- 1484 Okunma
- 15 Yorum
- 11 Beğeni
Cam Sevici
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsan bazen gününün neler getireceğini kestiremiyor cidden
hayatın raylarında dolaşan içi sürprizlerle dolu vagonların, istasyonlarımıza bugün ne boşaltacağından habersizce yaşıyoruz..
Her zamanki gibi sabah yürüyüşümü yaptıktan sonra ofise geldim, havanın güzelliğini görüp tam pencereleri açmaya çalışıyordum ki, bir gün önce öğrencimin velisinin havalardan dem vururken, gayrı ihtiyarı pencereden dışarıya bakmaya çalıştığım esnada, camların ne kadar da kirli olduğunu fark ettiğim aklıma geldi,
hemen telefona sarılarak daha önce temizlemeye gelen “cam temizleme Hüseyin” diye kaydettiğim kişiyi aradım, “abey” dedi “o yakaya artık geçmiyorum kusura bakma olur mu” diyerek vedalaştık
internetten bir iki temizlik firması arama girişimlerimden sonra, birden aklıma, geçenlerde ofise gelip cam temizleme yapıyorum ihtiyaç olursa diye telefonunu bırakan kişiyi, not kağıtlarımın arasından bularak maden bulmuş madenci sevinciyle aradım, telefon bir iki çaldıktan sonra açıldı, tam Ercan Bey’e meramımı anlatacağım, “ben o işleri beceremedim o yüzden de bıraktım kusura bakma” demesi üzerine, böyle bir cevap beklemediğim için sadece şaşkındım ve bu şaşkınlık sayesinde zihnimden geçenleri kelimelere dökmeden “peki” diyerek tam kapayacaktım ki, “ama isterseniz size bir arkadaşımı yönlendirebilirim” deyince kaybettiğim madeni tekrar bulmuş gibi “tabi çok iyi olur” dedim ve memnuniyet duygularımı paylaşarak kapadık telefonu
aradan 20 dakika geçmemişti ki Ercan Bey geri dönüş yaptı
“buyurun dedim Ercan Bey”
düşük ve çekingen bir ses tonuyla “ arkadaşı size yönlendirmek için aradım fakat ben kimseyi aramam, işi olan beni arasın dedi, eğer isterseniz telefonunu vereyim” bu durumdan anca sağlam bir tebessümle sıyrılmaya çalışsam da içimde adama karşı bir merak uyandı sanki holding sahibi diye söyleniyordum ki kendi kendime,
Ercan Bey’in “Aloo aloo orada mısınız” sesiyle içsel söylenmelerimi bir kenara bırakarak
“tamam ver hele şunun telefonunu” dedim
“ ismi Bayram, size whatsapp üzerinden yollarım” diyerek vedalaştık
çok geçmemişti ki Ercan Bey sözünde durarak gizemli cam silici Bayram Bey’in telefonunu göndermişti, hiç vakit kaybetmeden çevirdim numarayı, çaldı çaldı çaldı, tam kapanacaktı ki,
“buyurun ben Bayram” diye ince naif bir ses, oysa ben daha kaba bir ses bekliyordum nedense
“ merhaba Bayram Bey, numaranızı Ercan Bey’den aldım, ofis camları için...”
