- 752 Okunma
- 6 Yorum
- 4 Beğeni
Çoros Gurkin / Han Altay
Türk kültürünü oluşturan o kadar çok değerimiz var ki!
Say say bitmez.
Kaçını biliyoruz?
Örneğin Göktürk Anıtlarının tamamını okuyan kaç kişiyiz? Bilge Kağan’ı Tonyukuk’u tam olarak anlayanımız var mı?
Shakespeare’den 500 yıl önce yaşamış ve eserler vermiş Kaşgarlı Mahmut’u, Yusuf Has Hacip’i bilen, okuyan kaç kişi var? Ya Yunus’u, Karacoğlan’ı, Pir Sultan’ı..? Ya yüzlerce binlerce kilometre uzaklarda yaşamış değerlerimizi...!
Sen, ben anmazsak, hatırlatmazsak bir Brezilyalı, bir Zimbabweli, bir İngiliz mi hatırlatacak?
İşte adını sanını hiç duymadığımız bir yeteneğimiz:
--
Türkçü Ressam ve Türkolog: Çoros Gurkin
Çoros Gurkin bu günkü Rusya’ya bağlı Altay Türk Cumhuriyetinde Ulalu Kurt’a bağlı Caş Tura’da 1870 yılında doğmuş bir Türk’tür.
Daha 8 yaşında iken resim sanatına olan ilgisi ortaya çıkmaya başlar. Önceleri insan ve hayvan resimleri yapar. Sonraları manzara resimlerine yönelir. Çok güzel resim yapmaktadır.
Profesyonel anlamda ilk yapıtlarını 1894 yılında vermeye başlayan Gurkin, 1895 yılında ünlü "Kamlanie" (Kurban Gecesi) adlı yapıtını ortaya koyar, doğayla iç içe olmak ve onu daha yakından tanımak amacıyla sık sık dağlara yolculuk eder.
Çoros Gurkin, Etnograf-Türkolog Anohin’in teşvik ve yardımlarıyla 1897’de Petersburg Resim Akademisine gitmek ister. Fakat başvurusunu geç yaptığı için akademiye kabul edilmez.
Akademide Prof. olan Ivan Shishkin adlı bir Rus ressam onun yeteneğini fark eder. "Akademiye ihtiyacın yok. İşte atölye, tuval ve boya... Gel, benim yanımda çalış." diyerek Gurkin ile birlikte çalışmayı önerir.
Birlikte çalışırlar. Bu süre içinde Gurkin’e hocalık yapan İvan Şişkin 1898 yılının Mart ayında ölür.
1899 yılında Petersburg Resim Akademisine sınavsız alınan Gurkin dört yıl bu akademide eğitim görür. Bu arada yazarlık ve araştırmacı yeteneği de gelişen Gurkin, Altay masallarını toplamaya başlar. 1926 yılında bu çalışmalarının meyvesi olarak Rus şair G. Vyatkin ile Altay masallarını Rusça olarak yayınlar.
1905 yılından itibaren Altay’da “Onos” adlı yerde yaşamaya başlayan Gurkin, Mariya Agafonovna Luzina ile evlenir. Bu evlilikten dört çocuğu olur. 1906-1917 yılları Gurkin’in sanat hayatının en verimli yıllarıdır. Ressam en ünlü eseri “Han Altay” tablosunun ilkini 1907’de yapar.
1907 yılında Tomks’ta 300’den fazla resmiyle ilk sergisini açan Gurkin sonraki yıllarda da pek çok sergi açar. 1917 devrimini Altay’ın geleceği açısından endişeyle karşılayan Gurkin ve Altaylı aydınlar Ruslara karşı çalışmalara girişirler. Sibirya’daki bütün Türk boylarını içine alacak “Karakorum” adında bağımsız bir Türk Devleti kurmaya niyet ederler. Hatta bu amaçla küçük bir ordu bile oluştururlar. Fakat ne yazık ki istedikleri sonuca ulaşamazlar.
