- 260 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
The Animals 10. Bölüm
10. Bölüm
Ertesi gün sabah erkenden uyandılar. Benzinlikten aldıkları yiyeceklerle kahvaltılarını yaptılar. Kamp için kurdukları küçük barakalarını orada bıraktılar. Arabanın üzerindeki çalı ve yeşillikleri temizledikten sonra tekrar yola koyuldular. Otoyol 58 üzerinden sahil yoluna bağlanacakları bir yol aramaya başladılar.
Sırtlanın dediği gibi sahil yolunu bulduktan sonra sağa sola sapmadan ilerlediler. Yolun hemen solunda derme çatma kulübeler, eskimiş çadırlar gördüler. Aradıkları yer burası olmalıydı. Hemen arabayı durdurdular ve kampa doğru ilerlediler.
Husky ‘Temkinli olmalıyız. Burada başımıza her şey gelebilir. Beline koyduğu çakıyı göstererek devam etti. ‘Sen heh heh bir şeye karışma. Ben oradaki belalı tiplerle konuşurum.’
Kampı pis bir sansar idare ediyordu. Reli ve Lupus Husky’nin arabalarını park ettiklerini görür görmez onları karşılamaya koyulmuştu. Paranın kokusunu çok iyi alan tiplerdendi.
Husky, sansarı görür görmez oranın gayri resmi sorumlusunun olduğunu anlamıştı. Belindeki çakıyı görünür bir hale getirerek onunla konuştu. Avucuna buranın ağası benim der gibi bir bahşiş yapıştırdı. Öyle sert vurmuştu ki saklama yankı yapmıştı. Vakit kaybetmeden meseleyi açtı Husky.
Kazlar orada kalmıştı. Sansar ‘Kaz. Sürüsü buraya uğradı. Çok fazla kalmadılar. Bir gün önce buradan ayrıldılar.’
Reli ‘Nereye gittiklerini biliyor musun?’ Sansar Reli’yi süzdükten sonra ona güvenmediğini bariz şekilde belli eden bakışlarla ‘Başımızı belaya sokmazsınız değil mi?’ Lupus söze karıştı ve böyle bir şeyin olmayacağının garantisini verdi.
Sansar onlara kuzeye gitmelerini söyledi. Birkaç günlük araba yolculuğundan sonra bir ambara rastlayacaklarından bahsetti. Bu tür göçebelerin uğradıkları bir güzergâhı olurdu genelde. Bu ambarda onlardan biriydi. Belediye bu ambarın sahibini bulabilmek için şehrin her yanına ilanlar asmıştı. Yasa gereği iki yıl boyunca sahibi gidip hak etmemişti. Sonra iki hafta ek süre daha tanındı. Ambarın sahibi yine çıkmayınca açık artırmayla satıldı. Ambarı bir boz ayı satın almıştı. Güçlü tanıdıklarını bu iş için devreye sokmuştu. En az parayı vermesine rağmen açık artırmayla orayı almaya hak kazanmıştı. Şimdilerde bu ambar bir otel ya da han gibi işletiliyordu. Her türlü rezilliğin işlendiği bir yerdi burası. Aynın itibarlı çevresi buralarda belediye zabıtalarının gezmesine dahi izin verdirtmiyordu.
Husky, sansara teşekkür etti ve oradan ayrıldılar.
Araçlarını park ettikleri yoldan bir benzinliğe uğradıktan sonra sansarın tarif ettiği yola doğru yorucu ve uzun bir yolculuğa daha koyuldular. Günlerini az uyuyarak ve sürekli yol girerek geçirdiler. Yol ikisini de yormuştu. Özellikle Reli artık hem bedenen hem de mental olarak bitme noktasındaydı. Husky olmasa oracıkta pes edip geri bile dönebilirdi.
Yorucu yolculuk en sonunda bitmişti. Arabayı yola paralel şekilde bıraktılar. Birkaç dönüm arazi içerisine yapılmış bir yerdi burası. Şehire uzak olsa da denize yakınlığı epey bir ziyaretçinin gelmesi için güzel bir sebep sunuyordu.
Hangara doğru ormanlık arazi üzerinden yürümeye başladılar. Sağda solda içki şişeleri, çöplere üşüşmüş karıncalar ve daha bir sürü dağınıklık gördüler. Sağlı sollu aralıklarla klasik arabalar terk edilmiş bir halde hangara giden yolun avlusu gibi duruyordu.