cümlemi tamamlayamadan, Bayram bey araya girer,
“tamam usta hallederiz, sizin camlar ne renk” hayda dedim içimden
“pardon anlamadım camlar mı ne renk”
kendinden emin bir ses tonuyla “evet camlarınız ne renk”
bu eminlik karşısında camlara bakıp, ciddi bir bocalama içine girerek açıklama yapmaya başladım
“renksiz, düz işte, saydam, bildiğimiz cam işte” diyerek saçmalamaya başlamıştım ki
“ tamam ben gelince bakarım” diyerek, Bayram; beni kendi sürüklediği bu kargaşadan kurtarmıştı
“tamam dedim nasıl yapalım, ben size konum atayım”
“yok” dedi “ben o yeşil şeyden kullanmıyorum, siz bana adresi söyleyin”
“tamam dedim yazın”
“gerek yok” dedi “ siz bana söyleyin”, bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, ruh haliyle adresi verdim
“45 dakikaya orada olurum” diyerek telefonu kapadık, dediği süre henüz dolmamıştı ki kap çalındı
içeriye, elinde kocaman bir eski ahşap bavullara benzer bir çanta ile, oldukça zayıf fakat iri kemikli, orta boylu ayağında postal, başında kasketi ve köşeli ve soğuk yüzü ile Bayram Bey, “merhaba” diyerek girdi, sanki dünya klasiklerinden fırlamış Raskolnikov ve Nikolay Rostov karışımı bir tip izlenimi belirdi bende,
“camlar bunlar dedim, renklerini görebildiniz mi” diyerek merakımı gidermeye çalıştım
camlara bakarak “stabil” dedi
“anlamadım” dedim “stabil mi”
“evet” dedi “stabil ama sorun yok hallederiz” çok uzun süredir Allah’tan bu samimiyette sabır dilediğimi anımsamadığımı fark ettim ve prensip olarak bir işi yaptırmadan önce mutlaka bedelini bilmek isterim
“tamam ” dedim “peki ne kadar ödeyeceğim size”
“yarısı” diye karşılık verdi
“pardon dedim neyin yarısı” bu tuhaf ilişkiden ciddi anlamda sıkıldığımı belli ederek
“diğer arkadaşa ödediğin ücretin yarısı bana yeter” adam cidden arıza dedim içimden ve bu tuhaflıklar sarmalı nereye kadar devam edecek birazdan nasıl bir sürpriz ile burun buruna geleceğimi kestirmemin imkansız olduğunu fark ettim
“diğer arkadaşa 200 TL vermiştim , sen 100 mü istiyorsun”
“evet bana bu yeter” diye devam etti
“o zaman size 150 vereyim” dedim hangi bir mantığın kölesi haline geldiğimi fark edemeden
“olmaz” dedi “100 den yukarısını kabul edemem” tam Bayram Bey’e karşı ne diyeceğime karar veremeden, elindeki çantayı bir doktor edasıyla açarak içinden sünger, bezler ve cam silme aparatları ve cam silme deterjanını çıkartarak işe koyuldu, camların dış bölümünü bitirip iç bölüme geçmişti ki, ülke ve dünya sorunlarına, savaşlara dokunurcasına bir iki sohbet açmak istedi ise de uzak durmayı yeğledim, fakat bir süre sonra beni gitgide içine çeken felsefik bir konuşmanın arenasında buldum kendimi, sistemin bizi nasıl yuttuğunu, halk kalabilmenin erdemini, beyaz yakalılar ile sokağın arasındaki uçurumlardan adeta bir ders niteliğinde konuştukça konuştu,
sanki karşımda Demir Ökçenin Ernest Everhart’ vardı
bir süre sonra kelimelerim ve düşüncelerimin Bayram Bey’in ellerindeki sabun köpüğü gibi eriyip gittiğini hissettim,
çok güzel yenilmiştim, bu adam dedim içimden harbi cam temizleyicisi, zihnimdeki tüm pencerelerin camlarını pırıl pırıl yaptı, artık daha net görebiliyorum dünyayı..
