- 560 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ORMAN SEVGİSİ
ORMAN SEVGİSİ
Son günlerdeki orman yangınları sadece ormanı değil, içimizi de yaktı. Ormanlar ülkenin ciğerleridir. Ciğerimiz yandı. Bir ağaç kolay yetişmiyor. Yetişenleri de ya kesiyoruz ya da yakıyoruz. Hele ki milletçe piknik yapmak üstelik mangal yakmak en büyük merakımız. Piknik sonrası “Bulduğun gibi bırak!” tabelalarını hiçe sayıp etrafı darmadağın bırakmak, içeceklerimizin pet veya cam şişelerini sağa sola fırlatmak alışkanlık olmuş. Kırık camlar da güneşin etkisiyle yangın çıkarmakta… Keçileri ormana salmak da cabası! Keçiler filizleri, tane dalları kemirdikçe biz de Nasrettin Hoca misali bindiğimiz dalı kesmiş oluyoruz. Sonra da neden böyle oldu diye yas tutuyoruz. Sonucunu da önceden hesap etmek gerekmez mi? Bunlar vatandaş olarak görevlerimiz elbette…
Bir de tarla açmak veya otel yapmak, tesis kurmak için özel olarak yakanlar var. Sabotajlar da ayrı. Yasa dışı örgütlerin ülkemize zarar vermek için keyfi olarak çıkardıkları yangınlar var. Kanunun pençesinden kurtulamazlar. Allah da onların cezasını verecek.
Ormanların yanması sadece ülkemize değil, dünyaya da zarar veriyor. Doğanın dengesi bozuluyor. Ormanda yaşayan canlılar da diri diri yanıyorlar. İnsan olmanın ilk şartı vicdan sahibi olmaktır bence… Vicdanı olmayana da insan denemez. Doğayı seven insanı da sever, insanı seven doğayı da sever.
Atalarımız “Ağacın yemişini ye, kabuğunu soyma!” derlerdi. Hatta yaşlılar gölgesinde dinlendikleri ağaçtan helallik isterlerdi. Eskiden andaç olarak dikilen fidanlar vardı. Bir kişi askere giderken, evlenirken, çocuk sahibi olduğunda doğan her çocuğu için bir fidan dikilirdi. Köylerde bu gelenek hâlâ sürdürülüyor sanırım. Şehirlerde ise apartman hayatıyla pek çokları gibi bu geleneğimiz de sekteye uğradı.
Atatürk doğayı çok seven bir insandı. Yeşile, çiçeğe, ağaca hayrandı. Nezihe Araz, Atatürk’ün ağaçlandırmaya verdiği önemle O’ndaki doğa sevgisini bir söyleşide şöyle dile getirmiştir:
“Ne oldu buradaki ağaca?”
“Çankaya köşkünden Meclis binasına giderken o günün Ankara’sında bir tek iğde ağacı vardır. Mustafa Kemal, her gün ağacın önünden geçerken arabayı yavaşlatıyor ve ağacı selamlıyor. Bir gün; ‘Bakın bu benim...’ derken, o ağacın yerinde olmadığını görüyor. Büyük bir telaşla otomobili durdurup iniyor. Buradaki işçilere; ‘Ne oldu buradaki ağaca’ diyor. ‘Efendim, yolu genişletmek için ağacı kestik’ cevabını alıyor. Arabasına dönen Mustafa Kemal ağlamaya başlıyor. ‘Bunun başka yolu yok muydu?’ diye…”
"Ormansız bir yurt, vatan değildir." "Yeşil görmeyen gözler, renk zevkinden yoksundur. Burasını öyle bir ağaçlandırın ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu anlasın.".diyerek ağaç ve orman sevgisini dile getiren Atatürk’ten bir başka anı… Afet İnan, Atatürk ve Çankaya’nın ilk Cumhurbaşkanlığı Köşkü için seçilmesini anlatırken şöyle diyor: “Atatürk’ün Çankaya’yı seçmesinde etken, birkaç büyük karakavak ve söğüt ağaçlarının bulunması idi. Onların rüzgârlı günlerdeki hışırtısından daima zevk duyardı.”
Atatürk ve ağaç sevgisinin en güzel örneği bence “Yürüyen Köşk” tür! Yer Yalova’da Atatürk’ ün yazlık evi… Yıl 1930 ve bir pazar günü… Atatürk, bir ağacın fazla büyümesi ve ahşap evi tehdit etmesi nedeniyle kesileceğini duyar. Ancak ağacın korunması ve evin yerinin değiştirilmesi talimatını verir. Ve koca ev kızaklar üzerinde yer değiştirilerek hem ağaç hem de ev kurtarılır. “Yürüyen Köşk” haberi, 10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanır.
“Yaş kesen baş keser.” demiş atalarımız. Fatih Sultan Mehmet de orman sevgisini “Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.” sözüyle oldukça sert ve kesin bir dille vurgulamıştır. Yani yaşı kesenin başı da kesilir diyor adeta!
Peygamberimiz Hazreti Muhammed şöyle demiş: “Kim bir ağaç dikerse onun için ağaçtan hâsıl olan ürün kadar Allah sevap yazar. Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz onu dikin.”
Fidanı dikmeden önce ağaç sevgisini yüreklere dikmek, bu sevgiyi nakış nakış işlemek gerekir. Çocuklarımız bu sevgiyle büyümeli. Çocuklar geleceğimiz diyorsak ormanlar da geleceğimizin garantisidir. Temiz bir nefes, güvenli bir dünya için hadi el ele verelim. Unutmayalım ki ormanı bekçi değil, sevgi korur.
Harika Ufuk