- 551 Okunma
- 4 Yorum
- 5 Beğeni
ŞÜKRAN
Şükran daha on altı yaşının ortalarında bir yerdeydi 23 Eylül 1984 yılının Pazartesi günü.
Annesi Şükran’a hitaben:
- Akşama hazırlan görücülerin gelecek. Demişti.
Şükran bir anda çöktü. Ne diyeceğini belemedi annesine.
Annesi kızının yüz ifadesine hiç bakmadı ya da bakmak istemedi. Bir daha seslendi aynı cümleyi tekrarladı:
- Şükran akşama hazırlan. Görücülerin gelecek.
Nereden çıktı bu görücü hikayesi. Başkasının kahrını çekmek için çok küçüktü. Hem sevdiği de vardı.
Annesi tam kapıdan çıkarken tüm gücünü topladı ki içindeki ses dile geldi:
- Anne ben istemiyorum. Gelmeseler olmaz mı?
- Sus kız! Babam duymasın. Öldürür ikimizi de. Dedi annesi.
Annesi de babasıyla o şekilde evlenmişti. On altı yaşındı görücü on yedi yaşında gelin, on sekizine girmeden de anne olmuştu.
İtiraz etse sahiden babası biricik kızını öldürür müydü?
Şükran annesine ne kadar dil döktüyse de kaderin önüne geçilmiyormuş. Karşı köyün zengin sülalelerinden olan Mehmet Bey, Şükranı bir düğünde görmüş oğluna almayı kafasına koymuş bir kere.
Yoksullar için, muhatap zengin olunca her şey çözüme kavuşuyor sanki. Kendi çektiği sıkıntılar gözlerinin önüne geliyor. Her şeyin güllük gülistanlık olduğunu düşünüyorlar.
Neyse! Konumuza dönecek olursak,
23 Eylül 1984 Pazartesi akşamı Mehmet Bey ve kalabalık aile gurubuyla İbrahim Efendinin evine Şükran için gelmişlerdi. Yemek ve çay faslı derken esas konuya gelmişlerdi.
" Allah’ın emriyle Peygamberin kavliyle kızın şükranı oğlum Şevket’e istiyorum " demişti Mehmet Bey!
- Allah ne dilediyse o olur, hayırlısı olsun ! demişti Şükranın babası.
Şükran ne olduğunu anlamadan sözü verilmişti Şevket’e. İçin için ne kadar ağlasa da, ne kadar istemese de oldu bittiye gelmişti.
Baba vermişti bir kere. Babanın sözünün üstüne söz olmazdı.
Sonra günler günleri kovalıyordu. Şükran için gelmeler gitmeler çoğaldıkça çoğalıyordu. Bu gelmeler gitmeler esnasında Ne Şükran Şevketi gördü. Ne Şevket şükranı...
İki ay sonra nişan yapıldı.
Sekiz ay sonra 1985 yılının Haziran sonunda da düğün.
Şükran hiç tanımadığı birine gelin olarak gitmişti.
Alışmak diye bir kavram var. Nefes alıyorsan her şeye alışıyorsun. Şükran istemeye istemeye gelin olduğu eve yavaş yavaş alışmaya başlamıştı. Allah var! Mehmet Bey hakikatli adammış. Gelinini çok sevmişti. Oğlu Şevket de karısını gözü gibi bakıyordu.
Evliliklerinin üzerinden üç-beş ay geçtikten sonra Şükran’ın hamile kalmıştı. Evde bir bayram havası. Evin ilk torunu gelecekti. Mehmet Bey ne kadar da mutlu! Hemen bir kurban kestirmişti yoksullara dağıtmak için.
Şükran hiç beklemediği şekilde evliliği güzel gidiyordu. Neredeyse ilk aşkını bile unutmuştu. Hamilelikten sonra Şevket ayrı bir ilgi alaka gösteriyordu Şükrana.
Bir gün şehre gitmesi gerekti Şevket’in. Gece uzun uzun muhabbet ettiler karı koca.