-fakat o da ne, zihnimdeki camlar tamam da ofisin camları duruyordu
“Bayram Bey” dedim “sohbet çok güzelde birazdan öğrencim gelecek, gelmeden bir zahmet bitirsek mi” elindeki bezi kovadaki deterjanlı suya bandırıp çıkartır ve ardından iyice sıkarak bezi suyun fazlalıklarından kurtardıktan sonra “hocam ne dersi bu” diye istemsizce sordu
“dikkat dağınıklığı üzerine ve satranç dersleri” dedim
hemen ardından ofisin köşesinde hem dekor amaçlı, hem de gün içinde kendi kendime hamleler yaptığım satranç tahtasının yanına giderek
“satranç nedir biliyor musun hoca” deyince, eyvah dedim geliyor gelmekte olup da, bir türlü gelemeyen,
“oyundur” dedim kısa kesmek adına
“yok” dedi “satranç bir felsefedir” satranç konusunda yorumlaşanları pek sevmediğim ve konuyu uzatmamak adına “doğrudur” dedim, “hamle sırası siyahta mı” dedi, tahtaya yaklaşarak “evet” dedim
şöyle bir baktıktan sonra sağ elindeki köpükleri sol elinde tuttuğu beze sildikten sonra henüz 4 hamle yaptığım oyunundaki siyah fili beyaz piyonu yiyerek feda edince, gülümseyerek içimden çok acemice bir hamle ihtiyar diye söylenerek müdahale etmek istedim “yok” dedim “o yanlış bir hamle”
hamleyi geri almak istemeyince filini yedim, sonrasında atını oynadı, piyonu ileri sürerek oynadığı atı tehdit ettim, bu arada istemsizce oyunun içinde bulmuştum kendimi, atını üzerime üzerime sürmeye devam etti, bir piyonunu daha yemiştim ki, filimin sıkıştığını gördüm, iki hamle sonra filim de gitti, ne olduğunu anlayamadan bunlar acemi şansı sanırım dedim, çünkü yaptığı hamlelerin hepsi satranç literatüründe bir yeri yok gibiydi, saldırmaya başladım önce iki atımı aldı, sonra kaleyi derken, siyah satranç taşları adeta devleşmişti karşımda, ne varsa yutuyordu adeta, sanki birazdan satranç tahtasından alevler çıkacak gibiydi, elimde bir vezir ile bir kale ve bir kaç tane de piyon kalmıştı ki öğrencim içeri girdi, satranç tahtasındaki hüsranı görünce hiç bir anlam veremeyiş bakışını fırlattı bana, hemen ardından velim girdi içeri, derken masanın etrafı bir hayli coşkulu olmaya başladı, hepsi beni destekliyordu en azından
fakat cam temizleyicisinden başka her şey olan bu adam, adeta; Osmanlı’nın savaşları gibi kâh kurt kapanı , kâh hilal, taktikleriyle yaldır yaldır üzerime geliyordu, tam bir hezimet yaşamak üzereydim ki atını aldım
sonra bir iki piyonunu daha yer yemez vezirimi aldı, kaldık mı kale ve 4 piyon baş başa
ortam tam bir felaket sessizliğine dönüşmüştü, öğrencim bile bana taktik vermeye başlamıştı artık
bir satranç antrenörü olarak cam temizleyicisine yenilmemem gerekiyordu
fakat baş edilemez bir güç bu, ne yapsam olmuyordu, tek bir şansım olduğunu fark ettim, şahının önündeki piyonlar kapalıydı, yani kale ile bir şahlık işi vardı, bir kaç boş hamle yaptım, bu esnada da yenildiğim taktirde -cam temizleyicisinin gönlü olsun diye yenildim derim diye planlar yapıyordum içten içe, bütün taşlarını benim sahama yığarak, durmadan şah çekiyor ve iyice sona yaklaşıyorduk ki, o da ne, şah çekmek yerine kalesini hücuma katmak için açınca şahı korumasız kaldı, işte dedim beklediğim an kale ile şah dedim ve mat ...
