- 506 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Rozaya Mektup
Sevgili Roza;
Uzun zaman oldu sana mektup yazmayalı, o kadar çok şey değişti ki senden sonra, kendimi bulmaya çıktığım yollarda hep sana rastladım. Senden uzaklaşmaya çalıştıkça hep sana çıktı yollar. Anladım ki nereye gidersem gideyim sen hep benimlesin. İçimdesin, içim sensin.
Unutmak istesem de başaramıyorum, aslında unutmak isteyip istemediğimden de emin değilim. Seni hatırlatan renklerden uzak duruyor, birlikte dinlediğimiz şarkıları artık dinlemiyorum. Eskisi kadar kendime özen göstermiyorum, uzun uzun konuşmalarım olmuyor, hani hep ’’ bir sus be adam’’ derdin ya, artık hiç konuşmuyorum. İçimdeki yorgunluğu, içimdeki seni, acıları, hüzünleri, her şeyi susmalarımla geçiştiriyorum.
Eskisi kadar gülmüyorum mesela, ağlamıyorum da ama gülmeyi unuttu gözlerim. Sakallarımı bazen çok uzatıyor, bazen de çok kısa tutuyorum. Ne giyinirsem giyineyim hep üşüyorum, üşümeme sebep mevsimler değil bunu iyi biliyorum.
Eskisi kadar kahve içmiyorum, senin çıkmayacağını bildiğim için fala da baktırmıyorum. Aslında inanmıyorum ama yine de sen çıktığında yüzümde oluşan tebessüm başkalaşıyor, tekrar o günlere dönmek istiyorum, içimdeki kırgınlığın verdiği gurur buna izin vermiyor.
Dün gece seni gördüm rüyamda, üzerinde yeşil bir elbise, mavi kot pantolon ve özel dikim beyaza benzer bir ayakkabı vardı. Adımı seslendin, o an ne kırgınlık kaldı ne gurur, hemen sana koştum, elimi uzatsam tutacak kadar yakındın ama sana koştukça daha da uzaklaşıyordun, sonra yorulup dinlenmeye başladığımda sesin daha yakından geliyordu. Seni görüyordum, elimi uzatıyordum, sanki parmaklarımız bir birine değiyordu ama sana yetişemiyordum. Sonra yağmur yağmaya başladı, ardından fırtına ve şimşekler çakmaya başladı. Biliyordum gök gürültüsünden çok korkuyordun ve o an adını haykırarak uyandım.
Uyandığımda sırılsıklamdım, sanki rüyamda yağan yağmur ıslatmıştı beni, sağa sola bakıp karanlığın içinde seni aramaya başladım, yine bulamadım. Anladım ki sen hep en yakınımda olan en uzağımdın, ne yanımdayken sana ulaşabildim ne de rüyamda ulaşabildim.
Eskisi gibi şiir de yazmıyorum, yazmak istemiyorum, seni anlatarak başladığım her şiirin sonu sensizlikle bitiyor. Bu yüzden ne şiir yazıyor, ne de elime kalem alıyorum. Kısaca Roza, sadece sana çıkmayan yollara değil, sana çıkmaya sözlere de kırgınım.
Bir hafta önce kalbimde ağrılar olmaya başladı, bıçak gibi bir acı saplandı ve gitmek bilmedi, inan o an aklımdan geçen tek şey daha doğrusu tek korkum seni bir kez daha görememek oldu.
Arkadaşlarım seni görmüşler, yanında benden daha kısa, benden kilolu ve kirli sakallı biri varmış, ona da bana söylediğin gibi sevgi sözleri söylüyormuşsun, nasıl ya da neden diye sorular sormak istemiyorum, mektubun başında da bahsettiğim gibi her şeyi içime atıyor ve susmalarla geçiştiriyorum.
Hayat senin hayatın, mutlu ol, gözlerinden mutluluk, yüzünden tebessüm ve kalbinden sevgi eksik olmasın.
Ben kendime yabancılaşmış, hayatımdan uzaklaşmışken ne yeni bir bahara ne de yeni bir aşka ihtiyaç duymuyorum. Zaten hayatında biri olması için önce insanın bir hayatı olması gerekmez mi?
Benim her şeyim seninle birlikte gitti, ne hayatım kaldı ne de ucundan tutunacak bir hayalim, her şey bitti.
Bu sana ve sensizliğe son mektubum Roza, cevabın gelmeyeceği için beklemiyorum da, her şey gönlünce olsun.
Tot Ziens
YORUMLAR
Gönül kırıklığı dokununca kaleme durgun ve masum gölün içine binlerce taş düşüyor…. Her bir taş umutsuzluğu savruluyor savuruyor savuruyorrrr, uzağa değil yine kendine…. Taşlar birikiyor, biriktikçe ağırlığı artıyor artık devirmek ne mümkün...
Ve Roza içine oturmuş yanardağ oluyor.
Saygılarımla.
Ramazan Teke
Teşekkür ederim, saygılarımla.