- 413 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
NEREDE O ESKİ ALMANLAR?!
NEREDE O ESKİ ALMANLAR?!
Bir ömür boyunca insanın başından ne anılar, ne acılar, ne sevinçler ne mutluluklar gelir geçer?!
Yaş ilerledikçe çoğalan yaşanmışlıklar insan belleğinde, önce küçük bir su birikintisi ise, sonra bir gölcük, sonra daha büyük göl, sonra bir deniz, sonra bir okyanus, sonra bir dünya, sonra yer gök bütünleşir sanki ve tüm evreni içindeki canlı cansız tüm nesneleri, ay’ı güneşi yıldızıyla , gecesi ve gündüzüyle, günleri ayları ve yıllarıyla, insan belleğine kaydeder...Bu süreçte öğrendiklerimiz deneyimlerimiz, bilgi birikimimiz, bizim nicel ve nitel kimliğimizi oluşturur..
Olumlu şeylerin yanısıra olumsuz ne çok şey yaşamışızdır?! Çocukluk yılları, ilköğrenim, ortaöğrenim, lise, yüksekokul derken, aile içinde dallanıp budaklanarak hayat ağacının yeni dalları olup, yeni çiçekler açmış yeni meyveler vermişizdir..
Dalında karabiber veren ağaç da var?! Dikeni var, pamuğu var, doğrusu, eğrisi yamuğu var, var oğlu var...
Bu sabah nereden aklıma geldi ise, gözlerimi açar açmaz, 1983 yılında Antalya Kemer Olimpos Motel’de resepsiyon şefi olarak çalıstığım dönemde tanıdığım, Theo Nagels adlı bir Alman müşteri geldi aklıma. Eşi oğlu, kızı bir mercedes otomobil ile münferiden müşteri olarak tatil amaçlı Türkiye’ye gelmişler konaklamak için de o dönemde, Antalya Kemer sahilindeki en güzel tesislerden biri olan Olimpos Otel’i seçmişlerdi.
Bir gün Theo resepsiyona gelerek benden var ise bir tornavida rica etti. Ne için gerekli diye sorunca, sorununu anlattı:
Oğlu, dalgınlıkla Mercedes otomobilin kontak anahtarını, arabada takılı bırakıp, sürücü mahallindeki kapıdaki, kapı emniyeti için yapılan kapının kilitleme düğmesini de basılı bırakıp arabadan çıkıp, kapıyı kapattığı için kapıların dışarıdan açılması imkânsız hale gelmişti.
Arabanın yanına gidip ne olup bittiğine yakından bakıp anlamak istediğimde, oğlunun sol ön kapıyı bir santimetreye yakın bir aralıkta camını zorlayarak açmaya çalıştığıını gözlemledim.. İlk bakışta hemen aklıma parlak bir fikir geldi ve ben bu kapıyı daha fazla zorlamadan daha pratik bir çözümle açabilirdim. Hemen o an kapının açılması için gerekli olan aletin bir tornavida olmayıp, bir çamaşır teli olduğuna karar verdim. "Durun siz bekleyin, ben bu kapıyı çok kolay açacağım!" deyip, yanıma bir pense alarak otelin, yıkandıktan sonra yatak çarşaflarını kurutmak için kullanılan, çamasır asma tellerinin olduğu yere doğru gittim ve az sonra istediğim teli kesip arabanın yanına döndüm. Önce kapıdaki kapama düğmesi ile camın üstündeki açıklığa kadar olan mesafeyi ölçerek, ona uygun biçimde telin bir ucunu o mesafe boyunda, L biçiminde eğdim. Gelelim diğer ucuna, asıl işi görecek olan telin diğer ucuydu! Onu düğmenin olduğu yerde uygun biçimde kullanabilmek için ölçüm, dikkat ve titizlik gerektiriyordu. Nasıl ki idam sehpasında insanın boynuna ip takılır ve çıkmaz bir daha, insan boğulur kalır! O teli de öyle takmak gerekliydi ki kapı açma düğmesinin boğazına takılınca, onu yukarı çekebilmeliydi! O nedenle elimdeki telin diğer ucunu da V harfi biçiminde eğip büktüm ve teli o bir santimetretreye yakın cam aralığından içeriye sokup, L harfi biçiminde elimden kalan sapından kumanda ederek "V" ucunu düğmenin boynuna takmayı başardım, kolayca hafif bir çekişte düğmenin yukarıya kalktığını gören Theo, sevinçle " Die Tür ist auf!" ( Kapı açık!) diyerek eliyle kapı kolundaki düğmeyi basıp açtı kapıyı.
Ben de işte o an bir iş başarmış olmanın mutluluğunu tattım. Onlar da otomobilin kapı camının kırılmadan ve fazlaca sorun olmadan kapının açılmış olmasının sevinç ve mutluluğunu yaşadılar, çok teşekkür ettiler. Aradan yarım saat geçmedi, anımsadığım kadarıyla Theo bana o günün parasıyla teşekkür etmek için 35.- Alman Markı bahşiş takdim etti.
Kendisine gösterdiğim ilgiden ve yardımdan çok memnun kalmış olacak ki ertesi gün önbüroda bana yine uğrayıp benim ile uzun uzun sohbet etti..