Bu girişimin devamı gelmeyince Gurkin 1919 yılında önce Moğolistan’a, 1921 yılında da Sibirya Türkleri için düşündüğü devletin içinde yer alan ve onu bağırlarına basacak olan Tuvalıların arasına gider. 1940’lara kadar devam eden bu “Türkçü” hareketin ilk öncülerinden olan Gurkin bugün sadece Altaylılar tarafından değil Tuvalılar tarafından da bu yüzden sevilmektedir. 1917 Bolşevik Devrimiyle vatanına duyduğu sevgi yüzünden “halkının düşmanı” ilân edilen Gurkin, vatanından uzakta olduğu zor günlerini yine sanatla dolu olarak geçirir.
Çoros Gurkin fırçası ve kalemiyle hayatı boyunca bütün kalbiyle bağlı olduğu Altay kültürü için çalışır. Resimlerinde Altay’ın tabiat güzelliklerini, dinî ve millî kıyafetleriyle eşyalarını çizer. Gurkin, yok olduğunu gördüğü Altay kültürünü ve bu kültüre ait her unsuru resimleriyle âdeta ölümsüzleştirir.
Vatanına olan sevgisi ve özlemi hiç eksilmeyen Gurkin, 1925 yılında Tuva’dan tekrar Altay’a döner ve yurduna özlemini şöyle ifade eder: “Ne olursa olsun, burada, Altay’da tabiat ananın ortasında mutlu ve sevinçliyim.”
Aynı yıl Moskova’da iki büyük sergi açar. Bir yandan da bağımsız Türk Devleti kurulmasını gerçekleştirmeye çalışır.
1931 yılında N.İ. Çevalkov’la birlikte bir resim okulu açar ve bu okulda düşüncelerini Altay’ın yeni yetişen gençliğine aktarmaya çalışır.
Aynı yıl Atatürk’e 2 bavul dolusu Türk kültürü ile ilgili malzeme ve belge gönderir. Buradan, 6.000 km’lik bir uzaklıktan Atatürk ile iletişimde olduğu anlaşılmaktadır.
Gurkin 1936 yılında yani tam 29 yıl sonra Han Altay tablosunu yeniden yapar.
(Şimdi burada biraz soluklanıp yukarıdaki her iki Han Altay tablolarının arasındaki farka dikkatlice bakın lütfen. İşte iki resim arasındaki fark bu muhteşem Türk’ün kurşuna dizilmesine neden olacak kadar önemlidir birileri için.)
Bu tabloda 1907’de yapılan tablodan bazı farklılıklar vardır. Tabloda yapılan bu değişiklikler aslında gerçek hayatta nesilleri tüketilen Türklerin dramının yansımasıdır. Çoros Gurkin’in yirmi dokuz yıl arayla iki kez çizmiş olduğu bu resim Altay’ın devrimden önce ve sonraki durumunu gösterir.
Resmin 1907’de yani devrimden önce çizilen ilk şeklinde Gurkin, karların erimeye başladığı, tabiatın bahara hazırlandığı bir dönemdeki Altay doğasını yansıtır. Bütün heybetiyle gökyüzüne yükselen dağların zirveleri beyaz bulutlarla kaplıdır. 1936’da yaptığı tabloda ise Altaylarda kanatlarını açmış olan kartal yoktur artık. Dağlar ululuğunu yitirmiş, bulutlar kararmıştır. İlk tablodaki görkemli çam ağacı iyice cılızlaşmış ve küçük fideler de yok olmuştur. Bununla birlikte çamın hemen yanı başında bir başka çam daha büyümüştür. (Ruslar)
Çoros Gurkin’in Altayların işgaline tepki anlamına gelen Han-Altay tablosunu yeniden çizmesi bardağı taşıran son damla olur. Stalin yönetiminin katı ilkeleriyle çatışan düşünceleri nedeniyle daha önce bir çok kere tutuklanan Gurkin, 1937 yılında son kez tutukevine atılır. “Türkçü Ressam” olarak suçlanır ve aynı yılın 11 Ekim’inde kurşuna dizilerek öldürülür.
Çoros Gurkin, Sadece Altay Türklerinin değil Sibirya’daki bütün Türk boylarının çok iyi tanıdığı ve hatta efsaneleştirdiği bir önderidir. Onu dünyaya tanıtan ressamlığı olsa da Çoros Gurkin aynı zamanda bir Türkolog ve etnograftır. Günümüz Sibirya Türkleri için Gurkin’in başka bir önemli yönü de bağımsızlık kahramanı olmasıdır. 4000’e yakın eserle verimli bir sanat hayatı yaşayan, muhteşem resimleri ile şu anda; Gorno Altay, Bamaul, Novosibirşk, Tomsk, Irkutsk, Çita, Moskova, San Petersburg müzelerini zenginleştiren Çoros Gurkin, hem Altay Türklerinin hem de Sibirya’daki Türk boylarının ilk ressamı olarak kabul edilir.