elini uzatarak tebrikler hocam dedi, nasıl bu duruma geldiğimi anlayamadan satranç antrenörlüğü karizmamı kurtardığıma içten içe sevinçliydim, Bayram Bey gayet sakin bir tavırla işini bitirip malzemelerini topladı, fazlasını kabul etmediği ücretini ödedim, tam çıkarken
“hocam” dedi “numaramı ne diye kaydettiniz”
Telefonu elime alarak “henüz kayıt etmedim” dedim ve bu esnada numarasını teyit ederek, “ ne diye kaydedeyim Bayram Bey olsun mu daha kolay hatırlarım”
“yok” dedi “cam sevici olarak kaydedin lütfen”
İsteğini kırmadım ve kaydederek vedalaştık
aradan 20-25 dakika geçmişti ki, cam sevicisinden bir sms
“hocam güzel oyun için tekrardan çok teşekkür, fakat bazı mağlubiyetlerin hazzı galibiyetlerden daha üstündür”
Şimdi daha iyi anlıyorum, beni öğrencimin ve velisinin gözü önünde yenmek istemediğini...
YORUMLAR
Duru sular gibi akıcı, sonucu kestirilemeyen, Abacıyı bile gülümsetecek has bir öykü okudum öğretmenim.
Kutlarım.
Emepğe ve sanata saygımla esen kalınız.
Abdulkadir BOSTAN
ziyaret ve yorum ile değer kattınız
hürmetle...
Abdulkadir BOSTAN
bulunca da nasiplenmek gerek
çok teşekkürler Mücella Pakdemir
ziyaret ve yorum ile değer kattınız
hürmetle..
"Cam Sevici" enteresan bir başlık ve konu...
Kendine özgüveni olan bir "Cam temizleyicisi"nin sosyal yeteneği, beklenmedik başarısı ve satranç düllesosuna daveti... Ve yazarın samimi hisleri; bu durum karşısında yenilgiyi sindirememe duygusu çok iyi işlenmiş.
Gerçekten de biz insanlarda sıklıkla görülen bir algı kanımca - önyargıdan kaynaklı. Kendini çok bariz bir şekilde gösterir bu tip durumlarda: Çünkü "düşük bir sınıfa" mensup birilerinin herhangi bir konuda en az bizim kadar bilgi sahibi olabileceği ve kendisini eğitmiş olabileceğini; ilk etapta, düşünmeyiz; hatta ya da kabul etmek istemeyiz. Ta ki hikayedeki gibi pratikte ve diyaloğda karşıkarşıya gelene dek...
Şü ifade öylesine organik ki:
"bir satranç antrenörü olarak cam temizleyicisine yenilmemem gerekiyordu
fakat baş edilemez bir güç bu, ne yapsam olmuyordu,"
Beklentileri ve önyargıları işleyen çok güzel bir kurgu ve anlatım.
Keyifle okudum bu güzel yazıyı.
Çok kutlarım kaleminizi, sayın Bostan.
Ve çok saygımla.
Abdulkadir BOSTAN
bu güzel yorum ve ziyaret ile kattığın değer için
çok teşekkür ediyorum Tüya
hürmetle...
Abdulkadir BOSTAN
çok teşekkür ediyorum GülRa ziyaret ve yorum ile değer kattınız
hürmetle..
Çok keyif alarak okuduğum bir yazıydı. Teşekkür ederim.
Kurdeleyi de hakkıyla almış bu arada onu da söylemeden geçemeyeceğim.
Abdulkadir BOSTAN
ziyaret ve yorum ile kattığınız değer içinde ayrıca teşekkürler
hürmetle..
Tebrikler güzel bir çalışma, arada sırada cam silicisine ihtiyaç duyuluyor. Hiç olmazsa beyin silmek için. Zira bu korana günlerinde epeyi kirlendik.
Abdulkadir BOSTAN
çok teşekkür ediyorum Fatma Oral, değer kattınız
hürmetle..
Abdulkadir BOSTAN
ziyaret ve yorum ile değer kattınız
hürmetler..
İlginç bir yazı...Beğeniyle okudum...
Yıllar önce pimapen tamiri için çağırdığım kişi (rasgele) kitaplığımı incelemiş ve okuduğum kitapları ilginç bulmuştu. Pimapencimin şiir kitabı vardı...