Yaşam öykümü dinledi, nerede nasıl Almanca öğrendiğimi sordu. Ben de asıl işimin Almanca öğretmenliği olduğunu, fakat siyasi bir nedenle tutuklanıp 25 ay 4 gün tutuklu kaldığımı ve öğretmenlik görevine, sakıncalı görülerek bir daha atanmadığımı ve öğrencilik yıllarımda otellerde çalışma deneyimim olduğunu ve bu nedenle şimdi burada Kemer Olimpos Oteli’nde resepsiyonda çalışmaya başladığımı anlattım.
Theo ile böyle başlayan tanışma faslımız, onun otelden ayrılır iken bana güzel bir anorak hediye etmesiyle sürdü ve Almanya’dan ne istediğimi ve bana bir hediye göndermek istediğini söyledi. Ben de o güne kadar almak isteyip de alamadığım bir Türkçe - Almanca sözlüğü gönderebilirse çok mutlu olacağımı belirttim. Nitekim Almanya’ya dönüşünde bana bu 1060 sayfadan oluşan, ünlü dilbilimci Alman Profesör Dr. KARL STEUERWALD’in, sevgili eşi için evlilik ve birlikteliklerinin 35. yılı anısına bilim ve insanlık dünyasına armağan ettiği o çok değerli sözlüğü armağan olarak, beraberinde başkaca çikolatalar olmak üzere, Posta paketi ile bana gönderdiler...
Türkçe Almanca bu sözlüğün, 670 sayfa olan Almanca -Türkçe olanını Maki Turizm ve Seyahat Acentesi’ni kurduğum 1988 yılında Ankara’da Haşet Kitabevi’nden kendim satın aldım.
Sözlük deyip geçmeyelim, içindeki binlerce sözcüğün, etimolojik kökeni (Farsça, Arapça, Osmanlıca, Fransızca v.b.. ) fonetik, mecaz kullanım biçimleri, eril dişil yönleri ( Artikel), önekleri, sonekleri, doğru yazım kuralları açısından hayli uzun kafa patlatmayı gerektiren çok önemli bir çalışma ve emek ürünüdür.
Bir dili iyi konuşabilmek, sözcük dağarcının genişliği, çok okumayı gerekli kılar. Pratikte yaşamak ise dili öğrenmeyi pekiştirir perçinler. Okuduğunu anlama yeteneğini geliştirmek, sözlük çalışması gerektirir. Bir sözcüğün yabancı bir dildeki ya da yabancı bir sözcüğün dilimizdeki karşılığını öğrenmek için başvurulacak en temel kaynak, iyi hazırlanmış bir sözlüktür.
İşte bu sabah dünyaya gözlerimı Theo Nagels ile açtım. İnsan doğasının bir özelliği, "İyiliği unutmaması, kemliği ise yutmamasıdır." Özünde insan sevgisi, öğrenme aşkı, bilim aşkı olan, yaşama ve yaşatma sevinci olan her insan benim için çok değerli insandır.
Nereden nasıl oldu da bu kişiyi anımsamakla açtım gözlerimi bu sabah? Bu sorumun tam yanıtını tüm boyutuyla bilemiyorum ve kesin bir yanıtı yok benim için.
Dün çok sevdiğim çok değerli bir değerli rehber ağabeyim, yüksek Orman Mühendisi sayın Süleyman Dingil’i son yolculuğuna uğurladık. Ardında güzel anılar, kitaplar, eserler, dostluklar bırakarak, bir anda bir kâlp krizi ile bir çınar gibi devrilip gitti, 85. yaşını doldururup doğum gününe yirmi gün kala...
O da bana yazdığı eserlerini armağan etti, hiç birisi için benden bir kuruş para talebi olmadı, ben ödemek istedim ise de, o almadı.Belki o yüzdendir bana sözlük armağan edib Theo Nagels’i anımsayıp uyanmam bu sabah?!
Daha nice Alman tur müşterilerim, güzel dostlarım, sevgililerim oldu. Her biri ile ayrı ayrı unutulmaz güzellikte anılarım var.
Sevgili Theo Nagels, güzel yürekli insan, yaşıyor musun, yoksa öldün mü, bilemiyorum! Fakat sana bu yazdıklarım ile çok teşekkür etmek geldi içimden bu sabah... Benim seni duyduğum kadar, senin de beni duyduğuna eminim.
Tüm güzel insanlar, güzellikleriyle yaşasın ve yaşatılsın...
Ve tüm kötüler ( Hırsız, arsız,uğursuz yalancı, dolancı, eşkiya v.b..) güzellikler ile kuşatılsın!
Sevgi emek ister!
Ne zaman ki güzellikler çoğalır, çirkinlikler, güzellikler içinde boğulur kalır!
Bu gün On Yedi Nisan 2022, Köy Enstitülerinin 82. kuruluş yıldönümü.
Bir köy Enstitülü babanın evladı olur da nasıl mutlu olmaz insan?!
Yaşasın üretim için, üretim içinde eğitim ve öğretim!
Kahrolsun yağmacılık ve sömürü düzeni!
Şaban AKTAŞ
17.04.2022
Görsel: Şaban AKTAŞ
Bu güne ait...
(Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
Görseller: Şaban AKTAŞ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.