Umudunu kaybetmiş olanın başka kaybedecek bir şeyi yoktur. -- boise kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür.-- j. harris
Mithat Baş
Mithat Baş
@mithatbas
VİP ÜYE

TÜRKLER VE ERMENİLER

9 Nisan 2022 Cumartesi
Yorum

TÜRKLER VE ERMENİLER

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

441

Okunma

TÜRKLER VE ERMENİLER

Tarihte ulusların birbirleriyle ilişkilerine bakıldığında birçok faktör bu ilişkilerin şekillenmesinde rol oynadığı görülür. Bunlar; ekonomik çıkarlar, coğrafi yakınlık, inanç sistemlerinin farklı olup olmayışı ve başka ülkelerin iki ülke halkı üzerindeki etkileri olarak belirtilebilir.

Türkler ve Ermenilerin ilişkileri 11. yüzyılda başlar. Ermeniler, Anadolu’nun özellikle de Doğu Anadolu’nun bir kısmında diğer kavimlerle birlikte yaşamakta olan bir toplumdur. Türklerin Anadolu’ya girmelerine ve burada yurt tutmak istemelerine önceleri direnmek istemişlerse de, Anadolu’daki diğer kavimler gibi onlar da yoğun Türkmen göçünün önüne geçememişlerdir. 15. yüzyılda Anadolu artık çoğunlukla Türk nüfusuna sahiptir.

Anadolu beylikleri, Selçuklular ve Osmanlılar zamanında hem Ermeniler, hem de diğer etnik unsurlar Anadolu’da uzun bir süre birlikte yaşayabilmişlerdir. Bu “sessiz dönem” yüzyıllarca devam etmiştir. Bu dönemde sadece Türk kökenli Celali ve Suhte isyanları görülmüştür. Bu isyanların temelinde de toprak mülkiyetine ve siyasi baskılara itiraz ile dini inançların dayatılması yatar. Rumlar ve Ermenilerde ciddiye alınacak bir başkaldırı yoktur. Hatta Osmanlılar, Ermeniler için “Sadık Millet” bile demişler, yönetim kademelerinde özellikle Tanzimat’tan sonra çok sayıda Ermeni’ye görev vermişlerdir.

1789 Fransız İhtilalı’ndan sonra milliyetçiliğin gelişmesiyle birlikte birçok imparatorlukta, özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nda çeşitli etnik gruplar “bağımsızlık” mücadelesine girmişler ve kendi devletlerini kurmaya başlamışlardır. Halkların “birlikte yaşayabilme” ihtimali, milliyetçi fikirlerin gelişmesiyle büyük oranda ortadan kalkmıştır. 19. yüzyılda Ermenilerin bazı küçük isyanları olmuşsa da girift bir şekilde iç içe yaşayan Türkler ve Ermeniler için o tarihlerde iki farklı coğrafya bulunmadığından bağımsız bir Ermeni Devleti oluşamamıştır.

Önce Balkan Savaşlarıyla başlayan Osmanlı Devletinin bölüşülmesi süreci, batılı gelişmiş devletler için I. Dünya Savaşı’yla bir amaç haline gelmiştir. İngiliz, Fransız, İtalya ve Rus orduları her taraftan Osmanlı Devleti’ne karşı saldırı başlatmışlardır. Bu saldırılar sırasında Osmanlı vatandaşları sayılan azınlık grupların büyük çoğunluğu emperyal güçlerle işbirliğine yönelmişlerdir.

Fransızların Adana, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgalleri sırasında Fransız ordusundaki askerlerin büyük çoğunluğu Ermenilerdir. Aynı tarihlerde Osmanlı Ermenilerinin isyanı ve Osmanlı topraklarını işgal eden Çarlık Rusyası’nın yanında savaşa katılmaları, Osmanlı Devleti’nin bu topluma tehcir uygulamasının önemli nedenlerinden biridir. Çok sonraları ülkeler arasında kabul edilen “Cenevre sözleşmesi” bile tehcir uygulamasını “askeri gereklilik” olarak kabul etmektedir.

Günümüzde Türkiye’yi soykırımcı ilan etmeye çalışanların temel dayanağı da I. Dünya Savaşı sırasında 1915 yılında yapılan Ermeni tehciridir. Tehcir soykırım değildir. Farklı bir ülkenin toprağına sürgün de değildir. Bir olayın soykırım sayılmasının çeşitli kriterleri vardır. Ermeni tehciri bu kriterlerin hiçbirine uymadığı gibi, nedenleri iyi araştırıldığında da Ermenileri devamlı kışkırttığı için altından Fransa’nın çıktığı görülür.

Konuya Uluç Gürkan’ın Ermeni Sorununu Anlamak adlı eserinden devam edelim:

“Tehcir kararının meşru nedenlere dayandığı inkâr edilemez. Ermeniler, bazı Amerikan misyonerlerinin raporlarının ortaya koyduğu gibi, tehcir kararından önce de ele geçirdikleri köylerde zulümler yaptılar. Osmanlı topraklarını işgal eden Rusya’yı kurtarıcı olarak gördüler ve onlara destek vermekle kalmayıp onların safında çarpıştılar.

Fransız işgal kuvvetlerinin çoğunluğunun Ermenilerden müteşekkil olması Osmanlı Hükümeti’ni rahatsız etmiştir…Fransa ordusuna mensup Osmanlı vatandaşı Ermenilerin bölgede yaptığı katliamlar da kanıtlarıyla ortadadır.”
Kuşkusuz tehcir acı bir olaydır. Bu acı olayı tek taraflı olarak kullanmak, tarihin tekzip ettiği bir kurnazlıktır. Hem Türklerin, hem de Ermenilerin çektiği acılara saygısızlıktır.

Tarihi belgelerden korkan besleme kalemler, 1912-1922 yılları arasında Anadolu ve Balkanlarda yok olan Türklerin ve diğer Müslüman unsurlara ait kayıpların dökümünü bile yapmamışlardır.

Acı, tek taraflı değildir. Tarih de, parlamentolar ve yönlendirilmiş kalemler tarafından yazılamaz.

Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Türkler ve ermeniler Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Türkler ve ermeniler yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TÜRKLER VE ERMENİLER yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.