- 248 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
CELLADIN GÖZYAŞLARI Bölüm-8
CELLADIN GÖZYAŞLARI Bölüm-8
Hafsanur’u Asayişe kadar takip eden Adnan’ın kafası iyice karışmıştı. Bu kız ne yapmak istiyordu? Önce Vladimir ile buluştu. Kendisi dışarıda soğuktan titrerken, onlar pastanede keyif çatıyordu. Cumartesi günü ise, yine Vladimir ile buluşup, ev yemekleri yapan bir lokantada yemek yedikten sonra, Asayişin yolunu tutmuştu.
Güvenç Beyi aradı. Gördüklerini ve gördükleri hakkında düşüncelerini anlattı.
‘’ Seni dinledim Adnan, sağ ol. Görevini layığı ile yapıyorsun. Aklımı kurcalayan soru, bu kız istediğimizi yaptı mı? Yaptı. Acaba Asayiş işi bir tesadüf olamaz mı?’’
‘’ O kadarını bilemem Efendim.’’
‘’ Kendini göstermeden takibe devam ediyorsun. Söyleyecek başka bir şeyin yoksa Telefonu kapatıyorum.’’
‘’ iyi akşamlar efendim.’’
Telefonu kapatan Güvenç Bey, yerinden kalkarak, İlayda’nın karşısına dikildi.
‘’ Sen çok yaramaz bir kızsın Hürrem. Eğer torunuma bir zarar gelirse, seni çok fena cezalandırırım.’’
‘’ Merak etmeyin efendim, kendime dikkat ediyorum.’’
‘’ Sana bir soru, Ekrem Beyin yerine bakan kızı bir kere gördün. Üzerinde nasıl bir intiba bıraktı?’’
‘’ Efendim, biliyorsunuz kızı bir kere gördüm. Üzerimde bıraktığı intibaa gelince? Düzgün bir kız, söyleyebileceğim bu kadar.’’
Asayişten içeri giren Hafsanur, sağına soluna bakınmadan, doğru Büşra Amirin yanına geçti. Hafsanur’u hiç beklemediği bir anda, karşısında gören Büşra Amir,
‘’ Bu yaptığın çok büyük bir tedbirsizlik Hafsanur. Ya bir gören olsaydı buraya geldiğini?’’
‘’ Benim istediğim de bu Amirim. Herkesin kafası öyle bir karışacak ki?’’
‘’ Sen yine de tedbirini elden bırakmasan iyi olur.’’
‘’ Vladimir avucumun içinde Amirim.’’
‘’ Dikkat et seni Konsolosluğa davet ederse bir bahane uydur reddet.’’
‘’ Dikkatli olacağıma inanın Amirim.’’
Asayişten ayrılmadan önce, Ruşen’in yanına giden Hafsanur, çalıştığı büfenin adresini vererek, yarın akşam saat 23 te Taksim meydanında Atatürk heykelinin önünde beni bekle. Buluşmamız lazım bu çok önemli.’’
‘’ Büşra Amiri haberdar edeyim mi?
‘’ Önce konuşalım daha sonra bunun kararını sen vereceksin. Hadi eyvallah’’
Hafsanur, acele etmeden soğuk havanın tadını çıkararak evine doğru yürümeye başladı. Bir taraftan da,’’ Keşke Semiha bu akşamda bana bir ziyafet çekse ne güzel olurdu’’ diye düşünüyordu. Ruşen ise, bu kız ne işler çeviriyor diye düşündü.
Buluştular, Vladimir’le gittiği her yere Ruşen Komiserle
de girdi çıktı. Gece fiyasko ile sona erdi. Hiçbir yerde Vladimir’den eser yoktu. Biraz bozulsa da Ruşen Komiserden özür dileyerek yolcu etti. Artık kendisine de evin yolu görünmüştü.
****
Şehrin üzerine lapa lapa yağan kar, Vladimir’i gençlik yıllarında, Moskova sokaklarında koşuşturduğu günlere götürdü. Farkında olmadan yüzüne yerleşen gülümseme geçmişi ne kadar özlediğini anımsatıyordu. Sarışın Sonya aklına geldi. Bir keresinde, Sonya ile karların üzerine sıfır derecede çılgınlar gibi sevişmişlerdi. Sonya güzel sarışın şimdi kim bilir nerede? Kimin kollarında kendini tatmin ediyordur.