Şevket:
- Yarın şehre gideceğim. Özel bir isteğin var mı ? diye sormuştu. Şükrana
Şükran her zamanki gönül zenginliğiyle
- Her şeyim var. Sağol Demişti.
Sabah erkenden yola çıkmıştı Şevket. Çok yağmur vardı. Göz gözü görmüyordu.
Şükranın içinde bir huzursuzluk.
- Bugün gitmese olmaz mıydı? Akşamda o kadar da söyledim. Gitme dedim. Çok yağmur var dedim.
Bir o tarafa bir bu tarafa gün boyu evin içinde dolandı durdu. Tüm işleri bitirdi. Şevket bir türlü gelmedi.
Akşam acı haber geldi Şükrana
- Şevket ölmüş. Çok yağmur varmış. Direksiyon hakimiyetini kaybetmiş. Şehre varmadan uçurumdan araba aşağıya yuvarlanmış. Hemen oracıkta ölmüş!
Acı feryatlar... Göz yaşları...
Güzel günler bitmişti. Şükranın dünyası asil şimdi kararmıştı. Ne yapacaktı şimdi. Hemde hamile...
Şevket öleli iki ay olmuştu. Aile fertleri acı bir karar almıştı.
Bu karar zor bir karardı. Ya Şükran baba evine geri dönecekti ya da...
İbrahim Efendi Şükranın gelmesine sıcak bakmıyordu. Mehmet Bey de doğacak torununu düşünüyordu.
Şevketin küçük kardeşi Necati vardı. Mehmet Bey uzun uzun ikinci oğlu olan Necati’yle konuştu.
- Abin gitti. Ondan bize hatıra olarak torunum kaldı. Torunumu başkalarının büyütmesine gönlüm razı olmaz. Şükran’ı sana gelin edeceğiz. İbrahim efendiyle de konuştum. Biz kararımızı aldık. Siz de kararımıza razı olacaksınız. Bizim kararımız sizin kararınız olacak. Demişti itiraz hakkı olmayan sert bir üslupla.
Aslında Necati de istemiyordu yengesi Şükranı.
Şükran da kaynı Necatiyi...
Kader bazı coğrafyalarda öyle acımasız oluyor ki! Bazen iki defa bazen üç defa ölüyorsun. Eğitimin yoksa, ekonomik özgürlüğün yoksa hatta ve hatta ata erkil bir toplumda yaşıyorsan, üç defe değil her gün ölüyorsun.
Şükranın bugün ikinci defa evlendiği gün değil, öldüğü gün gibiydi. Daha dün gece yengesiydi Necatinin. Bu gece karası.
Çok düşündü Necati ile evlenmeden önce. Yakın bir gölet var. Kendimi oraya atsam. İntihar etsem diye. Sonra karnındaki hareketliği hissedince çok defa vaz geçti. Karnındaki bebek onu büyük kararlar almasını engelliyordu.
Sonra evine gitmeyi çok düşündü. Babası İbrahim Efendi bir türlü razı olmadı. Senin yerin bizim yanımız değil, biz kendimize zor bakıyoruz. Hem sana hem doğacak bebeğe bakmamız zor. Kayınbaban çok zengin. Seni bırakmak istemiyor. Orada kalman en iyisi... demişti her defasında. Annesi de gözü yaşlı olarak bu kararı kabul etmek zorunda kalmıştı.
Şehre gitse yol iz bilmez. Ne yapabilirdi ki! Ya başkalarının eline düşersem. Diye çok hayıflanmıştı.
Biricik yavrusu için razı olmuştu bu acı evliliğe.
Necati Şevket gibi değildi. Şevket naifti. Necati hodbin kendini beğenen biriydi. Şevket ne kadar empati içinde yaşarsa Necati o kadar kendisi için yaşardı. Şevket alkol nedir bilmez iken Necati şişenin dibine yapışırdı adeta. Nasıl iki kardeş bir birinden bu kadar farklı olur.
Necati ile dram ilk geceden başlamıştı. Yatağa sarhoş sarhoş gelmişti. Üstüne bir de dayak...