Altay Cumhuriyeti’nin başkentinde büyük bir heykeli vardır. Pek çok yere ismi verilmiştir.
Ruhu şad olsun.
.
YORUMLAR
Merhaba Suat üstadım, şanlı mesleğinizle özdeşleşen yazılarınızı çok kez okuyorum.
Hele bu yazınız kendini Türk hisseden her yurttaşımızın okuması, düşünmesi, ve mensup olduğu halk ve ülkesi için daha çok çalışmasını tetikleyen bir yazı.
Kutlarım engin bilgi dağarcığınızın güzelliğini ve akıcı anlatım gücünüzün özgünlüğünü.
Emeğe ve sanata saygımla esenlikli kalınız.
Çoros Gurkin'i tanımak ne güzel. Daha böyle gün yüzüne çıkmamış ne değerlerimiz var. Unutmamak ve unutturmamak ana gaye olmalı gelecek nesillere anlatılmalı... Kutlarım içtenlikle...
Suat Zobu
Evet hepimizin bu değerlerimizi zaman zaman gündeme getirerek anmamız lazım.
Okuduğun, yorumladığın için minnettarım.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler dilerim.
Suat Zobu
Evet bir milleti millet yapan kültürel zenginliğidir. Değise Afrikadaki kabilelerden ne farkımız kalır.
Bu değerlerimizi zaman zaman gündeme getirerek anmamız lazım.
Okuduğun, yorumladığın için minnettarım.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler dilerim.
Suat Zobu
Evet bir milleti millet yapan kültürel zenginliğidir. Değilse Afrikadaki kabilelerden ne farkımız kalır.
Bu değerlerimizi zaman zaman gündeme getirerek anmamız lazım.
Okuduğun, yorumladığın için minnettarım.
Selam ve saygılarımla sağlıklı günler dilerim.
Saygıdeğer abim; öncelikle bu eşsiz, engin bilgileri bizimle paylaşarak, hafızamızın derinlerine işlediğin için teşekkür ederim.
70-80'li yıllarda okuduğum dönemde, Türk tarihi ve edebiyatı hakkında verilen bilgiler malumu olduğun gibi; Türk tarihi Osmanlıdan dışarı çıkmıyor, Edebiyatta ise en fazla Yunus Emre'ye kadar gidilebiliyordu. Şimdi ise; Şeyhler, Şıhlar ve İslam tarihi adı altında bir sürü palavralardan ibaret dersler görülüyor.
Bir şiirimde "mutluluğun resmini ressam çizemez ama - Şairler denizleri yaktı senin yüzünden..." dizesinin açıklamasını bir çok arkadaşım sormuş, "Şair Nazım Hikmet Ran ve Ressam Abidin Dino'nun arasında geçen ünlü bir anekdottur..." dediğimde, hiç biri Abidin Dino'yu ya tanımıyor ya da Türk olduğunu bile bilmiyordu. Kaldı ki "Çoros Gurkin'in Han Altay" adlı eserlerinden veya başka Türk kültürlerinin varlığından haberimiz olsun.
Elbette ki her bilgi ders sıralarında verilemez. Senin de bu bilgileri kendi araştırmaların ve ilgin nedeniyle ortaya koyduğun aşikar. Ve elbette yüz kişiden birisi bile senin sergilediğin özveriyi sergileyemez. Bunun için ilk önce (yok olmaya yüz tutmuş) okuma kültürü, ilgi, birikim ve zaman gereklidir. Sanırım ve maalesef bu konuda da kuşak olarak son nesli temsil ediyoruz.
Einstein’a mal edilen “Korkarım ki bir gün teknoloji, kitap okumanın, insan iletişiminin ve yakınlaşmasının önüne geçecek ve aptal bir nesil ortaya çıkacak” sözünün haklılığına doğru son hızla ilerliyoruz.
Zaten çok fazla uzatarak, yeteri kadar saygısızlık ettim sanırım. Affola...