Saatine baktı, 03e geliyordu ve ben bu geceyi değil, yıllar öncesini düşünüyorum. Bu gün beraber yemek yediğim Türk kızı. Bütün planlarımı alt üst etmişti. Bu yaştan sonra âşık olacak değilim her halde diye düşündü. Bu durum duyulursa üstlerinin de hoşuna gitmeyecek bir durumdu. Kaldığı otelin üçüncü kattaki odasından bir kere daha camdan dışarı baktı. Kar, şehrin üzerine iyice beyaz bir kâbus gibi çökmüştü. Annesi Anasasia aklına gelince, telefonu eline alarak, numarasını tuşladı. Sesini duyunca annesinin gözlerinin içi gülecekti. Her zaman böyle oluyordu. Annesinin gözünde yaramaz ama sevimli çocuktu. Annesiyle konuştu telefonu kapatıp yatağın üzerine rasgele attıktan sonra soyunup ışığı söndürdü yorganın altına girerken Hafsanur bir kere daha aklına geldi. Acaba yatakta nasıl yatıyordu? Sonya yatarken daima bir eli başının altında olurdu. Son düşündüğü şey Türk kızının Sonya’yı unutturacağı oldu. Zaten kendisi de öyle istemiyor muydu?
****
Vladimir, uçağa binmeden hava alanı terminalinden, Hafsanur’u bir kere daha aradı. Kızın kendisini tersleyecek diye, üç buçuk atıyordu. Ama korktuğu olmadı.
‘’ Merhaba Hafsanur, uçağım havalanmadan, sesini bir kere daha duymak istedim. İnşallah bir hata yapmadım.’’
‘’ Yoo hata falan yapmadın Vladimir. Bende sesini duymaktan mutlu oldum. Ayrılırken size iyi yolculuklar diyememiştim. İyi yolculuklar dilerim Vladimir.’’
****
Büşra Amir Asayişten içeri girerken odasından çalan telefonunun sesini duyunca, İş arkadaşlarına sabah selamını veremeden koşar adımlarla odasına girdi. Bulunduğu yerden telefonu alarak, nefes nefese,
‘’ Büşra Amir buyurun kiminle görüşüyorum?’’
‘’ Büşra kızım niye böyle nefes nefese kaldın. Seni beklerdim.’’
‘’ Halil Bey siz miydiniz, nasılsınız?’’
‘’ Çok sağ ol kızım gayet iyiyim. Sana vermiş olduğum dosya için aradım. Bu günden itibaren dosyayı senden alıyorum. Olaydan uzak duracaksınız. Kesinlikle müdahale etmeni istemiyorum.’’
‘’ Halil Bey vakanın bizde olduğunu bizzat siz söylemiştiniz.’’
‘’ Daha bunamadım tabii ki ben söylemiştim ama önemli gelişmeler oldu. Uzaktan takip edin müdahale yok.’’
‘’ Nasıl istersiniz efendim.’’
Telefonu kapatan Büşra Amir, düşünmeye başladı. Bütün emekler boşuna mı gidecekti? Heval ile Kirliyi yanına çağırarak, Halil Beyle yaptığı konuşmayı aktardı. Ve düşüncelerine başvurdu. Kirli,
‘’ Tamam müdahale etmeyelim, ama geri adımda atmayalım. İlayda Güvenç Beyin yanında çalışmaya devam etsin. Bu arada Hafsanur’u ne yapacağız? Kız elimizde patlamaya hazır bomba. Vladimir’le yakın temasta.’’ Heval,
‘’ Yakın temas derken?’’
‘’ Resmen Vladimir’le flört ediyor. Onu birden geri çekemeyiz.’’ Heval,
‘’ Sen ne karar verdin Büşra?’’
‘’ Ben devam etsinler diyorum.’’ Kirli,
‘’ Bence de devam etmeli.’’ Büşra Amir,
‘’ Öyleyse bende devam yönünde kararımı veriyorum. Hakkımızda hayırlısı olsun.’’
****
Telefonu kapatan Hafsanur, Büşra Amiri aradı.
‘’ Amirim, Vladimir uçağa binmek üzere. Niçin müdahale etmiyoruz?’’
‘’ Yukarıdan emir aldık, müdahale etmek yok. Uzaktan takip etmekle yetineceğiz. Sen konumunu koru Vladimir Rusya’ya döndüğüne göre, Asayişe uğra daha detaylı konuşalım.’’
‘’ Emredersiniz Amirim.’’
Yani şimdi, eli kolu bağlı mı oturacağız? ‘’ Git bakalım Vladimir, nasıl olsa iplerin benim elimde. Tıpış tıpış bana döneceksin.
Feriha’nın seslenmesi ile daldığı düşünce bataklığından sıyrılıp çıkıverdi.
‘’ Kızım ne bağırıp duruyorsun? Tamam, geliyorum.’’
Odasından çıkıp, Feriha’nın yanına geçti.
‘’ Konuş seni dinliyorum.’’
‘’ Sana bir soru soracağım?’’
‘’ Çek soruyu bil doğruyu yarışmasına mı katılıyorum?’’
‘’ Sen şıvgın nedir biliyor musun?’’
‘’ Hayır, bilmiyorum anlat ta öğrenelim.’’
‘’ Şıvgın’ın anlamı, fırtına ile gelen yağmurdur. Aklında bulunsun.’’
‘’ Böyle tuhaf şeyleri nereden öğreniyorsun anlamadım gitti?’’
