- 177 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HERKÜL
Halk toplanmış köy kahvesinde kimi çayını yudumlarken kimileride oyun oynuyor, aynı zamanda birer ikişer herkes kendine göre konuşuyordu.
O anda cazgır gibi bir adam çıktı ortaya ve bir Dakka ağabeyler deyince tüm dikkatler adama yöneldi.
Adam dedi ağabeylerim siz ne yaparsınız böyle,ki bütün gününüzü böyle boş işe harcarsınız.
Homurtular arasından ne yapalım yani yapacak başka işmi var diyenler olunca cazgır bırakın bu boş işleri ağabeylerim İstanbula gidin İstanbula dedi.
Ne varmış İstanbulda ulan deyince arkadan bir adam, bakın ağabeylerim istanbulda kocaman kocaman binalar varmış hangi kapıyı çalsan karşına bir kadın çıkar eve buyur edermiş.
Sonra adamı alır doğru mutfağa götürür önüne tereyağı, bal ve fındık ezmesi koyar yiyebildiğin kadar yermişsin.
Buda yetmezmiş sevgili ağabeylerim alırmış adamı küvetin içinde bir güzel banyo yaptırandan sonra kulağından tutar doğru yatağa atarmış.
Kadınlar öylesine azgınlarmışki şerefsizim saatlerce adamı hamur gibi yoğururlarmış.
Burada kadının erkeğin kulağından tutup sürükleyerek yatağa çekmesine hiçbir erkek ters tepki vermedi bilakis gülmekten kırıldılar.
Arkalarda oturan Temel bunu can kulağıyla dinleyip sonrada sessizce çıkıp eve gitti.
Daha erken biraz daha otur dediler ama temelin kafası karışmıştı, yok oturmam deyip sıvıştı.
Ertesi günü Temel eşi Fadimeye, kız Fadime böyle boş oturmakla olmuyor en iyisi İstanbula gidip biraz para kazanayım deyince, Fadime sen bilirsin herif dedi ve Temele yol göründü.
Temel yol hazırlığını yapandan sonra garajdan bir otobüse atladığı gibi İstanbula geldi.
Fakat kafasında hep cazgırın anlattığı hikaye vardı, hikaye kafasını öylesine meşgul etmiştiki başka bir şey düşünemiyordu.
İstanbula gelip otogarda indiğinde ilk gözüne çarpan yüksek katlı binalar oldu.
Bu İstanbulda ammada çok bina varmış yahu dedi.
Sanıyorduki tüm binalar sahipsiz kadın dolu ve bunlar taşralı erkekleri bekliyor.
Çünkü Taşralı kendini hakiki erkek olarak görürken İstanbulluları beceriksiz, iş yapamaz mendeburlar olarak görürlerdi, çünkü kadınların kısa ve açık giymeleri onların gözünde yolunu kaybetmişlerdi.
Dolayısıyla bunların kocaları bir işe yaramıyordu.
Temel ilk önüne gelen yüksek bir binanın kapısına gelip ilk kapıyı tıklattı.
Karşısına eti budu yerinde bir kadın çıktı ve ne istiyorsun aslanım deyince, Temel bıyığını kıvratarak kadının kulağına eğilip hani şu işi bir yapsak diyorum deyince kadın anladı.
Geç bile kaldın be aslanım deyip kapıyı açıp Temeli içeri aldı.
Kadın direk mutfağa gidip mutfak masasına kahvaltılık ne varsa yerleştirdi.
Tereyağı, bal ve fındık ezmeside vardı aralarında.
Peynirin beyazı, zeytinin siyahı ve birde demli çayı görünce Temel kendi kendine gülmeye başladı.
Sandıki kadın tereyağıyla, fındık ezmesiyle bunu besliyorki daha çevik hareket etsin.
Demekki bu kadınlar böyle besliyor erkeklerini dedi.
Temel kahvaltısını yapandan sonra, banyoyu hazırladım her şey hijyenik olmalı dedi kadın fakat Temel bu son söyleneni anlamadı ama mutlak pozitif olmalı dedi.
Temel su dolu küvete girdi sırt üstü yatıp hem ıslık çalıyor hemde bacaklarını sabunluyordu bir anlamda kendini hem evin hemde kadının sahibi sanmaya başlamıştı.
