- 355 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ACILARIN, AĞITLARIN DİLİDİR “KÜRTÇE”
“KEŞKE O BOMBA BİZİM BURALARDA PATLASAYDI. BİZ KÜRTLER ALIŞIĞIZ AMA BATIDAN GELEN O ÇOCUKLAR MİSAFİRİMİZDİ. KEŞKE BİZ ÖLSEYDİK. ŞİMDİ NE DİYECEĞİZ ANNELERİNE?”
Katliamı ciğerinde, iliklerinde duyumsayan Suruçlu annenin bu sözleri, sözcüklerin anlamsal yetersizliğini, insanın kanını donduran bu vahşetin ancak yaşanarak anlaşılabileceğini anlatan yüksek nitelikli sözlerdir.
Düşmanı ve haini çok bu belalı, bu hırçın coğrafyanın et ve kemik olmuş, en kadim iki kardeş Kürt ve Türk Halklarının ortak duyuş ve düşünüşlerinin... Ortak yazgılarının anlatımının özetidir bu haykırış. Bu nedenle KÜRTÇE ahların, acıların ve ocağına ŞİVAN düşenlerin dilidir.
Dil denilen şu büyülü sistem olmasaydı; insanlar sürüler halinde yaşarlardı. Tıpkı gökyüzünde uçan kuşlar, yerdeki karıncalar, denizlerdeki balıklar gibi.
Dil, sadece insanlara özgü umutlar, sevinçler ve acılar gibi bütün üstün niteliklerin, yine Kendi türünden başkalarına aktarabilmesinin olanaklarını verir.
Doğan bir bebeğin insanlaşmasının ilk adımı; annesinden, ailesinden ve çevresinden öğrendiği “Anadilidir.”
Biz, dil ile insanlaşırız. Çünkü dil insanların ve ulusların aklının aracı ve aynasıdır. İnsanlar dil ile düşünür. Büyülü düzen dil olmasaydı; düşünce de olmaz ve Biz, insanlaşamamış olurduk.
Örneğin bir kişiye, bildiği dildeki “Kitap, Orman, Öğretmen, Domates, Bulut, Yağmur…” gibi somut - görünen; “Umut, Mutluluk, Acı, Özlem, Sevgi, Erdem, İhanet, yalan…” gibi soyut - görünmeyen sözcükleri söylediğimizde; o kişinin yaşadıklarının kaydını tuttuğu beyninde ve yüreğinde, bu nesne ve kavramlara ait görüntü ve tasarımlar oluşur.
Aynı kişiye, aynı sözcükleri; bilmediği bir dilde sorduğumuz zaman; o insanın beyninde ve yüreğinde hiçbir görüntü ve tasarım oluşmayacaktır.
İnsanı Evrende, diğer canlılardan ayrıcalıklı – üstün kılan aklının aynası “ANADİLİDİR.” Çünkü insan beyni, kişinin bildiği dildeki nesne ve kavramların kaydını, çok hızlı bir biçimde söze – konuşmaya dönüştürür.
Başka bir anlatımla insan, bildiği dil ile konuşur, yazar hayal eder - insanlaşır. Doğaya, doğduğu topraklar “Baba Ocağına”, tarihine, toplumuna; büyüdüğü bölgesel ve ulusal değerlerine… İnsanlığın bütün uygarlık birikimlerine bildiği “ANADİLİ” ile bağlanır.
İnsanoğlu sevgisini, acısını, kasvetini, umutlarını, tinini saran coşkusunu, yüreğinin harını, yaşam deneyimlerini, özlem ve tüm maddi ve manevi değerlerini bildiği dil - Anadili ile anlatır.
Her dil, ait olduğu ulusun tarih sahnesine çıktığı bebeklik – karanlık - mitolojik çağlarından günümüze kadar; sosyolojik haritasının, tarihsel öyküsünün - insanlaşma coğrafyasının aynasıdır.
O ulusun töreleri, gelenek ve görenekleri, inançları… İnsana, insanlığa, topluma; doğaya, doğduğu topraklara onulmaz bir sevda ile bağlılığı aidiyet duygusunu; anlattığı sözlü ve yazılı edebiyatı, dili ile çağları aşarak günümüze ulaşır, “ANADİLİ” ile ete ve kemiğe bürünür.