Yazınız bana o gün ki sohbeti ve o kişiyi anımsattı...Sizin cam seviciniz de çok naifmiş, başkası olsa orada mat edip hava atma çabasına girişirdi.
Güne gelen yazınızı kutluyorum.
Abdulkadir BOSTAN
ne güzel bir anımsama olmuş
demek ki bir bana rastlamamış, kıymetlerini bilmek gerek
ziyaret ve yorum için çok teşekkürler HERFE, değer kattın
hürmetle...
Yaşanan anların yaşanılanlarını yazmak okuyucuyu olumlu etkiler
Emeğinize teşekkürler
Saygı ile.
Abdulkadir BOSTAN
çok teşekkür ediyorum Kundakçıoğlu değer kattın
hürmetle...
Muhteşem!..Hep derim ve diyeceğim de muhtemelen..Zira bilgelerimiz de öğle demişler..''Kimde ne var bilinmez..''Camcıdır..fırıncıdır..hallaçtır..kalaycıdır..İşin aslolanı da küçük görmek acıdır.Birikim varsa özde..Güvenle bakar gözde..Güne ışıyan yazı ders gibiydi adeta..Okuması zevk kaleminizi..Sağlıcakla..Saygıyla..
Abdulkadir BOSTAN
çok teşekkür ediyorum neneh. bu güzel yorum için
her daim hürmetle..
Güçlü kaleminizi okumak hep güzel değerli hocam.
Eşsiz bir anlatım okuyucuyu içine çeken hep de olduğu üzere.
Selam ve saygılarımla
Abdulkadir BOSTAN
ziyaret ve yorum değerliydi
selam ve saygı bizden
hürmetle..
Yazı güzel, hele işin içinde satranç olunca ilgimi çekti... Fırsat olursa kurtteam olarak chess com dayım. "Cam Sevicisi" kadar olamazsak da camdan bakmayı da mı bilmiyoruz.
Güzel yazı kutluyorum...
Abdulkadir BOSTAN
inş. Bayram Bey kadar merhametlisinizdir :)
hürmetle...
Detaylar, anlatım... enfes!
Bu güzellikte pek az şey okuyor insan.
Tebrik ediyorum içtenlikle.
Abdulkadir BOSTAN
ziyaret ve yorumun değerliydi
hürmetle...
Başlıktan tutun da konunun güzelliğine, anlatımın okuyucuyu içine almasına, yazarlardan dem vurmanıza, karakteri benzetme sanatınıza kadar hepsini çok sevdim.
Selamlar saygılarımla.
Abdulkadir BOSTAN
beğeni ve ziyaretin değerliydi
her daim hürmetle..
Dürüst... Çok açık sözlü bir anlatım. Bayram beye karşı seninle aynı duyguları hissettim desem yalan olmaz dost... Duru bir anlatım. Sanki hani içmediğimiz çay var ya, oturmuşuz da karşı karşıya çay içerken sen anlatıyor ben dinliyormuşum hissine kapıldım.
İlginç, değişik bir adam ama bir o kadar da özel birisi... Boş adam değil yani. Ücret konusunda ısrarıyla anladım aslında pırlanta gibi olduğunu...
Ama en çok bir daha çağırıp çağırmayacağını merak ettim Bayram beyi...
Sohbet için teşekkür ederim.
Sağlıcakla kalasın dostum.
Abdulkadir BOSTAN
içemediğimiz çaylar kokusu üzerine sinmiş , evet Bayram Bey efsane bir kişilik cidden
tekrar çağırır mıyım ?
sanırım yeni ilhamlara ihtiyacım olacağından neden olmasın :)
ayrıca hayat meşgalesi içinde uzun zamandır şiirlerine uğrayamıyor bu vefasız dostun
ama heybemde hepsi birikiyor en kısa zamanda kapılarını çalacağım
bu değerli ziyaretin için çok teşekkür ediyorum
her daim onur katıyorsun..
sevgi ve hürmetle...