Olduğunuz yerde kalın.’ Önce ayı böğürtüsü duyuldu ve ardından ayının kendisi göründü. Üzerinde kolları olamayan deri bir ceket vardı. Başında bir şapka ve beline geçirdiği kemerine takılı büyük bir bıçak vardı.
Reli ve Lupus öylece yerlerinde çakılı kaldılar. ‘İkinizin de kokusunu alıyorum. Yabancıları tanırım. Kendini pazarlamaya gelen dişileri de ama sizin gibi züppeler pek gelmez. Yani ne demek istediğimi anlıyor musunuz?
Lupus belli etmese de bu işin artık nihayete ermesini çok istiyordu. Para için dahi olsa bu işe neden giriştiğini sorguluyordu. Şimdi kalkmış bir ayıya laf anlatmak durumundaydı.
‘Sizi iyi anlıyoruz. Arkadaşım ve ben buraların gerçek yabancılarıyız. Heh heh. Yanlışlıkla buraya gelmedik. Bilerek ve isteyerek geldik. Uzun, gizemli ve karmaşık bir yolculuk geçirdik. Heh heh heh. Müsaadeniz olursa buradan geçmiş olabilecek ya da hala burada olabilecek birini arıyoruz. Lupus, lafı dolandırmadan, sade ve net bir dille amaca bulaşmak istiyordu. ‘Amacımız bela çıkarmak değil.’ Sonra İras Lidovstan ve onun Reli’ye yaptığı lanetten bahsetti. İras’ın resmini göstererek ‘Bu kazı gördüysen neredeyse tüm dertlerimizi bitirirsin.’
‘Adım Poll Carnivora. Bu hangarı ben işletiyorum.’ Ayı Poll konuşurken sürekli boynunu hafifçe sağa sola çeviriyordu. ‘Uzun zamandır buralardayım. Artık sorun çıkaracak belalı tipler ile çıkarmayacakları kestirebiliyorum. Longeurbs şehri her türden canlıyı kendisine çeker. Goksideki karnaval da öyle. İşportacılar, torbacılar, kaçakçılar, zenginler, burnu havada gezenler, çıtkırıldım tipler her tip hayvan buralardan geçer.’ Sonra pençesini belinde duran bıçağın sapına atarak ‘kimmiş bu İras Lindovs denen hayvan?’ diye sordu.
‘Bir kaz. Sol gözü kör.’
Ayı Poll pençesini çenesine götürdü ve düşünmeye koyuldu. ‘Bahsettiğiniz kazlar konar göçer tipler. Goksi’de bir iki haftada paraları eritip hangara yolu düşen tipler.
Reli çok heyecanlanmıştı. ‘Hepsini hatırlıyor musunuz?’
‘Aslına bakarsan her yıl gelip giden tipler genelde aynıdır. Buralarda takılabilmek için çalışırlar. Bazen işportacılık yaparlar. Bazen kaçakçılık yaparlar. Polisin onları tanımaması için ellerinden geleni yaparlar. Fakat bir gözü kör bir hayvan gördüysem onu unutmam. Aklımın bir köşesinde kalır.’
Reli büyük bir özenle İras Lindovs’a ait resimleri Ayı Poll’e uzattı.
‘Ovv. Bu orospu çocuğu tabiki?’
Ayı Poll her ne kadar kızgın görünse de İras’a küfrederken korkmuş gibi gelmişti Reli’ye. ‘Aslına bakarsanız yeni ayrıldı buradan. Hangarda kaldığı günlerin parasını ödemeden gizlice kaçtı. Onu aradım. Gideceği yolları az çok kestirdim.’ Diye anlatmaya devam ediyordu.
‘Kaz sürüleri hep aynı hareket eder. V şeklinde uçarlar. Daha az enerji harcamak için öyle dizildiklerini duymuştum. Aynı kaz yaşantısını sürdüreceğini kestirdiğimden kuzeye gittiğini biliyordum. Sürüden ayrılan kazlar eskiden ucuz çadırlarda konaklardı. Şimdilerde işleri iyi olsa gerek karavanlarda konaklıyorlar.’ Ayı Poll anlatmaya devam ediyordu. ‘Size sert bir içki ısmarlayabilirim.’
