus Çarı Nikolay’ın oğlu İvan Romanovun bu olaydan sonraki hayatıdır. Doğduğundan beri rahat geçen ömrünün komünist rejimle yok olduğu; memleketinden, mirasından, ailesinden ve onu bu güne kadar o yapmış her şeyden ayrılmak zorunda kaldığı bir sürgüne onun yegane yaveriyle ve yaverinin ailesiyle çıktığı yolculukta yaşadığı tehlikelerin, gördüğü coğrafyaların ve maruz kaldığı olayların hem kendisi hem de yanındaki insanların üzerindeki etkisini o olayları yaşamış her bir insanın gözünden tanıklık ettiğimiz romanımızda karakterlerimiz girdiği yolculuklarda yoksulluk, dışlanma ve takip edilmekle baş etmelerinin yanı sıra kendi içlerinde de yaşanan çatışmalarda orta yolu bulmaya çalışmaları arasında son Rus prensinin ensesindeki totaliter rejimin onu arayan komiserlerine rağmen mirasını geri alabilme ihtimali uğruna çabaya girmesi bir yana dursun, bu mirasını ele geçirme yolunda ilerlerken kapıda bekleyen bir ikinci dünya harbi vakası, genç prensin iktidarı eline alabilecek olsa bile bunu yapmak ve sürdürmek için çok çetin ve çok entrika dolu bir sınavdan geçmesi gerektiği anlamına geliyor. Bir yandan baş düşmanı komünistler, diğer yandan ikinci dünya savaşı, bunlar yetmiyormuş gibi kendi grubu arasındaki iç çatışmalar dururken genç prensin istediklerini başarıp başaramadığını öğrenmek, siz değerli okurlarımızın keyif dolu okuma saatlerinde saklı olacak. Unutulmamalıdır ki Prens İvan ve tüm karakterler bir kurgu eseridir, tüm Romanov üyeleri gerçek tarihte Lev Trotsky’nin talimatıyla idam edilmiştir.
TURAN YALÇIN- Aynı zamanda figüranlık da yapmışsınız. Sinemada hedefiniz nedir?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Açıkçası ben bu ilk kitabım da dahil olmak üzere birçok projede senarist olmak ve metin olarak yazdığım eserlerin bir filmde de vücut bularak insanlara ulaşmasını sağlamak istiyorum. Elbette ki bu filmlerde de eğitimli bir oyuncu olarak yer almayı istemem kadar doğal bir şey yok.
TURAN YALÇIN-Yazmak size ne kattı?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Açıkçası insan medeniyeti, yazının keşfinden sonra bilgi aktarımı konusunda bir çağ atladı. Ben de bir insan olarak yazmaya başladım ve bu durumun beni insan dışında bir canlıdan ayırması noktasında çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Hele ki yazmak dediğimiz şey bir bilgi aktarımı olduğu için, aktaracak bir bilgi bulmak şart. Bunun tahmin edilebilir bir sonucu olarak daha iyi yazabilmek için daha fazla okumam gerekir. Yazmaya başlamak, yazmaya devam etmek insanın aslında iyi de bir okuyucu olmasını sağlaması bu işin bana kattığı entelektüel bir gelişimdir.
TURAN YALÇIN-Kendinizi geliştirmek konusunda ne yapıyorsunuz?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Öncelikle gelişmek a noktasından b noktasına gitmekten biraz daha karmaşık bir şey olduğu için çoğu insanın "her insan sadece tek bir konuda uzmanlık geliştirmelidir" önyargısına karşıyım. Hele ki roman yazan birisi olarak, karakterlerimiz bir gemiye biniyorsa gemicilikten, bir uçağa biniyorsa havacılıktan ne kadar anlayan birisi iseniz o olayları o kadar iyi anlatabilirsiniz. Kısacası bir sofrada elbette ana yemek olmalıdır ancak o yemeğe atılan baharat, yanındaki içecek ve sofranın diğer unsurları olmadan o sofraya gerçekten bir sofra demek çok sağlıklı olmayacaktır. Biz de bir eser üreticisi olarak hayatın akışında beynimizi farklı yönlerde zorlayacak işler yapmayı ve bilgiler edinmeyi görev edinmeliyiz. Sadece tarih kronolojisi bilmek yetmemeli, tarihin içinde yaşadığı coğrafyayı da, o zamanki iklimi de bilmeliyiz. Bunun dışında o dönemdeki insanların düşünce sistemini de kavramalıyız ki bir olayı sağlıklı bir şekilde yorumlayalım. Tıpkı bunun gibi kendimizi geliştirmek için de sadece tek bir işlevi karşılamak için uzmanlaşmak insan oluşumuzun getirdiği çok yönlülük özelliğimizi köreltmektir.
TURAN YALÇIN-Üniversite mezunları arasında işsizlik yaygın olduğu kanısı var. Bu konuda siz ne diyorsunuz. Bu kaygıyı sizde yaşıyor musunuz?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Üniversite mezunlarının arasında işsizliğin yaygın olup olması bir inanç değil gerçektir. Daha doğrusu insanların görüşleri değil, net ve kesin istatistiklerin ortaya koyduğu bir veridir. Maalesef günümüzde fizibilite denilen bir sorunumuz var. Herkesin bildiği atanamayan öğretmenler vakasında olduğu gibi biz bir bölümden ne kadar mezuna ihtiyaç duyulduğu konusunda düzgün bir planlama yapamıyor olduğumuz için mezun işsizliği kaçınılmaz bir sonuçtur.
TURAN YALÇIN-“Üniversiteli gençler kitap okumaz” önyargısı var. Bu konuda Üniversiteli olarak siz ne düşünüyorsunuz?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Ben hiç böyle bir önyargıyla karşılaşmadım açıkçası. Benim çevremdeki üniversiteli dostlarım okumayı çok seven insanlar. Açıkçası böyle bir önyargının gereksiz olacağını düşünüyorum.
TURAN YALÇIN-Gençler genelde tecrübeli insanlardan uzak kalıyor. Siz ise tam tersi herkes ile tanışıyor konuşuyorsunuz. Bu size ne katıyor?
LEVENT TARIK ŞENCAN- Farklı alanlarda tecrübesi olmuş insanlarla tanışmanın ne denli insanı geliştiren bir şey olduğunu anlatmak için şu cümle yeterli olacaktır; dünyadaki bütün şehirleri, bütün eserleri, bütün medeniyetleri kuran biz insanlarız ve bütün bu şehirleri o şehirlerde yaşayan insan size anlatabilir, bütün o eserleri o eseri yapan ve okuyan insan size anlatabilir, bugüne kadar kurulmuş bütün ulusları o ulusun insanı size en iyi anlatabilir. Kısacası çok gezen mi çok okuyan mı daha çok bilir bilmem ama çok tanışan bunların ikisini de dolaylı yoldan yapıyor demektir.
TURAN YALÇIN-Başka ne anlatacaksınız bir Üniversiteli olarak ?
LEVENT TARIK ENCAN- Beni bu röportaja davet ettiğiniz için sizlere ve Tokat halkına sonsuz teşekkür ediyorum ve saygılarımı iletiyorum. Herkese güzel bir gelecek diliyorum.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.