Kürtçe, Mezopotamya’nın en kadim haklarından biri olan KÜRT Halkının dilidir. Bana, Kürtçeye bir ad bul deseler, hiç düşünmeden; “Ahların, Ağıtların Dilidir” derim.
Çünkü Kürtçe, bu kadim coğrafyanın ihanete en çok uğrayan Kürt Halkının tarihinin - dramatik yaşam öyküsü ‘Kültürel Benliğinin’ eylemsel adıdır. Kürt Halkının sosyolojik ve tarihsel geçmişini – seciyesini incelediğinizde; hem yaşadığı acımasız, çorak ve sorunlu coğrafyanın hem de Kendi içinden çıkan hainlerin ihanetine uğradığını görürsünüz.
Emperyalizme karşı Bizim gibi Çanakkale’ye, Yemen’e, Sarıkamış’a, Sakarya’ya ve Kocatepe’den İzmir’e… Düşmanı denize dökmeye gidip de dönmeyenlerin… Acının, ağıdın, ayrılığın, gurbetin, hasretin… İhanete uğramanın ve iliklere zığıl zığıl işleyen, yürekleri paramparça eden, insanın içine kan doğrayan, ocaklar söndüren, insan takatını bitiren, tırtırlı bağ bıçağı gibi ciğerleri kıymık kıymık doğrayan “ŞİVAN” yüklü hoyratların, ağıtların dilidir Kürtçe.
Atatürk’ten sonra – Menderes İktidarıyla (Sivil Darbe) başlayan ülkeyi yönetenler; bir üst aklın kurgusunun - projesinin piyonu olmuşlar: Kürt Halkı ötelenmiş, ötekileştirilmiş… Bilinçlice dili, tarihi, kültürü yok sayılmış. Uluslar arası üst aklın sinsi projesinin parçası olmaya, birlikte kurduğumuz Cumhuriyetten adım adım uzaklaştırılıp savrulmalarına, başka arayışlara itilmiş… CIA ve MOSSAD denetimli ihanet şebekeleri FETÖ ve PKK gibi karanlık mahfillerin kucağına düşmelerine ortam hazırlamışlardır.
1071’de Anadolu’yu Romen Diyojen’den, Atatürk’ün önderliğinde Emperyalist işgalden birlikte kurtardığımız, Türkiye Cumhuriyeti’ni birlikte kurduğumuz Kürt Kardeşlerimiz; çocuklarına verdikleri KÜRTÇE adlara, kıyameti koparıp onları ayrılıkçı vatan haini ilan ederken,
İhvan aşkıyla ülkesinden kandırılmış - çağrılmış – kaçmış rejim düşmanı, potansiyel sorun Suriyelilere, Arapça yazılı tabelalı ve ruhsatsız iş yerleri açtırarak ayrıcalıklı davranmak, dini siyasallaştırmaktan başka nedir?
Binlerce yıldır bu vahşi coğrafyanın çorak topraklarında yaşamış Kadim bir Halkın… Bütün Halkların dili gibi KÜRTÇE de ilenmenin, öfkenin, özlemin, kinin, nefretin, ihanetin, kan ve intikamın… Candan, içten, acı, hasret, gurbet ve ayrılık kokan türkülerin… Sevginin, barışın… İnsanın iliklerine işleyen ağıtların, hoyratların,
İmparatorların, Şahların ve padişahların yağız, yakışıklı atlarının çıngıl saçan nalları, kan damlayan kılıçlarıyla zulmü egemen kıldıkları topraklarda; ezilmişlerin, horlanmışların, ihanete uğramışların,
Doğdukları fakat onmadıkları ana kucağına, baba ocağına, yavuklu özlemi gibi sıcacık topraklara; Kanlı Salacalarıyla “ŞİVAN” düşürenlerin dilinin adıdır KÜRTÇE. SAYGILARIMLA.
20 Kasım 2019 // ANTAKYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.