Reli Ayı Poll Carnivora binbir zahmetle kurduğu içki damıtma düzeneğinin olduğu bölüme götürdü onları. Teker teker düzenekteki borulardan bahsetti. ‘Muhteviyatında bulunan maddelerin oranını tutturamazsan ve kıvamı yakalayamazsan içki zararlı bir kimyasala dönüşür.’ Sonra damıttığı bir şişe votkayı göstererek ‘Üç aylık sabrın sonucu.’ Diye bilgi vermeye devam etti. ‘Daha çok bekletirsen nefaseti daha iyi olur.’
Reli içkiyle ilgili bu işine yaramayacak bilgileri sabırla dinledi. İkram ettiği hiçte kötü sayılmayacak içkiyi içmeye başladılar. Lupus temkinli davranmaya devam ediyordu. Sonra İras Lindovs’a getirdi konuyu.
‘Konaklayacağı çadır ya da karavanlar buradan çok uzak değil. Sanırım Hangarı bırakıp peşine takılmayacağımı düşündü. Aslına bakarsanız göçmen hayvanlar beni korkutur. Ama her şeye rağmen paramı almanın derdindeydim. Kokusunu takip ettim. En sonunda kaldığı ucuz karavanı buldum. Kapıyı tıklattım.’ Reli’nin kalbi resmen boğazında atıyordu. Sonra o gözü kör olan kaz göründü. Gölgeye kalıyordu ve kasvetli bir görüntüsü vardı. Bulmuştum onu.’ Pençesiyle az önce gösterdiği resimleri işaret ediyordu.
Reli kekeleyerek ‘E e emin misin?’ O muydu?’
Ayı Poll içkisinden bir yudum alarak başıyla onayladı.
‘Konuştun mu onunla?’
‘Daha çok o konuştu diyebilirim. Çünkü beni şaşırtmıştı. Eski günleri özlemiyor musun ha General! Diye sordu. Bana bakmıyordu. Gözü bir yere sabitlenmiş gibiydi. Sadece o noktaya bakıyordu.’
Sonra. Ayı Poll içkisinden kalanın hepsini bir dikişte yuttu.
‘Biliyor musunuz bana 25 yıl önce, ki bir ayı için uzun bir yaşantım var, askerdeyken General derlerdi. İnanın uzun yıllardır beni o isimle çağıran kimse olmadı. Şimdi göçebelerden neden korktuğumu daha iyi anlamışsınızdır.’
Reli, içkisini bitirmişti. Bu lanet kazın neler yapabileceğini bildiği için Ayı Poll’ü en iyi o anlıyordu. Husky ise işin artık sonuna yaklaştıklarının kokusunu anmış gibiydi. İçkiyi ayık kalmak için içmemişti.
Ayı Poll korkuyordu. Kazın onun üzerindeki etkisi hala hissedilir bir haldeydi. ‘Korkarım artık gitmenizi istemek zorundayım. Kötü bir şeyler olacakmış gibi bir his var içimde. Beni anlayacağınızı düşünüyorum.’
Reli, Ayı Poll’ü anlıyordu. Ona bunu anladığını söyledi. ‘Almam gereken bir cevap var. Lütfen cevap ver. Nereye doğru gitti.?’
‘Bilmiyorum. Genelde kuzeye giderler.
Reli gerçekten yıkılmış görünüyordu.
‘Ama’ dedi Ayı Poll o lanet olasıca kaz paramı yine de vermedi. O gün onu gördüğümde bana hiç kimsenin bilmediği lakabımla hitap ettiği için çok korkmuştum. Çünkü yaşayan hiç kimse bana ‘General’ denildiğini bilmiyor. Belki bana ödemesi gereken kadar parayı karavanından çalabilirim diye düşünmüştüm. Karanlık çökene kadar bekledim. Olduğum yerde uyumuşum. O lanet kazın kanat seslerine uyandım. Çalıların arasından onun nereye gittiğine baktım. Blongbang Limanına gittiğine eminim.’
Lupus Husky ve Reli Hermanni Ayı Poll’ün verdiği bilgi için ona çok teşekkür ettiler. Ayı Poll onlara hangar sınırlarına kadar eşlik etti. Ayık kalmaları için onlara el yapımı bir viski verdi. Yola paralel park ettikleri araçlarına bindiler. En yakın benzinliğe uğrayıp oradan Blongbang limanına son şanslarını kullanmaya gideceklerdi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.