- 261 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
SOSYAL MEDYADA GIYBET VE DEDİKODUCULAR
SOSYAL MEDYADA GIYBET VE DEDİKODUCULAR
İletişimin hızla yaygınlaştığı son zamanda, insanların kafalarının karıştığını, en akıllı insanların bile bu iletişim ağı içinde ne kadar kolay yönlendirilebileceğini gördük, görüyoruz.
Bu tür yönlendirmelerin asli sebebinin de; her işimizin, düşüncelerimizin ve inanç sistemimizin siyasallaşması olduğunu görüyorum. Her şeyi o kadar siyasallaştırmışız ki, bir eleştiriyi, davranışı, düşünceyi siyasi bir partinin yandaşı ve destekçisi ya da düşmanı gibi algılayıp hemen tepki göstermeye başlıyoruz. Kişileri ve kurumları A partili ve ya B partili yapıveriyor, değer yargılarımızı da ona göre şekillendiriyoruz. Öyle bir durumdayız ki bazen kendi inanç ve düşüncelerimizle tezat içinde buluyoruz kendimizi.
Bütün bu girizgâhı yapma sebebim aslında mevzuya giriş endişelerimden kaynaklanmaktadır. Din değiştirmemişlerin dışında ülkemizdeki hangi partiye mensup olursak olalım Müslümanız(elhamdülillah). Hal böyle olunca hepimizin görevi, bir Müslüman olarak, İslam’ın emrettiği şekilde yaşamaktır. Kimse kimsenin yaptıklarından sorumlu tutulmayacağına göre herkes üzerine düşen sorumluluğu iyi bilmelidir. Yani işin aslı Ben bir Müslüman olarak emir ve yasaklar konusunda kendimden sorumluyum. Dinimizin bize toplumsal olarak da yüklediği sorumluklar vardır ama herkes kendi hesabını verecektir.
Günümüzün sorunu şu ki, iktidar partisine mensup, yakın ya da İslami hassasiyetleri olan kişilerin yaptıklarının İslam’ın hatasıymış gibi yansıtılıyor olmasıdır. Bazı kişiler, hatalı davranan, İslam’a ters söz ve işler yapan insanlara bakarak sosyal medya üzerinden, “ İşte bunlar Müslüman! ”diyerek hafife alıcı ve alaycı olabiliyor. Sanki kendisi de Müslüman değilmiş gibi, farkında olmadan kendi Müslümanlığını da sorguladığının farkında değil. Daha kötüsü, “Bunlar Müslümansa ben Müslüman değilim!” diyenlere de rastlıyoruz. Böyle diyenlerin ve yazanların İslam’ı çok da iyi bilmediklerini anlıyoruz. Ancak bu tür kişiler Müslümanlığı da çok iyi bildiklerini zannedip iki ayet ezberleyip mealiyle hüküm vermeye kalkabiliyor. Öncelikle bu işin bu kadar kolay olmadığının farkında değil. Ayrıca, bir kişi “Ben Müslümanım.” demişse bize göre Müslümandır. İman ettim, diyene biz, “Sen Müslüman değilsin.” diyemeyiz.
İslam, yaşanmak içindir anlatmak için değil. Her Müslümanın görevi İslam’ı öğrenmek ve hayatında uygulamaktır. Kişi üzerine düşen görevi yapmakla yükümlüdür. Görevini yapmayanların, yanlış yapanların, İslam üzerinden menfaat sağlayanların yaptıklarından başkaları sorumlu değildir. Biz bu konuda üzüntü duyabiliriz ama başkalarının yaptıkları yanlışlar yüzünden kendi Müslümanlığımıza zarar verici söz ve davranışlardan da kendimizi korumalıyız. İmanın şartlarından biri de, ahirete, hesap gününe ima değil mi? O zaman herkes hesabını bir gün verecektir. Yani İslam üzerinden rant sağlayanlar da hesabını vereceğine göre dünyalık hesaplar yüzünden çok da fazla rahatsız olmaya gerek yok demektir. Ölüm kaçınılmaz olduğuna, kişilerin niyetlerini de yapıp yapmadıklarını da en iyi bilen Allah, adil olduğuna göre biz de müsterih olmalı, dünya nimetleri ve menfaatleri için İslam’ı, Müslümanları kullananların hesabının çok daha çetin olacağından endişemiz olmamalıdır. Şu dünyada kimin imanlı, kimin imansız; kimin veli, kimin deli olduğunu en iyi bilen Allah(cc)’tır. O zaman insanların dış görünüşlerine, konuşmalarına çok fazla itibar etmemeli, yaşantısına, icraatlarına bakmalıdır.
Biz kendi sorumluluklarımızı biliyor, inandığımız gibi yaşıyorsak; başkalarının yanlışlarını usulüne uygun ve ölçüyü kaçırmadan anlatabiliyor, ilişkilerimizi sağlıklı sürdürebiliyorsak, bir Müslüman olarak dinimizin gereklerini/emir ve yasaklarını uyguluyorsak, bırakalım kim ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın. Kendimizi onların yaptıkları yanlışlıklardan, kötülüklerden dolayı kötü ve zor duruma düşürmeyelim. İftira, dedikodu ve gıybete meyilli montajlanmış, çarpıtılmış mesajlarla kul hakkına girip kendimizi sıkıntıya sokmayalım.
Sözün özü, sosyal medyadan her bulduğumuz paylaşımı yapmayalım. Kutuplaştırıcı, kin ve nefret söylemli mesajlar bizi toplumsal olarak dağıtacak; iyi ve güzel paylaşımlar iyiliği ve güzellikleri artıracaktır. Demem odur ki; yanlışları tabi ki söylemeliyiz ama bunu yaparken yanlışa düşmemeliyiz.