O ara banyo kapısı açıldı ve içeri pala bıyıklı, herkül gibi, bir adam girdi.
Temel sende kimsin dedi ama adam gülerek, rahat ol abim ben seni kselemeye geldim dedi ama Temelin keyfi kaçmıştı.
Adam eline kseyi alıp temeli keseledi, başını sabunladı küvetin tabanı sabun köpüğünden kayganlaşmıştı.
Adam keselerken arada sırada Temelin götüne parmak atıyor, önünü avuçluyor, Temelse ne yapıyorsun ulan deyip tepki veriyordu.
Temel huylandıkça Herkül korkma be abi sadece elim kaydı deyip temeli yatıştırmaya çalışıyordu.
Herkül Temelin en zayıf noktasını bulmuştu, Temel kırmaştıkça hem ayağı kayıyor hemde sabun köpüğü gözlerini yakmıştı.
Herkülse sanki güreş tutmaya başlamış bir punduna getirip Temeli kucaklamaya çalışyordu.
Temel yanmış gözleriyle uğraşırken herkül küvetin içine girip oturdu, temelin kolundan çektiydi ayağı kayan Temel herkülün kucağına oturdu.
Herkül hayvan gibi adamdı zaten temeli boğa yılanı gibi kolları arasına alıp sıkmaya başladı, Temelse ne yapıyosun ulan ibne diyordu ama Herkül bildiğini yapıyordu.
O anda Temelin aklına rahmetli babasının vasiyeti geldi.
Babası demişki evlat olurya bir gün başına bir iş gelir, tanımadığın yabancı tekelerin arasına düşersin bunlar insanlık halleri.
Eğer başın dara gelirse sakın ola kendini gevşekliğe verme mümkün olduğunca sıkı tutunmaya çalış.
Temel dedi şimdi babamın vasiyetini uygulama zamanı geldi.
Herkül temeli sıktıkça Temelde kendini sıkıyor teslim olmamaya çalışıyordu.
Temel kendini sıkma işine konsantra edince Herkül bunu gıdıkladı, o anda temel gülerek ne yapıyorsun ulan ibne diyecektiki Herkül gevşeyen Temele alttan bir şey batırınca Temel havası alınmış balon gibi tısladı.
Mına goyum ulan babamın taktiğide tutmadı diyen temel kendini bıraktı.
Herkül işini bitirenden sonra Temele bir bornoz verip dışarı çıktı.
Temel ta baştan ne olur ne olmaz diye var olan parasını heybesinin dibine elbiseleri arasına gizlemişti.
Banyodan çıktığında getir şu heybemi diyecektiki karşısında çırıl çıplak etli butlu kadını gördü.
Git başımdan mına goduğumun orospusu ver heğbemi ben gidiyorum dedi kadına.
Kadın ne heybesi ben bir şey görmedim dedi, Temel kadının üzerine yürüyecektiki kapı aralığından başını uzatmış bunları dinleyen Herkülü gördü.
Heybeyide unutup arkasına bakmadan çıkıp gitti.
Dışarı çıktığında gözü direk yüksek binalara takıldı fakat bu kez düşünceleri farklılaşmıştı.
Mına gorum binasınında karısınında deyip hemşerilerinin bulunduğu kahveye gitti.
Biraz çalışıp yol parası kazanandan sonra memleketine döndü.
Bir gün kahveye çıktı biraz aradan sonra cazgırda çıkıp geldi.
Yahu siz ne yapıyosunuz ağabeyler dedi yine, ne yapalım ulan deyince kalabalık İstanbula gidin ağabeyler İstanbula.
Orada yüksek yüksek binalar var diyecektiki temel arkadan hiçte senin anlattığın gibi değil deyince cazgırın lafı ağzında kaldı.
Sen nereden biliyorsun yoksa İstanbulamı gittin, uzun zamandır ayak altında dolaştığın yoktu dediler.
Temel ben bir yere gitmedim ama öyle şey olamaz deyince cazgır koşarak kulağına eğildi.
Sen nereden biliyorsun Temel deyince, Temelde sen nereden biliyorsun tereyağlı, ballı, fındık ezmeli kahvaltıyı dedi.
Cazgır susup kaldı ve sanadamı Temel dedi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.