- 634 Okunma
- 7 Yorum
- 7 Beğeni
Sanata Dokunmak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
‘’Yumurtasından yeni çıkmış bir civciv, kendi gıdasını bulup yerken. Bir bebek yıllar boyu bakıma muhtaç kalır. Birincisi bakışlarını asla yerden ayırmazken, ikincisi içerisinde, galaksiler, yıldızlar barındırır’’ [Sadi Şirazi] Evreni içinde yaşatan ve evrenin içinde yaşayan insanın hayatı hep bir arayıştan ibarettir aslında. Bir şeylerin yarım kalmışlığı hissiyle hep bir bütünü tamamlama arayışı. Bu arayışın temelinde yatan etmen ise bir türlü kabullenemediği ölümlü oluşu halidir. Onun içindir ki; içinde bir yerlerde, olmadığı zamanlarda da var olabilme isteği yatar. Geçip gittiği hayat denen bu yolda bir iz bırakabilme çabası. Ama her şeye rağmen tüm bunları bir kenara bırakmak zorunda kalır, hayat yolunda, kendisi için belirlenen hedefe koşma telaşında. İçinde yıldızlar, galaksiler barındıran o insan, kendinden uzaklaşır ve kendini keşfetmek yerine icat edilmişliği tercih eder. Ama bunu bu şekliyle kabul etse de sorun burada bitmez. Sekteye uğramasın, rutininde akıp gitsin istediği hayatında, bir sorunla karşılaştığında hazırlıksızdır, koca bir okyanusta dev dalgalarla boğuşurken bulur kendini adeta. Konfor alanını terk etmek istemezken, bir kaosun içerisine düşer. Oysa konfor onu çürütürken, kaos yeşermesini sağlayacaktır. Ama ne olursa olsun, konfor alanı dışına çıkmayı istemez, korkar. Ve bu değişime uyum sağlayamamak, travmalara yol açar. Travma ne kadar yara olarak karşılık bulsa da günlük kullanımımızda, tanımlayamadığımız durumlara verdiğimiz isimdir aslında. Tanımlayamaz.
Nasıl ki; sokakta kalan insan kendini savunmasız hissederek bir sığınak ararsa, ruhsal olarak da kendini açıkta kalmış ve savunmasız hissettiği zamanlarda da, bir şeylere sığınmak isteyecektir. Ovidius (Karadeniz’den mektuplar) kitabında ne kadar ‘’Umut rüzgârının gemini terk etmemesini sağla’’ dese de, yaşanılan acıları varlık sebebinden ayrılmış, yıldızlarla ilişkisi kesilmiş ve bedenleşmiş bir canlı bunu başaramayacaktır. Umut rüzgârı, gemisini yavaş yavaş terk edecektir.
Çaresizdir. Ta ki gelip de; bir şiir, bir film repliği, bir resim, bir ezgi, içindeki, en derininde hep hissettiği ama asla bugüne kadar sesine kulak vermediği o yere dokununcaya, karanlık yolunda, bir kapı aralanıp ışık içeri sızıncaya dek. O zaman anlar ki; Novalis’in dediği gibi ‘’Aklın açtığı yaraları, şiirin tedavi ettiğini’’ Ya da kendisinin bir bedenden ibaret olmadığı gibi, müziğinde yedi notadan ibaret olmadığını. Gökkuşağını fark eder ve o yedi ana rengi ve sonra ara renklerin de olduğunu. Dinlediği müzikte her notanın, baktığı tabloda her fırça darbesinin ona nasıl dokunduğunu. Doluluktan bentleri yıkılmak üzere olan, bir barajın kapakları açılırcasına, doğadaki hayatın sesinin içindeki hayatın sesine karıştığını hisseder. İçindeki hayatla, içinde yaşadığı hayatı, dengede tutmayı başarır sanatla. ‘’Gecenin kalbine kulak verin; çünkü onun içinde kendini aşan insanın kalbi yatar’’ [Mikhail Naimy] Gecenin en koyusunda içinden gelen sesi dinlemeye başladığı anda aşkındır artık. Bakışını yerden kaldırmıştır ve içinde evreni barındırıyor olmanın farkındalığına ulaşır. Yorgunluğu geçmiş ve tüm bedenini bir huzur kuşatmıştır.
Çünkü sanat; olmadığın zamanlarda da yaşamak isteyene, ölümsüzlük iksiri, dalgalarla boğuşana liman, yaraları olana merhem, hayat okyanusunda yelkenleri dolduran umut rüzgârı, en zor zamanda sığınılacak yegâne sığınaktır.
Resimle, şiirle, sinemayla, tiyatroyla, müzikle, hangi dalıyla olursa olsun, sanata dokunun ve sanatın da size dokunmasına izin verin. Dünyanın odağına sanatı koyduğunuz sürece, sevginin halk denizinde, dalga dalga çoğaldığını, insanlığa barış ve huzur içinde, daha yaşanılası bir dünya sunduğunu anlayacaksınız. Aslında hayatın mücadele edilesi bir şey olmadığına, güldür güldür tüm bedeninizde ve ruhunuzda aktığına ve annesinden bir kez doğan insanın, sanattan defalarca doğabildiğine şahit olacaksınız.
Saygı, sevgi ve selamlarımla...
YORUMLAR
Tebrikler
Marslı Kadın tarafından 11.9.2022 10:42:24 zamanında düzenlenmiştir.
Ahmet Dinç
Gönül güzelliğiniz satırlara yansımış bu bağlamda coşkuyla okudum güzel kaleminizi.
Sanatın doruğunda saklı tutulası umut ve sevginin de eşliğinde hayatı yaşanır kılan sanatın ve sanatçıların varlığı ve de güzel insanların...
En içten selam ve saygımla dost yazarım
Ahmet Dinç
Düşüne biliyormusunuz eğer ölüm olmasaydı şu dünyanın halini bir düşünün , tüm canlılar için ölümdür asil olan dünyayı yaşatan aksi halde daha da zindan olurdu özellikle insanlığa çalışmanızı kutluyorum
Ahmet Dinç
Son zamanlarda o kadar çok mücadele edecek konu oldu ki
Sanatla ruhumuzu beslemekten de geri kaldık ne yazık ki... :(
Ahmet Dinç
Sanatın önemini anlatan ve güne düşen yazınızı okudum..Güne seçilmesinden dolayı da tebrik ediyorum.
Çünkü sanat; olmadığın zamanlarda da yaşamak isteyene, ölümsüzlük iksiri, dalgalarla boğuşana liman, yaraları olana merhem, hayat okyanusunda yelkenleri dolduran umut rüzgârı, en zor zamanda sığınılacak yegâne sığınaktır.
O halde hep birlikte ;
İyi ki şiir var!
İyi ki roman var!
İyi ki öyküler var!
İyi ki resim , müzik var! demeliyiz.
saygılarımla...