Neredeyse her gece aynı hikaye.
Aradan sekiz on yıl geçti. Şükranın bir tane Şevketten oğlu iki tane Necati’den kızı oldu. Şükran Necatiyi iç içselleştiremedi Necati de Şükranı...
Şükran, Necatiyi hiç sevmediğinden olsa gerek Necati’den olan kızlarına da soğuktu. Onlarla bir türlü sıcak ilişki kuramadı.
Necati kendine yaptığı zulümler yetmiyormuş gibi bir de Şevketten olma oğlu Salih’e de her geçen gün zulmediyordu. Her gün dayak , her gün dayak. Artık dayanılmaz hal almıştı evlilik. Bu evliliğe oğlu için razı olmuştu. Bu evliği de oğulu için bitirme kararı aldı.
Bu defa kararlıydı. Annesine babasına bile haber vermeden Necati’den boşandı. Yanına da oğlu Salihi de aldı. İki kızını da babaları Necatiye değil dedeleri Mehmet Bey’e bırakmak zorunda kaldı.
Giderken de Mehmet Bey’e :
- Yaşadıklarımı siz biliyorsunuz. Bu acıların sorumlusu babamla birlikte sizsiniz.
Deyip arkasına bakmadan çıkıp gitmişti.
Başkalarının istediği evlilik bitmişti. Boşandı boşanmasına ama ne gidilecek bir ev ne sığınılacak bir liman vardı.
Zorluklar insanı güçlü yaparmış. Köşeye sıkışan kedi misali. Şükran da gücünü topladı. Şehre göç etti. Şehirde oğlu ile kendinin başını sokacak küçük bir kulübe buldu.
Hayat ona yeni yollar bulması gerektiğini öğretti. Komşular edindi. Sonra komşularının sorunlarını dinledi. Sonra da kendi sorunlarını komşularına anlattı.
Yeni mahallesinde herkes gündeliğe gidiyordu. Yeni komşular, Şükranı hem dostluğa hem de işlerine ortak ettiler.
Şükran yılmadı. Çok çalıştı. Gece gündüz neyi varsa oğlu için çalıştı.
Hayat ona yeni imkanlar sundukça o yeni imkanları çok iyi değerlendirdi. Acılar ona merhametli davranmayı öğretti. Gündelik eşlerini yaparken Çocukları olmayan yaşlı bir çift ile tanıştı onların bakımını üstlendi. Her ne kadar para için bu işi yapsa da sevgisini öyle derinden hissettirdi ki yaşlı çifte sanki kendi evlatlarıymış gibi. Kendi evlatları ancak o kadar bakabilirdi onlara.
Şükran belki kendi anne babasından sevgi, merhamet görmediği için, belki güvenilir bir liman aradığı için öyle sevgi dolu merhametli o yaşlı çifte bakmıştı.
Çok ilgilendi. Çok sevdi onları. Onlar da şükranı.
Yaşlı çiftin ölmeden önce vasiyetleri vardı. Tüm mal varlığını Şükrana bırakmışlardı.
Her gecenin bir sabahı varmış. Her sıkıntının bir ferahlığı.
Şükran da o kadar karanlık günlerden sonra yaptığı küçük bir iyilikle aydınlığa kavuşmuştu. Sıkıntılardan ferahlığa ermişti.
YORUMLAR
Merakla okurken bir yandan da yazıları düşündüm.
Çok güzeldi
Tebriklerimle yazar
Serkan BOL
Saygılarımla...
Tıpkı, Yeşil çam filmi …
Zengin oğlan
Fakir kız
Ve mutlu sonla biten film izler gibi okudum.
Tebrikler yazarım.
Serkan BOL
Saygılarımla...
Uzun uzun yorumlamak isterdim. Umutsuzluğun umuda yürüyüşüne doğru.
Şu an başka bir hayırlı güzellik günü içerisindeyim. Yazınıza tebriklerimi bırakıyorum.
Saygılarımla selamlar.
Serkan BOL
Saygılarımla...