‘’ Ebem anlatırdı yağmurlu kış gecelerinde. Ondan çok şey öğrendim. Allah toprağını bol etsin’’
‘’ Şanslı kızmışsın. Benim bir ebem bile olmadı. Yaklaşık bir aydır bu kutu gibi dairede birbirimize yoldaş oluyoruz ama birbirimizin hakkında ne biliyoruz?
Birbirimizi tanıyor muyuz? Tabi tanıyoruz sadece adımızı bilecek kadar. Yetimhanede yetiştim Yaşlı çocuğu olmayan bir kadın sahiplendi bana. Ortaokulu bitirdikten sonra polis okuluna girdim. Polis okulundan mezun olduğum gün o kadar çok sevindi ki analığım. Perşembe günleri bizim orada pazar kurulur. Mezuniyet belgemi elimde sıkı sıkıya tutarak analığımla pazara gittik. Alış verişimizi yaptıktan sonra, eve dönerken, analığıma bir araba çarpıp kaçtı. Analığım oracıkta son nefesini verdi. Anlayacağın yüzüm hiçbir zaman gülmedi. Polis olmamı analığım çok istemişti. Bu benim için bir nevi vasiyet olmuştu.’’
‘’ Zavallı arkadaşım, gel yanıma ayaklarıma uzan seni sallayarak uyutayım.’’
‘’ Domuz, ne olacak sende benim gibi evde kalıp kız kurusu olursun inşallah. Ben yatmaya gidiyorum, birazda hayal kurarım nasıl olsa bedava. Hadi sana iyi geceler.’’
‘’ Bulaşığı kim yıkayacak?’’
‘’ Senn.’’
****
Eda, Serra’ya başıyla peşine takılmasını işaret etti. Beraberce Asayişten dışarı çıkınca, Serra,
‘’ Ne o kızım rahatlık battı galiba sana?’’
‘’ Evet, battı. Çaylaklar sahada koşturuyor, biz burada pinekliyoruz. Neredeyse olay çıkmıyor diye üzüleceğim.’’
‘’ Al benden de o kadar. Dur bir dakika, Yenibosna Adli Tıptan bir dosya gelmişti. Dosya ile kimse ilgilenmedi. Arşivde duruyor. Büşra Amirle konuşup, dosyayla biz ilgilenelim.’’
‘’ Yürü Büşra Amirin huzuruna çıkalım.’’
Üçü karşısına dikilince, Büşra Amir yanına gelen kızlara baktıktan sonra,
‘’ Ne o kızlar, olay varda benim haberim mi yok?’’ Eda Başkomiser,
‘’Amirim?’’
‘’ Bunların elebaşı sen misin Eda?’’
‘’ Ne haddime Amirim, izin verirseniz Arşive inmek istiyoruz.’’
‘’ İnin inmesine de, Arşivde ne yapacaksınız?’’
‘’ Son ilgilendiğimiz olayın Adli Tıp raporunu Arşivden alıp incelemek istiyoruz.’’
‘’ O raporu bende unuttum. İnceleyin ama sonucu bana bildirin.’’
Arşivde raporu arayıp bulmak beş dakikamızı aldı. Serra raporu okumaya başladı. Okumasını bitirince,
‘’ Bu raporda herhangi bir terslik görmüyor musunuz? Akbay Dildar ve Çilem Dildar’ın Rus pasaportlarının fotokopisi var. Çilem’in Rusça adı, Sofia Polini, Akbey’in ise, Viktor Polini.’’
Menal,
‘’ Peki Hatice karısı kim?’’
‘’ Kim olacak? Oda bir Rus’tur. Kim bilir ne hainliklerpeşindedir?’’ Eda,
‘’ En iyisi bu tartışmaya Büşra Amirin yanında devam edelim.’’ Serra,
Cesetleri nasıl bulmuştuk? Bir düşünelim. Kadın ve metresi odadaydı. Biz hiç düşünmeden iki cinayeti namus meselesine bağladık. Bu arada holdeki cesetten hiç bahsetmiyorum.’’ Menal,
‘Eşleşme çıkmadı, bana göre, holdeki adam odadakileri temizledi dördüncü adam ise holdeki katili temizledi.’’ Eda,
‘’ Tam bir temizlik geride hiçbir delil bırakılmamış oluyor böylece. Kadının yanında yatan cesedi birine benzetiyorum ama bir türlü çıkartamıyorum.’’ Serra,
‘’ Adnan Doğançay olmasın? Eda, bu gece sana ev devi olarak, Adnan Doğançay’la Erdoğan Güner’in geçmişini didik didik edip bir rapor hazırlayacaksın. Şimdi tekrar Büşra Amirin yanına gidelim.’’ Menal,
‘’ İkisinin arasında bir bağ olduğunu mu düşünüyorsun?’’
‘’ Evet, Menal, sen de Sofia ile Viktor’u araştıracaksın.’’
‘’ Tamamdır Serra, burada daha fazla oyalanmayalım.’’
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.