Hem yazı hem de anlatım yine nefes kesiciydi.
Sen bu bilgileri bizlerle paylaştığın sürece, daha ne güzelliklere tanık olacağız kim bilir. Eksik olmayasın.
Tebriklerimle, sonsuz saygılarımı bırakıyorum buraya...
Suat Zobu
Failün failatün fail ne işimize yarayacaksa hala anlayabilmiş değilim.
Hepsi mef-ul oldu gitti.
Dış Türklerden, onların kültürlerinden, yaşamlarından haberimiz olmadı.
Fuzuli'nin "Selam verdim almadılar, rüşvet değuldür deyu" dizesinden başka ne öğretildi. Kimdir, nedir, necidir. Haa bir de "Dest busi arzusuyla ölürsem dostlar, kuze eylen toprağım sunun anınla yare su" var. Bunu da ortaokulda açıklayan tek kişi bendim.
Mesela 7 ulu ozan! Hiç duymamıştık. Bir de Baki vardı.
Dediğin gibi hepimiz araştırmalıyız, bazı değerlerimizi ortaya çıkarmalıyız.
İngilizlerin Şekspirden başka neleri var ki? Ama adamlar onu öyle yüceltiyor ki.
Kardeşim muhteşem yorumun için teşekkür ederim. Yazıyı bile gölgede bırakan süper bir yorum. Sağ ol.
Selam ve sevgiler Kardeşim.
İyi ki varsın hep ol.
Suat Zobu
Her zaman onur verin.
Ziyaretinle yorumunla hep mutlu oldum sağ ol.
Selam ve saygılarımı gönderiyorum.
Saygıdeğer üstâdım,
Türk kültürünü oluşturan o kadar çok değerimiz var ki!
Say say bitmez.
Kaçını biliyoruz?
Örneğin Göktürk Anıtlarının tamamını okuyan kaç kişiyiz? Bilge Kağan’ı Tonyukuk’u tam olarak anlayanımız var mı?
Shakespeare’den 500 yıl önce yaşamış ve eserler vermiş Kaşgarlı Mahmut’u, Yusuf Has Hacip’i bilen, okuyan kaç kişi var? Ya Yunus’u, Karacoğlan’ı, Pir Sultan’ı..? Ya yüzlerce binlerce kilometre uzaklarda yaşamış değerlerimizi...!
Sen, ben anmazsak, hatırlatmazsak bir Brezilyalı, bir Zimbabweli, bir İngiliz mi hatırlatacak?
İşte adını sanını hiç duymadığımız bir yeteneğimiz:
--
Aynen söylediğiniz gibi Türkçü Ressam ve Türkolog: Çoros Gurkin'i sayenizde öğrenip bilgi edinmemize vesile olduğunuz için gönülden kutluyorum tebrikler.
Aslında böylesine herkesin bilmediği bilgi ve önemli sayılabilecek anı paylaşımları güne gelmesinde yarar var ama dün olduğu gibi özellikle de seçimler yaklaştığında her zaman kendi yaptıklarını değil de geçmişi karalayan vıcık vıcık siyaset kokan yazıların güne gelip polemiğe neden olunmaması gerekir.
Böyle konularda bilgi sahibi olmak isteyen araştırıp okur, gerçi şu anda neredeyse karşı tarih oluşturacak kadar taraflı bilgi kirliliği var, eğer kişide de trollük yeteneği varsa bunu çok suistimal edebiliyor.
İyi ki okumuşum dediğim paylaşımınız için gönülden kutluyorum. Kalitesi olan insanın paylaşımı da kalitesini yansıtır bu durum tersine durumlar için de geçerlidir.
Sonsuz selam, saygı ve hürmetlerimle.
Suat Zobu
Ziyaretinle, muhteşem yorumunla her zaman onur verdin, her zaman mutlu ettin sağ ol.
Aynen katılıyorum. Seçkilere dikkat edilmeli siyaset ve polemik oluşturanlar seçilmemelidir.
Bizler de özellikle milli değerlerimizi ön plana çıkarmalıyız. Milli günlerimizde kesinlikle bir şeyler paylaşmalıyız. Şunun şurasında kaç kişiyiz ki!
Selam ve saygılar üstadım.
İyi ki varsın.
Hep ol lütfen.